Yirmi yılda diktatör kalmayacak

Olaylar
Son birkaç ayda 600’e yakın İslam aliminin katledildiği Suriye’den kaçıp Türkiye’ye sığınan Çerkes asıllı ilim adamı Cevdet Said, önümüzdeki 20 yıl içinde İslam coğrafyasındaki bütün...
EMOJİLE

Son birkaç ayda 600’e yakın İslam aliminin katledildiği Suriye’den kaçıp Türkiye’ye sığınan Çerkes asıllı ilim adamı Cevdet Said, önümüzdeki 20 yıl içinde İslam coğrafyasındaki bütün diktatörlerin tarihe karışacağını söyledi. Said’e göre, diktatörlükle yönetilen bütün ülkeler demokratik dönüşümü er ya da geç yaşayacak.

Suriye’deki iç karışıklık nedeniyle ülke dışına çıkışına izin verilmeyen yazar Cevdet Said, geçtiğimiz hafta Dünya Çerkezleri Dayanışma Komitesi’nin de yardımıyla Urfa Akçakale’den Türkiye’ye geldi. 20’ye yakın akrabasıyla birlikte İstanbul’da bir evde misafir edilen Said, İslam dünyasında ‘demokrasi yanlısı ve her koşulda şiddet karşıtı’ fikirleriyle tanınıyor. Said’le, İstanbul’da misafir edildiği evde görüştük. Kardeşi keskin nişancılar tarafından öldürülen 82 yaşındaki düşünür, tüm çalışmaları ve kitaplarını bombalanan evinde bırakmak zorunda kalmış. Aylarca hapis yatan, işinden uzaklaştırıldığı köyünde çiftçilik yaparak geçimini sağlayan Said, tüm yaşadıklarına rağmen şiddete hâlâ karşı. Bireysel ve Toplumsal Değişimin Yasaları kitabıyla Türkiye’de tanınan Said, önemli açıklamalarda bulundu.

Suriye’de 21 aydır süren iç savaşta siz kişisel olarak neler yaşadınız?

Uzun yıllardır kendi köyümüzde yaşıyordum. Yaşanan çatışmalardan köyümüz de etkilendi. Esed askerlerinin keskin nişancı ateşiyle kardeşim vuruldu. Yaşadığım eve havan mermisi düştü. Ayakkabılarımı dahi giyemeden kaçmak zorunda kaldım. Bugüne kadarki çalışmalarım, kitaplarım o evde kaldı. Şam’a kaçtık ancak burada da bombardıman ve hayati tehlikemiz devam etti. Daha sonra Deyr-i Zor’a geldik. Ailemin bir bölümü uçakla geldi. Benim yurtdışına çıkışıma izin vermediler. Deyr-i Zor’daki muhaliflerin yol göstermesiyle Urfa Akçakale’ye ulaştık.

Suriye’de kan dökülmesi ne zaman sona erecek? Bir öngörünüz var mı?

Bu ne ilk savaş, ne de son savaş. Mısır gibi biz de demokrasiye geçeceğiz. Bunun başka çaresi yok. Önümüzdeki 20 yıl içinde özellikle İslam coğrafyasında diktatörlüğe bağlı tüm ülkelerin demokrasiye geçeceğine inanıyorum. Türkiye bugünkü demokrasi ortamına kolay gelmedi. Defalarca kesintiye uğradığını biliyorum. Ancak akla uygun olmayan hiçbir sistemin kalıcı olacağına inanmıyorum. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Geçerli olan tek güç akıldır.

Türkiye’de kalıcı olarak ikamet etmeyi düşünüyor musunuz?

Burada pek çok dostumuz var. Bize evlerini açan, sahip çıkan güzide insanlar ve kitaplarım üzerinden benimle irtibat ve muhabbet kuran dostlarımız var. Ancak ben kısa bir süre sonra Suriye’de savaşın biteceğine inanıyorum. Bu savaş bitince geri döneceğiz.

BİZLER YAŞAYAN ÖLÜLERDİK

Sizi barış ve demokrasi yanlısı fikirlerinizle tanıyoruz. Savaşta kardeşinizi, yakınlarınızı kaybettiniz. Fikirlerinizde bir değişiklik oldu mu?

Bu gibi ülkelerde yaşayanlar zaten ölmüş demektir. Çünkü bizim bir hayatımız yok. Bizim hayatımız bir kişinin iki dudağı arasındadır. Biz zaten yaşayan ölülerdik.

Muhaliflerin yanında mı tavır alıyorsunuz artık?

Eğer bir devlet başkanı size zulmederse siz doğruları yüzüne karşı söyleyin. Ama sakın silaha sarılmayın. Çünkü bu gider başkası gelir. Biz yalnızca doğruyu söylemekle mükellefiz.

DÜNYAYA ‘NET’TEN BAKIYORUM

Uzun yıllardır köyde yaşıyorsunuz. Bu sizin seçiminiz miydi?

60 sene evvel insanları uyandırdığım için beni işimden ettiler. Defalarca hapsedildim. Önce 4 ay, ardından 1 sene hapis yattım. Mal-mülk edinmemi yasakladılar. Bunun üzerine ben de kızdım, köyüme yerleştim. Çiftçilik yaparak, toprak sürerek geçimimi temin ediyordum. Arıcılık yapıyordum. Tabii ki bir yandan da kitaplarla ve internette dünya ile temas halinde oldum her zaman. BBC’den her gün dünyada ne olup bittiğini takip ettim.

İslam ülkeleri birleşecek

Arap dünyasında başlayan uyanışta Mavi Marmara olayının etkisi olduğuna siz de inanıyor musunuz?

Elbette. Ortadoğu’daki, Arap ülkelerindeki bu uyanış Türkiye’nin kendisiyle gelmesiyle doğrudan ilgili. Söylediğim gibi 20 seneye kadar bütün Arap ülkelerinde değişimin tamamlanacağına inanıyorum. Türkiye’nin yaşadığı tüm sıkıntıları biz de yaşadık, yaşıyoruz ve yaşayacağız. Bunları adeta doğum sancıları olarak niteleyebiliriz. Tıpkı Avrupa’nın akla aykırı olarak gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı’nın ardından birleşmesi gibi Müslüman ülkelerin de kendi aralarında biraraya geleceğine ve birleşeceğine inanıyorum.

Mısırla ilgili tespitleriniz nedir? İhvan bu dönüşüm sürecini tamamlayabilecek mi sizce?

Mısır hem tarihi kökeni itibariyle köklü ve büyük hem de halkının eğitim seviyesi çok yüksek bir ülke. Mısır bu yoldan artık geri dönmeyecek. Türkiye’yle beraber hareket edeceklerine inanıyorum.

Said’in gözüyle ‘kurtlar konseyi’

ABD bir ülkeye müdahale edeceği zaman gerekçesi ‘demokrasi’ oluyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Bizim köyümüzde bir hayvan kaybolduğu zaman ev sakinleri bir dua okurlar, kurdun ağzını bağlarlardı. Kurt yemesin diye. Sabahleyin de kurt açlıktan ölmesin diye kurdun ağzını açarlardı. Dünya şimdi bu hale geldi. Birleşmiş Milletler’deki veto sahibi beş ülke dünyanın ağzını bağlamış, bizim kurda yaptığımız gibi istedikleri zaman açıyor, istedikleri zaman bağlıyorlar. Müslümanlara karşı gücü elinde bulunduran ülkelerin yaptıklarını ben buna benziyorum.

Erdoğan’ın tavrı örnek

Demokrasi’ diyorsunuz, ancak İslam dünyasının zihninde ‘demokrasi’ ile ilgili kocaman bir ‘acaba’ var. Sizin özgün bir demokrasi yorumunuz var mı?

Malumunuz Kur’an-ı Kerim’de Şura Suresi var. Ayette istişare emrediliyor. Bunu reel politikada nasıl örneklendiriyorsunuz diye sorarsanız, Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak savaşı sırasında, ABD askerlerinin Türkiye üzerinden geçmesi konusundaki tavrını söyleyebiliriz. Erdoğan, Amerika’nın talebine karşı "Arkadaşlarıma, halkımıza danışayım" dedi. Sonuç olarak Türkiye ‘hayır’ dedi. Demokrasi yerine diktatörlükle yönetilseydi ve Türkiye’nin başında zalim bir insan olsaydı, ABD’nin talebine evet derdi. Tıpkı Arap liderlerin ABD’ye ‘buyur’ dedikleri gibi. Çoğunluğun oyunu alan insanlar fakirleri de yönetime katmış olurlar. Şunu unutmamak lazım ki, Peygamberlerin yanında olanlar daima fakirler ve zenciler olmuştur. Oysa zenginler daha fazlasına sahip olmak için dünyayı harap etmeye devam ediyorlar.

Esed çağırdı gitmedim

Esed’le yüzyüze konuşma fırsatı buldunuz mu?

Muhalifleri çağırmıştı, ‘gelin görüşelim’ diye. Benim de bu görüşmede bulunmamı talep ettiler. Ancak ‘beni hapse atacaksanız atabilirsiniz, görüşmeye gitmeyi kabul etmiyorum’ dedim. Çünkü Esed’den önce Muhaberat ile defalarca yüzyüze geldim. Muhammed Ammar isimli bir doktor arkadaşımı çağırdılar. Esed’in eniştesiyle 4 saat sohbet etmişler karşılıklı. Arkadaşım yolcu edildikten sonra kapıdan dışarı çıkmadan yakalayıp hapsettiler. Esed yönetiminin devlet anlayışı bu.

Cevdet Said ve ailesi, İstanbul’da Dünya Çerkezleri Dayanışma Komitesi’nin misafiri. Başkanlığını Dr. Nusret Baş’ın yaptığı oluşum, Suriye başta olmak üzere zor durumda olan Çerkez halklarının yardımına koşuyor. Cevdet Said’in ailesinin bir kısmı İstanbul’da, bir kısmı ise Anadolu’da bir şehirde yine bir Çerkez ailesinin yanında misafir ediliyor. Eşi yaklaşık 20 yıl önce vefat eden Said, İstanbul’da oğlu, kızı, gelini, kız kardeşi, kız kardeşinin çocukları ve teyze kızıyla birlikte kalıyor.

Yeni Şafak