İşte Türkiye’nin Dış Politikası

Olaylar
On yedinci yüzyıldan bu yana yaşanan tüm büyük savaşlar yeni bir düzenin ortaya çıkmasını sağlayan anlaşmalarla sonuçlanmıştır. Ancak, küresel çaplı bir savaş olarak görülebilecek Soğuk Savaş bu gelen...
EMOJİLE

On yedinci yüzyıldan bu yana yaşanan tüm büyük savaşlar yeni bir düzenin ortaya çıkmasını sağlayan anlaşmalarla sonuçlanmıştır. Ancak, küresel çaplı bir savaş olarak görülebilecek Soğuk Savaş bu geleneğin aksine tarihe geçen bir anlaşmayla sona ermemiştir. Bu yüzden, Soğuk Savaş’ın bitiminden 20 yıl sonra bile ortaya çıkan yenidünya düzeninin getirdiği engellerle başa çıkabilecek yeni bir uluslararası yasal ve politik sistem resmi olarak oluşturulamamıştır. Bunun yerine bir takım geçici, taktiksel ve çatışmaya has anlaşmalar uygulanmıştır.

Bugün birçok sorun geniş kapsamlı uluslararası girişimlerle çözülebilir ancak bu sorunları tamamen karşılayabilecek mekanizmalar yok. Bu yüzden, gelecek 10 sene ve sonrasında politik, kültürel ve ekonomik karışıklıklara çözüm getirmek ağırlıklı olarak ulus devletlere düşüyor.

Bu yenidünyada Türkiye uluslararası güvenlik ve refahı desteklemek adına iyice etkinliği artan bir merkezi rol üstleniyor. Türk dış politikasının yeni dinamikleri Türkiye’nin dönemin gerektirdiği yeni vizyon, kararlılık ve güven ile hareket etmesini garanti ediyor.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ ÖNCESİ TÜRKİYE

Soğuk Savaş süresince Türkiye, NATO’nun stratejik çerçevesi altında bir “kanat ülke” konumundaydı. Ancak NATO’nun geliştirdiği stratejik konseptle, Türkiye’nin stratejik çevresine yönelik hesapları Soğuk Savaş öncesinde gelişti. Türkiye’nin Afganistan’daki varlığı bu değişimin açık bir göstergesi olduğu gibi, Türkiye artık bir kanat ülkesi değildir.

Türkiye, bugün mevcut stratejik ittifakları ve ortaya çıkan bölgesel sorumlulukları arasında gerilime neden olan önemli bir bölgesel rolü üstlenmesi için baskı görmektedir. Türkiye, mevcut stratejik müttefikleri, komşuları ve komşu bölgelerde uyum sağlamaktaki kararlılığını korumaktadır.

Sınırları içinde bölgesel gerilimlerin etkisini hisseden Türkiye, bu toplumların barış ve güvenliğini sağlamaya yönelik politika izlemesi için kamu talebiyle karşılaşmaktadır. Bu mantık içinde, Türkiye’nin dış politikası, vatandaşlarının endişe ve önceliklerini öne çıkaran, sahip olduğu demokrasiyle şekillenmiştir.

21’inci yüzyılın ilk 10 yılını geride bırakırken, Türkiye yeni yüzyılın gerçekliğine dayanan daha gelişmiş anlayışla bir dış politika görüşü formüle etmeyi başardı. Bu mantık içinde, Türkiye’nin Batı’nın yanında konumlanması ve ittifakı, Irak, İran, Kafkaslar ve Ortadoğu barış süreci ile Afganistan’daki varlığıyla mükemmel uyum göstermektedir.

YAKLAŞIMLARIMIZ VE PRENSİPLERİMİZ

Son yedi yılda Türkiye uluslararası ilişkilerde sistematik ve uyumlu metodolojik yaklaşım göstermeyi başardı. Bugün Türkiye’nin dış politikası üç metodolojik ve beş işlemsel prensip içinde hareket ediyor.

İlk metodolojik prensip, Soğuk Savaş süresince dış politikaya egemen olan “kriz eğilimli” yaklaşım yerine benimsenen “öngörülü” yaklaşım. İkinci metodolojik prensip, Türkiye’nin dış politikasını dünya genelinde “tutarlı ve sistematik” bir çerçeveye oturtmak. Üçüncü metodolojik prensip ise, Türkiye’nin bölgesinde hassas güç dağılımına sebep olan yeni görüş ve diplomatik modelleri kabul etmesi.

Bu üç metodolojik yaklaşımdan doğan ve Türkiye’nin dış politika yapımına yön veren beş tane de prensip var.

İlk prensip “güvenlik ve demokrasi arasındaki dengedir.” Herhangi bir politik rejimin yasallığı, vatandaşlarına güvenlik ve özgürlük sağlayabilme kabiliyetinden gelir. İkinci prensip, son yedi yılda başarıyla uygulanan “komşularla sıfır sorun” anlayışıdır. Türkiye’nin komşularıyla ilişkileri daha işbirlikçi bir yol izlemektedir. Üçüncü prensip, krizler ortaya çıkmadan önce önlem alınmasını ve ciddi bir boyuta ulaşmasını engellemeyi amaçlayan “ileriye dönük ve önleyici barış diplomasisidir.”

Dördüncü prensip, “çok boyutlu dış politikaya” bağlılıktır. Türkiye’nin küresel oyuncularla olan ilişkileri rekabetçi değil, tamamlayıcı olmayı amaçlar. Bu çerçeve içindeki beşinci ve son prensip de, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde daha aktif rol almasını destekleyen “ritmik diplomasidir.”

YENİ BİR VİZYON

Türkiye Cumhuriyeti‘nin kuruluşunun yüzüncü yıldönümüne denk gelecek “2023 vizyonunun” ilk basamağı, Türkiye’nin dış politika görüşünü ulusal görüşüyle bütünleştirmektir. Türkiye’nin gelecek 10 yıllık süreçte birçok hedefi vardır:

İlk olarak AB üyeliği elde etmek ve 2023’te nüfuzlu bir üye haline gelmek. İkincisi, bölgesel bütünleşme için çabalarını devam ettirmek. Üçüncüsü, bölgesel çatışmaların çözümlenmesinde rol oynamak. Dördüncüsü küresel alanlarda kuvvetle yer almak. Beşinci olarak ise uluslararası örgütlerde karar verici rol oynamak ve dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmek.

Bunları başarabilmek için Türkiye her alanda atılım yapmalı, küresel istikrarla bağlantılı her mesele ile ilgilenmeli ve uyumlu katkı göstermelidir. Bu müşterek çaba Türkiye’yi içinde bulunduğumuz yüzyılda küresel bir oyuncu haline getirecektir.