PKK geri çekilemiyor, kaçış yolları tutuldu

Olaylar
Engin Dinç’in röportajı PKK’nın Şemdinli’ye saldırısı ve ardından Hakkari’deki Geçimli Karakolu’na yaptığı baskının ardından şu anda Hakkari’de 7 bölgeye giriş çıkı...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı

PKK’nın Şemdinli’ye saldırısı ve ardından Hakkari’deki Geçimli Karakolu’na yaptığı baskının ardından şu anda Hakkari’de 7 bölgeye giriş çıkış yasaklandı ve TSK’nın operasyonları bu bölgede devam ediyor. Verilen 8 şehide rağmen, PKK’nın bu saldırılarda 115 ölüyle büyük bir başarısızlık yaşaması ve süregiden operasyonlar bölgede çok önemli gelişmeler yaşandığını gösteriyor. Hakkari’de yaşanan bu gelişmeleri Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan’la konuştuk.

PKK’NIN KAÇIŞ YOLLARI TUTULMUŞ DURUMDA, GERİ ÇEKİLEMİYOR

Hakkari’de yedi bölgeye giriş yasaklandı. Çok ciddi bir operasyon var orada. Zaten süreç 22 Temmuz’daki Şemdinli’de başladı ve hala devam ediyor. Geçimli’de bir saldırı oldu geçen gün. Acaba Hakkari’de neler oluyor? PKK ne yapmaya çalışıyor, asker, ordu bu ne karşı yapıyor?
22 Temmuz’da ilk operasyon başladığından bu yana Şemdinli’de tabiri caizse bir cephe savaşı yaşanıyor. PKK’nın hedefi orada bir kurtarılmış bölge oluşturma ve burada Suriye’deki gibi bir Kürt baharı başlatma. Tabi bunun içinde yerel dinamikler kadar İran ve Suriye’nin de çok ciddi desteği var. Çünkü bunu artık açıktan ilan ediyorlar. İşte bugün de medyaya yansıyan bazı bilgiler var. Artık Esad rejimi cezaevindeki PKK’lıları da serbest bırakıyor. Esad’ın bir yıl öncesinden de Ankara’ya bu tehdidi yaptığını biliyoruz. “Suriye’nin içişlerine karışırsanız, biz de Kuzey Suriye bölgesinde bir PKK otonom bölgesinin oluşumuna göz yumarız” şeklinde Esad yönetiminin zaten bir resti de vardı. Dolayısıyla son saldırı, daha doğrusu yaygın bir şekilde yapılan son saldırı sadece PKK’nın yerel dinamikleri ile izah edilecek bir konu değil. Kaldı ki İran’ın son dönemlerde sınıra yakın karakollarını da adeta PKK’nın emrine tahsis ettiği de Ankara’nın kulağına gelen istihbarat raporlarında var. Dolayısıyla burada hem yerel, hem uluslararası unsurların örtüşmesi hali söz konusu.

7-8 bölgenin yasak bölge ilan edilmesinin de esprisi şu; PKK aynı anda çok fazla yere saldırdı. İşte en son Geçimli saldırısı, ki Şemdinli’den sonra yapılan bir saldırı. Yaklaşık 25-30 km’lik bir mesafeden bahsediyoruz. Buradaki esprisi şu; PKK daha geniş bir alana yayarak aslında Şemdinli’de yaşadığı sıkıntıyı aşmaya çalışıyor. Çünkü 115 PKK’lının öldürülmüş olması, etkisiz hale getirilmiş olması PKK’nın uzun yıllardır tek operasyonda verdiği en büyük kayıp. Bu sayının artması da beklentiler içerisinde hatta şunu öngörmek mümkün; bu sayı 200’ü bulur. Çünkü bölgede çok yoğun PKK unsurları var.  PKK farklı yerlere saldırarak Şemdinli’deki operasyonun konsantrasyonu dağıtmayı ve oradan çıkış bulmaya çalışıyor. Hani medyaya yansıyan bazı yazarların dile getirdiği ‘vur-kal’ taktiği, geri çekilmeme taktiği deniliyor. Ama bu doğru değil, PKK geri çekilemiyor, kaçış yolları da şu an tutulmuş durumda. Bir bakıma çembere alınmış durumda. Abluka altına alındıkları için başka yerlerden saldırılar yaparak, Geçimli örneğinde olduğu gibi oradaki konsantrasyonu, oradaki kuşatılmışlığı yıkmaya çalışıyor. Tabi bu çok kolay değil.

ŞEMDİNLİ BASKININ İSTİHBARATI ALINMIŞTI

Orada da ciddi bir haksızlık yapıldı. Bunların istihbaratı alınmıştı. Şemdinli operasyonu başarılı bir şekilde devam ediyor. Ama aynı şeyi diğer bölgeler için söylemek mümkün değil. Maalesef Türkiye’nin tarihi boyuncu yazılıp çizilen karakolların durumu. Kaçakçılığa karşı yapılmış karakollar ile terörle mücadele edilemeyeceği gerçeği tekrar ortaya çıktı. İşte Geçimli karakolunun halini gördünüz. Dere yatağına yapılmış, derme çatma karakollar. Siz buraya dünyanın en iyi askerini de yerleştirseniz orada örgüte karşı mücadele etmesi mümkün değil. Şehitlerimizin -ki Ankara adli tıbba getirilen şehitler, o kadar ağır hasar almışlar ki- maalesef kimlik tespiti için DNA testi gerekecek. Bu da şunu gösteriyor, çok yoğun ateş altında ve füzelerle, LPG’lerle saldırıldı. Şimdi böyle bir gerçeği göz önünde bulundurmak zorundayız. Yani PKK’nın karakollara saldırısı neredeyse 30 yıldır tekrar eden bir vaka olmasına rağmen Türkiye karakollarını yenileyemedi. Saldırıya açık karakollar, tedbiri noktasında sıkıntılı yerler ve siz burada terörle mücadele etmeye çalışıyorsunuz. Açıkçası bu artık kaç kere tekrar edecek bilmiyoruz ama tekrar edilmesi süreci Türkiye’ye çok pahalıya patlıyor. PKK hem bugünü hem geleceği ipotek altına alıyor, bizim bu ihmallerimiz yüzünden. Ama bunu derken şunu ihmal etmemek lazım. Evet, PKK’nın yaptığının, yani hırsızın hiç mi suçu yok. Hırsızın suçu var ama zaten hırsız hırsızlığını yapıyor. PKK bir terör örgütü olduğu için zaten yapmak istediği şeyi yapıyor, bunu ilan ediyor, bunu yapacağım diyor. Şimdi siz sizi öldürmeye gelen bir yapıya hazırlıksız yakalanırsanız.  Zaten bunlar terörist demekle işin içinden çıkmak mümkün değil. Terörist sizi öldürmeye geliyor ve sizin yapmanız gereken şey tedbirinizi almak, o saldırıyı yememek. Ama biz her yazın her sonbahara kadar bu terör saldırılarına, bu karakol baskınlarına muhatap oluyoruz. Ve her defasında aynı şeyleri konuşuyoruz. Artık burada konuşmak yerine icraat yapmak gerekiyor. Bir an önce güvenli karakolları kurmak ve teröre karşı daha caydırıcı bir mücadele yöntemi bulmak gerekiyor.  

PKK’NIN BU SALDIRILARININ KÜRTLERİN HAKLARI İLE HİÇBİR İLGİSİ YOK

PKK’nın Suriye ve İran’la ilişkilerinin bu derece iç içe geçmiş olması, onlardan bu derece büyük destek alması acaba kendi geleceğini onlara endekslemiş olmasından mı kaynaklanıyor?
Bunun birkaç gerekçesi var. Şöyle ki, PKK bunu ilk defa yapmıyor. Konjonktüre göre daha önce Suriye’de kamp kuruyordu. Öcalan, Bekaa’da oradaydı. Türkiye’nin yoğun baskısı sonucu, Suriye’de yönetim değişikliği olması ve benzeri nedenlerle Suriye-PKK ilişkilerini en azından zayıflattı. Daha sonra PKK Irak’taki ortam boşluğunu değerlendirdi. İran’la Türkiye’nin arası malum son bir yıldır gergin. Irak’tan yaşanan olaylar ve Suriye meselesi yüzünden. Bunun da verdiği gerekçeyle bu sefer İran, PKK’yı kullanmaya başladı.

Şöyle bir gerçekliğimiz var; sizin bir yumuşak karnınız varsa, siyaseten size karşı projeleri olan ve negatif düşünceleri olan ülkeler de bunu kullanırlar. Yani PKK ile bahsettiğimiz ülkelerin Suriye’nin, Irak’ın, İran’ın hedefleri örtüşüyor. Hedefleri ne? Türkiye’yi tamamen içe çevirmek, Türkiye’yi Ortadoğu’dan uzaklaştırmak. Nasıl Kerkük meselesinde Şeyh Sait isyanı çıkıp, Türkiye’nin kendi gündemi ile uğraşırken Kerkük’ü kaybettiyse, şimdi de Kuzey Irak’ta, Kuzey Suriye’de çok kritik gelişmeler oluyor. Bir bakıma Ortadoğu’nun haritası yeniden çiziliyor. Bu ortamda Türkiye’yi terörle terbiye ederek, Türkiye’yi kendi gündemiyle meşgul ederek Ortadoğu’dan, Suriye, İran, Irak’tan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Artık bu denklemle ilgisi olmayan tek konu, Kürtlerin hakları ya da Türkiye’nin demokratikleşmesi. Onun dışındaki her şey bu konuda gerekçe sayılıyor. PKK’nın bu saldırılarının Kürtlerin hakları ve gelişmeleri ile hiçbir ilgisi yok.
 
KÜRT HALKI PKK’YA KARŞI SESİNİ YÜKSELTEMİYOR 

PKK’nın bu son saldırıları Kürtler arasında nasıl değerlendiriliyor acaba? Sizin izlenimleriniz neler?
Şunu kabul etmek lazım, Kürtler kendi içinde saldırılara tepki gösterse bile zor oyunu her zaman uzuyor. Yani siz bölgede güvenliği sağlamakta zorlanırsanız, kendi karakolunuzda bile baskın yerseniz, orada yaşayan sokaktaki insanın; vadide, mecrada, çarşıda yaşayan insanların KCK baskısına, PKK baskısına boyun eğmemesi mümkün değil. O yüzden bunu yüksek sesle ifade etmeleri, dile getirmeleri çok da mümkün değil, izah da etmeleri kolay değil. Çünkü orada konuşmak Ankara’dan, İstanbul’dan konuşmak gibi değil. Eğer Şemdinli’nin o mecrasındaysanız, Geçimli Köyü’nde yaşıyorsanız PKK’nın karakolu basıp, içine kadar girmeye çalıştığı bir ortamda siz oturup PKK’ya karşı sesinizi yükseltemezsiniz. Çünkü PKK’nın her yerde kurduğu mahkemeler var. KCK operasyonlarının önemi yine ortaya çıkıyor bu durumda. Sokaklarda sizin evinizi basıyor, iş yerlerinizi yakıyorlarsa sizin bu örgüte karşı sesinizi çıkarmanız o kadar da kolay değil. O yüzden PKK ile ilgili halktan tepki beklemek yerine halkın asgari güvenliğini sağlamanız gerekiyor. Asgari güvenliği sağlayamadığınız takdirde örgüte tepki koyun demek, açıkçası çok da sonuca gidecek bir beklenti olmaz.

PKK, KCK OPERASYONLARI YÜZÜNDEN ŞEHİRDE EYLEM YAPAMIYOR

PKK’nın Türkiye’nin batısında İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de şu ana kadar bir hareketliliği yok. Böyle bir hareketlilik beklenebilir mi?
Bu hareketin olmamasının temel sebebi, bunu yapmak istemediklerinden değil. Bunu yapmayı çok istiyorlar hatta bunu muhtelif şehirlerde denediler. Ama şunu gördük ki, özellikle KCK operasyonları yapıldıktan sonra büyükşehirlerde, şehir merkezlerindeki organizasyon yeteneğini örgüt çok ciddi kaybetti. Eskiden Öcalan’ın yakalanma yıldönümü deyip 15 Şubat’tan başlayıp, sonbahara kadar muhtelif gerekçelerle şehirleri terörize ederlerdi. Son bir yıldır bunlar yapılamıyor. Son bir yıldır hatta dikkat ederseniz Öcalan’ın cezaevi koşulları iddiası ile devasa bir Gemlik yürüyüşü planlanmıştı. Ama yapılamadı çünkü organizasyonu yapamadı örgüt. KCK operasyonları yüzünden şehirlerdeki gücü, insanlara baskı yapacak, işyerlerini kapattıracak, gerektiğinde gidip insanları tehdit edecek yapı çözüldüğü için, KCK operasyonları ile büyük zayiat verdiği için böyle bir şeyi şu anda istese de yapamıyor. Aslında yapmak istemiyor değil, şu anda yapamadığı için yapamıyor.

TÜRKİYE’NİN İRAN POLİTİKASI AŞIRI POZİTİF

Türkiye’nin Suriye politikası, Kuzey Irak politikası ve dolayısıyla İran politikası bu süreçte nasıl şekillenecek? Çünkü gelinen süreçte PKK terörüyle başımız yine bayağı ağrıyor. Sizin bu konudaki öngörüleriniz neler?
Şimdi üç ülkeyi ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Suriye politikamız doğru mu, evet doğru. Çünkü Esed kendi halkını katletmiyorken bizim ilişkilerimiz iyiydi. Ama daha sonra kendi halkına yönelik katliamlar başladıktan sonra bizim Esed’le iyi olmamızı beklemek mümkün değil. Olamayız da. Kendi halkına katliam yapan bir diktatöre Türkiye’nin iyi davranması mümkün değil. Kaldı ki, Esed bugün itibariyle bin 500 PKK’lıyı serbest bırakıyor. Türkiye’ye karşı olumsuz tavırları olan böyle bir yapıya Türkiye’nin destek çıkmasını beklememek lazım. Suriye politikası bence doğru.

Irak politikası noktasında da politikada bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. Irak’ın toprak bütünlüğü, Kuzey Irak Kürtlerinin Türkiye ile iyi geçinmesi bunlar doğru politikalar. Ama İran politikası konusunda; ben hükümetin İran’a yönelik aşırı pozitif yaklaşımı özellikle son 2 yıl içerisinde nükleer program başta olmak üzere muhtelif gerekçelerle İran’ın Batı’yla ilişkilerinde köprü olmaya çalışması gibi konularda “fazla iyi niyetli” olduğunu düşünüyorum. Fazla iyi niyetli kısmını tırnak içerisinde söylüyorum. İran’ın çok belirgin, yerleşmiş politikaları var. Bu politikalar Türkiye’nin çıkarları ile örtüşmüyor.  Türkiye’nin İran konusunda biraz daha tedbirli olmasının gerektiğini düşünüyorum. İran için Amerika’yla bütün Batı dünyasıyla, BM benzeri bütün uluslararası toplumla ilişkilerimizin çok fazla bozulmasına değer mi? Açıkçası ben ondan pek emin değilim. Çok yoğun bir politika geçmişi olan bir ülke İran. Acem oyunu ifadesi de boşuna söylenmiş bir ifade değil. Türkiye’yle ilişkileri çok yakın iması veriyor. Ama aynı zamanda  bakıyorsunuz Türkiye-İran sınırı -ki 300 km’lik dağlık bir alan- burada kendi karakollarını PKK’nın emrine veriyor. O zaman nerede bu samimiyet diye sormak isterim. Zaten Irak’taki gelişmeler… Kürecik’teki bu olay, -hatırlarsınız, Kürecik’teki olayla ilgili olarak İran çıktı açıkça vururum dedi- O zaman bizim yakın ilgimize, Türkiye’nin aldığı risklere yakışıyor mu diye sorarlar insana. Dolayısıyla ben İran politikası konusunda ben bu üç ülkeyle ilişkilerimizde ben çok sorunlu bir politika görmüyorum.

on5yirmi5.com