Başörtüsü mücadelesi verenlere teşekkür borçluyuz

Olaylar
Engin Dinç’in haberi  Kamuda başörtüsü yasağı bugün Resmi Gazete’de yayınlanan bir yönetmelikle kaldırıldı. Özellikle 28 Şubat sürecinden bu yana uygulanan yasak, geride büyük acılar ve dramlar b...
EMOJİLE

Engin Dinç’in haberi 

Kamuda başörtüsü yasağı bugün Resmi Gazete’de yayınlanan bir yönetmelikle kaldırıldı. Özellikle 28 Şubat sürecinden bu yana uygulanan yasak, geride büyük acılar ve dramlar bıraktı. Bugün gelinen nokta ise bugüne kadar bu yasağın kalkması için mücadele verenler aslında bir zafer anlamına geliyor. Ancak yasağın yargı, asker ve polis teşkilatlarında sürüyor olması bir eksiklik olarak değerlendiriyor. Gerek kalemleriyle, gerek de fiiliyattaki mücadeleleriyle bu yasağın kalkmasında büyük rol oynayan başörtülü kadın yazar ve aktivistlerle, yani bu başarıda pay sahibi olan bu konuyu konuştuk.  

BAŞÖRTÜSÜ MÜCADELESİ VERENLERE TEŞEKKÜR BORÇLUYUZ 

Kamuda başörtüsü yasağının kaldırılmasını değerlendiren İHH Yönetim Kurulu Üyesi ve Avukat Gülden Sönmez, şunları söyledi: 

“Öncelikle olması gereken oldu. Ancak hak talebinde bulunan, bu sonuç için mücadele eden ve bu düzenleme için siyasi sivil her tür destek veren ve cesaret gösterenlere teşekkür borcumuzdur. Başörtüsü inancın gereğidir, ibadet olarak değerlendirmelidir. Aynı zamanda temel insan haklarındandır. İnsan haklarının gereği, adaletin gereği, hukukun gereği başörtüsü yasağı kınanması gereken bir uygulamadır. Hizmet alan veren vs herhangi bir sınırlama olmadan her yaştan kadın bu konuda özgür olmalıdır. Bu tür gelişme ve düzenlemelerin demokrasi yada başka türlü yönetimler yönünden nasıl algılanacağından ziyade bir toplumun adalet üzere yönetilmesi açısından değerlendirmek ve buna dikkat etmek lazım.”

Yargı, asker ve polis teşkilatlarında yasağın sürmesini de değerlendiren Gülden Sönmez, “Hiçbir alanda yasak olmamalı. İnsanın esas olduğu insanın kimliğini , inancını yaşamasının esas olması gerekir. Bu tür düzenlemeler yapılırken bu husus dikkate alınmazsa insan haklarına dayanması gerektiği anlaşılmalı. Yani bütün alanlarda özgürlük olmalı.” diye konuştu. 

Başörtüsü yasağı kalktıktan sonra uygulamada sıkıntı yaşanabileceğini de söyleyen Gülden Sönmez, “Kim hukuk kurallarını ihlal ediyorsa onu adli ve idari makamlara şikayet etmek ve hak aramak gerekir. Bu konuda uygulamada karşılaşılan sorunlarla mücadele edilirse bu birçok hukuksuz uygulamanın önüne geçecektir.  Hukuka aykırı ayrımcı ve yasakçı uygulama yapmak suçtur.  Kim suç işliyorsa o cezasını çekmelidir.” dedi. 

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI KEYFİ BİR YASAKTI

Kamuda başörtüsü yasağının kaldırılmasını değerlendiren Yazar Emine Uçak ise şunları söyledi: 

“Bugün Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla kamuda başörtü yasağının sona ermiş olması çok sevindirici. Tarihi bir gün yaşıyoruz. Ancak yasağın üniforma ile ilişkilendirilerek bazı meslekler için kaldırılmış olmaması bu sevinci biraz gölgeliyor. Başörtü yasağı yıllardır kanuni bir düzenlemeden öte keyfiyetle sürdürülen bir yasaktı. Demokratikleşme paketi bu garabeti ortadan kaldırırken bazı meslekler için olmayan bir yasağı resmileştirmiş gibi bir işlev de görmüş oldu. Bu konudaki düzenlemenin de bir an önce yapılması gerekir. Çünkü yasağın gerekçesi olarak belirtilen üniforma konusu da yeni yasaklar için gerekçe açabilir. Avukatların cübbesi örneğinde olduğu gibi kaldı ki avukatlar için geçerli olmayan yasağın aynı cübbeyi giyen savcı ve hakimlere getirilmiş olması izah edilir gibi değil. 

Yasağın diğer bir alanı da öğrenciler için geçerli. Geçtiğimiz yıl yapılan kıyafet genelgesiyle orta öğretimde sıkıntılar yaşanıyor. Bunların da çözüme kavuşturulması lazım.

Kamudaki yasağın özel sektöre de ilham verdiğini ve bu yüzden yaygınlaştığını geçtiğimiz yıllarda yapılan araştırmalardan biliyoruz. Umarım yasağın kalkması da yine aynı şekilde özendirici olur ve başörtülü kadınların maruz kaldığı ayrımcılık her yönüyle son bulur.”

YASAĞIN KALKMASI İADE-İ İTİBAR ANLAMINDA ÖNEMLİ

Kamuda başörtüsü yasağının kalkmasını nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Yazar Hülya Şekerci, şunları söyledi: 

“Kamuda başörtüsü yasağının kalkmasının çok olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyorum. 28 Şubat sürecinin kalıntılarının ortadan kalkmasının en önemli göstergelerinden bir tanesi başörtüsü yasağının her alanda tümüyle serbest bırakılmasıdır. Biz hep bunu talep ettik. 28 Şubat’tan beri, hiçbir alan dışarıda kalmaksızın başörtüsü yasağının kaldırılmasını istedik. Burada, bu olumlu adımı görmek lazım. Tabi ki bu süreç içerisinde yaşanan bir sürü psikolojik sıkıntıyı, krizleri vs. çözüme kavuşturmak mümkün değil. Onların sıkıntılarını kapatmak mümkün değil ama en azından olumlu bir adım. İade-i itibar anlamında başörtüsü yasağının kalkması gerçekten önemli.” 

Başörtüsü yasağının hala yargı, asker ve polis teşkilatlarında sürmesini nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Hülya Şekerci; “Biz hiçbir alan dışında kalmaksızın serbest kalmasını istiyorduk ve hala öyle düşünüyoruz. Açıkçası bu şekilde bir istisna tutulmasını doğru bulmuyoruz. Çünkü bunun örnekleri de var. İngiltere’de ya da başka ülkelerde başörtüsüyle çalışan polisler ya da sivil kıyafetiyle çalışan Sih polisler var. Bu kıyafetler engel değil. Böyle bir hassasiyet gösterilmesini uygun bulmuyoruz. Ama bu yasak daha dar bir alan hapsedilmiş oldu. Daha genel baktığımızda kamusal alandaki yasağın kalkmasını mutlaka önemli buluyoruz.” diye konuştu.  

STATÜKOYLA HESAPLAŞAN BİR TÜRKİYE VAR

Hukukçu Kadınlar Platrformu adına demokratikleşme paketi ve kamuda başörtüsü yasağının kalkmasını değerlendiren Avukat Cahide Gülnur Sarı, şunları söyledi: 

“Demokratikleşme paketinin açıklanması tüm Türkiye’de büyük bir heyecan oluşturdu. Paketteki olumlu açılımlardan biri de kısmi anlamda sağlanan başörtüsü serbestliğidir. Artık Türkiye tam anlamıyla normalleşme sürecine girmiştir. Kadın nüfusunun yaklaşık %60 ı örtülü olmasına rağmen başörtülü kadınlar eğitim hayatından çalışma hayatına ötekileştirilmiş durumdaydılar. Bu düzenlemeyle birlikte farklılıkları bünyemizde barındıran farklı olana tahammülü öğreniyor, onun da eşit söz söyleme hakkını kabullenmiş görünüyor. Statükoyla hesaplaşan bir Türkiye var artık. Paket de bu sürecin bir getirisi. Adil ve hakkaniyetli biçimde yönetime eşit katılımın sağlanması demektir başörtülü kadınların önünün açılması. Artık başörtülü kadın vatanı için üretime geçebilecek, yaşadığı topraklarla ilgili sesini duyurabilecektir. Sadece vergi ve oy veren olmanın ötesindeki vatandaş olmanın getirdiği haklara tam anlamıyla erişebilecektir.  Bu da demokrasiyi besleyen bir adımdır.”

Cumhuriyet döneminden itibaren çizilmiş tek tip kadın imajını bu topraklar kabul etmemiştir. Dayatılan tek tipin ötesinde bu toprakların yetiştirdiği diğer kadınlar da hem eğitim hem kamu hayatında yer alabileceklerdir.”

MESLEKİ DONANIM VE LİYAKATE ÖNEM VERİLMELİ  

Avukat Cahide Gülnur Sarı, yargı, asker ve polis teşkilatlarında başörtüsü yasağının hala sürmesi hakkında ise şöyle konuştu: 

“Başörtülü kadınlar Müslüman kimlikleriyle çalışma ve eğitim hayatında var olmanın mücadelesini yıllardır veriyor. 8 Ekimde resmi gazetede kamuda kılık kıyafet yönetmeliğine ilişkin değişikliğin yürürlüğe girmesi ile gecikmiş de olsa eksik de olsa bu hak teslim edildi. Yargı, Emniyet ve TSK ayağının istisna tutulması yine bir mağduriyeti devam ettirmektedir. Bugün de alanı genişletilmiş de olsa sınırları olan bir kullanım söz konusudur. Örneğin yargılamada başörtülü avukat duruşmaya girebilecekken aynı duruşmada savcının veya hakimin başı açık olmak zorundadır. Bu kabul edilebilir değil. Başörtülü bir kadının hangi mesleği yapıp yapamayacağına yine karışılmaktadır.

Aynı okuldan mezun olduğum arkadaşım savcı veya hakim olabilirken ben sınavda daha fazla başarı göstersem bile bu imkan bana başörtülü olduğum gerekçesiyle tanınmayacak. Bu absürtlüğün ta kendisi.

Gerek yargıda gerekse emniyet ve TSK’da sadece mesleki donanım ve liyakate önem verilmesi gerekirken bir kadının başının örtülü olmasının liyakatine halel getireceği veya adil karar vermesine engel olacağına dair önyargı kadına yönelik ayrımcılıktır. Gerek TSK’da gerek emniyette gerekse yargıda görev ve sorumluluklar bellidir. Bu mevzuata aykırı davranan kişi zaten bundan sorumlu tutulur. Ama ön kabul olarak başörtülü biri bu mesleği layıkıyla icra edemez demek şekilci bir anlayışın ürünüdür.”

Ayrıca resmi üniforma kıstası ileride farklı mağduriyetlere yol açabilir yasağı genişletme tehlikesini doğurabilir. Bu anlamıyla da hukuk tekniğine aykırı şekilde olmayan yasak ihdas edilmemelidir.”

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI FİİLİ OLARAK SÜRÜRSE NE YAPILMALI?  

Avukat Cahide Gülnur Sarı, başörtüsü yasağının kalkmasının ardından uygulamada yaşanacak sıkıntılar ise için şu tavsiyelerde bulundu: 

“Geçmişte de hukuksuz biçimde uygulanan yasak yapılan düzenlemenin bugün yürürlüğe girmesi ile kaldırılmış durumda. Artık başörtülü kadınlar bugünden itibaren öğretmenlerse okullarına, memurlarsa kurumlarına, doktor iseler hastanelere örtüleriyle girebileceklerdir.

Fiili olarak mesai arkadaşları tarafından engellenmeleri halinde bulundukları kurumun ita amirlerine şikayet dilekçesi yazabilirler. Amirleri tarafından engellenmeleri ya da dilekçelerinin kabul edilmemesi halinde Cumhuriyet Savcılığına; “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, görevi kötüye kullanma ve ihmal etme, dilekçe hakkının kullanılması” gerekçelerinden herhangi biri ya da hepsiyle suç duyurusunda bulunabilirler. Engellemeler esnasında var olan duruma ilişkin tutanak tutmaları da dava sürecinde faydalı olacaktır. Haklarında uygulanan disiplin suçları vb. idari işlemlerle ilgili de idare mahkemesinde iptal davası açabilirler. Bu sayılan suçların her biri en az 6 aydan başladığından caydırıcı olacaktır. Meslek kuruluşlarına kayıtlı çalışanlar için de bu yöntemler izlenebilir. Örneğin bir avukat meslektaşım da engellenmesi halinde HSYK’ya şikayet başvurusunda bulunmalıdır.

Tüm bunların yanı sıra iş yerinde yöneticilerinin ya da çalışma arkadaşlarının psikolojik tacizine ve hakaretine maruz kalan başörtülü çalışanlar suç duyurusuna ek olarak, ilgili silsile gereği bulundukları kurumdaki amirlere veya Kamu Denetçiliği Kurumuna mobbinge uğradıklarını söyleyerek başvuruda bulunabilirler.

Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ, ilerleyen günlerde nefret ve ayrımcılık suçları ile ilgili tüm inanç sahiplerini kollayan düzenlemeler yapılacağının sinyalini de vermiştir.”

on5yirmi5.com