Savaşın Mağduru Hep Çocuklar!..

Olaylar
Türkiye Psikiyatri Derneği, savaşın yalnızca geçmişteki ya da bugünkü mağdurlarını değil, sonraki kuşakları da örseleyecek ağır bir travma olduğunu, UNICEF raporuna göre, savaşların 12 milyon çocuğu e...
EMOJİLE

Türkiye Psikiyatri Derneği, savaşın yalnızca geçmişteki ya da bugünkü mağdurlarını değil, sonraki kuşakları da örseleyecek ağır bir travma olduğunu, UNICEF raporuna göre, savaşların 12 milyon çocuğu evsiz bıraktığını, 1 milyondan fazla çocuğun ana babasını kaybettiğini, 5 milyon çocuğun sakat kaldığını ve 10 milyondan fazlasının da ruhsal sarsıntı geçirdiğini ortaya koyduğunu belirtti.

Türkiye Psikiyatri Derneği‘nden Dünya Barış Günü dolayısıyla yapılan yazılı açıklamada, 71 yıl önce 1 Eylül 1939’da Nazi Alman ordularının Polonya’ya saldırarak 20. yüzyılın en kanlı savaşını başlattığı anımsatılarak, bugünün ”Dünya Barış Günü” olarak kutlandığı bildirildi.

Savaşın, insanların ölmesi, yaralanması ya da sakat kalmasının yanı sıra ailesini, yakınlarını ve dostlarını kaybetmesi, korku, acı, şiddet ve gözyaşı anlamına geldiği ifade edilen açıklamada, ”Savaş, yalnızca geçmişteki ya da bugünkü mağdurlarını değil, süreğen etkisiyle sonraki kuşakları da örseleyecek ağır bir travmadır” denildi.

Geçen yüzyıldaki savaşlarda yaşamını yitiren ya da sakat kalan insanların çoğunluğunu askerlerin, erişkin erkeklerin oluşturduğu vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

”Son yüzyılda etkilenen insanların niteliği ve niceliği değişmiştir. Örneğin askerler, 1. Dünya Savaşı’ndaki ölümlerin yüzde 80’ini, 2. Dünya Savaşı’nda yüzde 50’sini ve Vietnam Savaşında ise yüzde 20’sini oluşturmuştur. 1990 yılından itibaren savaşlarda yaşamını kaybeden insanların yüzde 90’ını kadın ve çocuklar oluşturmaktadır. Ayrıca savaşın etkileriyle yaşadıkları yerden ayrılarak mülteci durumuna düşen savaşzedelerin de yüzde 80’ini kadın ve çocuklardan oluşmaktadır.

Savaş, insanlarda birçok boyutta değişiklik yaratır. Çeşitli ruhsal bozuklukların oluşması ve tetiklenmesi, bireyde şiddet ve saldırganlığın davranışlarında artışa neden olması, temel insani değerlerin kaybedilmesi, bireyin kendine ve topluma giderek yabancılaşması, gelişmekte olan yeni kuşakların kişilik gelişimi üzerinde olumsuz ve kalıcı değişikliklere neden olması, bu değişikliklerin başlıcalarıdır.”

”10 MİLYONDAN FAZLA ÇOCUK RUHSAL SARSINTI GEÇİRDİ”

Savaşların yalnızca mağdurlarını değil, televizyon ekranlarından en çok çocukları etkilediğine dikkat çekilen açıklamada, şu bilgilere yer verildi:

”UNICEF tarafından 1996 yılında yayınlanan ‘Dünya Çocuklarının Durumu’ raporuna göre, 1986-1996 yılları arasında gerçekleşen savaşlarda 2 milyon çocuğun öldüğü, 5 milyon çocuğun sakat kaldığı, 12 milyon çocuğun evsiz kaldığı, 1 milyondan fazla çocuğun ana babasını kaybettiği ve 10 milyon aşkın çocuğun ruhsal sarsıntı geçirdiği belirtilmektedir.

UNICEF’in Saraybosna’da gerçekleştirdiği bir araştırmada, çocukların yüzde 50-97’sinin bombardımanlara tanık olmaktan, keskin nişancıların kurşunlarına hedef olmaya kadar ciddi ölüm tehdidi içeren yaşantılara maruz kaldıkları saptanmıştır.

Angola’da yapılan bir araştırma da, çocukların yüzde 66-95’inin işkenceye uğrama ve insanların öldürülüşlerine tanık olma biçimindeki olaylar yaşadıklarını saptamıştır. Ayrıca tüm dünyada 250 bin çocuk asker ya da askeri birlikler içinde aşçılık, cephane taşıma gibi çeşitli görevlerde bulunmakta ve savaşa bir biçimde dâhil olmaktadırlar. Birçok çocuk bombalamalara maruz kalmakta, sıklıkla cinsel ve fiziksel istismarın kurbanı olmaktadırlar. Bu örseleyici yaşantıların çok uzun süren, sağlıklı gelişmeyi engelleyen ruhsal-toplumsal sorunlara yol açtığı bilinmektedir.

Çeşitli araştırmalar göstermiştir ki; savaşa katılan toplumlarda, savaştan sonra şiddet ve insan öldürme davranışında ciddi bir artış meydana gelmektedir. Örneğin ABD’de Vietnam savaşı sırasında cinayet ve saldırı olaylarında iki kat artış olmuştur. Savaşa giren toplumlarda şiddet ve saldırı olayları savaştan sonra en az yüzde 10 artarken, girmeyenlerde en az yüzde 10 azalma olmuştur. Savaş sonrası cinayetlerde görülen artış, savaşın sonu ya da niteliğinden bağımsızdır. Savaşta kaybedilen insan sayısıyla, savaş sonrasındaki cinayet artışı arasında paralellik saptanmıştır.”