GYV: Hizmet, ‘Haşhaşiler’le aynı kefeye konulamaz

Olaylar
17 Aralık’ta meydana gelen yolsuzluk operasyonun camia ile ilişkilendirilmesi asla kabul edilemeceğini belirten Mustafa yeşil, Ak Parti iddialarının gerçeğe ve hakikate dayanmadığını ifade etti....
EMOJİLE

17 Aralık’ta meydana gelen yolsuzluk operasyonun camia ile ilişkilendirilmesi asla kabul edilemeceğini belirten Mustafa yeşil, Ak Parti iddialarının gerçeğe ve hakikate dayanmadığını ifade etti.

İnternethaber’de yer alan Mustafa Yeşil’in açıklamalarından satır başları şöyle;

Paralel devlet, MİT krizi, Hizmet Hareketine çete ve örgüt denilmesi üzerine açıklamalar yaptık. Hizmet haşhaşiler diye tabir edilen karanlık bir örgüt olarak tarihe geçen, toplumda bir virüs olan illetli bir yapının, Nizam-ül Mülk’ü öldüren katiller topluluğu ile telif edilemeyiz.

İki polis bir jandarma ile çete statüsüne sokarız iddiaları ile ilgili en küçük bir şüphemiz, korkumuz yok. Eğer 50 yıllık geçmişimizde bu iddilardan bir teki bile doğru olsaydı 160 ülkede gönüllü lobicilik yapan bir hareket haline gelemezdi Hizmet Hareketi.

En ufak bir kapalılık, en ufak bir güvensizlik tüm destekleri keser ve yürünülen yolda sizi yalnız hale getirir. Hizmet’in 50 yıllık yürüyüşü 2000’den fazla kurum ve kuruluşla bu ülkenin birikimini dünya ile entegre etme gayret ve emeği içine girdik.

2500 Emniyet görevlisinin görev yerlerinindeğiştirilmesi, yargıya müdahale edilmesi, HSYK’nın yapısnın değiştirilmesi, siyasi dilin fevkalade ötekileştirici bir hal alması bizim açımızdan fırsat bekleyenlere beklediği fırsatı vermek anlamına gelmektedir. Yeniden el ele gönül gönüle söylemler ile birbirimizi bağrımıza basan bir süreci bir araya getiremezsek yarın konuşamayan, her türlü mihrakın oyununa gelen bir yapı ortaya çıkar. Bu endişe ile dopdoluyuz.

Hukukun üstünlüğü ilkesi altında buluşmalıyız. Hukukun askıya alındığı bir ülkede ifade özgürlüğünü kaybeder, mahremiyet ihlalleri başlar, can güvenliği yitirilir. Toplumsal barış yok olur. Yöneticiler kusur ve eksikleri telafi ederken hukuk çerçevesinde kalmalı.

Devlet içinde ur diye tabir edilen ne kadar yapı varsa bunların üzerine hukuk ile gidilmelidir.

Ak Partinin yaptıkları inkar edilemez. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında herşey kusursuzdur diyemeyiz elbette. Ama Başbakanımızın polisimiz destan yazmıştır demesinin ardından bugün bu güzide teşkilatların çete veya cunta diye tabir edilmesi anlaşılır değildir. 11 yıllık iktidarda kazanımlar kaybedilmesin meselesi, AK Parti’nin AB normlarından savrulmadan yapılması gereken şeylerdir.

Yolsuzluklar konusunun üzerine gitmeden, ne konuşursak konuşalım, söylenen her şey gündem değiştirme çabası olarak adlandırılacaktır. Geçmişteki gibi yolsuzluklar olacaktır. Bunların üzerine gidilmesi, çözülmesi gerekmektedir. Yolsuzluk gibi varsa çete ve paralel devlet iddialarının da üzerine gidilmelidir.

Dinlemelerle alakalı olarak birkaç noktaya değinmek isterim. Uluslararası alanda bu tür dinlemeler devletler tarafından yapılır. Yapanlar da ancak devlet tarafından tespit edilebilir. Sayın Gülen ile ilgili Bank Asya meselesi gündeme getirilmekte. Bir bankanın batırılmak istemesine karşılık, Sayın Gülen’e itimad eden kişilerin değişik fikir ve düşüncelerinini sormalarını garip ne yanı olabilir. Kaldı ki pek çok AK Partili isim de kendisi ile görüşmüş, fikirlerini sormuştur. Kişilik haklarına yönelik endişelerimiz olmasına rağmen, ülkenin birliği, dirliği ile ilgili bir sorun endişemiz yoktur. Sanki bir örgüt işi varmış gibi yansıtılması, sanki Gülen’in fikrini sormak suçmuş gibi davranılması nerelere savrulduğumuzun göstergesidir.

AB Büyükelçilerinin bir toplantısına davet edilmiştim. Hizmetin temel ilkeleri üzerine kendilerine 25 dakika bir sunum ve yarım saatlik bir soru cevap programına iştirak ettim. Kendi web sitemizde de bunu haber olarak yayınladık. Bazı gazeteler bunun haberini de yaptı. 21 Aralık’taki bu organizasyon malesef siyasi temsilciler nezdinde adeta bu operasyonun dış ayağı gibi değerlendirilmiş ve dış ayağı ile ilgili adeta casus gibi benim katıldığım gündeme getirildi. Halbuki bu açık bir toplantıydı. Bir otelde meydana gelmişti. Davet eden de edilen de ortada olan isimlerdi. Kaldı ki o toplantıya Egemen Bağış gibi insanlar da konuşmacı olarak davet edilmişti.

Milyonlarca seveni olan bir hareket değil, tüm toplum açısından bu yıpratma süreci tahrip edicidir. Camia içinde çete var iddialarının töhmet olduğunu biz söyleriz. En azından hukuk normları açısından bir delil göstermeniz gerekmez mi böyle bir konuşma için. Bunlar ciddi sorumluluk, ciddi kaygı oluşturan, fevkalade riske eden yaklaşım ve değerlendirmelerdir. 

En zirvede olan insandan sokağında yürüyen insana kadar herkesi bilinçli ve şuurlu bir şekilde toplumun birliğine katkı yapacak bir üslupla konuşması gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Gerek cumhurbaşkanı, gerek başbakan’ın sahip olduğu bu yetkilerle bu dağılmanın önüne geçmezlerse dağılmanın önelenemez olacağını düşünüyoruz. AB Normları çerçevesinde hukukun üstünlüğüne yönelmek zorundayız. 

Sayın Gülen’in mektubunda dediği gibi kim bir adım atarsa, Hizmet 10 adım atmaya hazırdır. Birliğimiz, dirliğimiz, tevhidi mümkün kılsın.