Civciv Çıkacak, Kuş Çıkacak!

Olaylar
Haber: Arzu Erdoğral Türkiye seçim sürecine girerken  suni tartışmalar gündemizi meşgul ediyor. Peki gerçekte ülke olarak şu an neyi konuşmalıydık, seçim öncesi hangi konuları tartışmalıydık...
EMOJİLE

Haber: Arzu Erdoğral

Türkiye seçim sürecine girerken  suni tartışmalar gündemizi meşgul ediyor. Peki gerçekte ülke olarak şu an neyi konuşmalıydık, seçim öncesi hangi konuları tartışmalıydık? Bu sorunun yanıtına toplumun farklı kesimlerinden yanıt aradık. Öte yandan Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ali Murat Güven, “seçim öncesi nasıl bir Türkiye” konusunu on5yirmi5 için yorumladı.

"TÜRKİYE’NİN GERÇEK GÜNDEMİNİ ANKETLER SÖYLÜYOR"

Star Gazetesi Başyazarı Mehmet Altan


Türkiye’nin gerçek gündemini aslında anketler söylüyor. Türkiye’de resmi olarak görülen yüzde 10 civarında bir işsizlik var. Aynı zamanda toplumun ilk zengin yüzde 20’si ile en üstteki yüzde 20’si arasında 8-9 misli fark var. Ciddi bir yoksulluk var. İş kazalarında ölüp yitirdiğimiz işçiler var. Çalışan 23 milyon insanın 10 milyonu kayıt dışı… Çalışan 23 milyonun yüzde 60’ı mesleksiz… Yani kısaca yapısal sorunlarımız var. Ama bunlar yerine Ankara’da kim parti içi ve parti dışı iktidar olacak onun kavgalarını veriyorlar. Ankara gündemi her zaman saray gündemi gibidir. Türkiye’nin gündemi ile hiçbir zaman örtüşmez.

"ANAYASA TARTIŞILMALIYDI"

Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Nazlı Ilıcak

En önemli bence anayasa… Siyasi partilerin anayasada ne gibi değişiklikler öngördükleri konusu açık seçik tartışılmalıydı. Bu hiç konuşulmuyor. Herkes anayasa değişikliğini istiyor ama acaba ne istiyor o tam olarak bilinmiyor. Bunu büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Ayrıca siyasi partiler yasası ve seçim kanununda demokratikleşeme yolunda bazı değişiklikler yapılması lazım. Hâlbuki şimdi görüyoruz her parti yine merkezden atama yoluyla adaylarını tespit edecek, sözde bir kamuoyu yoklaması yapacak. Bu da doğrusu hiç tartışılmayan ama tartışılması gereken önemli konulardan biri…

"TÜRKİYE’Yİ ETKİLEYECEK BİR SÜREÇTEYİZ"

Zaman Gazetesi Yazarı Etyen Mahçupyan

Çok kritik bir seçim… Çünkü sonraki parlamento anayasayı yapacak. Bu süreç Türkiye’yi etkileyecek. Anayasa’nın şimdiden en azından ilkesel bazda partilerin ağzından duyulmasında yarar vardır. Şu anda hangi partiler hangi özellikte anayasada değişiklik istiyorlar. Gerçi demokraside olması gereken bir tartışmaydı. Ama maalesef Türkiye öyle bir konumda değil. Daha güncel daha manipülatif siyaset ön planda olunca da bu tartışmalar olmuyor. Ne yazık ki her şey gecikiyor. Belki bazı şeyler yapılıyor ama anayasa gibi bir mesele zamana muhtaçtır. Toplumun her türlü fikri duyması, üzerinde düşünmesi, tartışmaları takip etmesinde yarar var. Sıkışan bir dönem içerisinde yapılmak zorunda kalınacak ya da uzayacak. İkisi de Türkiye’nin lehine değil çok açık olarak…

"SİVİL YENİ BİR ANAYASA"

Taraf Gazetesi Köşe Yazarı Sosyolog Ferhat Kentel

Türkiye’de seçime giderken en çok konuşulması gereken konu demokratik sivil yeni bir anayasa yapmak… Kim bu konuda ne diyor, toplumdan gelen talepler nelerdir? Bunların konuşulması lazım… 12 Eylül referandumu aslında buna çok önemli kapı açtı. Türkiye’de kıpırdamaz olarak gözüken, tabu içeren, sonuna kadar ideolojik kalan bir takım kurumların çok daha fazla değişerek özgürleşeceğine dair umutları yeşertti. Toplumun her kesiminde iz bıraktı. Kürt meselesinin bir şekilde konuşulmaya başlanması sivil bir anayasanın yolunu açacak unsurlar olarak görüldü. Hukuk ile ilk defa bu kadar iç içe geçtik. Onun düzeltilebilir olduğunu düşündük. Bunun zihin açıcı ve devrimci bir ruhu var. Bunlar seçimlerde konuşulsa iyi olur bence…

"SİYASETE KATILMAK HAKTIR"

İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan

Sorduğunuz soru seçim süreci ile bağlantılı olduğundan bende buradan hareketle konuşacağım. Siyasete katılmak haktır. Seçimlere gidilen bir süreçte Türkiye çok sorunları olan bir ülke… Bu sorunları çözecek olan siyaset kurumudur, oluşacak olan yeni parlamentodur. O halde bu parlamentonun demokratik bir usulde seçilmesi lazım. Demokrasiye uygun olması lazımdır.  Bunun yolu da siyasete katılımın önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Hemen şuna geleceğim. Seçim kanununun ve siyasal partilerle ilgili kanunlarda değişiklik yapılması gerekirdi. En önemli sorun yüksek seçim barajı sorunudur. Türkiye bu kadar yüksek bir seçim barajı ile seçime gidiyor, bir takım çevreler dışında özellikle siyasi iktidar kimse bunu kendine sorun etmiyor. Bu ne büyük bir antidemokratik tutumdur. Çünkü siz yurttaşın seçime katılma hakkını engellerseniz oluşacak yeni parlamento demokrasinin çoğulculuk ilkesine uygun olarak oluşmaz dolayısı ile sorunlar yine çözülmez. Bu açıdan baktığımız zaman yüksek seçim barajının kaldırılması gerekirdi, vatandaşın tercihli oy kullanabilmesinin sağlanması gerekirdi, merkezin ve genel başkanın yetkilerinin bu kadar çok olduğu bir siyasi parti rejiminin olmaması gerekirdi. Ve yine siyasi partilerin kolayca kapatılmasını ön gören hükümlerin olmaması gerekirdi ki bütün siyasi partiler programlarını ve yapmak istediklerini açık bir şekilde ortaya koyabilsinler. Vatandaşta buna uygun olarak tercih hakkını kullanarak istediği kişiyi seçebilsin yüksek seçim barajı hatta hiç baraj olmasın Bu şekilde bir parlamento oluşsun ve o Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları sorunlarını çözebilsin.

"SORUNLARI ÇÖZECEK BİR MECLİSE NASIL KAVUŞACAĞIMIZ KONUŞULMALI"

TGTV Genel Başkanı Necati Ceylan
 
Türkiye’nin problemleri arasında Kürt ve Alevi sorunu ön plana çıkan konulardır. Çözüm noktasında siyasilerin bir proje sunması gerekir. Öte yandan seçilecek milletvekilleri ile daha titiz ve sorunları çözecek bir meclise nasıl kavuşulacağı ile kafa yormak, en önemlisi de yeni bir anayasa taleplerine karşılık vermek için yapılacak çalışmaların en önemli konu olduğunu düşünüyorum.

"ÜÇ TEMEL MESELE VAR"

KÜRTDER Yöneticisi İbrahim Güçlü

Türkiye’nin seçim dönemleri önemli tarihlerdir. Daha doğrusu Türkiye’de var olan temel sorunların saptanması ve bu projelerin ortaya çıkarılma sürecidir. Fakat ne yazık ki ülkemizde temel sorunların konuşulması yerine gündemin kaydırılması durumu söz konusu… Bize göre üç temel mesele var. Birincisi devlet erkânının ve kamuoyunun genelinin kabul ettiği, üzerinde anlaşma sağladığı Kürt sorunu meselesi var. Bu sorun ile ilgili çözüm önerilerinin tartışılması gerekir. Anayasa referandumu öncesinde ve sonrasında Kürt soru ile ilgili atılmış olan adımlar sorunun çözümünün gerçekleşmesi için yeterli olmadı. Seçimi kazanıp meclise gelecek olanlar siyasi partiler olduğuna göre meselenin çözümü için kapsamlı bir projenin gündeme getirilmesi gerekir. Siyasal talepler konusunda partilerin tutumunu netleştirmesi önemlidir. Yine kamuoyunda genel kabul haline gelmeye başlayan Kürtçe eğitim- öğretim konusunda AB standartlarında bir proje oluşturulmalıdır. Kürt meselesinde kapsamlı bir çözüm olmazsa demokratikleşme gerçekleştirilmemiş olur. 1946’dan beri demokratikleşmenin adımları atılmaya başlansa da halen maalesef demokrasinin tam anlamı ile gerçekleşmemesi söz konusudur. AB’in Türkiye hakkındaki ilerleme raporu demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri benzer birçok konuda ciddi eksikliklerin olduğunu gösterdi. Bu bakımdan Türkiye’nin ciddi bir demokrasi projesine sahip olması gerekmektedir. Türkiye’nin AB standartlarında bir demokrasiyi benimsemesi de mevcut şartlarda zor değildir. İkinci olarak bunu söyleyebilirim. Yoksulluk ve siyasi iktidarın paylaşılması ve siyasi iktidarın üzerindeki vesayetin kalkması konusunda çözüm açısından demokratik projeler önemlidir. Üçüncü olarak ekonomik açıdan bölgeler arasında gelir adaletsizliği giderecek projeler ortaya konulmalıdır.

"BAŞÖRTÜLÜ KADINLARIN SİYASET HAKKI GEREĞİ GİBİ TARTIŞILMIYOR"

AKDER Genel Sekreteri Neslihan Akbulut

Ergenekon meselesi, Kürt meselesi, azınlıklar meselesi ya da Türkiye’nin ekonomik sorunları olsun bunların hepsi konuşulmaya muhtaç konular. Birinin diğerinden daha önemli olduğunu söylemenin doğru olmadığını düşünüyorum. Ama konuşulmayan hiç yer verilmeyen bir mevzu, çalışma alanımız itibari ile de bizi rencide ediyor. Özellikle Türkiye’nin yurt dışı ile imzaladığı sözleşmelerde tavsiye edildiği şekli ile siyasete kadın katılımının bu kadar gündemde olduğu bir dönemde başörtülü kadınların mecliste yer alabilme haklarının olmaması bir türlü önemli tartışma konularının arasına giremiyor. En son KADER basın açıklamasına başörtülü bir kadını dâhil etti. Ama bu bile konu ile ilgili tartışmanın başlaması için yeterli olmadı. Biz özellikle de siyasi partilerin her seçim döneminde başörtüsü sorununu biz çözeriz vaadini yaptıklarını görüyoruz. Muhtemelen bu dönemde de bunu göreceğiz. Artık bu sözleri vermek yerine somut bir adım bekliyoruz. Ve belki de bunun ilk adımı meclisten hakkı olduğu halde kovulan başörtülü bir kadının nezdinde ona da itibarını iade ederek meclis tüm kadınlara açılmalıdır. Burada tüm siyasi partilere görev düşüyor. Seçim zamanı meydanlara çıkıp söz vermek yerine böyle somut bir adım atabilirler. Bizimde böyle bir talebimiz var.

"TÜKETİCİ İLE ANKARA’NIN GÜNDEMİ ÇOK FARKLI"

Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya

Siyasiler halkın, tüketicinin yararına olan hiçbir konuyu konuşmuyorlar. Tamamen kendi gündeminde boğuluyorlar. Tüketici ile Ankara’nın gündemi çok farklı… Çok net söyleyelim; Elbette ki siyasi iktidar bugün adli aşamada çok ciddi çalışmalar yapmaktadır. Gerek Ergenekon gerekse de bu süreçteki yargılama olması gereken bir durumdur. Ama hiçbir tüketicinin karnı Ergenekon davası ile doymuyor. Akaryakıttaki zamlar, sektörlerden tüketiciye yansıtılan haksız uygulamalar, işsizliğin had safhada olması sebebi ile halk kendi gündemiyle boğuşmak zorunda bırakılmıştır. Muhalefetinde bu konuda sessizliği sürdürmesi tüketiciyi endişelendirmektedir.

"KAMU KESİMİNDE VE BÜROKRASİDE YÖNETİCİ KALMADI"

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ali Murat Güven

Türkiye’nin farklı kesimlerinin istekleri ile bağlantılı olarak “Seçim Öncesi nasıl bir Türkiye”konu başlığını Yeni Şafak Gazetesi Ali Murat Güven on5yirmi5 için yorumladı.

Son iki-üç haftadır, koltuğumun altında bir kültür-sanat projesiyle hangi belediyeye ya da devlet dairesine gitsem; kamu ya da özel sektörde hangi üst düzey yöneticinin huzuruna çıksam, karşımdaki kişiden duyduğum tek söz şu: “Önümüzdeki seçimler geçsin bir hayırlısıyla, o zaman dosyanıza bir bakarız!”
Ülkede neredeyse hayat askıya alınmış durumda, hem devlet hem de özel sektör beraberce “pause” tuşuna basmış, yaz aylarını bekliyor. Pekiyi, bu süreçte, kamu için hizmet üretimi noktasında ortaya çıkan o devâsâ heyecan kaybının hesabını kim verecek?

Haberin devamına bu linkten ulaşabilirsiniz

 

on5yirmi5.com