Ortadoğu, kirli hesapların, namluların, çıkarların, takıntılı zihinlerin hedefinden yüzyıllardır eksik olmadı. Bu coğrafyada değer, ümmet, insanlık kavramlarıyla yola çıkanların; toprak verimliliği, petrol, güç, kontrol zehirlenmesiyle karşısına dikildiler.
Kitleleri zehirleyip topraklarından faydalanmak, daha da ilerleyerek o topraklara sahip olmak, üzerinde tahakküm kurabileceği yöneticiler seçmek, seçeneklerde mevcut değil ise bizzat eliyle yetiştirmek; İngiltere, Rusya ve ABD(tehlike üçgeni) nin kazanmak için her şeyi mübah saydıkları stratejik oyunuydu. Nitekim İran onlar için bu oyunun uygulandığı yer haline gelmiştir. 1953 İran darbesi bunun anlaşılması için çok önemli ipuçları taşımaktadır.
Ülkeyi 140 yıl yöneten Kaçar Hanedanlığı Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya ve İngiltere’nin istilalarıyla güçsüzleşti ve 1925 yılında hanedanlık devrildi. , Kaçar hanedanlığından sonra tahta Rıza Han Pehlevi geçti. İkinci Dünya Savaşı’nda İran’ın müttefikleri Rıza Han’ı Nazilerle işbirliği yapmakla suçlayarak devirdi.
1913’ten bu tarihe kadar Fas şehri valisi Maliye Bakanı, Dışişleri Bakanı, Ulusal Danışma Meclisi üyesi olarak vatanına hizmet etmiş olan ve daha sonra 1953 İran darbesiyle devrilen Muhammed Musaddık, ülkenin çıkarları doğrultusunda hareket eden bir şahsiyetti.
Babasından sonra tahta geçen Genç Şah da Muhammed Musaddık’ın öncülük ettiği Milli Cephe muhalefetiyle karşı karşıya gelmişti. Milli Cephe partisi, halk ve TUDEH partisinin desteğini arkasına alarak 1949 yılında meclis çalışmalarında öne çıkmıştı (TUDEH partisi çalışmalarını Sovyetler Birliği’nin desteklediği komünist bir partidir). Milli cephenin“ İran’daki adaletsizliğin düzeltilmesi, güçlü bir ekonominin olması” gibi yapmak istediklerinin hayata geçirilmesinin yegane koşulu “özgürlük”tü. Bunun için Musaddık’a göre Pehlevi hanedanlığı ve ülkenin petrolü İngiltere’nin elinden alınmalıydı.
Babası gibi oğlu Muhammed Rıza ile de ters düşen Musaddık hedefini açıkladı:
- 1909 Anayasası’nın harfiyen uygulandığı bir cumhuriyet
- Petrolün millileştirilmesi
1951’de petrolü millileştirme tasarısı meclisten geçti. Musaddık 1951’de başbakanlık koltuğuna oturduğunda ise programının ilk maddesi olan petrol gelirlerinin sadece İran tarafından halkın ve ülkenin ekonomik yararına kullanılması İngiltere, ABD ve Şah’ı rahatsız etmişti. 1952’de İran ambargo nedeniyle petrol satışı yapamaz hale getirildi. ABD ve İngiltere tarafından köşeye sıkıştırılan Musaddık’ı desteklemek için halk sokağa çıktı. Yaşanan kanlı çatışmalardan sonra Şah, Musaddık’ı başbakan olarak atamak zorunda kaldı. ABD ve İngiltere tarafından geri adım attırılamayan Musaddık’a yeni bir darbe düzenlendi. Şah Roma’ya kaçtı. Musaddık gözaltına alındı ve mahkemece tutuklandı. Darbeden sonra ülkesine dönen Şah, ABD ve İngiltere’yle yaptığı anlaşmaya göre petrol İran himayesinde olacaktı fakat satışı ve dağılımında bu iki ülke söz sahibi olacaktı.
Muhammed Musaddık İran halkının hafızasından silinmedi. Trump’ın günümüzde İran’a uyguladığı yaptırımlar 1953 İran darbesi ve Muhammed Musaddık’ı akıllara getiriyor.
SENA GECE’NİN TÜM YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN