Filistinliler insanlığın onurunu kurtarıyor

Olaylar
Saçaklızade Düşünce ve Kültür Topluluğu tarafından organize edilen bir toplantı ile yazar Yusuf Kaplan okurları ile buluştu. Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıda ...
EMOJİLE

Saçaklızade Düşünce ve Kültür Topluluğu tarafından organize edilen bir toplantı ile yazar Yusuf Kaplan okurları ile buluştu. Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıda konuşan yazar Yusuf Kaplan, hayata dair, yaşamaya dair, var olmaya dair mütevazı, deruni aynı zamanda gönül penceresinden bir konuşma yaptı. Kaplan, konuşmasında, dertlendiği, sancısını çektiği konuları dile getirdi.

Dünyaya söyleyecek sözün var mı?

İnsanların dünyaya söyleyecek sözleri olması gerektiğine işaret eden Yusuf Kaplan şunları söyledi: “Bu dünyaya söyleyecek bir sözün yoksa, bu dünyada yaşamaya hakkın yoktur. Senin kendi hayallerin, rüyaların yoksa başkalarının hayallerini düşünüyor ve başkalarının rüyalarını görüyorsun demektir. Dünyanın ihtiyaç hissettiği tek bir şey var, o da biziz. Fakat içinde bulunduğumuz zamanda bir medeniyet krizi yaşanıyor ve bizi o krize sürüklediler. Biz kimiz? Burası neresi, sor kendine… Dün tarih buradaydı, yarın da tarih burada olabilir ama tarih bugün burada değil. Tarihin dün burada olması Osmanlının bu coğrafyada olmasındandır. Son üç yüz yıla kadar tarih burada yazılıyordu. Bugün Amerika ve Avrupa bu kıtalarda var olmaya çalışıyor. Bunlar varlıklarını bizim yok oluşumuza borçlular. Bu topraklar çok önemli; Batı klasik sömürgeciliği bitirdi, artık her yerden fakir bir coğrafya bırakarak çekildiler fakat bu topraklardan çekilmiyorlar, çünkü çekilirlerse yok olacaklar. Bize bırakılan o misak-ı milli sınırları sömürgeden arta kalan topraklardır.”

Filistinliler insanlığın onurunu kurtarıyor

Filistin’de bir insanlık ayıbı yaşandığını işaret ederek aynı zamanda Filistin’de insanlık onuruna bir saldırının olduğunu kaydeden Yusuf Kaplan sözlerine şöyle devam etti: “Filistin’de zulüm var, saldırı var. Sanmayın ki sadece Filistin’e saldırı gerçekleştiriyorlar, orada insanlığa yapılan bir saldırı var. Aslında Filistinliler kendilerini değil, insanlığın onurunu kurtarıyorlar. O mücadele destansı bir şahlanıştır.”

Roma’daki düzenin zorbalık düzeni olduğunu söyleyen Kaplan, onun da bugün Amerikan düzenine denk geldiğini söyleyen Kaplan, pax Ottomananın sulha dayalı bir düzen olduğunu aktardı. “Osmanlının sınırları sıkıştırılmış bir Türkiye sınırı değildir” diyen Kaplan, sözlerine şöyle devam etti: “Osmanlının sınırları güneyde Yemen, kuzeyde Kırım, Batıda Balkanlar, Doğuda Hazara kadar uzanır. O açıdan Türkiye sıkıştırılmış bir coğrafyadır.”

Cumhuriyet tarihinin en önemli dış işleri bakanının Ahmet Davutoğlu olduğunu söyleyen Kaplan, bu ülkenin çocuklarının hâlâ bu yüksek politikaya hakim olmadığını, yüksek politikanın İstanbul dükalarının elinde olduğunu ifade etti. Bu yüksek politikayı şu şekilde açıkladı Kaplan: “Biz millet olarak çıkara dayalı değil ahlaka, güvene, sözleşmeye dayalı politika izliyoruz. Ondan dolayı birkaç yıl önce Suriye’ye gittiğimizde bizim Türkiye’den geldiğimizi anlayınca restoranda bulunanlar ayağa kalkarak bir dakika saygı duruşunda durdular. İşte bu Osmanlının mirasına saygı duruşu, adaletine saygı duruşudur.”

Cinayetler artık sessizce işleniyor

İnsanlarda ahlaki değerlerin yitirildiğini ve bunun sonucunda da vahşetlerin yaşanmaya başladığının altını çizen Yusuf Kaplan, devamında şunları söyledi: “Bu zamana kadar televizyonlarda yapılan cinayetler hiçbir şekilde yapılmamıştır. Şam’da öyle bir hakaret vardır ki o da ‘Ananı Türk televizyonunda gördüm!’dür. işte en büyük cinayet. Hayâyı, edebi yitirdik. İstanbul fethedildi ama bir soralım, Fatih gemileri neden karadan yürüttü? Fatih surları toplarla dövseydi binlerce masum insan ölecekti. Şeyhülislam buna fetva vermiyordu. Tarihte böyle bir şey yok. Müslüman olmayan başka insanlara zarar vermemek için karadan yürütüldü o gemiler. Amerika’nın ise insanlık adına dünyaya vereceği hiç bir şey yok. Biz 13.yy.da krizi böyle atlattık.”
Yaşadığımız medeniyet krizine de değinen Kaplan, “Akdeniz Müslüman gölü iken medeniyet krizinin ikincisini yaşadık. Bağdat çöktü, Kurtuba düştü. Öyle derinlikli bir kriz ki İslam tarih sahnesinden çekilme noktasına geldi. Biz bu krizi Horasan erenleriyle atlattık, Osmanlı’nın ektiği tohumlarla atlattık. İslam tarih sahnesinden çekilirse Müslümanlar perişan olacaktı.” dedi. Devamında ise şunları söyledi: “Osmanlı bu krizi akidevi anlamda dünya Müslümanlarıyla ilk defa bütünleşerek, ümmeti ilk defa ehlisünnet omurgasında birleştirerek ve sömürgeci anlayıştan uzaklaşarak atlattı. Osmanlı varlığını şu üç kaideye borçlu. Osmanlı Bosna’yı fethederken ‘Hıristiyanların dinlerine dokunma, tabiata zarar verme, hayvanlara zarar verme’ şeklinde ferman yayınlamıştır.  Ancak Amerika ve Avrupa dünyanın en zengin kıtası olan Afrika’yı sömürerek en fakir, perişan ülkesi durumuna sokmuştur.”
İnsanların nereden gelip nereye gittiğini bilmeden yaşadığına işaret eden Kaplan, sözlerini şöyle sürdürdü: “1492 Amerika’nın keşfi deniyor. Sanki Amerika keşfolunmadan önce orada başka ırklar yaşamıyordu. Bu tarih aynı zamanda İspanya’nın ve Portekiz’in Müslümanlara mezar olmasıdır. İspanya’da bulunduğumuz bir sırada karnaval kutlamaları vardı, bizim arkadaşlarımız da fotoğraf çektiriyorlardı. Nereden gelip nereye gittiğimizi bilmeden yaşıyoruz. Endülüs’de yok oluşumuzu bilmeden karnavala katılıyorsun, yazık bize… Avrupalı öğrenciler Kurtuba’ya girdiklerinde burası cennet diyorlardı. Bizim için ise geçici bir mekân. Hayatta adil, hakkaniyetli bir düzen kurduğun zaman ideal dünya düzeni ortaya çıkar. İşte Endülüs zirveyi yakalamaktır.”

Dünyaya Müslümanca bakamıyoruz

Günümüz insanının ödünç akılla yaşadığına dikkat çeken Kaplan, durduğumuz yerin baktığımız şeyi belirlediğine işaret ederek sözlerini şöyle devam ettirdi: “Ancak Fatih Ayasofya’nın karşısına cami yapmıyor. Çünkü biliyor ki bir Müslümana yakışmaz zırvalar. Biz iyi ki emperyalist değiliz. Siz başka âleme müdahale edemezsiniz. Biz başkalarının hayalleriyle kültürüyle yaşıyoruz.  Ödünç akıllarla yaşıyoruz. İbni Arabî ile Dekart’ı karşılaştırmak aşağılık kompleksindendir. ‘Kendimiz değiliz, başkasıyız’ demektir. Dünyaya Müslümanca bakamıyoruz. Sekülerleşme, yozlaşma, hırsızlık, bunun hepsini biz yapıyoruz. Bunu biz yapıyoruz, kul hakkı yiyoruz. İmtihanı kaybettik. Hayatta tek söz ahlaktır. Akif’i şiirleri var etmez, ahlakı var eder. Akif bir ahlak anıtıdır. Tarihin akışını savaşlar değiştirmez, ahlak adamları değiştirir.”

Yusuf Kaplan, konuşmasında ayrıca gündemin iyi değerlendirilmesi gerektiğinin ve kendi kendini sömürgeleştiren tek ülke olduğumuzun altını çizdi. Türkiye’nin tehlikeli bir yere gittiğini söyleyen Kaplan, her gün cinayetler işlediğimizi, bu cinayetlerin sadece insanların ölümüyle ilişkili olmadığını, ahlak cinayeti ve edep cinayetinin de yaygınlaştığını söyledi.
Yusuf Kaplan, konuşmasının devamında şunları ifade etti: “Osmanlı kendiliğinden çökmüş bir millet değildir. Durdurulmuş bir millettir. Durdurulması iki türlü gerçekleştirilmiştir: 1. Şark meselesiyle Türkler Avrupa’dan uzaklaştırıldı. 2. Türkler İslam’dan uzaklaştırıldı. Türkiye’den Hıristiyanlar sürdürüldü. İslam medeniyeti cami, havra, kiliseyle medeniyettir. Gayrimüslimlerin sürülmesi bu ülkede 100 seneye mal olmuştur. Dünyada sömürgeleştirilemeyen tek ülke biziz. Fakat kendi kendini sömürgeleştiren tek ülkeyiz. Ve kalenin içten fethedildiği tek ülkeyiz.”

dunyabizim.com