Metin Erksan hakkında bazı notlar

Olaylar
"Susuz Yaz" ve "Yılanların Öcü" gibi önemli filmlerin yönetmeni Metin Erksan,  83 yaşında vefat etti. Erksan, rahatsızlığı dolayısıyla tedavi gördüğü Bahçelievler Medical Park...
EMOJİLE

"Susuz Yaz" ve "Yılanların Öcü" gibi önemli filmlerin yönetmeni Metin Erksan,  83 yaşında vefat etti. Erksan, rahatsızlığı dolayısıyla tedavi gördüğü Bahçelievler Medical Park Hastanesi’nde bu akşam hayatını kaybetti.

Metin Erksan, Kendilerini her şeyleriyle sinemaya adayan Tarkovski, Welles, Pekinpach, Leone… gibi   yönetmenler arasında anılan bir isimdir.

*
Türkiye’de 1914’ten 50’ye dek yoksun kalınan gerçek bir sinema dili 1950-60 arasında oluşur. Bu arada sinema eleştirileri, yayınları başlar, Kulüp Sinema 7 (62), Sinematek Derneği (65) gibi önemli kurumlar oluşur. Antalya Altın Portakal, Adana Altın Koza (69) film festivalleri gerçekleştirilir. Metin Erksan, Türkiye’de sinemanın altın çağı altmışlı yıllarda  yönetmenliğini yaptığı filmlerde toplumun ayrı katmanlarında geçen yine sınıf atlama meselelerini irdeler. Erksan, sınıf atlayan insanı sevmez.

*
İlk toplumsal gerçekçi film onun yönettiği Gecelerin Ötesi’dir. (1960)

*
Kurtuluş Kayalı  Dost Yayınlarınca basılan Metin Erksan Sinemasını Okumayı Denemek kitabında  Metin Erksan’ın sinemasını öncelikle bir entelektüelin sineması  olarak ele alır. Kayalı, Türk sinemasının geçirdiği dönüşümün ve katettiği mesafenin bütünlüğü içinde, Erksan’ın yapıtını özlü ve sinemanın özgül anlamının ötesine geçen bir çerçevede irdeler. Erksan üzerinden geliştirdiği soruşturmayı belli bir dönem ya da tarihsel kesitle sınırlamayarak Türk sinemasının sorunları üzerinde olduğu kadar gelecekteki varoluş olanakları konusunda da fikir yürütür. Yarattığı özgün sinema dili ve sahip olduğu üstün estetik beğeniyle hep özel bir yer tutmuş olan Metin Erksan ve yapıtı hakkında uzun süredir düşünen ve yazan Kayalı, bu küçük kitabın hacmini aşan ağırlıkta bir monografiyle bu büyük yönetmenin dünyasına bir pencere açar.

*
Rekin Teksoy onun sineması hakkında şöyle der: "Metin Erksan iyi bir sinemacıdır bence. Sinema kaygısı, estetiği olan bir sinemacıdır. Batı’da olsaydı, daha disiplinli bir ortamda olsaydı dünyaca tanınmış bir yönetmen olurdu."

*
Birsen Altıner  Pan Yayınları tarafından yayımlanan Metin Erksan Sineması adlı incelemesinde onun sinemacılığı hakkında şunları ifade eder:  "Tutku, mülkiyet gibi temalara eğilmesi, yalnız, saplantılı kişilerin öykülerini anlatması, büyük fotoğraflar, mankenler gibi görsel öğeleri kullanması ve özellikle 1960’lı yıllardan itibaren yaptığı filmlerde gözlenen sinema dilinin ortaklığı dolayısıyla Metin Erksan’ı sinemamızın az sayıda ‘auteur’lerinden biri ve önde geleni kabul etmek gerekir. Metin Erksan’ın filmlerinde kullandığı düşünce yapılarını incelediğimizde; mülkiyet, mülke sahip olma isteğinin doğurduğu suç ve ceza, yine bu düşünce yapılarına bağlı olarak tutku, tutkunun uzantısı olarak cinsellik ve gerçekçilik temalarıyla karşılaşırız. Metin Erksan’ın filmlerinde yarattığı karakterleri de kendine özgüdür. Yönetmen, Türk sinemasının geleneksel iyi-kötü karakterler ayrımını bulanıklaştıran filmler çevirerek Türk sinemasının geliştirdiği ve uyguladığı şablonları kırmıştır"

*
Altmışlı yıllara doğru birçok grup, müzisyen çıkmaya başladı. Metin Erksan kalipsocuydu.Bir çizgisi vardı.

*
Metin Erksan’ın ilk filmi Âşık Veysel’in Hayatı- Karanlık Dünya da Anadolu topraklarındaki ekinleri çok kısa boylu, cılız gösterdiği gerekçesiyle yasaklandı.

*
Türkiye’nin uluslararası alanda ödül aldığı ilk sinema yapımı ”Susuz Yaz”, Bademler’de çekiliyor. Necati Cumalı ‘nın yöre insanının yaşadıklarından yola çıkarak kaleme aldığı aynı adlı yapıtında köylüler de rol alırlar. Cumalı o dönem, Urla’da avukatlık yapıyor. Aldığı dava, Bademler’in kuzeyindeki Ovacık’ta su yolunun hangi tarlaya akacağı konusunda çıkan tartışma ve sonucu cinayetle biten bir dram. Cumalı bu yaşanmış öyküden edindiği izlenimleri, ”Susuz Yaz” adıyla kitaplaştırıyor ve ardından sinema filmine uyarlanıyor. Metin Erksan ‘ın çektiği filmde Hülya Koçyiğit, Erol Taş gibi isimler de yer alıyor ve bugün Bademler’de hepsinden saygıyla söz edilir.

*
Metin Erksan’ın 1963 tarihli, Türk sinemasının yurtdışında ödül kazanan filmi olan "Susuz Yaz" filmindeki kadın, ölen kocasının erkek kardeşiyle evlenince Türkleri kötülüyor gerekçesiyle sansürlenmiş, üstelik Uluslararası Berlin Film Festivali’ne gitmesi de engellenmeye çalışılmıştır.  Buna rağmen "Susuz Yaz" Berlin’e gider  ve festivalin en büyük ödülü Altın Ayı’yı kazanır.

*
Susuz Yaz filmiyle Berlin’de Altın Ayı ödülünü alan Metin Erksan Türkiye’ye dönerken Roma’ya uğradı. Konsolosluk onuruna bir kokteyl verdi. Kokteyle Nilgün Erdal Ongan da katıldı. Tanıştılar. Erksan’a "Türkiye’de iş bulabilir miyim" diye sordu. "Bizde böyle şeyler yok" diye yanıtladı Erksan, "Biz bunları yapamayız".

*
1965 seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi Metin Erksan’ı İstanbul’dan milletvekili adayı gösterdi.

*
1967’de 4. Düzenlenen Altın Portakal Film Festivali’ne  "Sevmek Zamanı" ile katılan Metin Erksan jürinin açıklanmasından sonra "Bu jüride filmimi değerlendirecek kimse yok" diyerek festivali eleştirdi.
Yeşilçam’da 231 filmin çekildiği 1969’da, 15-22 Mayıs tarihleri arasında Türkiye’nin en önemli film festivallerinden biri olacak 1. Altın Koza Film Şenliği yapıldı. Dokuz filmin yarıştığı ilk yılda Kemal Tahir, Orhon Arıburnu, Alim Şerif Onaran, Neşet Günal, Sema Özcan, Bülent Erkmen gibi ünlü adlardan oluşan seçici kurul, "Kuyu"yu En İyi Film, Metin Erksan’ı En Başarılı Yönetmen, Yılmaz Güney’i En İyi Erkek Oyuncu, Fatma Girik’i En İyi Kadın Oyuncu seçti.

*
12 Mart yönetiminin tutukladığı sinemacılar arasında ise Metin Erksan’da yer alıyordu.

*
Avrupa Filmleri Festivali (Gezici Festival),  2004 yılında onuncu yılını kutlarken Metin Erksan’a bir onur ödülü verdi.

*
Mimar Sinan Sinema Televizyon Enstitüsü’nde öğrenciyken "Kötü alışkanlık kaparsınız" gerekçesiyle okulun sektöre girme yasağını delenlerden, bir dönemin ünlü dizisi "Baba Evi"nin de senaristlerinden Hüseyin Kuzu’ya yasağı delmesi için yönlendirenlerden biriydi.

*
Büyükparmakkapı Sokak’ta (No:3/5 Beyoğlu) açılan Pandora Kitabevinin adını Metin Erksan koymuştur.

*
Hacivat ve Karagöz’ün beyazperdede vücuda gelişinin ardından tartışmaya açılan diğer konu Karagöz ve ortaoyunu geleneğinin sinemaya etkisi oldu. Ezel Akay  Hacivat-Karagöz konulu film çalışmasından Metin Erksan’a bahsedince Erksan  ona "Karagöz, sinemadır" demiştir

*
Giovanni Scognamillo  "Şeytan altında Metin Erksan imzası olduğu için kötüydü" der, Türkiye’de korku sinemasını değerlendirirken.

*
Metin Erksan 1968 yılında Kuyu filmini çekmek için Necdet Gürcan’ın davetiyle Dinar’a gider. Filmin konusunu nereden, hangi kitaptan aldığını sorar Gürcan kendisine. Erksan filmin senaryosunu bir gazetenin dört beş satırlık haberinden alarak kurguladığını söyler.  Gürcan bu cevap için "Hiç unutmuyorum" der.

*
Birinci Dünya Savaşı hakkında şu yorumu yaptı: "1914/1918 yılları arası olan 1. Dünya Savaşı ”Petrol Savaşı” dır. Dünya petrolünün ana kaynakları Osmanlı Devleti sınırları içinde olduğu için 1. Dünya Savaşı’nın asıl ve kök nedeni; o sıralarda yayılmacı, sömürgeci, saldırgan devletler olan İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlı Devleti’ni parçalamak ve paylaşmak amacıdır." (18.03.2006 Cumhuriyet)

*
Enis Batur, Metin Erksan’ı son dönem Balkan sinemasının kimi karakteristik ortak özellikleriyle Kuzey sinemasınınkiler arasında bir bölgede kendi özgün çizgisini geliştiren Bera Tar ile kıyaslar ve şöyle der: "Bizim son dönem yönetmenlerimizde de şehirden kıra dönüş yaşandı, yaşanıyor, gelgelelim bu irtifanın henüz uzağında olduklarını düşünüyorum. Garip görünebilir: Torino Atı, kırk yılı aşkın bir süre önce gerçekleştirilmiş, gözden kaçmamış olsa bile yeterince hakkı verilmemiş bir yapıtla, Metin Erksan’ın Kuyu’suyla aynı damardan geliyor kanısındayım. Bu eşleştirme üstünden bir seminer düzenlemek, düşüncelerimi somutlaştırmak isterim: İki siyah-beyaz, iki tuhaf ‘çift’, kurban-efendi diyalektiği, iki filme de damgasını vuran kaybeden-kazanan tokuşması, ‘tekrar’ın yüceltildiği iki anlatım arasındaki koşutluk, ortak zaaflar (müziğin bıktırıcılığı – 1987’de Erksan’a söylediğimde ‘çok haklısın’ demişti!), ‘ip’in kullanımı benzeri ayrıntı kesişmeleri: Yanıma dönüyorum: ‘Sevgili Bela, Kuyu’yu görmüş müydünüz?’.
Görmemişse, çok şaşırırdı sanırım."

*
Son olarak Kurtuluş Kayalı’dan hareketle şunları söylemek mümkün: Önemi geç ve güç anlaşılan Metin Erksan’ın ve sinemasının ilerde çok daha derinlikli olarak tahlil edileceği kesindir. Bu tahlili temellendirmede yararlanılacak en temel unsur, onun 1947’den başlayarak çeşitli gazete ve dergilerde  yayımlanan yazıları belki de yayımlanması muhtemel anıları olacaktır.

dunyabulteni.net