‘Suriye’dekiler kaybetti, kazananlar dışarıda’

Olaylar
Haber: Engin Dinç Fotoğraf: Abdullah Güner Suriyeli düşünür Cevdet Said, Bayrampaşa Gençlik Merkezi (BAYGEM)’in düzenlediği konferansta “21. Yüzyılda Müslüman Kimliği İnşası” ba...
EMOJİLE

Haber: Engin Dinç
Fotoğraf: Abdullah Güner

Suriyeli düşünür Cevdet Said, Bayrampaşa Gençlik Merkezi (BAYGEM)’in düzenlediği konferansta “21. Yüzyılda Müslüman Kimliği İnşası” başlıklı bir konuşma yaptı. Bayrampaşa Yücel Çakmaklı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansta Cevdet Said, Kur’an’ı Kerim’in insanlardan haksızlıklara ve zulümlere karşı nasıl bir mücadele vermesi gerektiği yönündeki tavsiyelerine dair düşüncelerini kalabalık bir dinleyici kitlesiyle paylaştı. Cevdet Said’in konuşmasını Yard. Doç. Dr. Fethi Güngör tercüme etti. Konferansta Çerkes olan Cevdet Said’e Kafkas Vakfı Kurucular Kurulu Başkanı Mehdi Çetinbaş da eşlik ederek, özellikle soruların tercümesinde yardımcı oldu. 

Konuşmasına Allah’a hamdederek başlayan Cevdet Said, 30 yıldır kitaplarını okuyan ve bugün de salonu doldurarak kendisini dinlemeye gelen Türkiye halkına teşekkür ederek başladı. İslam ülkeleri arasında yönetime en çok katılan ülke halkının Türkiye halkı olduğuna vurgu yapan Cevdet Said, bunun çok önemli bir farklılık olduğuna dikkat çekti. Gerçeklerin her zaman ortaya çıkacağını belirten Cevdet Said, “İnsanlar daha önce de güneşin dünyanın etrafında döndüğünü söylüyordu ama asıl dünya güneşin etrafında dönüyordu. Uzun mücadelelerden sonra insanlar bu gerçeği kabul etmek zorunda kalmışlardır.” diye konuştu.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in kıyamet günü Müslümanlardan şikayetçi olacağını ve “Benim ümmetim kurana ilgisiz kaldı ve mezheplere bölünüp, ataları ve liderlerini öne çıkardılar" diyeceğini belirten Cevdet Said, bugünkü müslümanların Kur’an’ın mesajını dikkate almadığına dikkat çekti. 

Allah’ın Kur’an’da insanlar arasında ayrım yapmadığını ve bu kitabın sadece Araplara inmediğini ifa eden Cevdet Said, “Kur’an hitap cümlelerinde ‘ey insanlar, ey inananlar’ der. Ama buna karşın kimseye de ayrıcalık yapmaz. Hz. Muhammed sık sık kızı Fatıma’yı “ahiret günü benden medet ummayın diye uyarmıştır” diye konuştu. 

Allah’ın kıyamet günü insanlara neden kendisine itaat etmediklerini soracağını ve onların da “bizi yönetenler bizi yanılttı” cevabını vereceğini söyleyen Cevdet Said, yöneticilerin de buna karşılık “hayır, onlar bize uydu” diyeceğini ifade ederek, “Bu yüzden Kur’an’ın temel kavramlarını iyi öğrenmeliyiz” dedi. 

Kur’an’ın kendisine sarılan ve hükmü altına giren bütün insanlar için büyük bir güç olduğuna değinen Cevdet Said, çünkü bu şekilde Allah ile yüzyüze iletişim kurma imkanına kavuşulduğunu ifade etti. Müslümanların sahip oldukları büyük nimeti unuttuğunu belirten Cevdet Said, “Allah’ın insanlara adaletle davranmayı, yakın akrabalardan başlayarak iyilikle muamele etmelerini ve fuhşiyattan uzak durmaya davet ettiğini” ifade etti. Adaletin bütün dünyada terazi ile resmedildiğini dile getiren Cevdet Said, “Bu manidardır. Çünkü bir denge sağlanması gerekir. Nitekim Karia süresinde de bu benzetme yapılır. Sevapları ağır gelenlerin cennete, günahları ağır gelenler cehenneme gönderileceği belirtilmiştir” dedi.

Allah Kur’an’da gelecekten sık sık bahsettiğini ifade eden Cevdet Said, bu konuda Bakara Suresi 30. ayet mealini örnek olarak verdi. Allah’ın bu ayette “Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.” diye ifade eden Cevdet Said, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Allah’ın insanlara akıl ve irade verdiğini ve tüm yaratılmışları insanın emrine vermiştir. Eğer yaratılmış olanın kanunu bilinirse her şey insana itaat eder”

Kur’an Mekke’de nazil olup insanlar birer birer Müslüman olmaya başladığında kendilerine çeşitli işkenceler yapıldığını anlatan Cevdet Said, buna karşın kimsenin inancını değiştirmediğine değindi. Cevdet Said şöyle konuştu: “Hz. Bilal’e türlü işkenceler yaptıkları halde fikrini ve inancını değiştirmemiştir. Ne kadar baskı olursa olsun olsun insanların kanaati değişmez. Baskı uygulayarak insanların fikirlerini değiştiremezsiniz. Siyasette baskı uygulayarak insanların fikrini değiştiremezsiniz. Siyasette baskı uygularsanız tağut olursunuz. Aynı şekilde bir kızı evlendirirken de ona baskı yapamazsınız. Allah Rasülü’ne kendisinin zorla evlendirilmek istendiğine dair bir şikayetle gelen bir genç kıza Peygamberimiz hak vermiş ve bunun yanlış olduğunu söylemiştir.”

Herhangi bir inanç veya düşünceyi insanlara anlatmada iknanın öneminin çok fazla olduğunu söyleyen Cevdet Said; “Hz. İsa mesajını insanları ikna etme üzerine kurmuştu.  Roma İmparatorluğu önce ona karşı çıktı ve ona zulüm etti. Buna rağmen 4 asır geçmeden Roma Hristiyanlığın en büyük merkezi oldu.” diye konuştu.

Cevdet Said, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa ülkelerinde savaşın olduğu yılları biliyorum. Bugün Norveç’te 80’den fazla kişiyi öldüren bir caniye Avrupa 20 yıl ceza vererek, onu ıslah etmeye çalışıyor. İnsanlık çok önemli mesafeler kaydetti. Silahla bir yere varılmaz. Cezayir Kurtuluş Savaşı’nda 2 milyona yakın insan öldü. Buna karşın 2 tane atom bombası atılan Japonya bugün aklıyla düşmanlarını yola getirmiştir.”

Bugün halkın yönetime katılımının her zamankinden daha da önemli hale geldiğini vurgulayan Cevdet Said, “Bugün geniş kitlelerin sözlerine ve iradelerine dikkat etmeyen, yönetimini baskıyla kuran en büyük güç ABD’dir. Çünkü bugün dünyadaki çevre kirliliğinin 4’te birini ABD üretmektedir ve Kyoto protokolünü imzalamamıştır. Küresel ısınma felaket getiriyor fakat ABD’den çekinen insanların onun yaptığı çevre kirliliğini söyleyemiyorlar.” diye konuştu.

Gücü putlaştırmamak gerektiğini kaydeden Cevdet Said; “Çünkü bugünün yöneticileri halkın söylediklerini dikkate almak zorundadırlar. Eğer bunu dikkate almazlarsa, yöneticilik yapmakta zorlanırlar.” dedi.

Türkiye halkının yöneticilerinin sözlerini dikkate almaları ve yönetime dahil olmaları açısından güzel bir örnek olduğunu söyleyen Cevdet Said, “Sizin yöneticilerinizden Adnan Menderes, ezanın Arapça okunması için mücadele veriyordu. Meclis’te ezanın Arapça okunması kararı öğle namazından sonra verilmişti. Karar verilir verilmez ikindi namazında bütün ezanlar Arapça okundu. Çünkü kimsenin içine Türkçe ezan sinmemişti.” ifadelerini kullandı.

Konferansına daha sonra kendisine gelen soruları cevaplayarak devam eden Cevdet Said, önemli açıklamalarda bulundu. Öncelikle demokrasiye niye çok vurgu yaptığına da açıklık getiren Cevdet Said, “Batı’nın aklı kullanarak, merkeplerin sırtından indi ve çok gelişmiş ulaşım vasıtaları geliştirdi. Tabi bunu sadece teknolojiyle yapmadı, yönetim biçimiyle de yaptı. Kur’an’da koskoca bir sürenin adı Şura’dır. Allah Resulü’ne “yöneticilik işlerinde onlarla istişare ederek ortak karar al” diyor. Peygamber olduğu halde arkadaşlarıyla istişare etmesini istiyor. Benim demokrasiden anladığım budur. Şura esasında demokrasiden daha öndedir. Tabi ki, batının bize dayattığı demokrasi değildir benim anladığım.” diye konuştu.

Geleceğin kadınların olduğunu söyleyen Cevdet Said, artık bir düğmeyle uzaya araç gönderilen bir çağda kas gücünün bir öneminin olmadığını söyledi.  Erkeğin öne çıkarılmasının gücü dolayısıyla olduğunu belirten Cevdet Said, “Oysa eşeğin kasları daha güçlü. Mesele kas meselesi değil. Birçok İslam ülkesinde kadın öğrencilerin daha çok olduğunu gördüm. İstanbul’daki toplantılarda da kadının daha çok olduğunu gördüm. Batılılar Kur’an’ın erkeksi bir üslupla yazıldığı eleştirisi aldım. Ama bu yanlış. Artık kadınlar İslam dünyasında daha çok hayatın içindiler. Demokrasiyi önemseyip ona sıkı sarılın. Geniş halk kitlelerini önemseyin. Peygamberlere onlar inanmışlardır. Adaletin esas olduğu bir toplumsal yapı oluşturmalıyız. Firavun gibi zalimler geniş toplumlara eziyet etmişlerdir.” diye konuştu.
Bugün BM’de 5 ülkenin veto hakkını kullanabildiğini söyleyen Cevdet Said, “Türkiye’nin Başbakanı bu veto hakkını eleştiren beyanatlarda bulundu. Bunu çok takdire şayan buldum” diye konuştu. Demokrasilerde insanların çoğunluğunun yanlış yapma ihtimalinin olduğunu söyleyen Cevdet Said, buna Kur’an’da da vurgu yapıldığını kaydetti. Amerika’nın zenginlerinin bütün toplum üstünde baskı oluşturarak tüm dünyada yanlışlar yaptırdığını belirten Cevdet Said, bu kesimlerin paralarının aydınları, akademisyenleri ve yazarları susturduğunu ve gerçeği söyleyemediklerini ifade etti.

Son olarak Suriye’de yaşanan gelişmelere yönelik açıklamalarda bulunan Cevdet Said, şunları söyledi: “Allah Rasülü ‘kıyamet günü’ adil davranmayalar dışında herkesin pişman olacağını haber vermektedir. Bugün Suriye’de 40 yıldır süren bir zulüm yaşanmakta. Hafız Esed’in kardeşi daha makul bir insandı. Ancak kardeşini ülkede tutmadı, alternatif bir yönetici olarak karşısına çıkmaması için onu yurt dışına sürdü.  Suriye’nin yöneticileri insanlarına bir kez kullanılıp atılacak mendil kadar değer veriyorlar. Daha fazla bir kıymet vermiyorlar. Deraa’da evine dönerken öldürülen üst düzey yöneticinin cenazesini bile kaldıramadılar. En son Ramazan El Buti’yi kimin öldürdüğü de meçhul. Suriye’de kim kazandı Allah aşkına. Suriye’dekilerin hepsi kaybetti. Kazananlar dışarıda, başkaları kazandı. İçişleri bakanlığı yapmış biri öldürülüyor, intihar etti deniyor. Belki intihar etmiştir, belki intihar süsü verilmiştir. Suriye’deki mevcut durumu öldürme odaklı olarak tanımlayabiliriz. Herkes karşı taraftakini öldürmeye çalışıyor. İnsanlar birbirini boğazlıyor. Bu dalalettir. Hepsi silaha, güce iman ediyor. Burada bir parantez açıp, bir hadisi şeriften bahsetmek istiyorum. Allah Rasülü, “birbirine silah çekenlerden öldürenin cehennemlik olduğunu ve ölenin de cehennemlik olduğunu” söylüyor. “Ya Resullulah öldüreni anladık da öldürülen neden cehennemliktir” diye sorduklarında “gücü yetseydi o da diğerini öldürecekti” diyor. Humeyni hem başarısı hem de başarısızlığıyla bizim önümüzde çarpıcı bir örnek olarak duruyor. Nasıl kadınlar askerleri güllerle karşılayıp güzel bir sivil itaatsizlik örneği verdilerse, sonra silaha sarılıp Irak’la mücadele başladığında milyonlarca insanın ölmesiyle nasıl kaybettiğini düşünün… Yusuf Aleyhisselam, olayları okuyabildiği için, insanların hakikatlerini okuyabildiği ve bu hakikatler arasında bağ kurabildiği için başarılı oldu. Kur’an helak olan toplumların Ad ve Semud gibi hepsinin güce taptığını açıklıyor bize… Gücü önemsedikleri için yok olduklarını söylüyor. Arap ülkeleri de maalesef gücü önemsiyor. Suriye mübarek bir belde olarak bilinir. Niye? Üç büyük kıtanın kesişim noktası olarak bilinir. Gerçekten çok önemli bir yerde. Burada bu kadar büyük bir kargaşa kimin işine yarar. Rusya, Çin, ABD veto hakkını kullanıyor. Bunlar katılımcı-demokratik yapıya aykırı durumlardır. Suudi Arabistan’a demokrasi lazım değil mi? Suud kendisi sanki çok iyiymiş gibi, Suriye olaylarına müdahil olmaya kalkıyor. Silahı çözüm yolu olarak gören bir kimse kendisini insanlığın karşısında konuşlandırmıştır. Türkiye ve Mısır önderliğinde katılımcı yönetim sistemleriyle bu dünya sistemini değiştirebiliriz. Zira Batı, Hz. İsa’nın mesajının aksine gücü yücelten sapkın anlayışın üzerine kurulmuştur. Silahı kullanmayı tercih etmek, aklı kullanmayı tercih etmemek anlamına gelmektedir. Bir mütefekkirin dediği gibi, “tarih cahilleri ve gafilleri suçlular olarak anacaktır.” Bu bozuk düzeni savununlar, Allah’ın hakikat nurunu söndürmek için çabalıyorlar elbette ama onlar asla bunu başaramayacak ve Allah’ın hükmü galip gelecektir.”

on5yirmi5.com