Uslu: Eğer ‘Yüzbaşı Başbuğ’ Olsaydı?

Olaylar
Emre Uslu ile bizce son dönemlerde yapılmış en keyifli söyleşilerden birini gerçekleştirdik. On soruda hem Ergenekon’u, hem terörü, hem Erdoğan’ı ve AK Parti’yi, hem de medyayı ve ta...
EMOJİLE

Emre Uslu ile bizce son dönemlerde yapılmış en keyifli söyleşilerden birini gerçekleştirdik. On soruda hem Ergenekon’u, hem terörü, hem Erdoğan’ı ve AK Parti’yi, hem de medyayı ve tabii Taraf Gazetesi’ni, kısaca Emre Uslu denince akla gelebilecek her şeyi konuştuk.

Bir liberal AK Parti’den hangi şartta desteğini çeker? Ergenekon hala ne kadar etkili? Başbuğ’un tutuklu yargılanması ve muhalefetin tavrı, PKK bahar aylarında eylemlerini arttıracak mı?…

 Ve tabii Başbakan’ın isim vererek eleştirdiği bir gazetede yazmak… Son olarak da ‘Emre Uslu’nun hayalini kurduğu Türkiye’…

YÜZBAŞI BAŞBUĞ OLSAYDI…

Başbuğ’un tutuklanması tartışılıyor. Sizce tutuklu mu yargılanmalı tutuksuz mu, en önemli sebebi nedir? 

Bu soruya başka bir soru ile cevap vereyim. İlker Başbuğ’un rütbelerini sökelim. Ve diyelim ki Yüzbaşı İlker Başbuğ mevcut deliller -ki içinde ıslak imzalı belgeler, yayınlanmış internet siteleri ve diğer şahısların ifadeleri var ve bu işin yapıldığı sabit- aynı suçlamayla mahkemeye çıkıyor. Bu durumda Yüzbaşı İlker Başbuğ mevcut yasalara göre tutuklu mu yargılanmalıdır tutuksuz mu? Bu soruya ‘Tutuksuz yargılanırdı’ diyenler General İlker Başbuğ da tutuksuz yargılansın demeli. Mahkemelerde rütbelerin geçerli olmadığını unutan, rütbeleri omuzlarında değil kafalarında taşıyan bir takım aydınlar veya siyasetçiler ‘Gen. Başbuğ Tutuksuz yargılansın’ diyebilir. Onlara Başbuğ’un mahkeme tutanağının altındaki imzasını hatırlatmak isterim: Şüpheli Mehmet İlker Başbuğ yazar orada… Yani o tutanakta rütbeler sökülüp işlem yapılıyorsa o zaman Başbuğ da diğer sanıklar gibi rütbesiz yargılanmak zorundadır.

ERDOĞAN’IN AK PARTİ’NİN MİSYONUNA TERS AÇIKLAMASI

 Erdoğan Başbuğ için ‘mesai arkadaşım’ diyerek adeta savundu. Erdoğan’ın açıklaması bu davalara karşı sizde bir güvensizlik oluşturdu mu?

Erdoğan ilk gün bir açıklama yaptı. Hakikaten hayal kırıklığıydı. Zira kendi partisini kapattırmak isteyen ve ‘andıçlayan’ bir kişiye sahip çıkmak ne  AK Parti’nin şimdiye kadar yürüttüğü misyona ters bir tutumdu. Eğer Erdoğan bu yolu seçecekse onu  özel kılan hiç bir şey geriye kalmaz. Erdoğan’ın bir benzeri Demirel önümüzde olanca negatif repütasyonuyla (*olumsuz itibar) duruyor.

Bu toplumun bir başka Demirel istediğini sanmıyorum. Sanırım Erdoğan da bu durumun farkına vardı ki ikinci gün grup toplantısında yaptığı konuşmada ilk günkü pozisyonunu revize ederek Başbuğ hakkındaki iddiaların ciddi olduğunu ifade etti. Bu nedenle ben Erdoğan’ı ikinci gün söyledikleriyle değerlendirip kabul etmek istiyorum.

HÜKÜMETTE MUHALEFETTE KAYBETTİ

 Muhalefet Başbuğ’un tutuklanmasından çok rahatsız ve suçlamalarla Erdoğan ve Gül’ü de suçlu olduğunu söylüyorlar. Sizce yargılamaların bir gün Erdoğan ve Gül’e de uzanma ihtimali mümkün mü?

Gördüğüm kadarıyla muhalefetin demokrasi diye bir derdi yok. Bu ‘andıçlama faaliyeti’ sonuçta meclise ve demokrasiye karşı yapılmış bir faaliyettir. Bu sistemin bir parçası da muhalefettir. Muhalefet ya bu tutumlarıyla Başbuğ’un yaptığını onaylıyor ya da Demokrasiye inanmıyor. Normal bir ülkede aslında Başbuğ’un olayı buraya gelmezdi. Başbuğ’un andıç olayı çıktığı zaman yani Şubat 2009 da görevden alınması gerekiyordu ya da en geç Haziran 2009 da alınmalıydı. Zira o dönemde her şeye rağmen ‘andıçlama faaliyeti’nin yeniden başladığı görülüyor. Hükümet o dönem kararlı adım atamadı. Tabi ki Muhalefet çıt çıkarmadı, hatta demokrasiye yapılan müdahaleden memnun göründü ve sonunda demokrasinin onurunu kurtarmak yargıya düştü.

Evet, bu süreç demokrasinin yüz karasıdır. Hükümet de muhalefet de 2009 da kaybetmiştir bu sınavı…

BAHARDA TERÖR TIRMANIR MI?

Terör örgütü bahar aylarında büyük eylemler yapacağını ilan ediyor. Bu konuda öngörüleri en güçlü yazarsınız. Siz bahar ayları için karamsar mısınız?

Eğer PKK ya yönelik operasyonlar ağaçların yapraklandığı Mart ayına kadar geçen dönemdeki sıklıkta ve etkililikte sürdürülürse PKK’nın eylem yapma yeteneği bir hayli azaltılır. Ancak baharın gelmesiyle birlikte İnsansız Hava Araçlarının kapasiteleri düşüyor. Zira PKK’lılar ormanların arasında gizlenme imkânı bulabiliyor. Bu nedenle özellikle ormanlık bölgeler Bingöl, Tunceli, Erzincan, hatta kısmen Karadeniz bölgelerine doğru PKK’lıların yayılacağı ve eylemler yapmaya başlayacağı beklenebilir. Ancak şunu da ifade edeyim ki PKK’nın eylemleri her geçen yıl bir önceki yıla göre daha azalarak etkisizleşerek devam edecektir.

AK PARTİ’DEN DESTEĞİNİ HANGİ ŞARTTA ÇEKER?

Siz de liberal düşünceden yanasınız ve muhafazakâr-liberal ayrışması sürekli gündemde. Bize kişisel olarak, “şu konularda ilerleme görmezsem AK Partiden desteğimi tamamen çekerim” diyeceğiniz üç(veya beş-size kalmış) başlık sıralar mısınız?

Anayasa yapsınlar ben yine desteklerim bu partiyi. Ama Anayasa yapmazlarsa artık benden destek yok AKP’ye bu kadar net konuşuyorum… Hayatımda iki defa oy verdim ikisinde de AKP ye verdim. Olmazsa yine çekimser kalıp sandığa gitmem, AKP’nin alternatifi olmasa bile…

Benim AKP ye desteğim tek başına bir şey ifade ediyor mu bilmiyorum ama özellikle geçen referandum süreci ve geçen seçim döneminde ‘AKP anayasa yapacak’ sözü verdi diye ben çağırıldığım bütün platformlara gidip AKP’nin gerçekten bir anayasa için şans olduğunu anlattım. Benim anlattığımdan fikrini değiştirip AKP ye oy verenler oldu mu bilmiyorum ama ben gerçekten inanmıştım AKP’nin anayasa yapacağına. Bu nedenle o konferanslarda anlattığım insanlara ben inandıklarımı anlattım ama yine de hem o insanların gözlerine bakınca utanıyorum hem de kendimi aldatılmış hissediyorum. AKP’nin yeni bir anayasa yapacağına inancım her geçen gün daha da azalıyor. Burada tek inisiyatif Erdoğan’da ve maalesef Erdoğan seçimden bu yana ağzını açıp gönlümüzü doyuracak şekilde ‘ANAYASA yapacağız’ demedi.

Evet, Cemil Çiçek Anayasa yapacağız diye cılız açıklamalar yapıyor ama ben inandığımı söyleyen bir insanım. Cemil Çiçek’e inanmıyorum, güvenmiyorum. Cemil Çiçek tam bir Ankara siyasetçisidir. Bu nedenle anayasa sözünü Çiçek veriyorsa bence verilmemiş söz daha inandırıcıdır. Hiç olmazsa sözüne güvenilir biri çıkar ve söz verir dersiniz

BAKANIN BAŞARISINDAN RAHATSIZ OLAN AK PARTİLİ’LER

İçişleri Bakanına karşı ciddi bir kampanya var. Sizce Erdoğan bakanı değiştirmeyi düşünüyor mu?

Tabi içişleri bakanını değiştirip değiştirmemek AKP’nin sorunudur. Beni ilgilendirmiyor. Ancak ben içişleri bakanına karşı AKP’nin içinden birilerinin etkili muhalefet yaptığını; bunun için kendisine yakın yazarları arayıp onlara ısmarlama yazılar yazdırdığını düşünüyorum. Ben buna Ankara’da acem oyunu diyorum. Hiç delikanlıca bulmuyorum.  Zaten İçişleri Bakanı da ısmarlama yazılardan şikâyetçi oldu. Kimse sorgulamadı ama ‘kim ısmarladı o yazarlara o yazıları?’ CHP’mi,  MHP’mi, asker mi? Bence hiç biri! AKP içinden birileri ısmarladı. Erdoğan’ın böyle bir tarzı olmadığını biliyoruz. Erdoğan değiştirmek istediği bakanını bir teknik direktörün futbolcu değiştirmesi gibi değiştiriyor. Daha önce ekonomide sıkıntı oldu Nazım Ekmen’i almaktan hiç tereddüt etmedi.

Dolaysıyla biz AKP içinde en yakın vadede içişleri bakanına yönelik uzun vade de de 2014 değişimi çerçevesinde pozisyon belirleme yarışı olduğunu görüyoruz.

Burada bence en kritik konu bakan  mı değişecek yoksa politikalar mı? Benim gördüğüm kadarıyla içişleri bakanı aleyhinde kampanya yürüten ekip sadece bakanın şahsından ya da gaflarından dolayı değil onun yürüttüğü ve başarılı olan politikalardan rahatsızlar. İşte ben de bundan rahatsızım. Kendi hırsları için ve başarısız oldukları alanlarda başka biri gelip başarılı oldu diye acem oyunu oynamak ülkeye zarar veriyor. Bunu umarım Erdoğan görüyordur…

30 YILIN EN BAŞARILI OPERASYONU VE AK PARTİ ELEŞTİRİSİ

Son 5-6 aydır TSK terör örgütüne karşı çok başarılı işler yaptı. Uludere olayı sonrası sizce TSK’nın tavrında değişiklik oldu mu, olacak mı?

PKK’ya karşı operasyonlarda son 30 yılın en başarılı operasyonları yapıldı. Ben TSK’nın veya bürokrasinin geri adım atmak isteyeceğini sanmıyorum ama Başbakanın yakın çevresinde ve o çevrenin hinterlandında, basın içinde bir grubun bu politikalardan oldukça rahatsız olduğunu biliyorum. Bu politikaları “güvenlikçi politika” diye eleştiriyorlar ama nedense aynı kesimler AKP’yi demokratik adımları atmamaktan dolayı eleştirmiyorlar.

Bence AKP’nin eleştirilmesi gereken noktası demokratik adımları atmaması ve Kürtlerin haklarını vermek için yeterince aceleci davranmaması. Yoksa güvenlik güçlerinin KCK veya PKK’ya yönelik operasyonlarına yöneltilen eleştiriler yapılması gereken eleştirilerin ana eksenini oluşturmayacak kadar tali noktalar yönelmiş durumda. Ben bu nedenle devlet Kürt haklarını PKK ile müzakere veya mücadelenin rehinesi yapmamalı bir an önce bu hakları vermeli diyorum. Bu da BDP ve PKK çevresini çok rahatsız ediyor. En son Leyla Zana, ‘hiç bir şey tek taraflı olmaz’ diyerek AKP’nin Kürt haklarını PKK ile pazarlık yapmadan vermesine karşı çıkmıştır. Bu da göstermektedir ki PKK ile mücadele için de demokratikleşme için de en kritik nokta Kürt haklarının bir an önce verilmesidir.

‘ERGENEKON ERDOĞAN’A SAĞDAN YAKLAŞIYOR’

 Ergenekon örgütünün etkisini kaybedip etmediği tartışılıyor. Sizce ‘Ergenekon Terör Örgütü’ halen etkin mi? Etkinse, son dönemlerde olan olaylardan hangilerinin arkasında Ergenekon yapılanması olabilir?

Ben Ergenekon’un bitirildiğini hiç bir zaman söylemedim. Sadece ahtapotun bir kaç kolunun Silivri’ye konulduğunu, aklı ve gövdesinin aramızda olduğunu hep söyledim. Bunun en güzel örneği de Takvim gazetesinde çıkan haberdi. Bakın Başbuğ İzmir’de bile olmadığı bir gün İzmir’de patlayan bir bombadan hikâye uydurup Hükümete yakın bir gazetede manşete çıkartan güç her ne ise o güç ciddiye alınmalı.

Şunu net olarak söyleyebilirim: Özellikle Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanı olmasından sonra Ergenekon strateji değiştirdi. Hem Özel’e hem de Erdoğan’a sağdan yaklaşıyor ve gördüğüm kadarıyla bir hayli başarılı da oluyor. Yani artık Ergenekon sağdan yaklaşıyor ve hükümet ile çatışmaya girmiyor. Bunun yerine hükümetin geleneksel destekçileri liberaller, cemaatler gibi yapılarla hükümetin arasını açmaya çalışacak fitneler çıkarıyorlar. Görebildiğim kadarıyla hükümet çevrelerinde birileri de bu zokayı yutmuş gibi. En azından hükümete yakın medya köşelerinde biz OdaTV ağzıyla konuşa yazan insanlar olduğunu Ergenekon sanıklarına güzellemeler düzüldüğünü, “açılım projesi” diye Sabah gazetesinin manşetinde yer alan çalışmanın ana ekseninin “Silivri’ye özgürlük” çalışması olduğunu görüyoruz… Allah yöneticilere basiret versin demekten başka çaremiz yok şimdilik

AMAAAN!… BAŞBAKAN’IN KAFASININ TASI ATMIŞ KONUŞUYOR

Başbakanın isim vererek eleştirdiği bir gazetede yazar olmak nasıl bir his? Başbakan’ın eleştirilerini ilk duyduğunuzda ne düşündünüz?

Doğrusu Başbakan’ın eleştirileri beni hiç etkilemiyor. “Amaaaan yine kafasının tası atmış konuşuyor” diye düşünüyorum. Biliyorum ki Başbakan’ın o kızgınlığı geçip vicdanıyla baş başa kaldığında aslında söylediklerimizin özünde haklı olduğunu düşünüyor.
 
Bazı “candaş medya” mensupları gazetelerine başbakan iki söz söyledi diye tüm dünyayı dolaşıp, Washinton da Bürüksel de, “Türkiye’de basın özgürlüğü yok oluyor, bir şeyler yapın” diye kampanyalar yaptılar. Bu nedenledir ki Türkiye’deki basınla ilgili durumlar, bu medya grubu ve gazetecilerin kulisi sayesinde batının gündemine sokuldu. Şimdi Başbakan’ı destekleyenler dün Başbakan aleyhinde Bürüksel de Washington’da kampanya yapan insanlarsa Başbakan durduğu yere ve destek aldığı adamlara dikkat etmeli. Bu güruh en son Mesut Yılmaz’a destek vermişti. Millet nefesini kesti ANAP’ın. Bu nedenle AKP’de bir ANAPlaşma tartışmalarının olduğu dönemde bence Başbakan’ın ne dediği daha çok kendi partisini etkiler bizi etkilemez.

Bu gazetede çalışan insanların çoğu beş kuruş almadan yazan bir demokrasi sevdasına inanmış insanlar. Kâğıt olduğu sürece bu gazete çıkar ve durduğu yerde durur. Dolayısıyla hiç amma hiç etkilemiyor beni başbakanın çıkışları. Ama ülkenin geleceğinde önemli rol oynayan  ve oynayacak olan AKP’ye zarar verdiğinden AKP’nin duruşu hakkında insanların kafalarına şüpheler düşürdüğünden dolayı da üzülüyorum doğrusu…

EMRE USLU’NUN HAYALİNİ KURDUĞU TÜRKİYE

Size ne sorulmamasını istersiniz?  Ve kendinize ne soru sorardınız?

Nasıl bir ülkede yaşamak isterdiniz diye sorulmasını isterdim:

Cevabım çok net. Benim yazı yazmama gerek olmayan bir ülkede yaşamak isterdim. Siyasetten çok talk-show’ların konuşulduğu, siyasetçiden çok magazin ve eğlence sektöründen sanat dünyasından insanların konu olduğu bir ülkede yaşamak isterdim. Bu ülke siyaseten sorunların halletmiş toplumsal dinginliğe katılmış bir ülke…

haber5.com