Görmez: FETÖ üç aidiyeti yok etti

Olaylar
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 11 Kasım’da Minsk Camisi‘nin açılışına katılmak üzere ziyaret ettiği Belarus‘ta bir grup gazeteciyle bir araya geldi. B...
EMOJİLE

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 11 Kasım’da Minsk Camisi‘nin açılışına katılmak üzere ziyaret ettiği Belarus‘ta bir grup gazeteciyle bir araya geldi. Başkanlığın yeniden yapılanma çalışmalarına ilişkin açıklamalarda bulunan Görmez, gündemdeki konularla ilgili soruları yanıtladı. 

Görmez, FETÖ’nün Avrasya bölgesinde güçlü bir yapılanma oluşturarak hem Müslümanların hem de bölge ülkelerinde yaşayan Türklerin duygularını istismar ettiğinin hatırlatılması ve “Bu kapsamda bu boşluğu doldurmak için yeni bir perspektif oluşturuyor musunuz?” sorusu üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfı’nın yurt dışı hizmetleri arttıkça FETÖ’nün Diyanet’i itibarsızlaştırma çalışmalarının da aynı oranda arttığına dikkati çekti. FETÖ’nün bu yöndeki çalışmalarının 2010 yılından itibaren başladığına işaret eden Görmez, “Üzülerek belirteyim, bizim bu coğrafyalara FETÖ’den dolayı bir özür borcumuz var millet olarak. Çünkü bu coğrafyada 100 yıllık fasıladan, fetret döneminden sonra yeşerebilecek İslam kimliğini de başka yönlere kanalize etmiştir, İslam aklını da heba etmiştir.” diye konuştu.

“Üç aidiyeti yok ettiler”

FETÖ’nün bölge ülkelerinde kurduğu müesseselerle çocukların üç aidiyetini yok ettiğini ifade eden Görmez, bunlardan birincisinin aile aidiyeti, ikincisinin kendi milletlerine olan aidiyet, üçüncüsünün ise İslam ümmetine olan aidiyet olduğunu söyledi.

Görmez, “Kendine bağlılığı ve aidiyeti hem aile bağı ve aidiyetinin hem millet aidiyeti ve bağlılığının hem de ümmet aidiyeti ve bağlılığının önüne geçirerek nesilleri yanlış yerlere kanalize ettiklerini ben söylemiyorum, buradaki bütün entelektüeller, bütün din adamları, bundan birkaç hafta önce İstanbul’da toplanan Avrasya İslam Şurasında her biri açıkça bunu ifade etti. Dolayısıyla bu tür dünyalarda küresel güçlerin emellerini gerçekleştirmek için çalışma yaparken Türkiye’den bir başka sivil toplum örgütü veya Diyanet gibi bir kamu kurumu gelip daha doğru hizmetler etmeye başladığında bu bir öfke ve nefret sebebi olmuş ve bu sebeple de yurt içinde Diyanet İşleri Başkanlığını yıpratmak ve itibarsızlaştırmak için çok yoğun bir mücadeleye girmişlerdir.” değerlendirmesini yaptı.

“İslamofobik nefret içinde yazılmayan, söylenmeyen şeyler” 

FETÖ’nün yıpratma kampanyasıyla ortaya çıkan olumsuz imajı dönüştürmek için Diyanet İşleri Başkanlığının bir sosyal ve toplumsal çalışma yapıp yapmadığının sorulması üzerine Görmez, FETÖ’nün her düşünceden medyayı ve siyasi yapıyı kullandığına dikkati çekti. Bugün de Avrupa kamuoyunu Diyanetin aleyhine çevirmek için yoğun bir propaganda içerisinde olduğunu vurgulayan Görmez, Diyanetin 40 yıldır Avrupa’da yaşayan Türklere din hizmeti götürdüğünü, bunu açık ve şeffaf bir şekilde yaptığını söyledi. Avrupa’da Türklerin inşa ettiği 4 bin camide bugüne kadar kendilerini mahcup edecek bir tek hadisenin dahi yaşanmadığını belirten Görmez, şöyle konuştu:

“Oradaki millet varlığımızın barış içerisinde birlikte yaşama kültürünü geliştirmesine Diyanetin büyük katkısı olduğu halde bugün üzülerek belirteyim, bu yapı nasıl ki Türkiye’de son 5 yılda her düşünceden siyaseti ve medyayı kendi emellerine alet ederek Diyaneti itibarsızlaştırmak için kullandıysa, şimdi de Hollanda’da, Almanya’da, Avusturya’da, Belçika’da, Fransa’da, her yerde kendi ülkesini, oralarda millet varlığımıza hizmet eden Diyanet İşleri Başkanlığını ve çalışmalarını itibarsızlaştırmak için elinden gelen her türlü kötülüğü yapıyor. Bu kötülüğe alet olacak gazetecileri ve siyasetçileri de bulmakta zorlanmıyor. Çünkü Avrupa’da yaygınlaşan İslamofobik nefreti de bir fırsat olarak değerlendiriyor ve bence 15 Temmuz sürecinden sonraki en büyük ihaneti FETÖ, Avrupa üzerinden kendi ülkesine yapmaya başladı. Bunun farkında olmalıyız. Üç gün önce Almanya’da şahsım ve Diyanet İşleri teşkilatıyla ilgili yazılan yazılar, Diyanetin tarihinde İslamofobik nefret içerisinde olan hiçbir müessesenin, hiçbir kurumun, hiçbir şahsın bugüne kadar yazmadığı, söylemediği şeyler.”

“Din eğitimi sadece Kur’an kurslarına indirgenemez”

Mehmet Görmez, hem yurt içinde hem de yurt dışında bunu ortadan kaldırmak için daha yoğun bir çaba içinde olmaları gerektiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:

“Diyanet İşleri teşkilatının görev tanımlarını tamamen değiştirmeden yoluna devam etmesi mümkün değil. Son 5 yıl içerisinde bütün görev tanımlarını değiştirmekle uğraştığımızı sizler de yakinen takip ediyorsunuzdur. Yani artık din hizmeti cami içine gelen insanlara namaz kıldırmaktan ibaret bir hizmet olamaz. Asıl mihrabın ruhunu dışarıya taşıyarak çocuklarımıza, gençlerimize, ailelerimize, engelli vatandaşlarımıza, kadınlarımıza, hapishanedeki vatandaşlarımıza, huzur evindeki yaşlılarımıza, Kredi ve Yurtlar Kurumundaki gençlerimize, her kesime ve hiçbir ayrım yapmadan topluma yönelik her türlü sosyal hizmeti, din hizmetinin bir parçası olarak kabul eden bir anlayışla yoluna devam etmesi gerekiyor.

Aynı şekilde din eğitimini sadece Kur’an kurslarına indirgeyip görevini yapması mümkün değil. Onu da toplumun her kesimine yönelik yaygın bir din eğitimine dönüştürerek ancak yoluna devam etmesi gerekiyor. Bu konuda hem Diyanet hem de vakıf yoğun bir faaliyet içerisinde.”

“İslam dinini doğru anlatabilecek insanları yetiştirmeliyiz”

Gerek Türkiye’de gerekse Türkiye dışında, özellikle FETÖ travmasından sonra İslam’ı tanıtacak, anlatacak din görevlilerinin eğitim düzeylerinin buna cevap verecek noktaya getirilmesi konusunda bir çalışmaları olup olmadığı sorusuna Görmez, “Biz daha çok kendi yağımızla kavrulacak şekilde arkadaşlarımızı yetiştirmişiz. Aslında az önce çerçevesini çizdiğim evrensel, küresel ölçekte dünyanın her tarafında din hizmetleri yürütebilmek için daha farklı bir yapılanmaya ihtiyacımız var. İmam hatip lisesi müfredatından ilahiyat müfredatına kadar hepsini gözden geçirmemiz gerekiyor.” karşılığını verdi.

Diyanet İşleri teşkilatının fakülteden sonra üç yıl eğitim verdiği dini yüksek ihtisas merkezlerinin, müftü yetiştiren merkezler olduğuna işaret eden Görmez, Kazakistan’dan Kırgızistan’a, Rusya’nın içerisinden Balkanlar’a, Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar birçok insanın gelip bu eğitimleri aldıklarını bildirdi. Görmez, “Biz bu eğitimleri bölgelerdeki farklılığı dikkate alarak yenilemekle uğraşıyoruz. Onun için mutlaka bir diyanet akademisi kurulmalı ve diyanet akademisinde dünyanın her dilinden, dünyanın her coğrafyasında insanlara İslam dinini doğru anlatabilecek insanları yetiştirebilmeliyiz. Bu yöndeki çalışmalarımızı inşallah yakında duyacaksınız.” açıklamasında bulundu.

“İman ettikleri kitabı görmek için kuyruğa girdiler”

Görmez, Belarus ile ilgili bir anısı da paylaştı. Belarus’u 2008 yılındaki ziyaretinde İvya köyüne gittiğini anımsatan Görmez, TDV’nin başlattığı “Hediyem Kur’an Olsun” kampanyasının başlamasına da bu ziyaretin vesile olduğunu söyledi. Görmez, “Misafiri olduğumuz evde sabahleyin uzun bir kuyruk oluşmuştu. ‘Sizin bu eve bir Kur’an-ı Kerim getirdiğinizi duymuşlar, hiçbir evde Kur’an yok, iman ettikleri kitabı görmek, öpmek ve başına koymak için insanlar kuyruğa girmişler.’ demişlerdi. Onun için buraya bir gönülden bağlılığım da var bu sebeple.” dedi.