“Torunuma Ali ismini vereceğim”

Olaylar
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Uzlaşı ve Toplumsal Kalkınma Vakfının ATO Congresium’da verdiği “muharrem orucu iftarı”na katıldı. Erdoğan, yaptığı konuşmada, Vakfın yöneticil...
EMOJİLE

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Uzlaşı ve Toplumsal Kalkınma Vakfının ATO Congresium’da verdiği “muharrem orucu iftarı”na katıldı.

Erdoğan, yaptığı konuşmada, Vakfın yöneticilerine anlamlı bir buluşma tertip ettiklerini için şükranlarını sunarak, ramazanın ardından muharreme eriştiren Allah’a hamdettiklerini söyledi.

“Muharrem orucunun ramazandan sonra en hayırlı oruç olduğunu bildiren Peygamberimize salat ve selam olsun” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

“Sevgili canlar, muharrem ayı özellikle de çarşamba günü idrak edeceğimiz muharremin 10. günü Museviler, Hristiyanlar, özellikle de biz Müslümanlar için son derece önemli bir gündür. Rivayet odur ki, Hazreti Adem’in tövbesi bugünde kabul olunur. Hazreti Musa, denizi bugünde ikiye ayırır, Hazreti Yusuf, kuyudan bugünde çıkmıştır, Hazreti Eyüb’ün hastalığından şifa bulduğu rivayet edilir. Muharrem ayı, aşure dediğimiz, 10  Muharrem dediğimiz, İslam coğrayasının tamamında mukaddes bir gün olarak kabul edilir. Öncesinde, sonrasında tutulan oruçlar yapılan ibadetlerle adeta temizlenmesinin, tazelenmesinin, yeni başlangıçların vesilesi olarak en iyi şekilde değerlendirilir. Kainat Efendimiz Hazreti Muhammed (SAV) demuharrem ayının ehemmiyetine her fırsatta dikkat çekmiş, bu ay içinde tuttuğu oruç ve yaptığı ibadetlerle hepimize istikamet belirlemiştir.”

Başbakan Erdoğan, hicri 61 yılında, Kerbela’da yaşanan acı katilamın, herkesin hafızalarına acı hatıra olarak nakşedildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Hazreti Hüseyin ve ehlibeyit,  Kerbela’da önce susuzluğa mahkum edildiler ardından insanlığı en büyük katliam manzarasını geride bırakacak şekilde şehit edildiler. Bugün bu anlamlı buluşmada, vefatının 1374. seneyidevriyesinde, Hüseyinimazlumu Hüseyinimaktulü arşın iki yanına asılmış küpelerden biri olarak tanımlanan Hazreti Hüseyin Efendimizi ve ehlibeyti rahmetle minnetle hürmetle yad ediyorum. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi onların üzerine olsun, diyoruz. Hazreti Peygamber, torunları Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin için ellerini semaya açmış ve Allah’a şöyle dua etmişti: ‘Yarabbi ben Hasan ve Hüseyin’i seviyorum. Sen de sev. Onları sevenleri de sev.’ Evet Hazreti Hasan’ı, Hazreti Hüseyin’i, ehlibeyti sevmek, Hazreti Peygamber  tarafından adeta bir ibadet gibi, imanı tamamlayıcı bir cüzü gibi bildirilmişti. Peygamberin öpüp koklamaya doyamadığı, bizlere kutup yıldızı, birer örnek şahsiyet olarak emanet ettiği Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin ne acıdır ki birer mazlum olarak katledildi. Tesellimiz onların uhuvvetten sonra en yüksek mertebe olan şehitlik mertebesine erişmiş olmalarıdır.”

“Onlar hayatları boyunca tefrikanın tarafında olmadılar”

Hazreti Hasan ve Hüseyin’in hayatlarının sıratımüstakim üzerine geçen, tıpkı dedesi resulüekrem ve babaları Hazreti Ali gibi vahdet mücadelesi içinde bulunmuş iki mübarek zat olduğuna vurgu yapan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Onlar hayatları boyunca tefrikanın tarafında olmadılar. Müslümanların  arasında tefrika çıkarmaya çalışanlara rağmen onlar vahdetten, birlikten, kardeşlikten asla taviz vermediler. Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin, mübarek hayatları boyunca nasıl vahdet içinde mücadele ettilerse şehadetleriyle de vahdetin timsali oldular. Kim ki Hazreti Hasan ve Hüseyin’in vefatlarından tefrika üretiyorsa o, peygamberi, peygamber torunlarını ve ehlibeyti anlamamıştır. Kim ki Kerbela faciasından bir ayrılık, husumet, kutuplaşma üretmek istiyorsa biliniz ki Hazreti Hüseyin’in değil Yezid’in safında yer almıştır. Hazreti Hüseyin, Kerbela’da ümmetin birliği, dirliği için susuzluğa direnmiştir. Anneler göz yaşlarıyla çocuklarının susuzluğunu gidermeye çalışırken, Hazreti Hüseyin o çocukların, ümettin tüm çocuklarının istikbali için zulme direnmiştir. Hazreti Hüseyin’in direnişi, 1374 yıl boyunca bu topraklarda bizim topraklarımızda hak mücadelesinin ve zulme başkaldırının destanı olmuştur. Şu metanete, şu teslmiyete, şu kahramanlığa bakınız ki Hazreti Hüseyin, çığlığını duyduğu kardeşi Hazreti Zeyneb’in yanına gitmiş, ‘Allah’a sığın bacım. Bil ki yerde, gökte ne varsa ölür’ demişti. ‘Elvada Zeynep, elvada’ demişti. Hazreti Hüseyin, ‘ben şehit olunca ağlama, sabrınız çok olsun bacı, canımız Allah’a emanet’ diyerek şehadeti kuşanmıştı. Kerbala’dan ve Hazreti Hüseyin’in şehadetinden hiç kimseye tefrika fırsatı çıkmaz. Hiç kimseye ayrılık  çıkmaz, buradan bir husumet asla hasıl olmaz.”

“Şimdi bir torunum geliyor, isminin bir tanesi Ali olacak”

“Hazreti Peygamber nasıl ki bizim, hepimizin peygamberi ise Hazreti Hüseyin de bizim, hepimizin Hüseyin’idir” ifadesini kullanan Erdoğan, “Hazreti Hüseyin hepimizin şehidi, hepimizin mazlumu, hepimizin kahramanıdır. Benim en büyük kayınbiraderim Hüseyin’dir, ikinci sıradaki kayınbiraderim Hasan’dır, diğer kayınbiraderim Ali’dir. Şimdi bir torunum geliyor, isminin bir tanesi Ali olacak. Niye? Bunların hepsi bizim bir defa ortak mirasımızdır, birlik sebebimizdir. 1374 yıldır yüreklerimizde hiç dinmeyen sızı, bütün İslam coğrafyasının, bütün Müslümanların ortak sızısı, ortak acısıdır. Ben inanıyorum ki Hazreti Hüseyin’in canı, o mübarek kanı Kerbela’nın ateşten toprağına düştüğünde değil Müslümanlar tefrikaya düştüğünde acımıştır” diye konuştu.

“Hazreti Ali üzerinden Hazreti Hasan ve Hüseyin üzerinden yürütülen her tefrika, ayrışma ve kutuplaşma girişimi ben inanıyorum ki en başta Hazreti Ali Efendimizin, Hazreti Hasan ve Hüseyin efendimizin ruhlarını incitmiştir” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Şimdi birileri üzerlerine bombalarını yerleştirip Müslümanların camilerine gidip içlerinde çocuk olan, içlerinde kadın olan cemaatin ortasında o bombayı patlatıyor, ister Şiilerin, ister Sünnilerin camisi olsun hatta ister cami olsun ister kilise havra olsun bunu yapanlar kendilerine, ister Şii ister Sünni desin, ibadet eden insanları katletmek masum canları kastetmek, Allah aşkına meşru görülebilir mi, onaylanabilir mi?” 

Yeni Kerbela’lar istemiyoruz

“Biz dünyanın neresinde olursa olsun, hangi coğrafyada hangi ülkede olursa olsun yeni Kerbela’lar görmek istemiyoruz, yeni Kerbela’lar yaşamak istemiyor, yeni ölümlerle sarsılmak istemiyoruz” ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

“Pakistan’da, Afganistan’da Lübnan’da, Irak’ta, İran’da, Yemen’de camilerde bombaların patlatıldığını duyduğumuzda inanın elimiz ayağımız çözülüyor, kollarımız yana düşüyor ve o zaman dertleniyoruz. Kufe’nin, Bağdat’ın, Samarra’nın Necef’in sokaklarında, camilerinde Müslümanın Müslümana kıydığını işittiğimizde inanmak istemiyor, yüz kerre, bin kerre tekrar tekrar içimizde Kerbela’yı yaşadığımızı hissediyoruz. Tamamı birer provokasyon olan Gazi Mahallesi’nde, Çorum’da, Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta yitip giden canlarla birlikte, Hazreti Zeynep’in kardeşi Hüseyin için hissettiği sızıyı, kardeş acısını biz de içimizde hissediyoruz. Hazreti Peygamber de kardeşi mesabesindeki Hazreti Ali de torunu Hazreti Hasan ve Hüseyin de bize şunu öğretti, şunu aktardılar: Can kutsaldır, can azizdir. Kim ki bir cana kastederse bütün bir aleme kasteder. Hangi saikle olursa olsun ister mezhep adına, ister etnik köken adına, ister ideoloji adına olsun masumlara kastetmek alçakça bir cinayettir.

Kim ki Müslüman kardeşine, onun malına, ırzına, canına kastediyorsa kim ki Müslüman kardeşine zulmediyorsa o Hazreti Hüseyin’in değil hiç tartışmasız Yezid’in tarafında yerini almış olur. Hangi mezhepten olduğunu hiçbir önemi yok, kendisine ister ‘Sünni’ desin, ister ‘Alevi’ desin, masum kardeşinin canına kasteden Yezid’i sevindirmiş, Hüseyin efendimizi üzmüştür. Kerbela bizim için hepimiz için kendisine Müslüman diyen herkes  için tarihimizdeki en acı ama aynı zamanda en ibretlik derstir. Kerbela aslında bir zulme direniş dersidir. Kerbela bir sebat dersidir, Kerbela her şeyden öte bize kanla verilmiş birlik dersidir, kardeşlik dersidir. Kerbela bize zalimin değil mazlumun yanında, hakkın yanında, insani değerlerin yanında durmayı öğütleyen acı bir hadisedir.”

 

“Bu ateşi söndürmek zorundayız”

Başbakan Erdoğan, “Yüreği Hüseyin aşkıyla dolu, yüreği Kerbela acısıyla yaralı bir ozan” olarak nitelediği Aşık Veysel’in, “Yezit nedir, ne kızılbaş / Değil miyiz hep bir kardaş / Bizi yakar bizim ataş / Söndürmektir tek çaresi” dizelerini hatırlatarak, “Bu ateşi söndürmek zorundayız. Bizi yakan bu ateşi hep birlikte söndürmek mecburiyetindeyiz. Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Lübnan’da, Türkiye’de, bütün İslam coğrafyasında sen, ben davasını bir kenara bırakmak, kutuplaşmaların karşısında durmak, Hacı Bektaş-ı Veli’nin şu öğüdünü, kalple gönülle işitmek ve hissetmek durumundayız. Hacı Bektaş-ı Veli: ‘Sevgi muhabbet kaynak ocağımızda / Bülbüller şevke gelir, gül açar bağrımızda / Hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda / Arslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda’ diyor” diye konuştu.

İstiklal Savaşı’nın hep birlikte verildiğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin hep birlikte inşa edildiğine vurgulayan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhuriyetimiz, bir inancın, mezhebin ya da etnik kökenin egemenliği üzerinde inşa edilmiş değildir. Bu topraklar üzerinde yaşayan, nefes alan her bir ferdin ortak değerleri üzerine inşa edilmiştir. Sadece cumhuriyetimiz değil 1071’den bugüne kadar bu aziz vatan toprakları üzerinde inşa ettiğimiz her devlet ve her medeniyet, bizim Alevisiyle Sünnisiyle hepimizin ortak eseridir. 

Hazreti Peygamber, Hazreti Ali ve Hazreti Hüseyin nasıl ki bizim hürmetle takip ettiğimiz büyüklerimizse Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Fuzuli de aynı şekilde bizim hepimizin ortak değerleridir. Bizler asırlar sonra Kerbela’nın susuzluğunu gideren Fırat’tan su kanalları inşa ederek, Kerbela’yı suyla kavuşturan Osmanlı’nın torunlarıyız. Bizler, muharrem ayını hep birlikte büyük bir huşu ile tuttuğumuz oruçlarla idrak eden tek bir milletiz.

Bizler Hazreti Hüseyin’in aziz hatırasına, muharrem ayında ezanlarını hüseyni makamında okuyan, böyle ince bir kültürün sahipleriyiz. Hazreti Ali, Hazreti Hüseyin, ortak acımız. Kerbela üzerinden bir ayrışmayı bizler asla kabul edemeyiz. Biz, birbirimizle başkalarının diliyle konuşacak değil kendi ortak dilimizle gönül dilimizle muhabbet edebilecek aynı yolun yolcusu, aynı kıblenin sahipleri kardeşleriz. En başta aramıza bizden olmayan girmesine müsaade etmeyeceğiz. Yüzyıllardır konuştuğumuz gönül dilini terk edip, birbirimizle ideolojinin, taassubun, ayrıştırıcı siyasetin diliyle konuşmayacağız. Her ne meselemiz varsa bunu ortak meselemiz olarak görecek, birlikte çözeceğiz. Bize başkaları istikamet çizmeyecek. Biz birbirimize tavsiyede bulunacak, birbirimizin derdini dert edinecek birbirimize gönülden neşet eden istikametler çizeceğiz.” 

“Her meselemizi birlikte aşacağız”

Hiçbir meselenin çözümsüz olmadığını, nifak ve fitne sokmaya çalışanlara, kışkırtmalara ve provokasyonlarla karşı dikkatli olunması gerektiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

“Yüzyıllardır bu topraklar üzerinde yeni Kerbela’lar yaşanması için çalışan, bunun için her türlü kirli kışkırtmayı devreye sokmaya uğraşanlar var. Hazreti Peygamber aşkına, Hazreti Ali ve Hazreti Hüseyin hatırına bu kışkırtmaların hiçbiri bizi birbirimize hasım eylemedi. İnşallah bundan sonra da asla başarılı olamayacaklar.

Terör örgütlerinin, kimi çevrelerin, grupların, hatta ülkelerin, hatta bazı milletvekillerinin bir çatışma çıkarmak için ortaya koydukları tüm kışkırtmalar, tüm tuzaklar; 76 milyonun hayır duası ile hep bozuldu, bundan sonra da asla hedefine ulaşamayacak. Konuşacağız, anlaşacağız, gönülden muhabbet edeceğiz. Her meselemizi birlikte aşacağız. Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğüdü bizim rehberimiz, bizim istikametimiz ve yol haritamız olacak. İşte bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, ilave ediyorum hep birlikte Türkiye olacağız.” 

Erdoğan, konuşmasının sonunda muharrem ayının hayırlara vesile olmasını, tutulan oruç ve yapılan ibadetlerin kabulünü diledi.

Türkiye Uzlaşı ve Toplumsal Kalkınma Vakfı tarafından düzenlenen iftar programı, ezan ve Kuran-ı Kerim’in okunmasıyla başladı. Dua edilmesinin ardından oruç açıldı.

AA