Temel Karamollaoğlu: McKinsey, Türkiye’nin kayyumu olmuştur

Olaylar
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Bir milletin geleceğini bir kişiye bağlamak ne kadar yanlışsa, bir ekonominin geleceğini de bir şirkete bağlamak o kadar yanlıştır. Açık söylüy...
EMOJİLE

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Bir milletin geleceğini bir kişiye bağlamak ne kadar yanlışsa, bir ekonominin geleceğini de bir şirkete bağlamak o kadar yanlıştır. Açık söylüyorum; Mckinsey, Türkiye’ye atanmış bir kayyumdur. Şimdi de yürüttüğü yanlış politikalar yüzünden Türkiye Cumhuriyeti’ni, Amerika’lı bir kayyuma teslim etmek zorunda kalmıştır. Bu adım; daha anlaşılabilir bir ifade ile “Ben bu ülkeyi yönetemiyorum. Amerikalı Mckinsey yönetecek”itirafından başka bir şey değildir” dedi.

Karamollaoğlu, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 1 Ekim’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 27. dönem 2. yasama yılı çalışmalarına değindi.

İmar affı getirmek kronik problemleri çözmez

Konuşmasına Endonezya’daki depremde ölenlere rahmet dileyen Karamollaoğlu Türkiye’nin ciddi fay hatlarının üzerinde bulunduğu belirtti. Karamollaoğlu, “Geçmişte benzer acıları defalarca yaşadık. Bu acılardan ders almamız lazım. Üç-beş oy fazla alacağız diye imar affı getirmek, imardaki kronik problemleri çözmez daha büyük felaketlere davetiye çıkarır. Bir an evvel muhtemel bir deprem felaketine ilişkin tedbirleri kararlı bir şekilde almak zorundayız. Dünyadaki son gelişmeler bize bir ikaz olmalıdır. Bu konuda iktidarı acilen göreve davet ediyoruz” dedi.

Milletvekilleri gücün hukukunu değil hukukun gücünü koruyan bir duruş ortaya koymalı

Yeni dönemin ülke ve millet için hayırlı olmasını temenni eden Karamollaoğlu, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önemini hiç bir zaman ihmal edemeyiz. Bundan dolayı da meclis ne kadar güçlü olursa Türkiye de ülkemiz de o kadar güçlenir. Milletvekilleri yapacakları çalışmalarda bir kişinin değil 81 milyonun temsilcisi olduklarını unutmamalıdırlar. Çalışmalarında bu şuur ve beklentiye uygun hareket etmeli, gücün hukukunu değil hukukun gücünü koruyan bir duruş ortaya koymalıdır.” diye konuştu.

Karamollaoğlu, tüm partilerin ülke meselelerinde birlik olması gerektiğini vurgulayarak, “Parlamentolar, kamil manada çalışırsa ve her türlü konu, parlamentoda rahatlıkla görüşülebilirse bu dışarıya verilecek en ciddi mesajdır. Bu ülke kendi içinde kendi problemlerini çözecek bir mekanizmaya sahip kanaati oluşur.” ifadesini kullandı.

McKinsey Türkiye’nin kayyumu olmuştur

Uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile yapılan anlaşmayı da eleştiren Karamollaoğlu, ekonomik danışmanlığın Amerikalı bir şirkete verilmesini doğru bulmadıklarını bildirdi.

 

Karamollaoğlu, “Elbette, demokrasi ile ekonomi birbirinden bağımsız düşünülemez. Bir milletin geleceğini bir kişiye bağlamak ne kadar yanlışsa, bir ekonominin geleceğini de bir şirkete bağlamak o kadar yanlıştır. Bunun en son ve en dramatik örneği ekonomi yönetiminin ABD’li şirketlere teslim edilmesidir. Açık söylüyorum; Mckinsey, Türkiye’ye atanmış bir kayyumdur. Malumunuz bu iktidar kayyumlarıyla ünlü. Belediyelere, şirketlere, derneklere, önüne gelen her yere kayyum atadı. Şimdi de yürüttüğü yanlış politikalar yüzünden Türkiye Cumhuriyeti’ni, Amerika’lı bir kayyuma teslim etmek zorunda kalmıştır. Bu adım; daha anlaşılabilir bir ifade ile “Ben bu ülkeyi yönetemiyorum. Amerikalı Mckinsey yönetecek”itirafından başka bir şey değildir” diye konuştu.

Ak Parti’ye McKinsey soruları

McKinsey ile ilgili kendileri endişelendiren sorular olduğunu belirtten Karamollaoğlu, Ak Parti hükümetine şu soruları sordu;

“Bu şirkete ne kadar ücret ödenecektir. Kulağımıza, 250-300 milyon lirayı bulan çok ciddi rakamlar geliyor. İktidar neden ısrarla ödenecek ücreti açıklamaktan kaçınmaktadır? Düne kadar yerli ve milli duruş adı altında vatandaşa Iphone telefon kırdıran iktidar, şimdi hangi milli gerekçeyle devleti Amerikalı bir şirkete teslim etmektedir? Çok daha önemlisi bir ülkenin bakanlıkları o ülkenin sırrıdır, mahremidir. Bu durumda 16 bakanlığın verilerinin güvenliği nasıl sağlanacaktır? Ülke verilerinin başka bir ülkenin eline geçmemesinin bir garantisi var mıdır? Bu şirket daha önce Türkiye’de benzer danışmanlık hizmetleri vermiş midir? Bu hizmetlerin sonuçları ne olmuştur? Mckinsey’in 2001 krizinden sonra Özelleştirme İdaresi’ne danışmanlık hizmeti verdiği, Tekel, Telekom, Tedaş, , Seka gibi varlıklarımızın özelleştirilmesinde etkin rol aldığı iddiası doğru mudur?”

Özelleştirme değil yağmalama

Özelleştirmelerle ilgili de konuşan Karamollaoğlu, “Neredeyse bu özelleştirmelerin tamamı hüsranla sonuçlanmış. Telekom Türkiye’nin en büyük varlıklarından birisiydi. özelleştirildikten sonra varlıkları satıldı. içi boşaltıldı. Türkiye’nin en fazla vergi ödeyen kurumu iken, şimdi Türkiye’nin en borçlu kurumu olarak milletin üzerine yıkıldı. Sadece Telekom’un Türk ekonomisine maliyeti 100 milyar lirayı buluyor. Her birinin hikayesi ayrı bir dram. 100 yıllık birikimlerimiz 15 yılda tüketildi.”

SEKA satıldı şimdi Türkiye kitap basamıyor

SEKA satılırken “Ne yapacaklar, fabrikayı sırtlayıp götürecekler mi?” deniyordu. Keşke sırtlayıp götürselerdi, çünkü çok daha vahimi oldu. Türkiye bugün kağıtta yüzde 100 dışa bağımlı hale geldi. Kağıt krizi yüzünden Türkiye kitap basamaz, gazete çıkaramaz hale geldi. Sadece bir örnek vermek istiyorum önceki gün yerel gazetesi olan bir arkadaşımız genel merkezimiziarıyor. Sesi titriyor telefonda. “Batıyoruz başkanım lütfen sesimiz olun” diyor. Türkiye’de 3 bin civarında yerel gazete var. Şu anda Bin 600 tanesi kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Niye? Gazete kağıdı yüzde 110 artmış. Devletten tek kuruş destek yok. Başkanım diyor nolurbunu dile getirin. Asıl dramatik olansa şu bunu söylüyor ama ardından ekliyor “lütfen benim adım geçmesin” Neden? Çünkü adı geçerse hain damgası yiyecek. Ya anarşist ya da terörist olmakla suçlanacak. Acı ama gerçek. Türkiye’nin sadece ‘ekonomi tablosu’ değil ‘demokrasi tablosu’ da bu. Türkiye aynı zamanda bir korku devleti”

Bizim çiftçiye 12 milyar yabancı çiftçiye 66 milyar

Bu iktidarın ekonomi anlayışı tümden yanlış. “Tarımı Arsadan- Ekonomiyi Borsa’dan” ibaret görüyor. Tarım bitmiş, hayvancılık bitmiş, Türkiye her konuda olduğu gibi tarımda da dışa bağımlı hale gelmiş. Mesela Ziraat Mühendisleri Odası’nın raporuna göre geçen yıl çiftçiye12,7 milyar TL destekleme ödemesi yapılırken aynı dönemde Tarım ürünleri ithalatına ödenen para 66,6 milyar lira. Yani kaynaklar çiftçimizin üretmesi için değil, ithalat için kullanılmış. Çiftçinin borcu son 15 yılda 89 kat artmış. Yanlış politikalar yüzünden milyonlarca dönüm arazi ekilemiyor. Şekeri Kargile, Fındığı Ferrero’ya Ekonomiyi McKinseye havale eden bir anlayış ne kadar yerlidir.

Fıransa’daki tarım fuarının onur konuğu kim.?

Bu rakamları niye hatırlattım. Bugün Fransa’da bir Tarım Fuarı başlıyor. Yani Fransız tarım ürünleri, Fransız hayvan ırkları bu fuarda diğer ülke katılımcılarına tanıtılacak. Peki bu fuarın onur konuğu kim? Türkiye. Fransa tarım fuarına, Türkiye’yi onur konuğu olarak davet ediyor. Biliyorsunuz daha önceki bir tarım bakanımıza da aynı Fransa,“üstün liyakat şövalyesi nişanı!” vermişti. Nasıl olur diye araştırınca, nişanın altından, 250 milyon dolarlık canlı hayvan ithalatı çıkmıştı. Bakalım şimdi onur konukluğunun altından ne çıkacak?Merakla bekliyor ve takip ediyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var çok değil bundan 5-10 yıl önce Fransız çiftçisi traktörlerle Paris’in yollarını kapatıyordu. Bugün en büyük tarım ihracatçısı ülkelerden biri oldu. Türkiye sayesinde. Yani; nişan değil altın madalya taksalar, başköşe de ağırlasalar haklarıdır.

Kendi insanımıza ve kendi kaynaklarımıza güvenin

Buradan iktidara sesleniyorum. Bir an önce gerçekleri görün. Bu ülkenin geleceğini evlatlarımızın, istikbalini ipotek altına alıyorsunuz. Açtığınız yaralar, bu kafa ile giderse 80 senede sarılamaz. Bu hafta Domates 10 lirayı gördü. Allah göstermesin böyle giderse, bir kucak para ile bir paket tavuk alamaz hale geleceğiz.  İçinde bulunduğumuz krizin ne kadar derin olduğu ortadadır. Defalarca söyledik lakin bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Türkiye’de McKinsey gibi şirketleri cebinden çıkaracak bir sürü akademisyenimiz var ekonomistimiz var. Fransız çiftsinden çok daha çalışkan, çok daha üretken, çok daha fedakar çiftçilerimiz var.  Bürokratımız var, işadamımız var, müteşebbisimiz var…Her türlü imkan ve potansiyelimiz var.  Çareyi Amerikan şirketlerinde, Fransız çiftçisinde aramaktan vazgeçin. Gelin kendi kaynaklarımıza, kendi insanımıza güvenin. İnanın işte o zaman bir çok şey düzelir.”

Yerel seçimlerde ittifak olmaz

Genel seçimlerde Millet İttifakı’nın içerisinde yer alan Saadet Partisi’nin, yerel seçimlerde de ittifak yolunu izleyip izlemeyeceğinin sorulması üzerine Karamollaoğlu, “Bunu tekrar tekrar söyledik ve bu konuda biz çok açığız. Yerel seçimlerde ittifak olmaz. Herkes kendi yerinde seçime girer.” dedi.

Karamollaoğlu, bölge bazında bazı partilerin aday çıkarmayabileceklerini de vurgulayarak, “Bir beldede veya ilçelerde herkesin ittifak edeceği bir aday ortaya çıkıyorsa genelde bazı partiler imtina ederler. Bu bir ittifak meselesi değil, bölgenin şartlarından kaynaklanan bir neticedir ve bunu öyle görmek lazım.” değerlendirmesinde bulundu.

 

Kaynak: Milli Gazete