Paket, çözüm sürecini nasıl etkiler?

Olaylar
 Engin Dinç’in röportajı  Başbakan Erdoğan tarafından geçtiğimiz Pazartesi günü açıklanan Demokratikleşme Paketi, çözüm sürecine girmiş bulunan Kürt sorunu ile birebir ilgiliydi. Andım...
EMOJİLE

 Engin Dinç’in röportajı 

Başbakan Erdoğan tarafından geçtiğimiz Pazartesi günü açıklanan Demokratikleşme Paketi, çözüm sürecine girmiş bulunan Kürt sorunu ile birebir ilgiliydi. Andımızın kaldırılması, özel okullarda ana dille eğitim, nefret suçlarına ilişkin değişiklikler vb. maddeler bu sürece katkı sunacak değişiklikler içeriyor. Peki bu değişiklikler, PKK ve BDP cephesinde nasıl algılandı? Bunun da ötesinde bölge halkı bu değişikliklere nasıl bakıyor? Bu soruları Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan AK Parti eski Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt’a sorduk.  

PKK, demokratikleşme paketiyle ilgili olarak yaptığı açıklamada, paketi bir seçim stratejisi olarak gördüğünü ifade etti. BDP de paketten memnun olmadığını açıkladı. Siz bu görüşlere ne diyorsunuz? Çözüm süreci açısından bakıldığında gerçekleri yansıtıyor mu?   

Bölgedeki insanlarla görüştüğümüz zaman paketin çok büyük bir umut yarattığını söylemek lazım. PKK ve BDP çizgisi zaten paket açıklanmadan görüş belirtmişti. Bu aslında bir ön almaydı. Daha açıklanmadan ‘paket hükmünü yitirmiştir’ demişlerdi. Burada, paketin içeriği iyi olsa bile, halkı AK Parti’ye sempati duymamaya sevk etme çabası içinde olduklarını gözlemledik.

Buradaki sorunun Kürt meselesini aşmış, BDP-PKK çizgisinin bölgedeki iktidar kavgasına dönük siyaset algısını öne çıkarmış bir dil olduğunu görmek mümkün. Yoksa Kürt sorununa ilişkin ciddi adımlar var.  Tek başına ana dilde eğitimin özel okullarla aşılmış olması bile çok önemlidir ki, bu AK Parti’nin yapabileceği maksimum şeydi. Çünkü öbür türlü, zaten anayasal bir süreç. Anayasa komisyonunda AK Parti’nin de 3 üyesi var, BDP’nin de 3 üyesi var.  Eğer güçleri yetiyorsa yapsınlar. AK Parti’nin tek başına zaten gücü yetmeyen bir şeyi ondan beklemek ipe un sermekten başka bir şey değil.  

Ama bu paket, ‘yetmez ama evet’ açısından bakıldığında kesinlikle ön açıcı olmuştur. Etkisinin ve öneminin çok büyük olduğunu gözardı etmemeliyiz. Çok büyük, önemli bir hamledir. Ana dilde eğitimin özel okullarda başlatılıyor olması, devletin bunu Milli Eğitim müfredatı içerisinde tanıyor olması daha sonra atılacak adımı çok rahatlatmış, önünü açmıştır. Bu anlamda gösterilen çabaya gerçekten teşekkür etmek gerekir. Andımız’ın okullarda okutulmaması bölgedeki insanların önceden beri talep ettiği bir şeydi. Bölge halkının bir beklentisi karşılanmıştır. Bölge halkının çok büyük bir beklentisi de kılık kıyafet düzenlemesiyle ilgiliydi. Bölge ağırlıklı olarak mütedeyyin insanlardan oluşuyor. Bu da en az Kürt sorunu kadar, bölge insanı tarafından talep ediliyordu. Bunun ötesinde Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu gibi kurumun kurulması, Türkiye’deki mer’i ırkçı devlet anlayışının nihayetleneceğine ilişkin çok önemli bir adımdır. Kürt sorunuyla direk bağlantılıdır ama aynı zamanda Ermenilerle, Süryanilerle, Alevilerle, azınlık kesimi olarak görülen bütün kesimlerle ilintili bir şeydir. Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu çok değerli, çok anlamlı bir şeydir. Nefret suçlarına ilişkin olarak cezai müeyyideler getirilmesi de çok önemli, değerlidir. 

Seçim barajına yönelik değişiklik teklifi, tamamen BDP’nin işine yarayacak bir şey. Bu konuda da herhangi bir ayrımcılık gözetilmediği gibi rekabetin daha eşit şartlarda ve temsilde adalet sağlanarak yapılması için atılmış önemli bir adımdır.  Baktığınız zaman birçok önemli adımı görmek mümkün. Paketi küçümsemek siyaseten başka hesaplar yapmak demektir. Halkımız bunların farkında. Biz burada paket için emeği geçen herkese, açıkçası bütün bölge insanları adına teşekkürü borç biliyoruz. Ama siyaseti, ne şekilde olursa olsun muhalefet yapmayı gerekli kılıyor şeklinde algılayan insanlar tarafından bu paket bir takım yanlışlara kurban ediliyor.  Bunu anlayabiliyoruz, fakat açıkçası fazla da makul görmüyoruz. 

BDP’nin paketten beklentisi neydi? 

BDP’nin özellikle talep ettiği TMK, TCK ile ilgili değişikliklerin yapılmaması, şu aşamada çekilme durduğu için zorunlu hale gelmiş gibi görünüyor. Çünkü çekilmenin durdurulmasına rağmen bir şey yapılıyor olması, MHP’nin esaretle, şantajla ve tehdit altında bir paket hazırlanıyor savını toplumda kafa karıştıracak şekilde güçlendirmiş olurdu.  TCK’nın da ötesinde anlam taşıyan, o çok daha önemli adımların -özel okullarda ana dilde eğitim ve kılık kıyafete yönelik değişiklik vs. gibi- bile gölgelenmesine sebebiyet verilebilirdi. Ama burada Başbakan’ın üslubu çok dikkat çekicidir. Süreci kapatmıyor. Onlara diyor ki, ‘Dönün sözünüzü tutun, çekilmeniz gerektiği gibi çekilin, toplum rahatlasın. Ben de bu alanda oluşan diğer mağduriyetleri giderirken toplumsal algıların muhalefetiyle karşılaşmayayım.” Aslında belki de paketin en önemli mesajı budur. Bunun kapısını çok net bir şekilde açık bırakıyor.

BDP, 12 Eylül 2010 yılındaki referandumda siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili anayasal değişikliğine destek vermemişti. Bu açıdan bakıldığında BDP açısından bu pakete yönelik eleştiriler bir çelişki ifade etmiyor mu? 

BDP aslında paketten çok daha zayıf şeyler çıkmasını umut etti. Ancak onun da olmayacağını hissedince paketten ne çıkarsa çıksın ona muhalefet etmeye yönelik bir pozisyon aldı. BDP’nin demokratikleşme sürecinde maalesef karnesi çok iyi değildir. 

Ulusalcılar ve milliyetçiler açısından düşündüğümüzde paket rahatsız edici midir? 

Pakette onları rahatsız eden bir şey yok. Türk’e, Türk’üm deme demiyoruz. Türk olmayana, ben Türk’üm demek istemiyorum diyene, Türk’üm demek istemiyorsan deme diyoruz. Kimsenin hakkını başkasına vermiyoruz, herkesin hakkını kendisine iade ediyoruz. Dolayısıyla bir insan Türk olmadığı halde birilerini Türkleştirmeye çalışıyorsa, bilin ki orada bir arıza vardır. Önce onun kendisini düzeltmesi gerekiyor. Bu tür saplantılı ideolojilere sahip insanların hepsini memnun etmek elbette mümkün olmayacaktır. Bunun en basit örneği şudur: Bakın mecliste bir anayasa komisyonu var.  AK Parti 326 milletvekili olduğu halde, kendi büyük sayısını gözardı ederek, 3 milletvekili ile temsil edilmek bahasına, her partiye 3 milletvekili verecek şekilde bir alan açtı. Fakat ne oldu burada? Bundan bile sonuç çıkaramadılar. Bunların Türkiye’de iyi bir şey yapma ihtimalleri zayıf, bunu görüyoruz. Biz halkın ihtiyaçlarının giderilmesini, iktidarın bugün yaptığı şekliyle doğru buluyoruz. 

AK Parti tarafından yürütülen demokratikleşme paketleri etnik kimlik üzerinden siyaset yapan,  BDP, MHP ve hatta CHP’nin siyaset yapmasını giderek zorlaştırıyor mu?

Kesinlikle öyle. Bu bağlamda aşırı abartılmış, aşırı önemsenmiş kimlikler üzerinden siyaset yapmanın kimlikler normalleştiği için bir karşılığı olmayacaktır. 

on5yirmi5.com