İşte PKK’nın hedefindeki isimler

Olaylar
Şeyhmus Çakan’ın haberleri   Paris’te öldürülen PKK’nın kurucularından Sakine Cansız ile diğer iki yöneticisinin örgüt tarafından infaz edildiği yönündeki iddialar konuşulurken,...
EMOJİLE

Şeyhmus Çakan’ın haberleri
 
Paris’te öldürülen PKK’nın kurucularından Sakine Cansız ile diğer iki yöneticisinin örgüt tarafından infaz edildiği yönündeki iddialar konuşulurken, PKK’nın bir dönem ikinci adamı olan Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık, PKK’da yaşanan iç infazları ve hedefteki isimleri açıkladı. Abdullah Öcalan’ı hedef alan “İmralı’da bir Tiran” adlı kitabında cinayetleri ayrıntıları ile anlatan Sakık, hedefteki isimleri de tek tek sıraladı.

Diyarbakır Cezaevinde ömür boyu hapis cezasını çeken Şemdin Sakık halen piyasaya çıkmayan “İmralı’da bir tiran” isimli kitabında örgütte yaşanan kötü muameleyi, iç infazları ve örgütün hedefindeki isimleri açıkladı. Sakık, “Kimler tarafından ve ne amaçla sağlanırsa sağlansın, kim vesile olursa olsun, barış ortamının yaratılması değerlidir ve hatta paha biçilmezdir. Halk denilen insan topluluklarına, ülke denilen toprak parçalarına, cümle canlılara ve insanlara sunulabilecek en büyük armağandır. İnsana, bütün diğer canlılara ve doğaya yapılabilecek en büyük iyiliktir” diyor.

İÇ İNFAZLAR

Sakık kitabındaki iç infazları şöyle sıraladı:

ALİ DOĞAN YILDIRIM

Ulu önder, (Öcalan) şiddet örgütünü oluşturmaya başladığı ilk günden bu güne, hem gerçeğini gizlemek, hem de başarısızlığının faturasını arkadaşlarına çıkarmak için, her dönemeçte bir veya birkaç arkadaşını bir biçimde infaz etti ya da kaçırttı. Bu zincirin ilk halkasını oluşturmak Ali Doğan Yıldırım’a nasip oldu. 1976 yılında, Ankara’da, yüce önderimizin talimatıyla öldürüldü. Ancak, örgüt üzerine tepki çekmemek için bu infazı intihar diye duyurdu.

MEHMET TURAN

27 Kasım 1978 de, Diyarbakır’ın Lice İlçesi’ne bağlı Fis Köyü’nde gerçekleşen, PKK’nın 1. Kuruluş Kongresi’ne katılan kadrolardan ve ilk oluşum safhasında örgütün önde gelen eylem adamlarından biridir. Birçok eyleme katılmış, MİT ajanı olarak bilinen Pilot Necati ile Öcalan’ın ilişkisini derinlemesine bilen, derin devletle olan ilişkisine ve birçok karanlık olaya şahit olan Mehmet Turan, Ajan-provokatörlükle suçlanır, 1979 yılında Mardin’de infaz edilir. İnfaz edilen ilk PKK-MK yedek üyesi olarak tarihe geçer.

MEHMET UZUN, ALİ YAYLACIK VE AHMET BALLI

Grubun oluşumuna herkesten daha fazla katkıda bulunan, bölge’de önemli bir kitlenin sempatisi kazanan ve özellikle Siverek Direnişi olarak bilinen sürecin hazırlanmasında önemli roller üstlenen Mehmet Uzun, Ali Yaylacık ve Ahmet Ballı’yı, düşmanla işbirliği yapmışlar, diyerek suçlanırlar. Yardımcılığını yapan bu üç insanı tetikçilerine vurdurttu.

Baki Karer (Süleyman)

1978 yılında, Antep’te öldürülen Hakki Karer’in kardeşi Baki Karer (Süleyman), PKK hareketi içinde sayılı teorisyenlerden biriydi. Türk kökenli bu üst düzey militan başından beri kardeşinin ölümü olayından Öcalan’dan kuşku duyuyordu. Fakat bunu dillendirme ve hesap sorma gibi bir olanağa sahip değildi. Ayrıca örgütün 2. Kongre’si sonrası süreçte yaşanan tasfiyeleri bir türlü kabul edemiyordu. Baki Karer de diğerleri gibi, önderlik çizgisiyle oynamak, önderliğe karşı kadroları kışkırtmak ve parti saflarında tasfiyecilik geliştirmek gibi uydurma iddialarla suçlandı. Lübnan da kaçmaya hazırlandığı bir süreçte 1982 yılında yakalanıp infaz edildi.

Abdullah Kumral (Yusuf hoca)

1979-1980 tarihlerinde, PKK’nın Gaziantep İl Sekreterliği yapan, 1980 sonrasında ise Urfa Bölge Sekreterliği’ne getirilen ve PKK-MK üyesi seçilen bu şahıs, ulu önderin izlemiş olduğu politikalara karşı çıktığından dolayı, göz hapsine alındı, büyük hain ölümünü beklemeden kaçtı, ama Suriye istihbaratı tarafından yakalanarak PKK ye teslim edildi. Ulu önderin emriyle, Bekaa Kampı’nda, kulaklarına tüfek harbisi sokularak ve bin bir çeşit işkenceye maruz bırakılarak öldürüldü.

Şükrü Karakuş (Şoreş):

20-25 Ağustos 1982’de, Suriye’nin kontrolü altındaki Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne (FHKC) ait bir kampta, PKK 2. Kongresi toplandı. Bu toplantıda Semir kod adlı Çetin Güngör’ün başını çektiği şiddet karşıtları ile, ulu önderin başını çektiği şiddet yanlıları arasında şiddetli tartışmalar yaşandı. Şükrü Karakuş da, ülkeye dönüş ve silahlı mücadeleye başlama kararına karşı çıkmıştı. Tabiî ki bu büyük ve de bağışlanamaz bir suçtu. Yüce önderimiz yüce bir liderlikti ama bu büyük suçu af edemezdi. Ne yapsın, istemeyerek de olsa ölüm fermanını imzaladı, tek suçu savaşa gitmek istememe olan bu militan Mahsum Korkmaz tarafından kurşuna dizilerek öldürüldü.

Cemile Merkit (Seher)

Seher, örgüt kararıyla Ali Haydar Kaytan ile evlendirildi, hamile kaldı, ama yüce önderimiz kadının doğum yapmasına razı olmadı, kadın altı aylık bebeğini düşürmek zorunda bırakıldı. Çocuğunu kaybeden kadın, bu sayede ulu önderin gerçek kimliğini fark edip tavır koydu. Tabiî ki anında hain ilan edildi. Artık Seher de tasfiyeciliğin baş sorumlusuydu. Ne var ki, Semir gibi Avrupa’ya çıkma şansını yakalayamadı. 1982 Mayısında, Bekaa Vadisi kayalıklarında infaz edildi.

Murat Bayraklı

1982 yılında, PKK 2. Kongresi sonrasında, örgüt içi temizlik hareketinin kurbanlarından biri de Murat Bayraklıdır. Bu süreçte Türkiye’den yurt dışına kaçan Murat Bayraklı, 5 Haziran 1984 günü, Batı Berlin’de, bir çöp konteynırında yakılarak öldürülür.

Enver Ata

Örgütün yurtdışındaki önemli kadrolarındandı. 20 Haziran 1984 tarihinde, İsveç’in Uppsala Şehrinde, otobüs durağında beklerken, örgüt militanları tarafından öldürüldü.

Resul Altınok (Davut)

1982 yılında, PKK’nın 2. Kongresi yapıldı. Yüce tanrımız yine kurban istiyordu. Yeni adımlar atmak için yeni kurbanlara ihtiyaç duyuyordu. Evet, vampir yine kana susamıştı. Yeni can ve canlar istiyordu.

İzzettin Evcil

1977-79 PKK Batman sorumlusu ve 12 Eylül Askeri Darbesi öncesinin önde gelen kadrolarındandı. Hilvan-Siverek olaylarında aktif rol oynamıştı. 1982-84 yılları arasında, PKK’nın Botan Bölge sorumlusu olarak görev yapmış ve birçok eylemde yer almıştı. 1984 sonlarında, PKK içerisinde muhalif çizgi oluşturmak, ulu öndere başkaldırmak, Silahlı Propaganda Yönetmeliği’ne ve örgüt talimatlarına uymamak gibi suçlamalarla öldürüldü.

Zülfü Gök

7Ağustos 1984 yılında, Almanya’nın Rüsselsheim Şehrinde, trafik şeridinde

arabasının içinde beklerken, PKK muhalifi Enver Ata ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle kurşunlanarak öldürüldü.

Çetin Güngör (Semir)
Örgüt emir ve talimatlarına uymadığı, ulu önderin görüşlerine karşı çıktığı, silahlı mücadeleyi reddettiği gerekçesiyle suçladı. Hakkında idam kararı çıkarıldı. Bu kararın infazı için, Federal Almanya’da bir evde gözaltına alındı. Ancak Semir oradan kaçmayı başardı. Kaçmayı başardı ama ulu önderin gazabından kurtulamadı, İsveç’in Stockholm kentinde öldürüldü.

Lamia Baksi(Dr. Jîyan)

Yazar Mahmut Baksi’nın kız kardeşi Lamia Baksi, İsveç hükümetinin ajanı olarak, örgüt içinde bazı çalışmalar yürütmek üzere gönderilmiş olabilir, tespitinde bulunan ulu önderin talimatıyla tutuklandı. Bilindiği gibi “gerekeni yapın” cümlesi örgüt literatüründe öldürün, yani ulu önderin deyimiyle “şey” edin demektir. Nitekim bu emrin gerekleri hemen yerine getirildi:

Mustafa Ömürcan (Sarı Ömer)

PKK-MK üyesi Ali Ömürcan’ın yeğenidir. 1980 öncesinde PKK’nın Avrupa kadrosu olarak faaliyet yürüttü. 1980 yılı sonrasında, eğitim almak amacıyla Lübnan’a geldi. 1982-85 yılları arasında Hakkâri ve Adıyaman Bölgeleri’nde birçok eyleme katıldı. 1986 yılında, PKK’nın 3. Kongresi’ne katılmak üzere Şam’a gitti. 1987 yılında, ulu önderin talimatıyla, örgüt talimatlarına karşı gelmek ve önderliğe başkaldırmak, suçlamasıyla infaz edildi.

Mahmut Bilgili

12 Eylül Askeri Darbesi döneminde, PKK davalarına bakan bir avukattı. Örgüt üyeliğiyle suçlanıp cezaevine konulur. 5 yıl Diyarbakır Askeri Hapishanesi’nde yatar. O dönemde tutuklulara uygulanan kötü muamele ve işkenceden payını alır. Mart 1987 tarihinde Hollanda’da bir lokantada öldürüldü, cesedi parçalanarak kanalizasyon çukuruna atıldı.

Mehmet Tunç

Bir dönem Avrupa’da PKK yapılanması içinde yer aldı. Ardından ulu önder tarafından Lübnan’da bulunan eğitim kampına çağrıldı. Daha önceden Paris’te tanıştığı Hevi isimli bir bayana âşık olmuş ve bu aşk bir ilişkiye dönüşmüştü. Tabiî ki bu durum, bütün kadınları kendimleştirmek istiyorum, diyen ulu önder tarafından hoş karşılanmadı, doğal olarak tepkisini çekti. Onu da, örgütümüzün kutsal yaşamını yozlaştırmak amacıyla gönderilmiş, diyerek suçladı, sevdiği kızın gözleri önünde kurşuna dizilerek infaz edildi.

Dilaver Yıldırım (Haydar)

PKK’nın ilk oluşumunda yer alan Dilaver Yıldırım’ın ilk eylemi PKK yöneticisi Kemal Pir’i Sinop Ulubey Hapishanesi’nden kaçırmak olur. Örgüt’e mali kaynak sağlamak amacıyla Ankara’da 1977 yılında Güven Hastanesi’nin soyulması eylemi sırasında yakalanır ve 12 Eylül Askeri Darbesi sürecini hapishanede geçirir. Tahliye olduktan sonra yeniden PKK ile ilişkiye geçer. Askerlik görevini ifa ederken tanıştığı bir kişi aracılığıyla yurtdışına kaçar. Bulgaristan sınırından geçerken Bulgar askerlerinin açtığı ateş sonucu ağır yaralanır. Ulu önderin isteği üzerine Lübnan’daki kamplara getirilir. Ancak umduğu PKK’yı bulamaz. Örgüt ve yüce önder hakkında İleri geri konuşmaya başlar. Bir gece, nöbet tuttuğu sırada intihar eder.

Halil Kaya (Kör Cemal)

PKK’nın 3. Kongresi boyunca, ulu önder tarafından pohpohlanan ve üst düzey kadrolara karşı kışkırtılan Halil Kaya, bu kongrede PKK Genel Sekreterliği birinci yardımcılığına getirildi. Sınırsız yetkilerle donatılıp, PKK’nın Merkez üyelerine musallat edildi. Halil Kaya dönemin en büyük ‘haini’ ilan edilmişti, öldürüldü.

Mustafa Çimen (Teyfik)

PKK’nın ilk silahlı birliklerinden, 14 Temmuz Silahlı Propaganda Takımı’nın bir üyesiydi. Mahsum Korkmaz (Egîd)’ın hem siyasi, hem de askeri yardımcısıydı. 15 Ağustos 1985 tarihinde Eruh’ta bir jandarma karakoluna yapılan baskında yer almıştı. 1985 yılında bir çatışmada TSK’nin eline sağ geçince ulu önder tarafından hain ilan edildi ve hakkında ölüm emri çıkarıldı. Pişmanlık Yasası’ndan yararlanan Mustafa Çimen, 1990 Yılında hapishaneden tahliye oldu ve aynı yıl Urfa’da PKK timlerince öldürüldü.

Metin Değer

Kulp’un değerler ailesindendir. 1980’lerde örgüte katıldı. Bir süre Diyarbakır kırsalında faaliyet yürüttükten sonra, eğitim görmek ve kışı geçirmek üzere Dersim alanına götürüldü. Kış kampında ajan olmakla suçlandı, aylar süren işkenceli soruşturmadan geçirilerek öldürüldü.

Şahin Dönmez

Örgütün resmi kuruluşu olan ilk genel toplantısında üst düzey yönetim kadroları oluşturulurken; ulu önder tartışmasız olarak genel sekreterliğe getirilir. Genel sekreter yardımcıları tespit edilmeye çalışılırken, Şahin Dönmez söz alarak kendimi bu göreve uygun ve hazır buluyorum, der. Bu cüret ulu önderin dikkatini çeker, adamın bu yaklaşımından kaygı duyar. Bütün PKK yapısına Şahin Dönmez ihaneti, edebiyatı işlenerek gerçekler gizlenir. Şahin Dönmez de diğerleri gibi trajik bir son yaşar. Yıllarca cezasını çektikten sonra cezaevlerinden çıkar çıkmaz, tetikçiler tarafından vurularak öldürülür.

Şahin Baliç (Metin)

Şahin Baliç, çar çabuk bağlanarak beton hücreye sıkıştırılır. Başkası için yaptırdığı bu hücrelerde inleyen bu adam, kime ne işkenceler reva görmüşse hepsine maruz kalır. Kaba dayaktan geçirilir, üzerine naylon eritilir, ellerine ve ayaklarına çiviler çakılır, baldırları şişlenir ve her türlü yıldırıcı psikolojik yöntem uygulanır. Yerde sürüklenerek hücresine götürülen Şahin Baliç, ölüm gününü beklemeye koyulduğu anda bile, işkenceye tabi tutulur. Öfkeyle doldurulan her militan hıncını bu yolla boşaltmaya çalışır. Hatta isteyen gelip intikamını alabilir, denilerek isteyene hücrede Şahin Baliç’i dövme izni verilir.

Zeki Yılmaz

Türk’tür. 1975 yılında örgüte katılır. 1977-80 yıllarında yapılan eylemlerin birçoğunda bizatihi yer alır ve 1980 yılında yakalanır. 1991 yılına kadar Diyarbakır Askeri Hapishanesi’nde yatar ve tahliyesinden hemen sonra Lübnan’daki kamplara gider. O dönem yapılan Zindan Konferansı’na katılır. Bu konferansta örgüt içi demokrasi eksikliğinden söz edince, ulu önderin hedefi haline gelir ve bilinmeyen bir yerde infaz timlerince öldürülür.

Mehmet Şener (Ahmet) (Sakine Cansız’ın nişanlısı)

PKK 4. Kongresi için seçilen kurbanlık koyunlardan birisi de Mehmet Şener’di. Şahin Baliç’i sorgulayıp öldüren Mehmet Şener, bir yıl sonra aynı akıbete uğradı.

Cemil Işık (Hogır)

Yine büyük öndere iş çıkmıştı, çünkü PKK 5. Kongresi hazırlık çalışmaları başlamıştı. Büyük önder ne yapıp edip birkaç hain bulmalıydı, bu onun en temel görevlerinden biriydi. Ve kurbanlık koyunu seçmekte pek zorlanmadı, daha önceden örgütten kaçırtılan ve çete olarak suçlanan Cemil Işık, bu kongrenin günah keçisi olarak seçildi.

Ali Ömürcan (Terzi Cemal)

Ölüm prensi her konuda zorlanabilir ama cinayet adayı bulmakta asla. Kirlenen örgüt ortamını kanla temizleme görevi yine kendisine düşmüştü. Yine bu konuda kendine duyduğu derin hayranlık ve büyük hırsla işbaşındaydı. Kelle avcısı kelle arıyordu. Bu sefer piyango Ali Ömürcan’a çıktı. Örgüt içi infazlar şehit, Ali Ömürcan hain ve ulu önder da bütün militanları kollayan tanrı olarak kabul gördü. Sonuç olarak bir taşla üç kuş vuruldu: Tasfiye edilmesi gereken Ali Ömürcan idam edildi, Vejîn sempatizanı olduğundan kuşkulanılan militanlar tasfiye edildi ve ulu önder örgütü kurtaran kahraman ilan edildi.

Osman TİM

1991 yılında, Lübnan’da eğitildikten sonra bizzat ulu önder tarafından İstanbul sorumlusu olarak atandı. 1992 yılı sonunda İstanbul’da yakalandı ve Bayrampaşa Hapishanesi’ne konuldu. Ancak iddiaya göre, Osman Tim, Gayrettepe’deki siyasi şubede örgüt hakkında tüm bildiklerini anlatmış ve örgütün darbe yemesine neden olmuştu. Bu nedenle de hapishanede bir PKK hükümlüsü tarafından boğularak infaz edildi.

Mehmet Çimen (Ali Rıza)

12 Eylül öncesinde örgüte katılan biridir. 11 yıl Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde yattı. Tahliye olduktan sonra doğrudan gelip örgüte katıldı. Ulu önderin yüksek çözümleyici eğitimini aldıktan sonra Avrupa Koordinatörü olarak atandı. Mart 1993 tarihinde, ulu önder tarafından Suriye’ye çağrıldı. Şam’da uçaktan iner inmez derdest edilip bir taksinin bagajında Bekaa Vadisi’ne götürüldü. Burada bir süre tutuklu kaldı. Bir süre sonra da, kadınlarla ilişkiye girdiği iddiasıyla, sokulduğu banyo küvetinde üzerine asit dökülmek suretiyle buharlaştırılarak yok edildi.

Yıldırım Merkit

Örgütün oluşumunda yer aldı, kurucu kadrolarından sayılır. PKK’nın 27 Kasım 1978 tarihinde, resmen kurulması sonrasında Erzincan ve Tunceli Sorumluluğu’na getirildi. 1982 Ağustos ayında, Suriye-Ürdün sınırında yapılan PKK 2. Kongresi’nde hain ilan edildi. Uzun yıllar birçok ülkede PKK’dan saklanmayı başardı ama 1994 yılında, Romanya’da öldürüldü.

Hidayet Bozyiğit

1976 yılında örgüte katılır. 1980-1982 yıllarında, Lübnan kamplarında askeri eğitmenlik yaptı. Daha sonra Türkiye’de silahlı mücadele geliştirmekle görevlendirildi. 1983-1984 yıllarında Botan bölgesinde Mahsum Korkmaz’ın yardımcısı olarak görev yaptı. 1985 yılında, bulunduğu Bingöl alanında örgüt yönetimiyle çelişkiye düştü, infaz edilmemek için kaçtı, daha sonra yakalandı. Bir süre cezaevinde kaldıktan sonra Pişmanlık yasasından yararlanarak tahliye edildi. Ancak, hakkında verilen ölüm emri, gecikmeli de olsa 1995 yılında, İstanbul’da uygulandı.

Nazime Aktürk

1991 yılında, henüz 16 yaşında iken İstanbul’da PKK’ya katıldı. Örgütün kadın silahlı örgütlenmesi olan YAJK’da yöneticilik yaptı. 1999 İmralı Konsepti’ne karşı çıkan grupla hareket etti. Ancak, örgütten ayrılan arkadaşlarıyla gerçekleştireceği randevuya geç kaldığı için örgüt tarafından yakalandı ve uzun süre tutuklu olarak sorgulandı. Dayatmaları kabul etmeyen Aktürk’ün, nöbetçisinin silahıyla intihar ettiği söylendi.

Faruk Bozkurt (Dr. Nasır)

İşçi olarak gittiği Avrupa’da örgüt saflarına katıldı. Uzun süre örgüt saflarında kaldı. Silahlı mücadelenin her alanında ve her kademesinde görev yaptı. Aşmadığı dağ, geçmediği ova kalmadı. Silahlı eylemlerde gösterdiği başarı sonucunda PKK-MK üyeliğine kadar yükseldi. Ulu önderin yakalandıktan sonra, annem Türk’tür, bana ne görev verirseniz yapmaya hazırım açıklamasında bulunduğu ana kadar örgütün as elamanlarındandı.

Faysal Dumlayıcı (Kani Yılmaz)

PKK’nın kuruluş aşamasında yer aldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile birlikte tutuklanarak Diyarbakır Askeri Hapishanesi’ne konuldu.Örgüt ortamında karşılaşmadım ama onu gıyabında iyi tanıyordum. Yüce önder onun da bir ajan olduğunu, özellikle İngiliz ajanı olduğunu kulağıma fısıldamıştı.

Ramazan Topbaş (Sarı İbrahim)

Batmanlıdır. 1978 yılında örgüt saflarına katıldı. Bu tarihten itibaren Türkiye dağlarında kaldı. Galiba bu kadar uzun yaşamak ona fazla görüldü. Şemdin’in adamıdır suçlaması ve kuşkusuyla 2006 yılında, Kerkük’te, ulu önderin İmralı’dan gönderdiği talimata dayanılarak, Murat Karayılan’ın çetelerinden biri tarafından vurularak öldürüldü.

Suriyeli Çekdar

Afrin’lidir. 1980’lerin sonlarında örgüte katıldı. Bu tarihten sonra Türkiye’ye geldi. 1998 yılına kadar Türkiye dağlarında faaliyet gösterdi. Hep en üst düzey görevler alarak çalıştı. 1998 yılında, Bingöl kırsalında, ulu önderin Şam’dan gönderdiği talimat doğrultusunda Şemdin Sakık’ın adamı olma suçlamasıyla tutuklanarak, soruşturmaya alındı. Tutuklu olarak götürüldüğü Irak’ta bir süre sonra serbest bırakıldı. Ardından örgütten ayrılıp evine gitti, sivil yaşama döndü. Ulu önder İmralı cezaevinde, başkası da sivil yaşamda! Olacak iş değil, buna hiç müsaade eder mi? Hemen örgüte talimat gönderdi, o alçak Şemdin’in adamıdır, gittiği yerde aleyhimize çalışma yürütüyor, gereken yapılmalıdır, dedi. Yine Murat Karayılan’ın çetelerine iş çıktı, Çekdar’ı Halep’te öldürdüler.

Mahsum Korkmaz (Egid)

Diyarbakır Zindan Direnişi adı altında öldürtüp şehit ilan ettiği kişiler için dizilen kahramanlık söylemleri ve ajan ilan ederek işkenceyle öldürttüğü yardımcıları, görüntüyü kurtarmak ve işleri ilerletmek için yeterli değildi. 1985 yılında örgütün aldığı darbeleri küllendirip unutturmak için yeni şehitlere ihtiyaç vardı. İş yine ulu öndere kalmıştı, yine iş başındaydı. Yine devreye girip o korkunç ağını ördü. Bu sefer öngörülen kahramanlığa Mahsum Korkmaz (Egîd) layık görüldü.

Haki Karer
PKK’nın kurucularındandı. Kişiliği, kalitesi, düşünsel derinliği ve daha birçok üstün meziyetleriyle ulu önderi gölgede bırakıyordu. Örgütün ideolojik ve örgütsel alt yapısını oluşturma konusunda en başarılı isimdi. Bireysel özellikleriyle grupta önderleşmeye ve ulu önderin öncülüğünü tartışmalı hale getirmeye adaydı. Hatta giderek, grubun Apocular-Hakiciler diye bölündüğü söylentileri yaygınlaştı. Bu durum ulu önderin dikkatinden kaçmadı.

Mehmet Karasungur
Ulu önder, dönemi kurtarabilmek için her ne kadar birçok haine ihtiyaç duyduysa, bir o kadar da kahramana ihtiyacı vardı. Zira sadece hainleri suçlayarak militan topluluğunu yürütmek imkânsızdı. Her şeye siyah-beyaz bakan bu topluluk için bir de kahramanlar gerekiyordu. Fakat kahraman bulmak hain bulmak kadar kolay değildi. Çok az insan, gidin ölün dendiğinde, ölüme yatabilirdi. Yine iş ulu öndere kalmıştı, yine o ‘muhteşem’ taktiği devreye girdi.

Kemal Pir

Türk kökenlidir. PKK’nın oluşumunda rol oynayan üç-beş kişiden biridir. Kişilik özellikleriyle olduğu kadar, açık görüşlülüğü, radikal tutumları ve devrimci tavırlarıyla tanınan birisiydi. İlk günden itibaren, örgütün bütün riskli çalışmalarını üstlenmiş, nerede silah kullanılması gerekiyorsa orada görev almıştı.

Abdullah Ekinci (Gözlüklü Ali)

1986 yılının son aylarında, tertiplemeyi planladığı PKK 3. Kongresi’ne doğru gelirken, bu toplantıda militanlara karşı kullanabileceği kahraman hazırdı. Ancak, bir de bazı yeni hainlere ihtiyaç vardı. Şeytanı olmayan tanrı neye yarayabilirdi ki! Bu sefer çok hırçındı. Burnundan soluyordu. Bir iki yardımcısını toprağa gömmesi, öfkesini dindirecek gibi görünmüyordu. Daha çok can almaya, hem de yoldaşlarım dediği insanların canını almaya kararlıydı. Bu sefer sıra Ali Ekinci’ye gelmişti.

Müslüm Durgun (Dr. Baran)

1994 yılının Nisan ayında, Şam’da bulunduğum bir esnada, Dersim Bölgesi’nden (Tunceli) gelen haberde. Dr. Baran’ın intihar ettiği, belirtiliyordu. Ulu önder bu haberi alır almaz, alelacele değerlendirme yapmaya başladı. Sanki beklediği haberi almış gibi bir hali vardı: Dr. Baran bana bağlı bir insandı, ancak bu son süreçte devletle ilişkiye geçmişti. Son süreçte isminin gazetelerde manşet olması da Özel Savaş elemanlarının onu ön plana çıkarma çabaları olarak yorumlanabilir. Sanırım kendisini af edemediği için kendi kendisini cezalandırdı. İntihar edip buna kaza süsü vermeye çalıştı ki ailesine bir zarar gelmesin, diyerek olayı örtbas etmeye çalıştı.

Gerçeği söylemek gerekirse, ilk kez ulu öndere karşı çıkma cesareti gösterip, hayır, bu adam intihar edemez, zira intihar etmesi için hiçbir neden yoktu, çalışmalarının en parlak dönemini yaşıyordu. Kendisini şehit etmek isteyen bir kişi, bunu başka biçimde de yapabilir. Ailesini korumak için kendisini öldürmesine gerek yoktur. Dr. Baran, ya kazara öldü ya da kaza süsü verilen bir iç komploya kurban gitti, dedim.

HEDEFTEKİ İSİMLER

Hüseyin Yıldırım

Elazığ’da avukatlık yapıyordu. 1980 Askeri Darbe döneminde Elazığ’daki militanların davaları Diyarbakır’a alınınca o da Diyarbakır’a geldi. PKK davalarına baktı. PKK’ya yardım-yaltaklık yaptığı iddiasıyla avukatlık bürosu kapatıldı ve kendisi de tutuklanıp Diyarbakır Askeri Hapishanesi’ne konuldu. Bu dönemin bütün baskılarına maruz kaldı. Buna rağmen, cezaevinde PKK ile ilişkisini daha ileri düzeye taşıdı. Tahliye olur olmaz, militan olarak PKK’ya katıldı. PKK’nın Avrupa çalışmalarında görevlendirildi. 1983-1987 yılları arasında PKK’nın Avrupa ve PKK-DB (Partiyi Koruma ve Direnişi Yükseltme Birliği) adındaki oluşumun sorumlusu olarak görev yaptı. 1988 yılında, ulu önderin eşi Kesire Yıldırım ile birlikte örgüt içinde ilk ciddi muhalefet hareketini başlattı. Örgütü demokratikleştirme çabası sonuç vermeyince, Kesire ile birlikte örgütten ayrıldı. 1989 yılında, Hollanda’da, PKK infaz timlerinin saldırısına uğradı ama yanında bulunan arkadaşıyla birlikte saldırıdan yaralı olarak kurtuldu. Halen Avrupa’da yaşamaktadır ama her an öldürüleceği düşüncesiyle, bir mekâna bağlı kalarak yaşıyor.

Kesire Yıldırım (Fatma)

Elazığ’ın Karakoçan ilçesinden CHP’li bir ailenin kızıdır. Elazığ Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu’na kayıt olur. Burada THKP-C örgütüyle ilişkiye geçer; onların aracılığıyla da Dev-Genç örgütüyle tanışır. Bu ilişkisi sürerken Apocular olarak bilinen grupla tanışır. Grubun içinde Araban’lı İsmet Kılıç da vardır. Her ikisi arasında bir süre duygusal bir ilişki yaşanır ve nişanlanırlar.

Selim Çürükkaya (Tilki Selim)

Bingöllüdür. Aydın bir kişiliktir. PKK’nın gruplaşma ve kuruluş aşamalarında yer aldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’yle birlikte tutuklanarak Diyarbakır Askeri Hapishanesi’ne konulur. Yirmi yıllık mücadele hayatının on bir yılını cezaevinde geçirdi. Hapishanende estirilen terörün her çeşidine maruz kalır. Bu koşullar altında, çok az tutsağın başardığı bir çalışmayı başararak, kitap ve broşürler kaleme alır.

Numan Uçar (Mahir Welat)

Urfalıdır. Örgüt kurucuları arasında yer almıştır. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden önceki dönemde bir dizi eylemsel faaliyete katıldı. Yurtdışına çekildikten sonra, hep yurtdışında görev aldı. Ortadoğu ve Avrupa’nın hemen her ülkesinde yönetici olarak çalışma yürüttü. En son Rusya ve Doğu Avrupa sorumluluğu yaptı.

Ulu önder, yakalandıktan sonra tüm yaşamını örgüte adamış bu adam birden bire ve hiç bir somut kanıt gösterilmeksizin uluslararası komplonun Rusya ayağı suçlamasıyla tutuklandı. Akıbeti belirsizdir. Kimi duyumlara göre İran-Irak sınırında PKK militanları tarafından infaz edilmiş, kimi duyumlara göre ise Rusya’ya kaçmayı başarmış, Rus gizli servisine sığınmış.

Ayhan Çiftçi (Küçük Zeki)

Muşludur. 1990 yılında, üniversiteyi terk ederek PKK’ya katıldı. Genellikle Diyarbakır ve Bingöl bölgelerinde kaldı. Örgüt içinde çeşitli düzeylerde görev aldı. 1993 yılı sonrasında, Erzurum Eyaleti olarak bilinen bölgede Eyalet Komutanlığı görevini üstlendi. PKK Merkez Komitesi’nin yedek üyesi seçildi.

Yıldırım Kaya (Yılmaz)

Bingöllüdür. 1990 yılında, üniversiteyi terk ederek örgüte katıldı. İlk üç yıl Diyarbakır dağlarında kaldı. Örgütün basın-yayın çalışmalarını üstlendi. 1993 yılında Bingöl Eyaleti’nde görevlendirildi. 1998 yılında, Bingöl Eyalet Komutanlığı’na getirildi. 

Sait Çürükkaya (Dr. Süleyman)

1989 yılında PKK ile ilişkilendi. İki yıl Çukurova Bölgesi’nde şehir gerillacılığı yaptı. 1991 yılına girerken örgütün kırsal kadrosuna katıldı. Üç yıl içinde, eylemci özelliği dikkate alınarak Amed Eyalet Komutanlığı’na getirildi. Ardından PKK-MK üyeliğine seçildi.

Osman Öcalan (Ferhat)

Ulu önderin kardeşidir. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi öncesinde örgüte katıldı. Hep yurtdışında kaldı. Ağırlıklı olarak örgütün siyasi-diplomatik çalışmalarını yönetti. PKK-MK ve Başkanlık Konsey görevlerinde bulundu. Silahlı mücadele, örgüt içi infazlar, kadın erkek ilişkileri konuları başta olmak üzere, birçok konuda ulu önderle çelişkiye düştü. Bu çelişki, görevinden edilmesine, silahsızlandırılıp soruşturmaya alınmasına, tutuklanmasına, ulu önderin yerine göz dikmek ve Celal Talabani tarafından satın alınmakla suçlanmasına, bu ağır suçlardan dolayı idam cezasına çarptırılmasına ve bu sırada sevgilisi Zehra’nın yanından alınarak ulu önderin yatağına konuk edilmesine neden oldu. Kişiliği, sevgilisi ve geleceğiyle oynanan Osman, bütün bu aşağılayıcı davranışlara rağmen örgüt içinde kalarak, örgütü reforma tabi tutma, demokratikleştirme çalışmasını sürdürdü ama Murat Karayılan’ın iktidar savaşına yenildi ve çareyi örgütten kaçmakta buldu. Şu anda Irak’ta, PKK suikast timlerinden gizlenerek yaşamaya çalışmaktadır.

Nizamettin Taş (Botan)

Muşludur. 12 Eylül 1980 öncesinde örgüte katıldı. Örgütten ayrıldığı güne kadar PKK-MK üyeliği yaptı. Yıllarca Botan Eyalet Komutanlığı görevinde bulundu. Silahlı mücadeleyi iliklerine kadar yaşayan, neyin ne olduğunu fark edebilecek bilgi, deneyim ve teorik sentez birikimine sahip olan birisi olduğu için, silahlı mücadeleyle Kürt Sorunu’nun çözülemeyeceğini anladı. Örgüt işleyiş ve yaşamında reforma gidilmesi, silahlı mücadeleden vazgeçilmesi, siyasal-demokratik ve diplomatik mücadele verilmesi gerektiği yönünde düşünce beyan etti. Bu konuda Osman Öcalan’la birlikte hareket etti. Örgütü dönüştürmenin mümkün olmayacağını gördükten sonra örgütten ayrıldı. Şu anda Irak’ta, PKK suikast timlerinden gizlenerek yaşamaya çalışıyor.

Zeki Öztürk (Azman)

Ağrılıdır. 1987’de örgüte katıldı. Ağırlıklı olarak örgütün dağ kadrosunda görev yaptı. Ağrı ve Bingöl bölgelerinde yöneticilik yaptı. 1995 yılında örgütten kaçıp. Avrupa ülkelerine gitti. Burada tekrar örgütle ilişki kurdu. Telefonla görüştüğü ulu önderin yalanlarına kanarak, tekrar Şam’a geldi. Tekrar dağ kadrosunda görevlendirildi. İran-Türkiye sınırında görev yaparken tekrar örgütten kaçtı. Örgüt militanlarının saldırısına uğradı. Yaralı olarak kurtulmayı başardı. Şu anda Avrupa’nın bir ülkesinde, PKK suikast timlerinden gizlenerek yaşamaya çalışıyor.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!..

Star