Cezaevinde Sosyal Sorumluluk

Olaylar
Demir parmaklıklı pencerenin ardından, cılız ve mahçup bir ses yükseliyor; “Ben sana mecburum bilemezsin, adını mıh gibi aklımda tutuyorum”… Bir diğer pencerenin ardında gençler, dör...
EMOJİLE

Demir parmaklıklı pencerenin ardından, cılız ve mahçup bir ses yükseliyor; “Ben sana mecburum bilemezsin, adını mıh gibi aklımda tutuyorum”… Bir diğer pencerenin ardında gençler, dört duvar arasındaki dünyalarını bir süreliğine terk edip hiç bilmedikleri ve görmedikleri şehirleri ülkeleri öğreniyorlar. Satranç odası yazan kapının ardında ise taşlar hareket ederken bir yandan cezaevinden sonrası için hayaller kuruluyor…

Maltepe Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu‘nda kalan 12- 18 yaş arasındaki çocuklar iki yıldır Sabancı Üniversitesi öğrencileriyle ‘Edebiyat’, ‘Satranç’ ve ‘Gezelim -Görelim’ atölyelerinde vakit geçiriyor, öğreniyor, üretiyor. Tutuklu ve hükümlü çocukları yazdığı şiirler de yakında bir kitapta toplanacak .

Artık proje olmaktan çıktı

Her şey Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin almaları zorunlu ‘toplumsal sorumluluk projeleri’ dersiyle başladı. Bu derste proje üretmek zorunda olan gençlerin hayata geçirdiği çalışmalardan biri de Maltepe Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu‘ndaki 350 tutuklu ve hükümlü çocuklarla ilgiliydi. İki yıldır 10 üniversiteli her cuma günü Maltepe’de. Proje onlar için çoktan ders olmaktan çıkmış durumda. Artık cezaevi personeli de, mahkum gençler de onları yakından tanıyor. Üniversiteliler gelince koğuşların kapısı açılıyor, tutuklu ve hükümlülerin yüzleri gülüyor. Öğrencilerin amacı sosyal ortamdan uzak tutuklu çocukları sosyalleştirmek, kendilerini geliştirmeleri için bir kapı aralamak. Proje kapsamında üç atölye çalışması yapılıyor; ‘Edebiyat’, ‘Satranç’, ‘Gezelim- Görelim’.

Ürettikçe özgürleşiyorlar

Edebiyat atölyesinde toplanan gençlerin geçen haftaki konusu Can Yücel ve Atilla İlhan’dı. İki üniversitelinin etrafına toplanan tutuklular, Yücel ve İlhan’ın hayat hikayelerini dinlediler, ardından onların şiirlerini okudular. Şiirler hakkında yorumlar yapıldı. Edebiyat atölyesi sayesinde gençler üretmeye de başladı. Şimdiye kadar tutukluların yazdığı 49 şiir küçük bir kitapta bir araya getirilecek. Edebiyat atölyesi onlar için çok önemli çünkü ürettikçe özgürleştiklerini hissediyorlar.

18 yaşındaki Ö.O, şiir yazan gençlerden. Basılacak kitapta onun da şiirleri olacak. Heyecanlı olduğunu söyleyen Ö.O etkinliğin kendisine kattıklarını şöyle anlatıyor:

“Çok güzel zaman geçiriyoruz. Bilmediğimiz yazarları öğrendik, çok kitap okuduk. Okudukça hevesimiz artıyor. Cezaevinden ortaokulu, liseyi okudum. Çoğu şeyi burada öğrendim. Meslek kursuna katıldım. Sanatçı olmak istiyorum. Kimse benim gibi yanlışlara düşmesin. Kimse bizi hor görmesin.”

Öğrendiği şehirleri resmetti

İki katlı koğuşlardan birinin alt katında ise 11 kişi can kulağıyla üniversiteli arkadaşlarını dinliyor. Üniversitelilerden biri St. Petersburg‘u anlatıyor. Bir diğeri Martin Luther King‘in eşitsizliklere karşı verdiği mücadeleyi. Duvarların ardındaki yerleri gözleri uzakları dalarak dinliyorlar. Kimi zaman hayal gücünün ürünü manzara resimleri, öğrenilen ülkeler şehirlerle eşleştiriliyor ya da yeni resimlere ilham kaynağı oluyor. Tıpkı 18 yaşındaki S.S’nin yaptığı gibi. Cezaevinde resim kursuna giden ve bu konuda yeteneği olduğunu keşfeden S.S üniversiteli arkadaşlarıyla sohbet etmenin çok hoşuna gittiğini, koğuştaki arkadaşlarıyla böyle sohbet edemediklerini anlatıyor:

“Bir sürü şehir ve ülke anlattılar. Bilmediğim şeyleri öğrendim. Çıktıktan sonra da halk eğitim merkezerinde resim öğretmek istiyorum. Resim yaptığımda çizdiğim yer Türkiye‘ye benzemiyorsa öğrendiğim yabancı ülkelerin adını koyuyorum. Anlatılan şehirlerden en çok Venedik ilgimi çekti. Sular sürekli yükseliyormuş ama hiç sular altında kalmıyormuş şehir. Sonra Gandi diye bir adamdan bahsettiler. Ondan çok etkilendim. Şiddet kullanmadan ülkesini kurtarmış.”

17 yaşındaki C.K Rize anlatıldığında çok etkilendiğini, fotoğraflarını çok beğendiğini anlatıyor.

‘Koğuşta da oynuyoruz’

Satranç atölyesinde ise bilenler aralarında satranç oynuyor, bilmeyenler öğreniyor. Gençlere göre vakit geçirmenin en güzel yollarından biri satranç oynamak. İçlerinde çıktıktan sonra satranç turnuvalarına katılmak isteyenler de var. 13 yaşındaki Ö.F.M bir haftada öğrendikleriyle, karşısındaki üniversiteli ağabeyini mat ediyor. 16 yaşındaki Y.S satranç sayesinde zekâsının geliştiğini söylüyor: “Akşamları da koğuştaki arkadaşlarla oynuyoruz. Vakit geçiyor. Dışarı çıkınca bilmeyen arkadaşlarıma da öğreteceğim.”

İletişim dersi gibi oldu

Cezaevindeki gençler kadar üniversiteliler de projeden çok yararlanmış. Önce cezaevindeki gençlerle nasıl iletişim kurmaları gerektiğini öğrenmişler. Projenin süpervizörü Üretim Sistemleri Mühendisliği 2 sınıf öğrencisi Reşit Melik, tutuklu gençlerin etkinlikler sonrasında kendilerine güvenlerinin geldiğini ve motivasyonlarının arttığını, bunun onları da çok mutlu ettiğini anlatıyor:
“Cezaevine girmiş aydınlardan da bahsediyoruz. Öyle mutlu oluyorlar ki, kendilerinin de bir şeyler yapabileceğini düşünüyorlar. Her hafta şiir getiren oluyor.”

Albert Çiprut, farklı olduğu için bu projeye katıldığını belirterek, “Kimi çocuklar memleketini bile tanımıyordu. Hakkında birçok şey öğrenince mutlu oldular” diyor.