Depreme Bir de Bu Yönden Bakın…!

Olaylar
Ancak birinin bunları söylemesi gerekiyor denilen şeyler vardı. Onlar da Nevzat Çiçek söyledi…    Van depremiyle ilgili 3 gündür çok şey yazıldı, söylendi. Depremde enkaz altında ...
EMOJİLE

Ancak birinin bunları söylemesi gerekiyor denilen şeyler vardı. Onlar da Nevzat Çiçek söyledi…   

Van depremiyle ilgili 3 gündür çok şey yazıldı, söylendi. Depremde enkaz altında kalanların çoğunun Kürt vatandaşlarımız olması ve coğrafyası nedeniyle depreme diğer depremlerden daha çok bir önem atfedildi. Kardeşlik yazıları yazıldı, bol bol Türk halkının kenetlenmesinden bahsedildi.

Ancak madalyonun bir de diğer yüzü vardı ve herkes madalyonun diğer yüzünü görmezden geldi. Ancak birinin de bunları söylemesi gerekiyordu. Söyleyen de Milat gazetesi yazarı Nevzat Çiçek oldu.

İşte Nevzat Çiçek’in ‘birilerinin bunları söylemesi gerekiyordu’ dedirten o yazısı…

Evimizde olmayan ama aramıza konulan perde duvarımız

Her zaman tekrarlanan bir gerçeği yine gördük.

Yüzyıllardır beraber yaşadığımız, yanı başında hissettiğimiz Kuzey Anadolu fay hattı ve diğer fay hatları harekete geçti. Onlar yüzyıllardır sürekli harekete geçeceklerini zaman zaman bize ölümlerle  gösterse de biz harekete geçmemek için direndik.

İlk gelen haberler, hastane, okul ve hapishane binalarında hasarlar oluştuğu, çok sayıda binanın yıkıldığı ve kırsaldan haber alınamadığıydı.

Yine yanılmıyorduk, önce kamu binaları yıkılıyordu.

 Binalarımızın da anayasamızdan ve ideolojik alt yapımızdan hiç farkı yoktu.

Bürokrasiye göre, yıkılmak için bahane arayan binalarımız, omuz verseniz göçecek duvarlarımız var.

Ne Van Valiliği’nin ne Van Belediyesi’nin internet sayfalarında olmayan ama gerçekten olan bir depremimiz var.

Ölülerimiz, çaresizlerimiz, yaralılarımız, umutsuzlarımız, rantçılarımız, kavgacılarımız, şovmenlerimiz, rutin olmayan bir vicdansızlığımız yardımları renklere, dillere ve coğrafyaya ayran bir insanlığımız var.

Büyük bir acı soğuk ve açlıkla koyun koyuna girmiş, battaniye örtecek devleti bekleyen vatandaşlarımız, otobüs kaldırıp Van’a adam götüren belediyelerimiz, o adamlar orada ne yapacak sorusunu sormayan yetkililerimiz, giderken Van Gölü’nü de görürüm diyen duyarsız vatandaşlarımız var.

Yardım kaosu yaşanan bir ülkemiz, hazırladığı kolilerin üzerlerine için de ne olduğunu yazamayan akıl edemeyenlerimiz, sağlıklı bir şekilde yardım organize edemeyen görevlilerimiz, arama kurtarmadan habersiz aramadan kurtarma çalışanlarımız var.

Bir internet sitesi açıp ihtiyaç olan malzemeleri duyuramayan ve güncelleyemeyen bir organizasyonsuzluğumuz, etkin yardımı bir türlü gerçekleştirememe gerçekliliğimiz, yardım örgütlerinden daha yavaş çalışan bir devlet sistemimiz var.

 1999 depreminde irtica ile suçlanan bu yardım örgütlerini kamplara ayıran basınımız var.

Geçen her saatin, bize ölüm getirdiği, binaların altında insanların kaderleriyle baş başa kaldığı bir gerçekliliğimiz, kendimizin sebep olduğu bir çaresizliğimiz var. Arabası için kolon kesip kendisi için binasına baktıramayanlarımız var.

Canlı yayında “kurtarın beni” diyen vatandaşlarımız, adres paylaşan yaralılarımız, neredesiniz diyen imamlarımız, yollara dizilmiş ulaşmaya çalışan ambulanslarımız,deprem uzmanı olan boyacılarımız, mimarlarımız, doktorlarımız, siyaset bilimcilerimiz, din görevlilerimiz, fırıncılarımız ve bakanlarımız var.

Köylerinden zorla Van’a göçertilenlerin konut talebine çürük malzeme ve sıfır uzmanlıkla yanıt veren inşaat sektörü ve devletimiz var.

Yüksek ya da alçak sağlam yapılmayan çöken rengarenk  binalarımız var.

Kaçınılması gereken,bir felakette dahi "ayrımcı" olabilen insanlıktan nasibini alamamış insanlarımız, “Van’a iyi oldu, Allahın sopası yok” diyen bölücülerimiz var.

Malzemeden çalmaya göz yuman, malzeme çalan milliyetçilerimiz, depremi kamuya kaynak sağlamak için kullanan bir devletimiz Binalarımıza perde duvar koymayıp, aramıza perde koyanlar var.

İstanbul’dan Van’a uçak biletini  350 TL’ye yükselten hava yolu şirketlerimiz, Van merkezde 2.5 TL’den ekmek satan esnafımız var.

Yardım malzemeleri arasında unutulan bebeklerimiz, şeker hastalarımız, öğrencilerimiz, hayvanlarımız, cenaze taşıyacak cenaze araçlarımız var.

Van’da  enkaz altında kalanların soluğunu duyan,duyuran olmak ya da olmamak arasında gidip gelenlerimiz, siyasi olarak birbirini suçlayan siyasetçilerimiz var.

Zor durumda olan insanlara ulaştırılacak yardımı reklam malzemesi haline getiren kişilerimiz, kurumlarımız var.

Enkaz altında mucize bekleyenlerimiz, sessizce ağlayanlarımız, üzerine ince ince bir kar yağanlarımız, amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olanlarımız var.

"Müslüman kardeşinizin başına gelen felaketleri sevinçle karşılama" hadisini hatırlayan,"Kim Müslüman’ı bir sıkıntıdan kurtarırsa bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır",

“Gün yaraları sarma, birlik ve beraberlik günüdür diyen, durum insanidir ve acildir yaklaşımında bulunan, lütfen  siyasi mevzuları bir kenara bırakın” diyenvicdanlı, yardımsever, cefakar halkımız da var

Hiçbir şey yapamayıp, secdeden kalkmayan, yaradanın ayırmadığını dualarında ayırmayanlarımız,  var.