BDP, parti kapatmaya karşı çıkmamıştı

Olaylar
Engin Dinç’in haberi BDP’li milletvekillerinin Hakkari’de PKK ile buluşmasının yankıları sürüyor. Bu buluşmaya çok sert çıkan Başbakan Erdoğan, söz konusu milletvekilerinin dokunulma...
EMOJİLE

Engin Dinç’in haberi

BDP’li milletvekillerinin Hakkari’de PKK ile buluşmasının yankıları sürüyor. Bu buluşmaya çok sert çıkan Başbakan Erdoğan, söz konusu milletvekilerinin dokunulmazlıklarının kaldırılacağı yönünde açıklamalarda bulundu. Yargıtay ve yerel Cumhuriyet Savcılıklarının da olayla ilgili soruşturma başlattığı biliniyor. Ancak şimdi tartışılan konu ise BDP hakkında açılacak olası bir kapatma davası ihtimalinin de bulunması. Akla takılan bu soruları Eski Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek’e sorduk.

BDP’Lİ VEKİLLER HAKKINDA TBMM’NİN İZNİNE GEREK OLMADAN İŞLEM YAPILABİLİR

BDP Hakkari’deki buluşma üzerine yoğun eleştiriler aldı. Son olarak da Başbakan Erdoğan, bu buluşmaya katılan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılacağını söyledi. Dünyanın her yerinde bu gibi şeyler, yani siyasilerin teröre destek veren konuşma ve tavırları bir takım cezai yaptırımlara yol açıyor.  Bu anlamda siz Hükümetin aldığı tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi olaya şöyle bakıyorum; hukuk devletinde hiçbir suç cezasız kalmaz, kanun önünde eşitlik ilkesi çerçevesinde bir kişi suç işlemişse hakkında soruşturması yapılır, dava açılır, açılması gerekir, yargılaması yapılır. Buna da karar verecek olan mahkemedir. BDP’lilerin ya da milletvekillerinin bir suç işlediği iddiası var ise bu konuda da şu anda bizim yürürlükte olan Anayasamıza göre sistem bellidir. Yine soruşturma başlatılır. Ancak dava açılabilmesi dokunulmazlıkların kaldırılması şartına bağlıdır. Sadece Anayasanın 83. ve 14. Maddelerindeki istisnalar hariç, uygulanacak prosedür budur. Şu anda tutuklu milletvekilleri ile ilgili bir dokunulmazlık kaldırımı durumu olmadan nasıl bir yargılama kovuşturma oluyor dersen onlar hakkında da Anayasanın 83 ve onun atıfta bulunduğu 14. Maddelerindeki hükümler sebebiyle bu yapılabilmektedir.

BDP’lilerin terör örgütü üyeleriyle eli silahlı üyelerle kucaklaşması, birlikte fotoğraf vermesi, sarılması, böyle genç aşıklar gibi pozlar içerisine girmesi elbette Türkiye’de sosyal, siyasi tepkilerin ötesinde yasaların açısından baktığımızda suçtur. Terör örgütüne meşruluk kazandırmak için yardım anlamında veya terör örgütünü övmekten daha öte bir eylem olarak değerlendirilebilecek bir durumdur. Bu konuda da olay yeri Cumhuriyet Savcılığının soruşturma başlattığını biliyoruz. Bu da yasalara uygundur.

Şimdi yapılacak olan nedir? Eğer bu az önce bahsettiğim istisnai kapsamda değerlendirilirse izne gerek olmadan soruşturma yapılabilir ama değilse, TBMM dokunulmazlığın kaldırılmasına karar vermedikçe dönem sonuna kadar, bu işlem yapılamaz. Ama milletvekilliği bitinceye kadar askıda kalır, zamanaşımı işlemez. Ve milletvekilliği bittiği anda soruşturma kaldığı yerden devam eder. Şimdi TBMM’nin takınacağı tavır bu olay karşısında toplumun beklentileri belki de demokratik sistem içerisinde tabandan gelen halkın bu konudaki yaklaşımlarını da dikkate alarak milletvekilleri ve siyasi partiler herhalde böyle değerlendireceklerdir. Genel anlamda burada doğru mu yanlış mı alınan tavır derken de siyasi partiler ya da hükümet; toplumun hassasiyetleri, demokrasi içerisinde tabandan gelen bu konudaki talepleri de en azından kamuoyu araştırmaları çerçevesinde değerlendirip dokunulmazlık gündeme gelecekse tavrını buna göre ortaya koyması uygun olur diye düşünüyorum.

BDP ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDE PARTİ KAPATMAYA KARŞI ÇIKMAMIŞTI

BDP’nin kapatılıp kapatılmaması konusu da tartışılıyor. Dün Taha Akyol, ‘bazı şeyler hukuki olarak yeterli olsa bile siyasi olarak doğru olmayabilir, BDP kapatılmasın’ meailinde bir yazı yazdı. Bu görüşte olan başkaları da var. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması durumu sizce BDP’nin kapatılmasını yolunu açar mı ya da siyaseten bundan kaçınılabilir mi?
Terörle mücadele eden ve bir noktada başarılı olan ülkelerin yaşadıkları süreçleri birlikte değerlendirdiğinizde Türkiye de elbette ki eli silahlı terör örgütüne onun eylemlerine karşı, yine devletin silahlı güvenlik güçleriyle mücadele etmesinden başka çare yoktur. Ama burada silahlı mücadele yani güvenlik tedbirlerinin gerekleri yapılırken terörün zeminini kurutacak sosyal, siyasi, kültürel çapta çalışmalar ve bunların paralelinde hukuki çalışmaların göz ardı edilmemesi gerekir. Hep bunu söylüyoruz. 2012 yılında anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında BDP’nin parti kapatmayı zorlaştıran düzenlemeye evet dememesini, karşı çıkmasını bu olaylarla birlikte yorumlayınca şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Demek ki, BDP bir siyasi parti olarak var. Ancak Türkiye’de siyasal partilerin özgürce siyaset yapmaları için özgürce mücadele etmekten öte silahlı bir örgütün emir ve talimatı altında bir siyaset yürüttükleri o zaman da anlaşılmıştı. Çünkü en fazla kapatılan siyasal partilerin bir devamı olarak BDP’nin, siyasi partilerin kapatılmasına karşı çıkması ve bu konudaki Anayasa değişikliğini desteklemesi beklenirdi. Öyleyse terör örgütü söyle bir siyaset güdüyor. Terör örgütünün tabanını kurutacak, bataklığı kurutacak anayasal, yasal düzenlemeleri, siyasi kararları Kürt halkının lehine olmasına rağmen kendi aleyhine görüyor.

Burada da şöyle bir durum ortaya çıkıyor. BDP ve arkasında durduğu PKK terör örgütü ve KCK -bunları birlikte değerlendirmek lazım- Türkiye’deki özgürlük ortamının genişlemesini, insanlar arasında ayrımcılık teşkil edebilecek bütün engellerin, anayasal ve yasal engellerin kalkmasını ve yürütme erkinin bu konudaki özgürlüğü genişleten tutumlarının daha da iyileşmesini istememektedirler. Bütün bunlar Kürt halkının da Kürt vatandaşlarının da lehine olacak düzenlemelerden terör örgütü rahatsız olmaktadır. Çünkü o zaman yeni militan, yeni terörist bulmakta zorluk çekecektir. Şimdi bu bağlamda baktığımızda son günlerde BDP’nin kendisini kapattırmak için birtakım eylemlere şuurlu olarak girdiği görülüyor. İşin sadece hukuki değerlendirilmesinde söylediğiniz gibi siyasal kararlar yönünden bazı yanlışlara gidilebilir. Eğer PKK’nın ve BDP’nin son dönemdeki kendisini kapattırmaya yönelik bu eylemlerin içinde bulunması özellikle şuurlu olarak yapılıyorsa, elbette ki devlet de, hükümet de, meclis de bu konuda uyanık davranmalı. Böyle bir kapatma yönünde meclisin irade ortaya koyması ya da konunun Anayasa Mahkemesi’ne intikal ettirilmesi konusunda dikkatli davranmalı diye ben düşünürüm. Çünkü siyasal parti kapatıldığında bunun sonuçları sadece hukuki değildir, siyasi sonuçlardır, terörü etkileyecek sonuçlardır. Bu noktada Anayasa değişiklik paketinde 2010 yılında hükümetin hazırlamış olduğu siyasal partilerle ilgili değişikliğin yerinde olduğunu ben düşünüyorum. Yani parti kapatma yerine eyleme, teröre bulaşan milletvekillerinin, kişilerin ya da milletvekili olmasa da siyasetçi kişilerin cezalandırılması tüzel kişilerin cezalandırılmaması istismarı ve provokasyonu önlemek için daha doğru olacaktır.

on5yirmi5.com