Meşrulaştırma Golü

Olaylar
15 Eylül 2011 Perşembe, Bu sıralar gündemin birinci maddesi Tayyib Erdoğan’ın Kuzeydoğu Afrika yani Mısır, Libya, Tunus gezisi. Büyük önem taşıyan bu gezi Arap dünyasında da büyük bir ilgiyle iz...
EMOJİLE

15 Eylül 2011 Perşembe, Bu sıralar gündemin birinci maddesi Tayyib Erdoğan’ın Kuzeydoğu Afrika yani Mısır, Libya, Tunus gezisi. Büyük önem taşıyan bu gezi Arap dünyasında da büyük bir ilgiyle izleniyor. Biz de inşallah geziyle ilgili kanaat ve tespitlerimizi değerli okuyucularımıza aktaracağız. Ancak bugünün konusu ve dikkatten uzak tutulmaması gereken bir mesele olması sebebiyle bugünkü yazımızda siyonist işgali temsil eden takımın Türkiye’de maç yapması ve buna gösterilen tepki üzerinde durmak istiyoruz.

Siyonist işgalcinin Mavi Marmara katliamı konusunda inatçı tutumunu değiştirmemesi karşısında Türkiye’nin sergilediği kararlı tutum takdire şâyândır. Ancak bu tutumun diplomatik ilişkileri aşarak geniş bir alanı kapsaması ve işgalci siyonistlerin saldırgan tutumlarına karşı bir baskı aracı haline gelebilecek etkinliğe kavuşması gerekir.

Bazı oluşumlarda sanat ve sporun siyaset ve diplomasinin dışında değerlendirilmesi gerektiği anlayışının etkin olduğunu, bu yüzden siyonist işgalin kendini bu alanlarda ifade etmesine karşı çıkılmasının ciddi itirazlara maruz kaldığını görüyoruz. Oysa kimliği belirlenmiş, bir bayrakla ve devlet adına icra edilen sanat yahut spor bireysel değildir. Dolayısıyla hangi kimlik adına ve bayrakla icra ediliyorsa onu temsil eder. Bu yüzden de yerine göre meşrulaştırmanın bir aracı olarak kullanılır.

Bizim İslâmî anlayışla ve ümmet bilinciyle en başta, Filistin toprakları üzerindeki siyonist işgalin gayri meşru olduğunu ilkesel olarak zihinlerimize yerleştirmemiz gerekir. Bunu yaparsak, siyonist işgale itirazımızın sadece Gazze’ye saldırmasından veya Güney Lübnan’ı tehdit etmesinden yahut Mavi Marmara katliamından dolayı değil bunların hepsinden önce Filistin toprakları üzerindeki sultasının, hâkimiyetinin bir işgal olmasından ve gayri meşru nitelik taşımasından kaynaklandığını da bir prensip olarak kafamıza yerleştirmiş olacağız. Bu yüzden siyonist işgalciyle maç yapmak için sahaya çıktığın zaman muhatap aldığın kişi yahut takım vasıtasıyla temsil ettiği diplomatik mekanizmaya, taşıdığı bayrağa ve o bayrağın ifade ettiği gayri meşru hâkimiyete meşruiyet tanımak suretiyle yenilgiyi baştan kabul etmiş olursun. Ondan sonra maçı kazanman veya kaybetmen sonucu değiştirmez. Siyonist işgalci açısından da öncelikli olan budur. Filistin topraklarında gayri meşru işgalini sürdüren siyonist katilin futbolcusunun senin futbol sahanda gövde gösterisi yapmasına göz yumduğun ve hatta onunla sahaya çıktığın zaman o daha birinci saniyede sana bir "meşrulaştırma golü" atmış olur. Bu gol onun maçı kazanması demektir. Ardından senin atacağın gollerin değeri yoktur, çünkü o maçı kazanmıştır.

İşgalci siyonist, sadece hâkimiyet alanını genişletme amaçlı bir askerî savaş vermiyor. İslâm coğrafyasında bir yandan da yoğun bir şekilde meşrulaştırma savaşı veriyor. Spor ve sanat bu savaşın en önemli cephelerini oluşturuyor. "Türkiye her ne kadar Mavi Marmara katliamından dolayı siyonist işgalle diplomatik sorunlar yaşıyor olsa da onu devlet olarak meşru kabul etmiş ülkeler arasındadır. Bu durum karşısında üye olduğu uluslararası organizasyonların bağlayıcı uygulamalarını engellemesine ne gerek var?" diyenler olacaktır. Diplomatik sorunun ve toplumun tepkisinin gerekçe olabileceğini düşünüyoruz. Spor alanında bunun pek çok örneği var. Afganistan işgalinden dolayı 1980 Moskova Olimpiyatları’nı altmıştan fazla ülkenin boykot ettiğini hatırlayalım. Siyonist katillerin Mavi Marmara katliamı suçundan dolayı başlatılan cezalandırma sebebiyle sporcularının Türkiye’ye sokulmaması da Türkiye’nin bir hakkıdır.

İslâmî bilince sahip olanların siyonist işgale karşı tavrı ve mücadeleyi ilkeselleştirmesi gerekir. Çünkü Filistin davası, Kudüs ve Mescidi Aksa davası Mavi Marmara katliamı sorunundan ibaret değildir. Bu dava Filistin’in İslâmî kimliğine sahip çıkma ve bu kimliğe karşı oluşturulmuş gayri meşru işgali de tamamen reddetme bilincine dayanan ilkesel bir davadır. Mavi Marmara katliamı da işte bu davayla bağlantılı bir hadisedir. Mavi Marmara şehitlerinin anısını da bu bilinçle yaşatmamız gerekir.

Siyonist işgalcilerin Türkiye’de sahaya çıkarak meşrulaştırma golü atmalarına tepki amacıyla bugün (15 Eylül Perşembe) saat 18.30’da inşallah Taksim’de bir protesto gösterisi düzenlenecek.

Ahmet Varol/Yeni Akit