Profesyonel Orduya Geçilmeli mi?

Olaylar
Türkiye’de askerlik süresi tartışılırken, Bilgesam uzmanlarından Dr. Salih Akyürek, zorunlu askerlik ve profesyonel ordularla ilgili bir rapor hazırladı. Biz de bu çalışmanın bir kısmını sizler ...
EMOJİLE

Türkiye’de askerlik süresi tartışılırken, Bilgesam uzmanlarından Dr. Salih Akyürek, zorunlu askerlik ve profesyonel ordularla ilgili bir rapor hazırladı. Biz de bu çalışmanın bir kısmını sizler için derledik. İşte Dr. Salih Akyürek’in değerlendirmesi…

Zorunlu Askerlik Ve Profesyonel Ordu

Soğuk Savaş Dönemi sonrasında gelişen şartlar ve bu günkü durum, NATO ülkeleri için pek
çok müttefik ülkeyi ortaya çıkarırken, spesifik bir düşman tanımını da ortadan kaldırmıştır. Bu değişim, ülkelerin dünyadaki tüm tehditler içinden kendi güvenlik problemlerini seçmeleri sonucunu doğurmuştur. Bu anlamda, NATO kolektif güvenlikten seçici güvenlik anlayışına kaymıştır. Bu değişim nedeniyle, batılı ülkelerin bugünkü güvenlik politikaları, eski düşman veya yeni müttefiklerden daha fazla ulusal tercihlerle belirlenmektedir.

Gelişmiş pek çok ülkede güvenlik artık askeri olmayan unsurları da dikkate alan çok daha geniş bir kavram olarak düşünülmeye başlanmıştır. Toplumsal ve çevresel risklerin de güvenlik kavramının unsurları arasında sayılmasıyla, geleneksel nitelikteki ulusal ve uluslararası güvenlik anlayışı yerini insani güvenlik kavramına bırakmaktadır.

1990’ların başından itibaren değişen tehdit ve güvenlik anlayışı, orduların görevlerini ve görev anlayışlarını değiştirmiş ve buna uygun yapılanmaları sonucunu doğurmuştur. Askeri organizasyonlar için post modern dönem olarak adlandırılan bu yeni sürece ait değişimler, gelişmiş pek çok ülkede küçülen ordularla birlikte, zorunlu askerlik uygulamasının kaldırılması veya yeniden yapılandırılması sonucunu doğurmuştur.

Türkiye’nin de diğer ülkeler kadar bu değişim sürecinden etkilendiği, tehdit algılarının ve güvenlik anlayışının değiştiği görülmektedir. Türkiye’nin, tehditler ve güvenlik problemlerinin seçimi ve değerlendirilmesi noktasında bazı sorunlar ve belirsizlikler yaşasa da doğru güvenlik politikaları üretme noktasında başarılı olduğu söylenebilir. Ancak, son yirmi yıl içerisinde tehdit ve güvenlik politikaları bağlamında yaşanan değişime rağmen, bir kısım teşkilat/konuş/kuruluş değişiklikleri hariç, TSK içinde köklü bir yapısal değişimin gerçekleştirilemediği görülmektedir. Ordunun iç tehdit algısının kazandığı öncelik ve terörle mücadeleye verilen önem, bir noktada yapısal değişim ve dönüşümün gerekliliğini gölgelemiş ve tek neden olmamakla birlikte, bu yöndeki plan ve çabaların ertelenmesine de neden olmuştur.

Orduda bugüne kadar planlanmasına rağmen gerçekleştirilemeyen ve yeniden yapılandırma olarak adlandırabilecek yapısal değişim ve dönüşüm, gerekliliği ve önceliği kuvvetler arasında değişmekle birlikte dört ana başlıkta toplanabilir:
i. Tehdit değerlendirmesi ve belirlenecek öncelikler kapsamında, büyüklük, teşkilat (birlik yapısı) ve konuş yeri olarak yeniden yapılandırma.
ii. Gelişen teknolojiler ışığında araç, silah ve malzemelerin yenilenmesi ve eğitim sistemlerinin yeniden yapılandırılması.
iii. Rütbeli personeli de kapsayan askere alma sistem ve uygulamalarının yeniden yapılandırılması.
iv. Sınıflandırma, yetiştirme, atama, personel değerlendirme, terfi ve ayırma gibi personel politika ve uygulamalarının yeniden yapılandırılması.
Bu çalışmada, yukarıda ortaya konulan dört farklı alandaki değişim ve dönüşümden, sadece rütbesiz askerlerin silâhaltına alınma yöntem ve uygulamaları incelenmeye çalışılmıştır.
Askere alma uygulamalarındaki yeniden yapılanmanın gerekliliği incelendiğinde; erbaş ve erlerin de denklemde olduğu, TSK’ya ait pek çok problemin temelinde, çağın gerisinde kalan zorunlu askerlik uygulamasının olduğu görülmektedir.

Bu konuda, TSK’nın kurumsal verimlilik ve etkinlik temelli sorun tespiti yapmak ve köklü çözümler üretmek yerine zorunlu askerliğin süresi üzerine projeler üretmeye çalışması, temel eksiklik noktası olarak değerlendirilebilir.

Bu çalışmanın amacı, son yıllarda daha fazla gündeme gelen ”zorunlu askerlik” ve
”profesyonel ordu” konularında Türkiye ile birlikte diğer ülke uygulamalarını incelemek, mevcut tartışmaları ortaya koymak ve Türkiye’ye dönük tespit ve önerilerde bulunarak TSK’nın yeniden yapılanma çabalarına farklı açılımlarla katkı sağlamaktır. Çalışma bu bağlamda, TSK’daki zorunlu askerlik uygulamasının ve bu uygulamayı çevreleyen kurum kültürünün yapıcı bir eleştirisini de yapmaktadır.

SOĞUK SAVAŞ SONRASI KÜÇÜLEN ORDU

Pek çok Avrupa ülkesi, Soğuk Savaş Dönemi sonrası, tehdit algısındaki değişimin de etkisiyle, küçülerek profesyonel orduya geçmiştir. Amerika’da profesyonel orduya geçiş tarihi 1973,
Britanya’da ise 1960’dır.

Profesyonel orduya geçen Batılı bireyci kültürlerde (ABD başta olmak üzere), uygulamanın özellikle üst sosyal sınıflarla ordu arasında ve toplumdaki farklı sosyal katmanlar arasında kopukluk ve yabancılaşmayı getirdiği yönünde analiz ve eleştiriler bulunmaktadır.

Uygulamanın Türkiye’de de benzer sonuçlar doğurabileceği, ancak halkın sahip olduğu toplulukçu kültür değerleri nedeniyle, sonuçlarının diğer ülkelerdeki kadar derin olmayacağı değerlendirilmektedir.

Profesyonel ordulara sahip bazı ülkelerde gönüllü asker temini konusunda problemler yaşanmaktadır. Bu problemlerin kriz ve savaş dönemlerinde arttığı görülmektedir. ABD’nin özellikle son dönemde bu problemi yoğun olarak yaşadığı bilinmektedir.

Almanya, Meksika ve diğer bazı ülkelerde, zorunlu askerlerden ve daha yüksek maaşlı sözleşmeli erlerden oluşan, karma ordu olarak adlandırılabilecek yapılar mevcuttur.

Dünyadaki profesyonel/karma ordu ve zorunlu askerlik modelleri; kendi temel kategorisi içerisinde bile, süre, haklar ve uygulamalar temelinde bir diğerinden önemli derecede farklılaşmaktadır.

Zorunlu askerlik modelini uygulayan, tehdit değerlendirmesi düşük Batılı ülkelerde, alternatif kamu hizmeti ve vicdani ret uygulamaları yasallaştırılmıştır ve sistem kişilerin tercihlerini dikkate almaktadır. İsrail gibi, tehdit değerlendirmesi yüksek bazı ülkelerdeki zorunlu askerlik uygulamasında ise kamu hizmeti seçeneği olmakla birlikte, uygun olan fertleri devlet öncelikle askerlik görevi için seçmektedir.

Batılı zorunlu askerlik uygulamalarında silâhaltına alınacak yükümlülere devlet maaş dâhil bazı haklar sunmaktadır ve bu ülkelerde askerlik hizmeti sürecindeki, izin dâhil pek çok uygulama kişileri aile yaşamlarından koparmayacak ve toplumdan yalıtmayacak şekilde düzenlenmiştir.

TÜRKİYE’DEKİ ZORUNLU ASKERLİK UYGULAMASININ KISA DEĞERLENDİRMESİ

ABD, Avrupa ülkeleri ve Türkiye tehdit değerlendirmesi ve güvenlik ihtiyaçları temelinde çok büyük farklılaşmalar göstermektedir. Bu anlamda, mevcut zorunlu askerlik sisteminin yeniden yapılandırılması da ülkenin şartları içerisinde kendine özgü olmak zorundadır.

Dünyadaki uygulamalar ve ülke içinde yaşanan problemler, Türkiye’deki zorunlu askerlik sisteminin; süre, yöntem, görev garnizonunun belirlenmesi, erbaş ve erlere sağlanan haklar ve görev etkinliği yönünden yeniden yapılandırılması gereken bir uygulama olduğunu göstermektedir.

Türkiye yaşanan terör faaliyetlerine rağmen, tehdit ve güvenlik ihtiyacı konusunda geçmişe göre daha avantajlı bir dönemi yaşamaktadır. Bu dönemin, TSK’nın kurumsal dönüşümü ve yeniden yapılandırılması için uygun zaman dilimi olduğu değerlendirilebilir.

Mevcut zorunlu askerlik uygulamasının yeniden yapılandırılması konusunda tespitlerde bulunulmasına rağmen, tam profesyonel veya karma bir orduya geçiş TSK’nın mevcut problemlerinin çözümü anlamına da gelmemektedir.

Ordu, mevcut sistem ve süreçlerini sorgulayarak, kültürel değişimi de içine alan, köklü bir yeniden yapılanmayı başaramadığı sürece, profesyonel/karma orduya geçiş ile ilgili adımların; farklı yönetim problemlerinin, süreçlerdeki karmaşıklığın, kurumsal çatışmaların, iletişimsizliğin ve verimsizliğin artması sonucunu doğurabileceği de düşünülmelidir. Ancak bu tespitler, zorunlu askerlik uygulamasının veya profesyonel ordu seçeneklerinin doğruluğunu ya da yanlışlığını göstermez.

Sadece zorunlu askerlik süresi ile sınırlı kalacak düzenlemeler, toplumsal bazı beklentileri karşılasa da, TSK’ya ait diğer problemler çözülmeden kurumsal etkinliğe olumlu bir katkı getirmeyecektir.
Yükümlüler için tek tip askerlik süresini öngören modeller ise; zorunlu askerlik süresinin tüm yükümlüler için 6 ay veya daha kısa bir süreye eşitlendiği ve zorunlu askerlik sürecini tamamlayan yükümlüler arasından seçilenlere sözleşmeli profesyonel askerlik teklifi yapıldığı bir karma modelde sözkonusu olabilir.

TSK’nın, askerlik sistemi dâhil, kendisini ve süreçlerini sorgulayarak yeniden yapılanmaya dönük adımlar atması ve problemlerin köküne ve nedenselliğine inerek, komutanların görev süreleriyle sınırlı olmayan projeler yürüterek çözümler üretmesi gerekmektedir.

Alternatif olarak gündeme getirilen, 15 aylık askerlik hizmeti sonrası sözleşmeli er modeli,
Almanya’nın 6 aylık hizmet sonrası uyguladığı sözleşmeli askerlik modeline benzemektedir.
Karma ordu olarak adlandırılabilecek bu model, profesyonel yapılanma gerektiren terörizmle mücadele ve daha uzun hizmet süresi/uzmanlık gerektiren diğer kadrolar için uzman erbaş uygulamasıyla birlikte bir çözüm olarak görülebilir.

Dünyadaki ve Türkiye’deki mevcut şartlar, Türk insanının yaşam düzeyi ve aile yapısındaki değişimler; zorunlu askerlik modeli içerisinde dahi olsa, devletin hiçbir ücret ödemeden kişileri 2-3 aydan daha uzun süreli olarak silâhaltında tutmasının ve bu süreçte kişileri toplumdan ve ailelerinden kopuk ve yalıtılmış bir görev ortamına mecbur etmesinin, en azından barış dönemlerinde yanlış olduğunu göstermektedir.

Toplumsal kültür ve TSK’nın kurumsal kültürünün statü ayrımı ve farklı kategoriler yaratma noktasında sergilediği olumsuz eğilim, askere alma ve personel temini için çıkarılan farklı kanunlar ve kaynak çeşitliliği nedeniyle artmaktadır. Dört farklı mevzuat düzenlemesine dayanacak dört farklı uygulamada (zorunlu askerlik, sözleşmeli erlik, uzman erbaşlık ve astsubaylık), statülerin en az ikisinde yer alan er-onbaşı-çavuş rütbelerinin gerekli mevzuat düzenlemeleri yapılmadığı takdirde rütbe hiyerarşisi temelinde yeni bir çatışmayı doğuracağı ve basitleştirilmeye çalışılan sistemi daha karmaşık hale getireceği de öngörülebilir. Bir çatışma doğurmasa bile düzenlemenin doğru temellere oturmadığı söylenebilir.