Amaç, kalbe hitap eden gençler yetiştirmek

Stklar
Abdullah Güner’in röportajı 2003 yılında Genç Öncüler Dergisi ile yola çıkan Genç Öncüler, kendi değerler sistemini iyi bilen, bulunduğu coğrafyayı ve dünyayı iyi tanıyan, olayları,ve gelişmeler...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

2003 yılında Genç Öncüler Dergisi ile yola çıkan Genç Öncüler, kendi değerler sistemini iyi bilen, bulunduğu coğrafyayı ve dünyayı iyi tanıyan, olayları,ve gelişmeleri derinlemesine tahlil edebilen, tarihinin ve misyonunun farkında kalbinde merhamet ve saygı eksik olmayan bir nesil inşa etme amacıyla kuruldu.

Bu amaçla yola çıkan Genç Öncüler, 10 yıldır devam eden çalışmalarını yüz yüze eğitimler, seminerler, sohbetler, kamplar ve diğer gençlik gruplarıyla yaptıkları ortak toplantılarla sürdürüyor. Genç Öncüler’in bu yolculuğunu İsmail Memiş’le konuştuk.

GENÇ ÖNCÜLER

"GENÇ ÖNCÜLER KENDİ COĞRAFYASINI, KENDİ İNSANINI TANIYAN İYİ BİR NESİL İNŞA ETMEK AMACIYLA KURULDU"

Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız? Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz, neler yapıyorsunuz?

Genç Öncüler gençlik hareketi 2003 yılında Genç Öncüler dergisiyle yola çıktı. Var oluş amacı da Kur’an ve sünnet merkezli bir nesil inşa etmek. Kendi coğrafyasını, kendi insanını tanıyan iyi bir nesil inşa etmek amacıyla kuruldu. Bu faaliyetler doğrultusunda da hem haftalık hem aylık hem de yıl içerisinde yapılan kamplarla çocukları, gençleri eğitmeye çalışıyoruz. Bu amaçla Genç Öncüler dergisini çıkartıyoruz. Bir de Salıncak dergimiz var.

Genç Öncüler dergisinden kısaca bahseder misiniz?

Genç Öncüler dergisi tamamıyla gençlerden oluşan yazar ve editör kadrosuna sahip. Bu anlamda dergimiz üniversiteli arkadaşlar tarafından çıkartılıyor. Liseli arkadaşlardan da yazı desteği alıyoruz. Ama derginin yayın kurulunda hem üniversiteli hem de liseli arkadaşlar mevcut.

Burada gündeme dair konuları ele alıyoruz. En çok da gençlerin şu an değerleri itibarıyla yitirdikleri ve kazanması gereken konular gündemimizde. Son zamanlarda özellikle sanal medyaya ağırlık verdik. Sanal medyanın bizden götürdükleri üzerine… Ve bu hususta ümmet olarak yaralarımızı sarmaya, gençleri bilinçlendirmeye çalışıyoruz. 


"GENÇLER OLMASAYDI BANA KİMSE SAHİP ÇIKMAZDI"

Bir sivil toplum kuruluşu olarak öncelikle “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz?

Gençlik insanın yaşantısının en deli dolu geçtiği zamandır. Peygamber Efendimizin birçok hadisi var bu konuyla alakalı: “Gençler olmasaydı bana kimse sahip çıkmazdı” bâbında hadisleri olduğu gibi insanın en deli çağının olduğuyla ilgili de hadisleri de var. Keza baktığımızda gençlik insanın enerji potansiyelinin en çok olduğu dönem.

Bizim öngördüğümüz gençlik ise özellikle Seyyid Kutub’un "Öncü Kur-an Nesli" dediği, Mehmet Akif’in "Asım’ın Nesli" dediği var olan enerjisini, potansiyelini hem kendi gelişimine harcayan hem de bu geleceğe dair kaygılarını da bugüne dair yaptığı şeylerde ümmeti de es geçmeyen; değerlerini benimsemiş, kimliğini, kendisini doğru tarif etmiş bir gençlik. Bizim hedefimizde olan, hayalimizde olan gençlik bu.

Gençlerle ilgili buna dair çalışmalarınız nelerdir?

Buna dair bizim çalışmalarımız gençlikten ziyade çocukluktan başlayan süreçle gelişiyor. En ufak yaş grubumuz 6-14 yaş arası çocuklarımızdan oluşuyor. Tabi bunlar Salıncak Çocuk grubu çocuklarımızla yaptığımız faaliyetler.

Çocuklarla ne yapıyoruz? Ayda bir defa kısa değer aktarımı, sonrasında oyunlarla büyük abileriyle kaynaştırıyoruz ve sonra yaşlarına göre haftalık eğitim programlarına alıyoruz.  Burada çocuklarımıza yaşlarına göre sohbet, ilmihal, siyer ve Kur’an-ı Kerim’i ezberleme dersleri veriyoruz. Bu öğrencilerimizi sene sonu yaz kursuna alıyoruz. Sonrasında bu öğrencilerimiz liseye geçtiklerinde ise haftalık sohbetlerimizi yapıyoruz. Bu arkadaşları hem  sohbetlerimize alıyoruz hem de arkadaşlarımızla bir Müslüman olarak gündemi nasıl değerlendirmeleri hem de bir Müslümanın gündeminde nelerin olmasına dair konuları da konuşuyoruz. Yine tabi yaşına uygun olarak Kur’an dersleri, akait dersleri, ahlak dersleri yapıyoruz.


"BİZİM OLMAZSA OLMAZIMIZ YÜZ YÜZE EĞİTİMLER"

İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?

Hareket ettiğimiz temel dinamikler, değerler bizim olmazsa olmazımız yüz yüze eğitimler. Öngördüğümüz şey bireysel ilişkilerin gelişmesine dair bir öngörümüz var. Burada sanal medya üzerinden değil de sohbet halkalarını önemsiyoruz. Ve bu yüzden de yüz yüze ilişkiye geçmelerini istiyoruz ve dostluk kurmalarını hedefliyoruz. Haftalık yaptığımız sohbetlerden aylık yaptığımız kitle faaliyetlerine, yıl içerisinde yaptıklarımıza ve yaz kamplarına dair yaptığımız şeyler bununla paralel şeylerdir. Çünkü burada Kur’an ve sünnet temeli değerleri alan arkadaşların üniversite çağına geldiklerinde lise çağındaki arkadaşlarla kaynaşmasına, onları yönlendirmesine, birebir abi olmasını, dost olmasını hedefliyoruz. Eğer bu böyle olursa arkadaşlara bir muhabbet bağı oluşturabilirsek faydalı olabiliyoruz. Muhabbet bağı oluşturmadığımızda ise herhangi bir faydamız olmuyor. Sadece bir bilgi aktarımından öteye geçmiyor netice itibarıyla.

Sohbetler gençlere neler kazandırıyor?

Hedeflerdiğimiz şeyler bire bir davranışa dönüşecek olan şeylerdir. Yani tabiri caizse bir Müslümanın sahip olması gereken akait ve en temelde islam ahlak felsefesinin göbeğinde olan İsra Suresindeki ayetteki gibi… Açıklamak gerekirse; anne ve babamıza iyilikle başlayıp, akrabayı gözetmeye, komşuluk bağlarını gözetmeye, zinadan kaçınmaya ve Allah’ın haram kıldığı şeylerden kaçınmaya dair olan şeyleri sırasıyla vermeye çalışıyoruz. Ana gündemimizde bunlar var.

"KALPLERE HİTAP EDECEK GENÇLER VE GENÇ ÖRNEKLER YETİŞTİRMEK"

Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?

Gençlere yapılması gereken en önemli şey düzgün örnekleri gençlerin önüne koyabilmektir. Günümüzü tanımlarsak, koca koca ideolojilerin vs. hepsinin tanımlandığı ve bilgiye ulaşımın çok kolay olduğu bir dönemdeyiz. Ama bilgiye ulaşılabilirlik bizim için çok önemli değil.

Niye derseniz, Peygamber Efendimiz (sav)’in görevi sadece bir elçilik, sadece mektup getiren bir “postacı” değildi.  Kur’an’ı Kerim Hz. Muhammed (sav) için üsvetün haseneydi, mükemmel örnekti. Bu bize bir şeyi gösteriyor; eğer bir ideal, bir düşünce, bir dinin yaşanılabilir kılınabilmesi için o dini temsil eden insanlar tarafından en iyi biçimde ortaya koyup yaşanması gerekiyor. Bizim şu andaki en büyük sıkıntımız bu. Gençliği yönlendirecek, gençliğe örnek olacak hem fikri duruşuyla hem birikimiyle; hem mesleki anlamdaki düzgün ihtisasıyla hem donanımıyla örnek olacak, kalplere hitap edecek gençler ve genç örnekler yetiştirmek… En önemli problemimiz bu. Bu fazlalaştığı andan itibaren Türkiye’deki hava tam tersine dönecektir.

Şu an kime sorarsanız herkes ahlaki bir sıkıntıdan bahsediyor. Ahlaki bir çöküntü içerisindeyiz. Gerek televizyon tarafından gerek yazılı basın tarafından gerekse bu sanal medya dediğimiz o apayrı alem tarafından bambaşka hayaller bambaşka idealler gençlere empoze ediliyor. Hem de yığınla empoze ediliyor. Bu gidişi tam tersine çevirebilecek sadece bir durum var: Sadece Allah için sevebilecek ve kendini bu yola Allah için adayabilecek örneklerin çoğalması. Çünkü menfaatler üzerinden tanımlanan, ve maddi kriterler üzerinden anlamlandırılan bu zamanı tam tersine çevirebilecek yegane şey “Hayır, maddiyatı, menfaati bir kenara koyabiliyorum, ben Allah için var olabiliyorum” diyebilmek. Bu olduğu zaman… tarihte hep bu kırılma yaşandı. Yani ashabın kırdığı şey buydu. Allah için gözünü kapatıp, Peygamber Efendimiz (sav) emir verdi diye ölümüne gidebilmek. Bunu birkaç kişiyle ortaya koyabildiğiniz andan itibaren süreç tam tersine dönecektir. Bu yok mu? Var, elhamdülillah, Allah’a çok şükür.

Bizim gibi çalışma yapan birçok grup var. Bunlarla sürekli irtibat halinde olmaya çalışıyoruz. Her ay ulaşabildiğimiz insanlarla aylık "Dostluk Buluşması" yapmaya çalışıyoruz. Bizim gibi kurumlarla, arkadaşlarla… O arkadaşların çalışmalarını da duyuyoruz bu bizi daha da umutlandırıyor Allah’a çok şükür. Ama bilmemiz gereken bir şey var ki resmi rakamı 12 milyon olan, gayri resmi rakamı ise 20 milyona varan İstanbul 72-74 milyonluk Türkiye’den bahsediyoruz. Ve 1.5 milyarlık İslam aleminden bahsediyoruz. Ki bu İslam alemi ister kabul edelim ister etmeyelim lokomotif ülkesi Türkiye. Türkiye’deki müspet değişim Anadolu’yu Anadolu’dan Ortadoğu’yu, İslam alemini mükemmel derce de etkilemektedir. Ve buradan çıkacak iyi bir durum iyi bir örnek de Anadolu’yu ve bütün İslam alemini de etkileyecektir. Bunun için örnekliğin fazlalaşması çok önemli. Bu çalışmaların elden geldiğince yoğunlaştırılmaya çalışılması gerekiyor. Fert fert, birim birim, cemaat cemaat dernek dernek ne kadar çoğaltılırsa inşallah iyi neticelerle sonuçlanacaktır.

"HEDEFİMİZ BİRBİRİMİZ ARASINDAKİ MUHABBETİ ARTTIRMAK"

Bu konularda gençlik gruplarıyla yaptığınız ortak buluşmalar oluyor. Kısaca bu buluşmalardan bahseder misiniz?

Bu buluşmalarda bize en çok yardımcı olan kurum Safa Vakfı’dır. Önce bundan 3 yıl önce bize gönderdikleri bir dostluk davetiyesiyle başladı. Bizi çağırma sebepleri de kardeş olmak için çağırmalarıydı. Ve bu halkayı genişletmek için bizde bazı vakıfları çağırdık, kuruluşları çağırdık ve bunun sayesinde genel sekreterliği bize devrettiler. Yaklaşık 13-14 kurum var bizimle beraber. Ayda bir olarak toplanıyoruz. Her kurum kendini tanıtıyor, yaptığı çalışmaları anlatıyor. Ana hedefimiz birbirimiz arasında herhangi bir husumet oluşmadan muhabbetimizi arttırmak aramızdaki sevgiyi, kardeşliği pekiştirmek.

Kimler var bu dostluk grubunun içinde?

Kurumlarımızdan bazıları; Bayrampaşa Gençlik Merkezi, Anadolu Gençlik Platformu, Akabe Vakfı, Anadolu Gençlik Derneği, Sosyal Doku, Safa Vakfı, Medeniyet Derneği, Fatih Gençlik Merkezi, Pusula Derneği, Muradiye İlim Merkezi, Liman Gençlik Merkezi.


"GELENEK OLMAZSA OLMAZLARIMIZDAN BİR TANESİ"

Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?

Gelenek olmazsa olmazlarımızdan bir tanesidir. Ki biz geleneği Hz. Muhammed (sav)’den sonra başlayan bir gelenek değil de Adem Aleyhisselamdan itibaren var olan bir gelenek olarak kurguluyoruz. Çünkü Kur’an bize böyle öğretiyor ve örnek veriyor. Bundan dolayı çalışmalarımızın genel merkezi Adem Aleyhisselamdan start alan şeydir. Bu yaratılışla başlayan dönemdir. Böyle olunca geleneği mecbur olarak içselleştiriyoruz ve ana materyallerimizde, ders metinlerimizde gerek İmam’ı Gazali olsun gerek İbn-i Kayyum El Cezvi olsun, büyük İslam alimlerinden İmam’ı Azam Ebu Hanife’den hem fıkhi görüşlerinden hem de gençlere örneklik olacak diğer görüşlerinden istifade etmeye çalışıyoruz. Onun için gelenek bizim için olmazsa olmazlarından bir tanesi. Çünkü din dediğiniz şey de yaşanılabilirliğiyle ortadadır. Tarih de bunun en büyük örneklerinden bir tanesi. Geleneği de bu şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Oradan hareketle de geleceği inşa etme gibi bir derdimiz var.

Yarın: "Hayalimiz, infak eden Müslüman gençler!"

On5yirmi5