İlahiyatlardan Erdoğan’a destek açıklamaları geldi

Olaylar
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden kamuoyuna yazılı açıklama: Birkaç aykırı örnek üzerinden sürekli olarak ülkemizin en önemli dini kurumlarına saldırarak kendilerine alan açmaya ve itibar de...
EMOJİLE

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden kamuoyuna yazılı açıklama:

Birkaç aykırı örnek üzerinden sürekli olarak ülkemizin en önemli dini kurumlarına saldırarak kendilerine alan açmaya ve itibar devşirmeye çalıştıkları bilinmektedir. Yolu asla ülkemizin örgün dini eğitim kurumlarından geçmeyen, Selefi anlayıştan beslendikleri anlaşılan ve kendi göreceli fikirlerini tekfirci bir söylemle mutlak hakikat olarak sunmaya çalışan bu kişiler asla bu ülkenin dini anlayışını temsil edemezler. Cumhurbaşkanımızın ifadeleri ile ‘Din adamı olarak ortaya çıkıp dinimizde kesinlikle yeri olmayan ictihadlarda bulunan’ kendilerini dini, hatta siyasi ve içtimai her konuda konuşmaya yetkili gören, özellikle kadın konusu olmak üzere dinimizin yaklaşımı olarak asla kabul edilemeyecek fikirlerini kitle iletişim ve sosyal medya kanallarında paylaşarak bilgi kirliliğine ve toplumun kin ve nefret duygularıyla ayrışmasına sebebiyet veren bu marjinal anlayış temsilcileri asla dikkate alınmamalıdır.

Cumhurbaşkanımızın ‘Zamanın değişmesi hükümlerin de değişimini gerekli kılar’ mecelle kaidesinin bir ifadesi olarak kullandıkları ‘İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar! Siz İslam’ı ondört-onbeş asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız’ şeklindeki beyanlarını da anlamaktan uzak ve maksatlı olarak çarpıtma yolunu tercih etmektedirler. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 8 Mart 2018 tarihli konuşmalarındaki dinin doğru anlaşılması ve yorumlanması yönündeki hassasiyetine aynen katıldığımızı, İlahiyat Fakülteleri olarak bu konudaki görev ve sorumluluklarımızın bilincinde olduğumuzu kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden kamuoyuna açıklama:

Son günlerde, din adına konuşmaya kendilerini yetkili zanneden bazı şahısların, İslam Dininin evrensel hedef ve amaçlarıyla asla uyuşmayan bazı açıklamalar yaptıkları ve bu beyanlarıyla toplumun her kesimini infiale sevk ettikleri görülmektedir. Dinine samimiyetle bağlı halkımız tarafından problem olarak bile görülmeyen bazı farazî olaylara hüküm üreterek veya geçmişteki bazı hükümlere İslam Dininin temel amaçlarıyla hiç bağdaşmayan yorumlar getirerek insanımızı şüphe ve endişeye sevk eden bu tür görüşler için Sayın Cumhurbaşkanımızın, 8 Mart Kadınlar Günü münasebetiyle yaptığı açıklamaları son derece yerinde ve anlamlı buluyoruz. Marjinal gruplar olarak nitelendirdiği bu görüş sahiplerini eleştirisinde Sayın Cumhurbaşkanının dile getirdiği, “İslam’ın güncellenmesi” ve “1400 sene önceki hükümlerin bugün uygulanamayacağı” gibi ifadelerin bazı çevrelerce maksadını aşan ve istismara elverişli bir tarzda yorumlandığı görülmektedir. Aynı konuşmasında hayatın dinamikliğine ve güncellenmenin bu yüzden zorunlu olduğuna işaret eden Sayın Cumhurbaşkanı aslında, İslam Hukuku’nun temel kaidelerinden biri olan “zamanın değişmesiyle hükümlerin değişeceği” ilkesine işaret etmektedir. Konuşmasında temel kaynak olarak Kur’an’ı referans göstermesi ve ona ters düşmeyecek her düzenlemenin yapılabileceğini belirtmesi de, “İslam’ın reformize edilmesi” ithamlarına kapıyı kapatmaktadır. Bir bakıma bu, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un, “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı// Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” dizelerinin değişik bir ifadesidir. Konuşmasında, bazı kesimlerce esas maksadının çarpıtılarak saldırılara maruz bırakılacağına da işaret eden Sayın Cumhurbaşkanı, bu konuda söz söyleme yetkisi olan İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı uzmanlarının sessiz kalmasını haklı olarak eleştirmektedir. İşte bu nedenle, İslam Dini konusunda sağlıklı ve doğru bilginin ancak ve yalnızca bilimsel yaklaşım ve çabayla elde edilebileceğine inanan ve bunu daima savunan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mensubu olarak bizler, Sayın Cumhurbaşkanımızın 8 Mart Kadınlar Günü münasebetiyle yapmış olduğu açıklamayı son derece anlamlı, önemli ve yerinde buluyor, bu yolda yapılacak çalışmalara her türlü bilimsel katkıyı sunmanın görevimiz olduğunu kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Ali Osman Ateş, Sabah.com.tr’ye konuştu: 

Diyanet İşleri Başkanlığımızı ve İlahiyat Fakültelerimizi hedef alan bir takım kimselerin medya üzerinden yaptığı açıklamalar dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı açıklamalarını son derece isabetli buluyorum. Artık bıçağın kemiğe dayandığını, halkımızın rahatsızlığının tahammül edilemez boyutlara ulaştığını, Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu hususta milletimizin duygularına tercüman olduğunu düşünüyorum.

İlim sahibi bir insanın sorumluluk taşıması gerektiğini, bu nedenle ağzından çıkan sözlere dikkat etmesi gerektiği kanaatindeyim. Yüce Rabbimiz, “Ey imân edenler! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz” buyurduğu için, bir âlimin günümüzde kendi şahsında ve ailesinde uygulayamayacağı hususları, din adına fetvâ diye halkımıza söylememesi gerektiğini düşünüyorum.

Peygamber Efendimiz hanımlarını dövmemiş, eşini döven bir sahabîden hanımını boşamıştır. Evli kızınızın dövülmesine razı değilseniz, kadınların dövülmesi için izin niteliği taşıyan fetvalar vermeyeceksiniz. Çok küçük yaşta kızınızı evlendirmiyorsanız, Müslümanlara da bu konuda da caiz diye fetva vermeyeceksiniz.

İslâm, tabiî, fıtrî dindir. Fıtrata uygun olmayan fetvâlar uygulanmaz, insanı dinden soğutur, din karşıtı ya da dinsiz yapmaktan başka bir işe yaramaz.

Kitaplarımızda geçmiş asırlarda birçok fetva bulunabilir. Bunlardan birçoğu kendi çağlarında bile uygulanmamıştır. Müctehitler de, hata edebileceği için, bunları alıp günümüzde nakletmenin, ya da bunlara benzer şekilde fetvâlar vermenin bir faydası yoktur.

Bu nedenle, Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet’e dayanarak, Allah ve Resülü’nün rızasına olarak, çağımızda Müslümanların ihtiyaçlarını gidermek, problemlerini çözmek için ictihat yapmak, fetva vermek Müslüman âlimlerin görevidir. Dini bir konuda görüş açıklarken,” Peygamber Efendimiz, şimdi sağ olsaydı bu konuda ne yapardı, bu husustaki görüşü ne olurdu? sorusunu sormamız gerektiği kanaatindeyim. Peygamber Efendimiz: “Allah, kimin hakkında hayır dilerse, onu dinde fakih/anlayışlı/kavrayışlı kılar” buyurmuştur.

Geçmişte Hz. Ali’yi tekfir edip, şehit eden Hâricîlerin sıkıntısı, açmazı buydu, şimdi de maalesef aynı. Bu damardan beslenen din anlayışları, Milletimizin din anlayışıyla bağdaşmaz, bağdaşmayacaktır.

Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımıza bu konudaki açıklamaları için teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Milletimizi de, kendisini üzüp, huzursuz eden bu tür açıklamalara itibar etmemeye, Diyanet İşleri Başkanlığımızın ve İlahiyat Fakültelerimizin sesine kulak vermeye davet ediyorum.

İslâm, kıyamete kadar yaşanacak bir dindir, bu da her çağda Müslümanların Kur’ân ve Sünnet’i yeniden yorumlamalarıyla mümkün olacaktır. Bu dinde reform talebi vs. değildir. Kur’ân ve Sünnet’in ortaya koyduğu sâbit/değişmez hususlar bellidir, kimse helalleri haram yapalım, haramları helal yapalım, ibadetleri kaldıralım, başka formata sokalım, dememektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamalarında gayet net/anlaşılabilir olarak dile getirdiği hususları, sanki dinde reform talep ediyormuş gibi art niyetli bir takım yönlere çekmek isteyenleri şiddetle kınıyorum.