“Türkiye, İsrail eleştirilerinin dozunu artıracak”

Olaylar
Anlaşmanın imzalanması için, güçlü bir istek ve ‘oyun değiştiren faktör’ gerekiyor. Ancak Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarlarından Sanberk ve İsrail Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarı Alon Liel’...
EMOJİLE

Anlaşmanın imzalanması için, güçlü bir istek ve ‘oyun değiştiren faktör’ gerekiyor. Ancak Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarlarından Sanberk ve İsrail Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarı Alon Liel’e göre, her iki ülkenin de acelesi yok.

31 Mayıs 2010’da Türkiye’den abluka altındaki Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine, İsrail ordusunun uluslararası sularda yaptığı baskınını araştıran BM panelinde Türkiye’yi temsil eden Özdem Sanberk, Al Jazeera’nın sorularını yanıtladı. Türkiye ve İsrail’in eskisi gibi birbirlerine ihtiyaç duymadığını vurguladı. Meselenin duygusal boyutuna dikkat çekti:

“İsrail, Türkiye ile ilişkileri kötü olduğu için bir bedel ödediğini düşünmüyor. Türkiye’de de, duygusal bir İsrail karşıtlığı var. Bu durum da ilişkilerin normalleşmesi için acele edilmiyor.”

İsrail Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarlarından, Ankara’da da görev yapmış Alon Liel de Sanberk ile hem fikir. Liel, Al Jazeera’ya iki ülke liderliklerinin birbirine, İstanbul’da çıkan tutuklama kararından önce de güvenmediklerini söyledi:

“Geçmişte İsrail’in Türkiye’ye olan ihtiyacı, Türkiye’nin İsrail’e olan ihtiyacından çok ama çok daha fazlaydı. Benim Ankara’da görev yaptığım 1980’lerin başında, İsrail yönetimi Türkiye’nin öneminin farkındaydı ve bu nedenle Türkiye’nin aşağılanmalara bile katlanıyordu. Oysa şimdiki İsrail yönetimi böyle düşünmüyor üstelik karşılıklı büyükelçiler atansa bile, Türkiye’nin, İsrail’e yönelik eleştirilerinin devam edeceğini düşünüyor. İsrail hükümetinin acelesi yok, tıpkı Türkiye’nin olmadığı gibi.”

Tutuklama kararının etkisi

İstanbul’da görülen Mavi Marmara baskını davasında 26 Mayıs Pazartesi günü dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında tutuklama kararı çıkartılmasını ve kırmızı bülten yayınlanmasını, isminin açıklanmasını istemeyen İsrailli bir yetkili,  “gülünç bir provokasyon olarak” niteledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise 27 Mayıs Salı günü partisinin Meclis grubu toplantısından sonra gazetecilerin ‘mahkeme kararının İsrail ile yürütülen görüşmeyi etkileyip etkilemeyeceği’ yönündeki sorusuna,  “Bu ayrı bir konu, bizimki devlet bazında ayrı bir konu.” diye yanıt verdi.

Mahkeme kararından önce aralarında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın da olduğu Türk yetkililer, ilişkilerin normalleşmesi için müzakerelerin sürdüğünü ve anlaşmanın yakın olduğunu ifade etmişlerdi.

Liel: ‘Netenyahu emin değil’

Ancak Liel; İsrail ile normalleşmeyi sağlayacak anlaşmayı ve Erdoğan’ın geçmişte yaptığı İsrail açıklamalarını birbirinden ayrı görmüyor.

Liel, Türk ve İsrailli teknokratların ilişkilerinin normalleşmesini sağlayacak anlaşmayı hazır ettiklerini ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu’nun anlaşmayı imzalama konusunda, mahkeme kararından önce de tereddütlü yaklaştığını söyledi:

“Netenyahu, Türkiye ile ilişkileri düzeltmek isteyebilir ama İsrail koalisyonun önemli unsuru ve ilişkilerin zedelenmesinde büyük rolü de olan Avigdor Liberman her zamankinden de güçlü. Liberman, İsrail’in etrafındaki Suriye, Lübnan, Ürdün gibi ülkelerin zayıfladığını düşünüyor. Bu nedenle de teknolojik, askeri, ekonomik anlamda bu ülkelere karşı her zamankinden daha da güçlü hissediyor kendisini.  Ortadoğu’da müttefik arayışında değil. Ayrıca Doğu Akdeniz’de Mısır’daki askeri yönetim, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile ilişkiler kuruldu, Azerbaycan ile dostluğu var. İsrail Dış politikası Balkanlarda etkin. Bu şartlar altında, kendisini sürekli eleştiren Türkiye’ye ihtiyaç duymadığını düşünüyor.”

‘ABD’nin de önceliği Ankara-Tel Aviv ilişkileri değil’

Sanberk, ABD’nin İsrail-Türkiye ilişkilerin normalleşmesini istemesine rağmen, konuyu öncelikli meselesi olarak görmediğini söyledi:

 “ABD, elbette iki ülke ilişkilerinin düzelmesini istiyor ama, bu onlar  için de öncelikli konu değil, dünyada soğuk savaş benzeri dengeler yeniden kuruluyor. ABD’nin bu ortamda birinci öncelliği Ankara-Tel Aviv ilişkileri değil.”

Mavi Marmara baskınından sonra ilişkilerin normalleşmesi için Türkiye’nin öne sürdüğü özür şartı ABD Başkanı Barak Obama’nın araya girmesiyle sağlanmıştı. Obama’nın isteğiyle, İsrail Başbakanı  Netanyahu 22 Mart 2013’te, Erdoğan’ı telefonla arayarak İsrail adına Türk halkından özür diledi ve Türkiye’nin bir diğer şartı olan ölenlerin ailelerine tazminat ödenmesini de kabul etti.

Türkiye’nin başka bir şartı da, Türkiye’den abluka altındaki Gazze’ye gidecek olan malların ve insani yardımın geçişine hiçbir engel çıkartılmamasıydı. İsrail ise sık sık, Gazze’ye yönelik ablukanın kaldırılmasının söz konusu olmayacağını  vurguladı. 

“Zaman geçtikçe normalleşme de zorlaşıyor”

Sanberk, zaman geçtikçe iki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin uzaklaştığına ve normalleşme için karşılıklı taleplerin yükseltildiğine dikkat çekti:

“BM’nin 2011’de açıklanan konuyla ilgili raporu İsrail’in cinayet işlediğini ortaya koyuyordu. O dönemde İsrail, inat etti ve ‘özür’ ifadesi yerine, ‘üzgün olduğunu’ belirten bir açıklamada ısrar etti. O ısrar olmasaydı ve diplomatik ilişki kurulsaydı, tazminatlar konusu da daha rahat çözülebilirdi.”  

İlişkilerin normalleşmesi için İsrail’in öne sürdüğü şartsa baskın nedeniyle İsrail askerlerine karşı Türkiye’de açılan davaların düşmesi. İsrail askeri yetkililerine gıyabındaki dava baskından ve BM raporunun açıklanmasından sonra 28 Mayıs 2012’de İstanbul’da açılmıştı.

“Oyun değiştirici faktör lazım”

Hem Sanberk hem Liel, iki ülke ilişkilerinin gerçek anlamda normalleşmesi için bölgede oyun değiştirici bir gelişmenin olması gerektiğini düşünüyorlar.

Liel’e göre bu gelişme yalnızca İsrail-Filistin barışında ciddi ilerleme olabilir. Ancak Liel, tam tersi gelişmelerin beklenebileceğine de dikkat çekiyor:

“Görüşmeler çöktü. Daha kötüsü şiddet yeniden başlayabilir. İsrail yönetiminin diplomasideki önceliği Ankara ile ilişkiler değil,  Filistin ile yaşanan süreç ve sürecinin çökmesinin olası sonuçları. Üstelik bölgede şiddet yeniden başlayabilir ve eğer başlarsa, Türkiye, İsrail’e yönelik eleştirilerin dozunun elbette daha da arttıracaktır. Bu durumda karşılıklı büyükelçiler göreve başlamış olsa bile,  İsrail, Türkiye’nin dost olmayacağını düşünüyor ve ‘o zaman neden çaba gösteriyim’ diye düşünüyor.”

Doğu Akdeniz’deki gaz bile yakınlaştırmayabilir

Sanberk de oyun değiştirici faktörün Doğu Akdeniz’de bulanan doğalgaz Avrupa piyasasına çıkması olabileceğini ama bu konunun bile şu anda ilişkileri eski haline döndürecek bir güçte olmadığını söyledi:

“Ukrayna krizi ile ortaya çok net olarak çıkan gerçek Avrupa’nın doğalgaz kaynaklarını çeşitlendirmesi gerektiği. Bunun için Kıbrıs açıklarında ve İsrail’de bulunan gaz iyi alternatiflerden. Ama şu aşamada bu bile Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin normalleşmesi için yeteri kadar kuvvetli bir etken değil.”

İsrail açıklarında bulunan doğalgazın ve Kıbrıs’ın güneyindeki doğalgazın, Avrupa piyasalarına çıkması için en ekonomik yolun, İsrail’den Kıbrıs’a uzanacak oradan da Türkiye’ye bağlanacak bir hat olduğunu bir çok yetkili dile getiriyor. Ancak bunun için Kıbrıs’taki kapsamlı sonuç müzakerelerinin başarıya ulaşması ve Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin normalleşmesi gerekiyor.

Her iki konuda ilerleme sağlanmasını isteyen ABD’nin Başkan Yardımcısı Joe Biden 22 Mayıs’ta Kıbrıs’a resmi bir ziyarette bulunarak her iki tarafla da görüşmüştü.

İsrail Mısır ile doğalgaz anlaşması yapmak üzere

Ancak Liel, İsrail’in doğalgazını ihraç etmek için Mısır yolunu tercih etmek üzere olduğunu, bu konuda bağlayıcı olmasa da ‘niyet mektubunun’ imzalandığını söyledi.

Bu 15 yıllık anlaşmaya göre, İsrail doğalgazı, Mısır’da bulunan ve İspanya’ya ait sıvılaştırma tesislerine gönderilecek ve buradan da Avrupa’ya ihraç edilecek. Liel’e göre bu yöntem Türkiye üzerinden ihracata göre daha az ekonomik olsa da iki ülke ilişkilerinin normalleşmemesi, İsrail’i alternatif aramaya teşvik ediyor.

“İşler öyle bir noktaya geldi ki, doğalgaz ihracatında işbirliği yapma ihtimali iki ülkeyi yakınlaştırmaya yetmiyor. Ancak şu da bir gerçek siyasal ilişkilerin bu halde olmasına rağmen, Türk-İsrail ekonomik ilişkilerinde gerileme yok. Her iki ülkenin liderlikleri, zor olsa da siyasal ilişkiler yerine ekonomik ilişkileri derinleştirebilir ve belki zamanla ekonomik ilişkilerdeki ilerlemenin siyasal ilişkileri yansıması beklenebilir.”