“Okur” olmadan “yazar” olmanın dayanılmaz ağırlığı

Olaylar
Bilişim Çağı’nın bir yan ürünü olan “Sosyal medya” yurt ve dünya sorunlarına birkaç yüz harfle çözüm üretebileceklerini zanneden kitleleri devreye soktu… Nasıl her akıllı cep t...
EMOJİLE

Bilişim Çağı’nın bir yan ürünü olan “Sosyal medya” yurt ve dünya sorunlarına birkaç yüz harfle çözüm üretebileceklerini zanneden kitleleri devreye soktu… Nasıl her akıllı cep telefonu sahibi kendisini Ara Güler’e rakip bir fotoğraf ustası olarak görüyorsa, sosyal medya cemaatinin yazarları da, 3-4 kelime ile karşıt görüş sahiplerini yerle bir edebileceklerini zannediyorlar. 

Bu süreçte okur-yazar olmanın sadece “Yazar” olmak öğesine ağırlık verenler, galiba çoğunlukta… Eski deyişle “Bir kişinin ümmi olmaması, onun cahil olmadığının kanıtı değildir” demek belki durumu yansıtır. 

Temel bilgiler kitaplarda 

Bundan 10 yıl önce, siyasete hevesli ve her konuda kesin görüşlere sahip bir gençle aramızda geçen diyalogu yazmıştım… Sosyal medyadaki hiç tanımadıkları kişileri aşağılayanların, bilgi sahibi olmadıkları konularda ahkâm kesenlerin mesajlarına bakarken, bu diyalogu hatırlamanın yararlı olacağını düşündüm… 

Tarih, siyaset, ekonomi gibi alanları kapsayan sohbetimizde karşımdaki genç adam gündemi yorumlayan cümlelerine hep “Gazetelerde okuduğuma göre” diye başlayan kelime dizesiyle giriyordu… Kendisini uyarmak gerektiğini hissettim ve “Ele alıp tartıştığımız konuların bugünkü durumları gazeteden okunur. Ama bu konular hakkındaki temel bilgiler kitaplardan öğrenilir” dedim… Sinirlendi, “Yani gazete okumayayım mı” diye hafif diklendi. 

Gazete yetmez 

Ben de ne demek istediğimi anlatmaya çalıştım: 

– Tabii gazete okuyacaksın. Ama gazetelerde okuduklarını yorumlaman ve hangi haberlerin neyi işaret ettiğini anlaman için kitap da okuman şart. Örneğin gazete haberi ile enflasyonun indiğini ve çıktığını anlayabilirsin. Ama enflasyonun ne olduğunu, nedenlerini bilmen için iktisat okuman gerekir. Örneğin Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerde yer alan gerginliği gazete haberlerinden öğrenirsin. Ama bu gerginliğin nedenlerini bilmen için bu konudaki kitapları da okuman şart… 

Genç bu sözlerime itiraz etti, “Ben uzman olmak istemiyorum ki. Dünyada olup biteni bileyim, bu bana yeter. Ben profesör olmak istemiyorum. Ben işadamı olacağım” diye cevap verdi bana. 

Bilinçsiz girişimcilik 

Yine anlatmaya çalıştım kendisine: – İşadamı olsan da bazı konuları derinliğine öğrenmen şart. Örneğin benim bazı tanıdıklarım Bankacılık Mevzuatı’nı okumadan banka sahibi oldular. Bunların kurdukları bankaların yönetim kurullarına benim arkadaşlarım, bu mevzuatı okumadan girdiler. Şimdi hepsi yargılanıyor. Bazılarının malları mülkleri de haraç mezat satıldı. 

Bu genç kitap okumamak konusunda kararlı gibi görünüyordu. Sorularını karşı tezini güçlendirmek amacıyla tırmandırıyordu… 

– Yani kitap okumayan zengin olamaz mı? Sadece üniversite mezunları mı servet sahibi olur? Sizin söylediğiniz doğru olsa bütün iktisat profesörlerinin milyarder olması gerekmez mi? 

Makinistler ve mühendisler 

Gülerek cevap verdim: 

– Sen girişim gücü ile bilgi sahibi olmayı karıştırıyorsun. Bunu 1900’lü yıllarda Maliyeci Cavit Bey “İktisat” kitabında şöyle anlatmış. Bir buharlı lokomotifin hesaplarını fizikçiler yapar, planlarını mühendisler çizer. Ama o lokomotifi makinistler yürütür. İktisat bilginleri ile girişimciler arasındaki ilişkiler de buna benziyor. Bir işadamı servet sahibi oldukça, iktisattan anlayan danışmanlara ihtiyacı da artacaktır… Bu bilgileri almadan hız yaparsa lokomotifin kazanı patlar veya tren devrilir. Ekonominin kurallarını yok sayan girişimci de sonunda gereksiz riskler alıp, batar. 

Konuştuğum genç, son sözlerini söyler gibiydi: 

– Sizinle tartışmanın bir anlamı yok. Kitap okumayanların adeta söz hakkı yok gibi bir savı seslendiriyorsunuz.

Yazının devamını okumak için tıklayınız