Kürtler ayrı devlet isteyecek kadar deli değildir

Olaylar
Doğu ve Güneydoğu’nun bir parçası olan Süryaniler çözüm sürecine nasıl bakıyor, yeni anayasada kendileriyle ilgili olarak ne istiyor? Yüzyıllarca et ve kemik gibi birbirinin ayrılmaz parçası ola...
EMOJİLE

Doğu ve Güneydoğu’nun bir parçası olan Süryaniler çözüm sürecine nasıl bakıyor, yeni anayasada kendileriyle ilgili olarak ne istiyor? Yüzyıllarca et ve kemik gibi birbirinin ayrılmaz parçası olarak yaşayan halkları bir arada tutan özellikler ne? Peki, bölgede Kürt ya da Süryani devleti kurma düşüncelerine nasıl bir bakış açısı var?

Süryani cemaatinin lideri,  Türkiye Süryani Katolik Patrik Genel Vekili Horepiskopos Yusuf Sağ ile çözüm sürecini ve yeni Anayasa’yı tartıştık. Sağ, çözüm sürecinin huzurlu bir şekilde sonuçlandırılması gerektiğini savunurken, çözüm sürecinin sadece Türk ve Kürtleri mutlu etmeyeceğini, topraklarından olan on binlerce Süryani’nin de köylerine döneceğine dikkat çekti.

Horepiskopos Sağ ile yaptığımız söyleşide en dikkat çeken konulardan biri de olası bir Kürt ya da Süryani devletiyle ilgili olandı. Sağ’a göre; Kürt ya da Süryani devleti kurma düşüncesi tamamen bir ‘delilik…’

Yeni anayasa çalışmalarına da değinen ve kendini hiçbir şekilde azınlık olarak görmeyen Sağ, fazla değil,  eğer bir Kürt, Laz, Roman, Alevi ya da Çerkez vatandaşımız anayasadan nasıl ve ne şekilde faydalanıyorsa ben de onu istiyorum. Yeni anayasanın da bir anne sıcaklığı, hoşgörüsü ve kucaklayıcılığıyla beni sarması lazım, dedi.
Horepiskopos Yusuf Sağ ile söyleşimiz mübarek Ramazan ayı ile ilgili değerlendirmelerle başladı.

“RAMAZAN AYINDA GÖKLERİN KAPILARI AÇIKTIR”

-Öncelikle Ramazan ayı ile ilgili bir mesajınız var mı? Bunun ilgili olarak neler söylemek istersiniz?

Müslümanların yaşadığı mübarek Ramazan ayında ben de aynı düşünceleri samimi bir şekilde yaşıyorum desem mübalağa etmiş sayılmam. Niye derseniz? Çünkü böyle günlerde insan kendini çok daha rahat yoklayıp, süzgeçten geçirebiliyor. Bu ay zekatın ve fitrenin verildiği, orucun tutulduğu, Allah’a yalvarıldığı bir ay olduğu için göklerin kapıları daha fazla açıktır. Biz böyle zamanlarda Allah’a yaklaştığımız için Rahman ve Rahim olan yüce Allah da bize yaklaşmaktadır.

“NOEL, PASKALYA, RAMAZAN VE KURBAN BAYRAMINI BİRLİKTE YAŞARDIK”

-Sizin çocukluğunuzda Müslüman Kürt ya da Araplarla diyaloğunuz nasıldı? Ortak değerleriniz var mıydı? Aynı dili konuşur muydunuz?

Aslen İdilliyim… 50 yıldır Ruhani liderlik yapıyorum. Darulzeferan’da yaklaşık 5 yıl görev aldıktan sonra Lübnan’da teoloji ve felsefe eğitimi aldım. 1964 yılında Mardin’e ruhani lider olarak geldim. Küçüklüğümüzden beri genel olarak Kürt ve Arap’la beraber iç içe, kardeşçe yaşadık. Bu arada hem Kürtçe hem de Arapça’yı çok iyi konuşuyordum. Bizim Noel ya da Paskalya bayramlarımızda Müslümanlar kardeşlerimiz büyük heyecan duyarlardır. Biz de aynı şekilde Ramazan ve Kurban bayramlarında aynı heyecanı doya doya yaşardık. Müslüman ve Hristiyanların birbiriyle ‘kirve’ oldukları yıllardan bugünlere geldik. Rahmetli eski milletvekili Şerafettin Elçi’nin eşi Fatma Hanım, bana hala ‘amca’ diye hitap eder. Biz böyle bir atmosferde yetiştik.

KUR’AN-I KERİM’DEN ÖRNEKLE ‘KARDEŞLİK’ VURGUSU

-Türkiye’nin çözüm sürecini yaşadığı şu günlere nasıl bakmak lazım? Şu anda çatışma ortamı yok ve bölgede bir sağduyu hakim…

Siz gerçeği asla gerçek olmayana çeviremezsiniz. Güneş’i ay yapamayacağınız gibi ayı da güneş yapamazsınız. Eğer her iki tarafta da ölü varsa, savaşta kazanan yoktur. Kutsal kitapları okuduğumuzda, dinlerin ana temelinin sevgi ve barış olduğunu görüyoruz. Allah bizi birbirimizi öldürmeye davet etmiyor, korumaya, birbirimize yardımcı olmaya davet ediyor.  Allah’ın emirlerinden bir tanesi de ‘komşunu seveceksin’dir. Komşunun dili, dini, rengi ve imanı olmaz. Kur’an-ı Kerim’de Hucurat Suresi’nde “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” İncil ve Tevrat’ta da bu böyledir. Siz benim dinde kardeşim olmayabilirsiniz ancak insanlıkta kardeşimsiniz.

“DÜNYANIN HİÇ BİR YERİNDE TÜRKİYE’DEKİ GİBİ…”

-Türkiye’deki halklar Türk, Kürt, Arap, Ermeni ya da Rumlarla uzun yıllar yaşadı. Bundan sonra da böyle bir beraber yaşama olamaz mı?

Eğer Türkiye’de Kürt olmak suçsa kendimi Kürt kabul ederim. Eğer bu ülkede Türk ya da Arap olmak suçsa bir tarafım Türk bir tarafım da Arap olur. Türkiye’de insanların bir kader birliği ettiğiniz inkar etmemiz lazım. Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki gibi bir hoşgörü ve birlikte yaşama kültürü yoktur.

“SÜREÇTE PAYI OLANA ALLAH KUVVET VERSİN”

-30 yıldır devam eden çatışma ortamında adımlar çok mu geç atıldı?

Barış ortamın sağlanabilmesi için adımlar çok geç atıldı. Türkiye’nin bu meseleyi çoktan halletmesi gerekiyordu. Sonuç ne olursa olsun çözüm süreci olumlu bir şekilde tamamlanmalıdır. Süreçte payı olana Allah kuvvet versin. Anneler ağladığı zaman sadece askerin annesi ağlamıyor, dağdakilerin de annesi ağlıyor. Allah kimsenin evini yıkmasın! Allah’ın kimsenin eşini dul bırakmasın! Allah kimsenin yavrusunu öksüz bırakmasın! Biz süreci tek taraflı düşünmüyoruz.

“SÜRYANİLER DE KÖYLERİNE, VATAN TOPRAKLARINA HASRET”

-Terör olayları Süryani ve Süryanilerin yaşadığı köyleri etkilemedi mi? Siz de vatanınızdan, topraklarınızdan ayrı yaşamak zorunda kalmadınız mı? Çözüm süreci olumlu sonuçlanması halinde Süryaniler de köylerine dönecek mi? 

1960’lı yıllarda Mardin, Hakkari ve köylerinde 60-70 bin Süryani yaşıyordu. Bugün bunların hiçbiri oralarda değil. Hiçbir Süryani isteyerek kendi vatanından, doğduğu topraklardan uzaklaşmadı. 5 bin 500 yıllık mazim olan toprakları ağlaya ağlaya terk ettim. Avrupa’da yaşamını sürdüren Süryanilerin hiç biri bu durumdan mutlu değil. Oralara gittiğimde hep bana vatanlarını, Türkiye’yi soruyorlar. Eğer süreç güzel ve huzurlu bir şekilde sonuçlanırsa Kürtler gibi Süryaniler de köylerine mutlaka dönecek, kardeşçe yaşamaya devam edecektir.

“SEVGİNİN OLDUĞU YERDE ALLAH VARDIR”

-Çözüm sürecini isteyen ne kadar insan varsa, sürecin karşısında olan siyasi partiler de var. Sizin onlara bir mesajınız olacak mı?

Benim hiçbir parti ile işim olmaz. Bildiğim en değerli şey şudur: Allah’ta sevgidir, sevginin olduğu yerde Allah vardır. Allah her yerdedir ancak sevginin olmadığı yerde Allah’ın mutlu olacağına ben inanmıyorum.

“BUGÜNLERE SAVAŞLA DEĞİL, BARIŞLA GELDİK”

-Devletin çözüm süreciyle birlikte inkar politikalarını geride bıraktığına inanıyor musunuz?

Kürt, Süryani, Ermeni, Yezidi veya Rumların varlığını inkar ederek bir yere varamayız. Acıyı, sevinci, düğünü ve cenazeyi birlikte yaşamış insanları birbirinden ayıramazsınız. Bizler Osmanlı İmparatorluğu’ndan önce de vardık. Alparslan 1071’de Malazgit’e geldiğinde onu biz karşıladık. Aynı Alparslan, Malatya’ya geçtiğinde zamanın Patriği attan inerek onu güzel bir şekilde karşılamıştır. Biz bu günlere savaşla değil, barışla geldik.
-Peki, 30 senedir bu savaş neden bitmedi?
Onbinlerce şehit verdik, Türkiye’nin milyarlarca doları kayboldu. Terör olayını, çatışmayı sevgiyle, kucaklaşarak ve anlaşarak bitirebilirsiniz.

“KÜRTLER AYRI DEVLET İSTEYECEK KADAR DELİ DEĞİLDİR”

-Kürt ya da Süryanilerin ayrı bir devlet kurma hayali var mı?

Kürtler deli mi ayrı devlet kursun? Kürtlerin ayrı devlet olma düşüncesi varsa bu deliliktir. İstanbul, Aydın, Antalya ve İzmir’in güzellik ve nimetinden; Bursa, Rize, Samsun, Trabzon ve Artvin’in ormanlarından; Konya ve Edirne’nin maneviyatından mahrum olmak isteyen Kürt delidir. Kürt zeki insanlardır, gidip kendilerini Hakkari’nin dağlarına kendilerini mahkum etmezler. Bunu ancak böyle özetlemek gerekiyor.

“MİDYAT’IN DAĞLARINA NEDEN MAHKUM OLAYIM”

-Eee, o zaman Süryaniler için de aynı şeyleri düşünüyorsunuz…

Bugün birileri çıksa dese ki, bana bir toprak parçası verse ve al burası senin devletin olsun: Süryanistan… Allah yazdıysa bozsun, ne yapacağım ben Süryanistan’ı… Akrep ve yılanların yaşadığı Midyat’ın dağlarına mı mahkum olayım!

“SAVAŞ OLSAYDI YUNANLILARA KARŞI SAVAŞIRDIM”     

-Gelelim, Yeni Anayasa çalışmalarına… Siz daha önce yaptığınız açıklamalarda ‘Ana gibi bir anayasa istiyoruz’ dediniz ve ‘ben bu ülkede azınlık değilim’ serzenişinde bulundunuz. Bu sözlerinizin derinliğinde yatan gerekçeleriniz ne?

Eğer sadece Müslümanlık göz önünde bulundurularak bir tasnif yapılacaksa ‘evet ben azınlığım.’ Ama eğer benim cebimde Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanı varsa, bu devletin bu toprağın bir evladıysam, babam gibi ben ve çocuklarım da askerliğimi Türkiye’de yapıyorsak, oğlum Maliye Bakanlığı’ndan vergisini düzenli ödediği için teşekkür belgesi alıyorsa ben azınlık değilim. Askerliğimi Çanakkale Gelibolu’da yaptım. Askerdeyken dini Hristiyan olan Yunanlılar, Müslüman olan Türklere saldırsaydı, Yunanlıların safında değil Türklerin safında savaşacaktım. Ben neden Yunanistan’a değil de Van’a okul yaptırıyorum. Bakın 5 Eylül’de Van’da bu okulun açılışını yapacağız. O halde yüzde yüz Türkiyeli olan Süryani Yusuf Sağ, neden hala azınlık olarak görülüyor? Benim ne eksiğim var? Bu bir haksızlık değil mi?

“SÜRYANİLERİN BAYRAĞI TÜRK BAYRAĞI; YAŞAYACAĞI YER: TÜRKİYE’DİR”

-Siz nasıl bir Anayasa istiyorsunuz?

Fazla değil,  eğer bir Kürt, Laz, Roman, Alevi ya da Çerkez vatandaşımız anayasadan nasıl ve ne şekilde faydalanıyorsa ben de onu istiyorum. Geçmiş, dünde kaldı. Yeni yapılacak Anayasa Türk vatandaşı olan herkesi kapsasın. Siz de buraya gelirken mutlaka görmüşsünüzdür, kilisemin önünde bayramdan bayrama değil, her gün dalgalanan bir Türk Bayrağı var.  Yeni anayasa beni azınlık olarak kabul etmemeli. Süryanilerin yaşayacak bir tek yeri var, orası da Türkiye’dir… Hem AK Partili, hem CHP’li, hem MHP’li hem de BDP’li siyasetçiler, egoizmi ve koltuk sevdasını bir kenara bırakıp elini vicdanına koyarak iyi bir anayasa için çalışsın. Türkiye’nin layık olduğu bu anayasa için daha fazla geç kalınmamalı. Eğer bu süreçte bir anayasa çıkmayacaksa, demek oluyor ki, söylediklerimiz hep havada kalıyor, kalmaya da devam edecektir.

HRİSTİYAN VE SÜRYANİ OLARAK YAŞAMAK İSTİYORUM”

-O zaman siz ‘Ana gibi bir Anayasa istiyoruz’ derken, devletin şefkatine ihtiyacınız olduğundan bahsediyorsunuz…

Türkiye, Türklerindir, diyorsunuz. Neye göre peki? Bir ırkı mı kastediyorsun ya da Türkiye’de yaşayan bütün halkları mı kastediyorsun? Beni nasıl tanımlıyorsan tanımla ama Türkiye’de Hristiyan ve Süryani olarak yaşamak istiyorum. Vatandaşlık hakkımdan yararlanmak istiyorum.

“YENİ ANAYASANIN ANNE SICAKLIĞINDA OLMASI LAZIM”

Gelelim ‘Ana gibi bir Anayasa istiyoruz’ meselesine… Küçükken babamdan çok korkuyordum çünkü babam çok sertti. Annem bizi kucaklar, başımızı okşar, babamın neden böyle davrandığını bize tatlı bir şekilde anlatmaya çalışırdı. Yeni anayasanın da bir anne sıcaklığı, hoşgörüsü ve kucaklayıcılığıyla beni sarması lazım, bizim istediğimiz bu… Ben her ne kadar ‘azınlık değilim’ desem de, bu şartlarda kendimi azınlık hissediyorum. Onun için benim kucaklayacak, başımı okşayacak bir anayasaya ihtiyacım var.

SAĞ: EL ÖPMEYE HAZIRIM

-O halde son sözünüzü alalım isterseniz…

Kim barışa hizmet edecekse ben onun önünde eğiliyorum. Birlik beraberliği sağlayacak, anaların ağlayışını durduracak, bu ateşi söndürecek kim olursa olsun; ister Erdoğan, ister Kılıçdaroğlu, ister Bahçeli isterse Demirtaş olsun ben onun elini öpmeye razıyım. Bu vatanın hayrı için çalışan kim varsa Allah ondan razı olsun.
omer.sut@haber7.com
Haber7