İş adamı Galip Öztürk, FETÖ’nün orta ve üst düzey para kazanan tüm iş adamlarının minimum yüzde 80’ine, belki daha fazlasına nüfuz ettiğini belirterek, ‘Her yöntemle para alıyorlar.’ dedi.
Öztürk, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimini, darbelerin ve gizli oluşumların siyaset üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonuna bilgi verdi.
Geçmişte çocuklarından bazılarını bu yapının okullarında okuttuğunu aktaran Öztürk, 2009 yılında kozmik odaya girilmesine kadar söz konusu yapının yaptıklarına maddi ve manevi destekte bulunduğunu ancak bu tarihten sonra kafasında soru işaretleri oluştuğunu anlattı.
FETÖ’nün Kuzey Irak İmamı olduğu iddia edilen Talip Büyük ile geçmişteki irtibatını da anlatan Öztürk, bu kişinin şu anda kaçak olduğunu ve örgüt tarafından kendisine geçmişte kumpas kurulduğunu Büyük’ün ifade ettiğini söyledi.
FETÖ imamlarından Ahmet Kara’nın, Afrika’da yapılacak bir okul için örgüt adına kendisinden 8 milyon dolar para talebinde bulunduğunu aktaran Öztürk, ‘Ahmet Kara beni ikna etmeye çalıştı. Artık benim de Türkiye’de hızlı büyüyen yapıda bir iş adamı olduğumu, kendilerine bu konuda sorgulamadan yardım yapmamın daha doğru olacağını söyledi. Ben bunlardan daha fazla şüpheler duymaya başladığımda polisten baskılar, tehditler almaya başladım.’ ifadesini kullandı.
O günlerde FETÖ’nün Samsun İmamı olan Bilal Karaduman ile görüştüğünü kaydeden Öztürk, Samsun Canik Başarı Üniversitesinin kaba inşaatının bedeli olarak 4 milyon 650 bin lirayı vermesi karşılığında herhangi bir sıkıntı yaşamayacağının kendisine söylendiğini belirtti.
Daha sonra da kendisinden İstanbul İstinye’de 6,5 milyon lira tutarında bir okul yaptırması talebinde bulunulduğunu ifade eden Öztürk, ‘Bu okulu inşaat şirketim üzerinden kendim yapmak istedim. Proje çalışması yaptırdım. O okulu da yurdu da yapmadılar. Bahçe düzenlemesi yaptırdılar bize.’ diye konuştu.
‘Artık iş tehdit ve şantajın ötesine gidiyordu’
İmamlar adına para topladığını iddia ettiği Sezgin Yılmaz adında bir mimarın kendisini ziyaret ederek, ‘Sizin bu parayı vermenizde yarar var. Sizin için çok iyi olur. Yıllardır hizmete emeğiniz var ama içimizde çelişkiler oluştu. Lütfen bu 6,5 milyonu verin.’ dediğini aktaran Öztürk, daha sonra 2 milyon 750 bin liraya kadar inilmesi üzerine bu miktarın kendisinden okul ve yurt için istenmediğini anladığını söyledi.
‘Artık iş tehdit ve şantaj boyutunun ötesine doğru gidiyordu.’ diyen Öztürk, Sezgin Yılmaz’ın, söz konusu parayı vermesi halinde kendisini kurtaracaklarını söylediğini, kendisinin ise bu teklifi kabul etmediğini kaydetti.
Öztürk, 24 Şubat 2012’de gözaltına alındığını ve eski savcı Muammer Akkaş’ın yürüttüğü soruşturma kapsamında tutuklandığını anımsatarak, Ankara’dan bir avukat grubu gönderildiğini ve 60 milyon dolar verdiği takdirde hapisten çıkabileceğinin söylendiğini aktardı. Galip Öztürk, ‘Bunlar, magazinel bir iftiraname ile beni suçladılar.’ değerlendirmesinde bulundu.
‘Koç ve Sabancı grubu dahil…’
Öztürk, şu görüşleri ileri sürdü:
‘Türkiye’deki iş camiasının yüzde 80’ine nüfuz etmiş durumda olduklarını düşünüyorum. Orta ve üst düzey para kazanan tüm iş adamlarımızın minimum yüzde 80’ine, belki daha fazlasına nüfuz etmiş durumda olduklarını biliyorum. Çünkü ben bunlardan sadece bir tanesiyim. Her yöntemle para alıyorlar. Kestiğimiz kurbanın derisinden de para alıyorlar, ihaleden de para alıyorlar. Birçok iş adamımızın burada veya mahkemelerimizde olamayışı, gerçek yüzlerini ortaya koyamayışı tamamen hala korkuya dayalı veya bir ihalede kendilerinden aldıkları destekle alakalıdır. Ben bugüne kadar bu yapı ve benzeri hiçbir yapıdan destek almadığım için karşınızdayım. Bana göre, Koç ve Sabancı grubu dahil herkesin bunlara bir şekilde destek olduğunu, bunların bize, bizim ülkemizin milli değerlerine verdiği zarara bedel ödediğini hep beraber göreceğimizden hiç şüphem yok.’
Yaşadıklarını anlatacağını söylediği zaman Sızıntı dergisinin o dönem başında bulunan Mehmet Ali Şengül’ün oğlunun, Fetullah Gülen ve babasının selamıyla kendisini ziyaret ettiğini ve ‘Galip Bey sen bu dönemde konuşma. Önümüzde dönem var. Önümüzdeki dönemin, yeni Türkiye’nin önemli iş adamlarından olmak istiyorsan bu sözlerimize itibar et.’ dediğini aktaran Öztürk, örgütün tekliflerini reddettiğini ve bunun da cezasını iki yıl Gürcistan’da sürgünde kalarak çektiğini ifade etti.
Geçmişte FETÖ ile yaşadığı sıkıntılar nedeniyle Hüseyin Gülerce ile de görüştüğünü anlatan Öztürk, ‘Hüseyin Gülerce, o gün muktedir bir adam olarak konuşuyordu, yani bir tarafın adamı olarak konuşuyordu. Bugün 17-25 Aralık’tan sonra ufak tefek çıkışlarına da bakarsak, sonraki dönemde dozunu düşürerek, belli bir sistemin, belli bir tarafın adamı olmaya çalışan, kimin gemisi kalkarsa ona binmeye çalışan bir yazarımız olarak görüyorum. Hüseyin Gülerce’nin, çok bilip çok konuşan ama bu örgüt, yapı hakkında hiçbir şey söylemeyen bir adam olduğunu düşünüyorum.’ değerlendirmesinde bulundu.
‘Akşener aleyhinde yorumda bulununca…’
Örgüte karşı korkusuz davrandığını ve konuştuğunu söyleyen Öztürk, ‘Ama şunu da samimiyetle söylemek istiyorum, eğer 17-25 Aralık’ta dahi bu kadar güçlü olduklarını bilseydim, 350 generalin yaklaşık 200’ünün bu örgütün paşası olduğunu bilseydim belki o gün de konuşmazdım, biraz kenarda durabilirdim.’ dedi.
15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık 70 gün önce bir ortamda, Meral Akşener aleyhinde bir takım yorumlarda bulunması üzerine, eski Edirne Milletvekili Ali Ayağ’ın kendisine çıkıştığını ve ‘Sen çok paralel safsatası yapıyorsun. Yakında paralel ne onu görürsün. Bir de Meral Akşener’in bu memleketin hangi makamına oturacağını da yakında göreceksin.’ dediğini aktardı.