Kürtler Pe Ke Ke’ye hayır diyebilir mi?

Olaylar
Nuriye Akman’ın haberi  Yakın zamana kadar ötelediğimiz, meşrebimize göre "sakıncalı", "tehlikeli" hatta "düşman" bildiğimiz Kürtlere bugün kurtarıcımız gözüyl...
EMOJİLE

Nuriye Akman’ın haberi 

Yakın zamana kadar ötelediğimiz, meşrebimize göre "sakıncalı", "tehlikeli" hatta "düşman" bildiğimiz Kürtlere bugün kurtarıcımız gözüyle bakıyoruz. "Yeter artık!" desinler ve bitsin bu iş istiyoruz. Önce kendimizi değiştirmedikçe, kimseden bunu bekleyemeyeceğimizi unutuyoruz.

Yine de soruyoruz: Kürt’ler PKK’ya "Hayır" diyebilirler mi? Soru kağıt üzerinde berrak duruyor ama cevabı hiç kolay değil. Bir kere sorunun her kelimesi ayrıca açıklanmaya muhtaç. Hangi Kürtlerden bahsediyoruz mesela? Her Kürdün sözlüğünde PKK’ya atfedilen anlam aynı olmadığı gibi, "hayır"ın pratikteki karşılığı da farklı. Beklentimiz sözle mi "hayır", eylemle mi? PKK’ya sözle nasıl karşı çıkılır, eylemle nasıl? Ayrıca kalbin başka dilin başka konuştuğu durumlar var. Adının başında "önemli" bir sıfat yoksa, sıradan bir vatandaş isen, sözünün kıymeti harbiyesi değişebildiği gibi bizzat sıfatın, cevaplarının algılanmasında etkili olabiliyor. Görüldüğü gibi genellemelerden kurtulmak adına soruyu detaylandırmak işimizi daha da zorlaştırıyor. Fakat konuşmaktan ve yazmaktan başka da çare yok. Yeter ki umut her dem taze kalsın.

Mehmet Emin Aktar – Diyarbakır Baro Bşk: Kürtlerin önemli bir kısmı PKK’ye hayır diyemez ya da demezler. Neden mi? Her biri kendinden bir parça görüyor da ondan. Neredeyse her Kürdün bir yakını yaşamını yitirmiş, tutuklanmış ya da yerinden edilmiştir. PKK’nin silahı hak arama aracı olarak kullanması ve şiddete başvurması amaç ve anlamını yitirmiş olsa bile kendisine Kürtler ile Türklerin bakışı farklı olacaktır. Unutmamak gerekir ki, PKK bir sonuçtur. Bu sonucu devletin Kürtlere uyguladığı sistematik baskı yaratmıştır. Verili koşullar değişmediği sürece, Kürt meselesinin çözümü konusunda, yaşamda karşılık bulan, somut adımlar atılmadıkça bu algı ve bakış değişmeyecektir. Silahın hak arama aracı olmaktan çıkarılması ve şiddete son verilmesi gerektiğini düşünen ve söyleyen Kürtlerin son dönemde suskun kalmalarını doğru okumak gerekir. Bir devletin silahlı bir örgüte silahla karşılık verirken diğer yandan demokratik siyaset yapma kanallarını açık tutması ve güçlendirmesi gerekir. Oysa günümüzde bunun aksine demokratik siyaset zemini daraltılmaktadır. Bu amaçla tüm devlet kurumları adeta seferber edilmişlerdir. Bu koşullarda PKK’ye hayır diyebilecek Kürtler "ha" bile diyememektedirler. Devlet örgütlenme, siyaset yapma ve ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldırdığında ve yargı da buna uygun kararlar verdiğinde Kürtlerin önemli bir kısmı PKK’ye dur diyeceklerdir.

Ümit Fırat: Kürtlerin tümünden PKK’ye hayır demesini beklemiyorum; ama önemli bir kısmı AK Parti’ye oy verdiler ve bu da aynı zamanda PKK’ye hayır anlamına gelir. Devleti yönetenlerin 1984 öncesi politikaları, sayısız acılar yaşamış olan Kürt toplumunda silahı ve şiddeti meşru görebilecek eğilimlerin ortaya çıkmasına muazzam bir şans yaratmıştı. Devletin Kürt meselesine yaklaşımındaki yanlışlarını ısrarla sürdürmesi, uluslararası koşulların ve bazı komşu devletlerin de Türkiye aleyhine kullanabilecekleri bir Kürt kartına sahip olma istekleri uygun bir zeminde buluştu ve PKK silahlı mücadeleyi başlattı. 1980’li ve 90’lı yıllarda da ısrarlı bir şekilde sürdürülen baskı, inkâr ve asimilasyon politikaları, katliamlar, faili meçhuller, köy yakma ve boşaltmalar, ne yazık ki, Kürt toplumunun önemli bir kesiminde PKK’ye destek, bağlılık ve meşruiyet sağladı. Devletten Kürt meselesine dönük radikal bazı reform ve iyileştirmeler gelmedikçe PKK mevcut desteğini korur ve bu, aynı zamanda PKK’ye de evet anlamına gelmektedir. Devletin, eski politikalarında ısrar etmeyip, başta yeni bir Anayasa olmak üzere birçok kanun ve uygulamalarında Kürtleri kazanabilecek adımlar atması söz konusu olduğunda ise doğaldır ki, PKK’ye tümüyle hayır diyemeseler de mevcut desteklerini çekerler.

Emin Ekmen: (AKP Batman eski milletvekili) Kürtlerin AK Parti’ye oy veren %65’lık bir kısmı çok net bir şekilde hayır diyor zaten. BDP’ye oy veren kitlenin de önemli bir kısmının PKK’yı ve eylem biçimlerini tümden onayladığını düşünmüyorum. Bu kitlenin 30 yıllık serüvenini ve örgütle aralarında oluşmuş bu bağı anlamaya çalışmalıyız. Hak ve özgürlükler temelinde atılması gereken adımları da PKK’nın varlık ve eylemlerine bloke etmeden hayata geçirebilmeliyiz. Ve en önemlisi de bu bağın zayıflamasını bir proje olarak hedeflemeyip normalleşmenin doğal bir sonucu şeklinde öngörmeliyiz.

Mehmet Baykara: (KÜRT_KAV eski başkanı) Kürtler, şiddet vesayetinden dolayısıyla PKK’den kurtulmadığı sürece ya da siyasetin üzerinde PKK vesayetinin azaldığını hissetmediği sürece siyaset üretemez. Bu itibarla Kürtler de Türkler kadar cesur olup siyasetin üzerindeki vesayetin kaldırılması için seslerini yükseltmeliler.

Sertaç Bucak: (HAK_PAR eski başkanı) Otoriter, şiddeti siyasette temel alan, ben merkezci, kendisi dışında kimseye yaşam hakkı tanımayan, kişi kültü üzerine inşa edilmiş PKK’ye Kürt halkı hayır diyebilmelidir. Ancak silahların konuştuğu bir ortamda bu hayır hissedilse de cılız kalıyor. Bunda mağduriyet önemli bir piskolojik engel. Güvenlik boyutlu siyasetin yeniden ağırlık kazanması, demokratik açılım ile başlayan ve bugünlerde yoğunlaşan KCK Operasyonları ve tutuklamalar, şoven açıklamalar mağduriyeti besliyor. Siyaset hakça yapılır, demokratikleşme ve özgürlükler birlikte gelişir, Kürt’lerin en temel istemleri (Anadil’de Eğitim, Demokratikleşme, Temsiliyette Adalet vd.) yaşam bulur, silah değil siyaset konuşursa; Kürt siyaseti çoğulculalaşma fırsatını yakalar ve bu gidişe dur der!

Nebahat Akkoç: (İnsan hakları savunucusu. KAMER yöneticisi): Çeşitli boyutları olan bir soru bu. Birincisi boyut işin insani boyutudur. PKK’nin kimlerden oluştuğuna bakmak lazım. PKK’liler Kürt Halkı’nın yavrularıdır. Hangi anne baba yaptığı şey kötü dahi olsa evladından vazgeçer ki! Hiçbirimiz vazgeçmeyiz, yaptıklarına karşı çıkarız, nasihatler ederiz, gücümüz yeterse çekip almaya çalışırız ama yaptığı şeyi onaylamadığımız için, hatta karşı çıktığımız için evladımızdan vazgeçmemiz işin doğasına terstir. Eğer PKK’ye hayır demek onu yok etmek, yok saymak anlamındaysa insani boyutuyla bu mümkün değil. İkinci boyut PKK’nin şiddet içeren yöntemidir. Kürt Halkı buna hayır diyor zaten. Hayır dediği daha dün emzirdiği evladı olduğu için sesi gür çıkmasa da PKK’nin şiddet boyutuna hayır diyor Kürt Halkı. Çok net bir hayır bu. Net çünkü evladını korumak, ölmesini engellemek için kendisi de bir kör kurşuna kurban gitmemek için hayır diyor. Üçüncü boyut ise PKK’nin Kürt Halkı adına dile getirdiği taleplerdir. Örgütün başka bir ajandası olup olmadığını bir yana bırakarak düşündüğümüzde ortaya atılan talepler zaten her insanın doğuştan itibaren sahip olması gereken haklarla ilgilidir. Ve Kürt Halkı hatta demokrat bütün insanlar bu taleplere hayır demek bir yana sahip çıkar. Zaten böyle girift bir mesele olduğu için bu sorunun çözümü zordur. Net olan bir şey var ki "her intikam söylemi evladı kendisine rağmen dağlara çıkmış annelerin, babaların yüreğini dağlar. Bu tehdidi doğrudan kendilerine yapılmış sayarlar.

Mehmet Kaya: Dicle toplumsal araştırmalar merkezi (DİTAM) başkanı: Kürtler halk olmanın verdiği haklarını almadıkları sürece PKK’ye hayır deme sansları yoktur. PKK Kürt halkının kendisine hayır diyebileceği bir ortamın oluşmasını çok iyi bir şekilde engelleyen enstrumanlara sahip olup bunu doğru zamanda kullanma becerisini gösterebilmektedir. PKK’yi yalnız uyguladığı şiddet üzerinden vurma yöntemine yönelik bir politikanın amaçladığı başarıya ulaşma şansı yoktur. Bugün PKK’yi Kürtlerin haklarını önemsemeyen veya tek başına Kürtleri temsil etmiyor anlayışlarını da savunmak ve bunun üzerinden siyaset üretmeye çalışmak içinde geç kalınmıştır. Sorunun çözümünde PKK’ yi toplumdan uzaklaştıracak bir politika izlenmesi 90 lı yıllarda çok yoğun ve güçlü bir şekilde yapılmaya çalıştı ama sonuç ortada. Bugün PKK’den dolayı köyünden sürülen, ölen, yaralanan,yargılanan veya ceza alan ile halen dağda olanların sayısını 10 Kürt ağırlıklı şehre bölersek her 3 evden birinin devlet için PKK’ li olduğu sonucu çıkar ki böyle bir toplumunda PKK’ye hayır deme şansı yoktur.

İbrahim Güçlü: (Diyarbakır’da avukat) Günümüzde PKK, Kürdistan’ın bir bölgesinde iktidar olmak, halk üzerinde otoriter hegemonik yapısını sağlamak, silahlı varlığını devam ettirmek, kendi elitik çıkarlarını savunmak için savaşmaya devam ediyor. PKK, "demokratik özerkliği" talep ederken, orada demokratik olmayan faşizan ve otoriter bir yönetim oluşturmaya; soğuk savaş dönemi değerlerinin ve otoriter stalinist solcu metodlarının devamını sağlamaya çalışıyor. Bu nedenle Kürtlerin, Devletin şoven-ırkçı politikalar/uygulamaları kadar, PKK’nın politikalarına ve yaptıklarına karşı da çıkması gerekir. Ben de bu nedenle, PKK’ya karşı çıkıyorum ve eleştiriyorum. Demokratik bir Kürt Siyasi Hareketi’nin gelişmesi ve oluşması için çalışıyorum.

Osman Özçelik (Eski BDP milletvekili): Kürtler PKK’ye hayır diyebilirler;şu koşulla: Türkiye Cumhuriyeti, Kürtlerin bu ülkenin asli sahiplerinden biri olduğu ve bütün siyasi, ekonomik, kültürel, demokratik haklarını eksiksiz karşıları ve bunları anayasal güvence altına alırsa. Buna rağmen PKK şiddete devam ederse bütün Kürtler ona karşı olur.

Vahap Coşkun: (Akademisyen. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi) PKK’ye destek veren kitlenin, PKK okuması şu şekilde özetlenebilir: "Eğer PKK olmasaydı ve devlete karşı mücadele etmeseydi, Türk devleti Kürtlerin hiçbir hakkını-hukukunu tanımayacaktı. Bugün Kürtler birtakım kazanımlar elde etmiş ise bu PKK sayesindedir." Bu okuma PKK’ye güçlü bir meşruiyet kazandırıyor. PKK’ye karşı bir itirazın yükselmesi bu meşruiyet debisinin düşmesine bağlıdır. Burada ise devreye iki faktör girer: Biri PKK’nin yapıp ettikleridir. Eğer PKK sivil hedeflere daha çok yönelir, daha fazla sayıda masum insanın canına kast eder ve müzakere sürecini bozan taraf olarak davranırsa, yoğun bir eleştiriye tabi tutulur. İkincisi, hükümetin tutunacağı tavırdır. Eğer hükümet, PKK’yi tamamıyla ortadan kaldırmayı amaçlayan bir politika izlerse, buna sadece PKK tabanı değil, diğer Kürtler de karşı gelir. Ama buna karşın hükümet bir yandan Kürtlerin zaten çok önceden tanıması gereken haklarını PKK’ye rehin etmeden bir an önce tanıyan, diğer yandan ise PKK’yi sürece dahil ederek örgütü silahsızlandırmayı hedefleyen bir politika izlerse Kürtlerin geniş desteğini alır. Ve eğer paralel yürüyecek bir demokratikleşme ve silahsızlandırma sürecini PKK sabote ederse, PKK’nin sosyolojik meşruiyeti zayıflar ve Kürtlerin muhalefeti ile karşılaşır.

Şehmus ÜLEK: (Avukat, İnsan Hakları Savunucusu MAZLUMDER eski Gn. Bşk. Yrd.)

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sembolleri, kurumları, topluma empoze ettiği sosyo-kültürel değerleri, kısacası her şeyi ile "Türk" olduğu gerçeği orta yerde dururken ("Türk" Bayrağı, "Türk" Silahlı Kuvvetleri, "Türk" Milli Eğitim Sistemi, "Türk" Tarihi, "Türk" Kültürü, …v.s.); Kürtlerde devletle aidiyet bağı oluşturacak herhangi bir unsur yok iken, Kürtlerin PKK’ye dur demelerini beklemek haksızlık olacaktır. Aksine Türkü ve Kürdüyle tüm toplumsal kesimlerin devletin "Türkleştirme" politikalarına dur demesi; herkesin kendisini ait hissedeceği, kendisini yaşayabileceği çoğulcu ve özgürlükçü bir anayasal sistem için siyasi aktörleri harekete geçirmesi gerekmektedir. Bu yönde emareler görüldüğü taktirde Kürt halkı da PKK ile arasına mesafe koyacak; PKK marjinalize olacaktır. Belki de o zaman PKK Kürt halkının ezici çoğunluğu nezdinde meşruiyetini kaybedecektir.

İshak Tepe: (Eski HADEP parti meclisi üyesi) Kürtler PKK’ya bir şartla hayır der. Eğer devlet kürt sorununu demokratik hukuk ilkeleri çerçevesinde çözebilirse, lafta kalmaz ciddi bir adım atarsa…

Naci Kutlay: (Eski HADEP, DEHAP ve DTP yöneticisi) kısaca evet ya da hayır demek bilime aykırı. Duruma göre evet de hayır de diyebilirler. Bu soru yanlış, taraflar kendilerini dayatıyor bu soruyla. Meselenin özünü tartışmak lazım, spekülatif sorularla kategorize etmek olmaz.

Zaman