‘Bahar ayları çocuklar için tehlikeler artıyor’

Olaylar
İncekara, AA muhabirinin çocuk cinayetleriyle ilgili sorularını yanıtladı. Türkiye’nin çocuk konusunda dünyaya örnek olabilecek kadar komisyon kurduğunu, kanunlar, düzenlemeler çıkardığını söyle...
EMOJİLE

İncekara, AA muhabirinin çocuk cinayetleriyle ilgili sorularını yanıtladı. Türkiye’nin çocuk konusunda dünyaya örnek olabilecek kadar komisyon kurduğunu, kanunlar, düzenlemeler çıkardığını söyledi.

“Ama bu ne kadar sokağa yansıdı, bunu ne kadar yaşanabilir kıldık?” diye soran İncekara, şöyle devam etti:

“Mesela seçim çalışmaları sırasında konuşmalarımızın kaçta kaçı çocuk güvenliğini içeriyordu. Yerel yöneticilerin ne kadarı çocuk parkından öteye geçti. Çocuk parkı dünün eksiğiydi konuşuldu, yapıldı ve herkes örnek alıyor. Ama şimdi çocuk parkının güvenliği konuşulacak vakit. Nasıl yaşama yansıyacak bunların hiçbirini konuşmuyoruz. Herkes birbirini suçluyor.  ‘Sen öyle yaptın, ben böyle yaptım. Sen niye yapmadın’ gibi. Birlikte ne yapabilirizi konuşmamız lazım. Şimdi bu duyarlılık hasıl oldu bütün sendikalara seslenelim, binlerce üyeleri var. Çocuk hassasiyeti ve hanemizdeki çocuklar için hangi tehlikeler var? Sendikalar, meslek odaları bir gündemlerine alsınlar. Buradan kaymakamlara, mahallelerin patronları muhtarlara seslenelim: Gözleri, kulakları her yere açık olsun. Çocuklar onlara çok kolay ulaşsın. ‘Kaymakam, belediye başkanı kimdir’ diye sorulduğunda bilmeyen çocuk görmeyelim.”

İnsanların suç işlemekten korkması gerektiğini ifade eden İncekara, “Adam şimdi korkmuyor ki, bu memlekette testereyle cinayet işleyenler… O adamların başına gelenleri defalarca kere kamuoyuyla  paylaşmak lazım. ‘Bak sen de yaptığında karşılaşacağın budur’ denmesi lazım. Korkmalı insanlar suç işlemekten” dedi.

Bu tür olaylarda cezanın en son safha olduğunu vurgulayan İncekara, çocuğun bedenine el değmeden önce neler yapılması gerektiğinin tartışılmasının önemli olduğunu  söyledi.

İncekara, ayrıca kamuya personel alımının hiç bir safhasında alınan kişilerin ruhsal durumunu, davranış biçimini test eden bir eleme bulunmadığı ifade ederek, “Oralardan başlasak iyi olmaz mı? Dünya bunu yapıyor ilk defa biz yapmayacağız ki” şeklinde konuştu.

– Bahara dikkat

İncekara, bahar aylarıyla birlikte çocuğun hayatındaki tehditlerin artmaya başladığına da dikkati çekerek, “Çünkü çocuğun koruma alanlarının daha zayıf olduğu, parka gittiği, okul bahçesinde, okul çıkışında daha çok kaldığı saatler başlamıştır. Bu da o suç faili kişiler için bulunmaz bir fırsat haline gelir. Bu aylarda çocuğun arazide kaybolması, hızla çocuğu alıp, başka bir yere götürme şansı artar. Bunu tehdit olarak, alarm olarak vermişiz” dedi.

Bundan sonra çocukları tehlikelere karşı korumaya yönelik yapılabilecek bazı uyarıları anlatan İncekara, şunları söyledi:

“Neredeyse maç yorumunu izlemeyen bir baba yoktur, yemek saatini izlemeyen kadın kalmamıştır. O programların aralarına küçük küçük çocuğumuzu bekleyen tehlikeleri yaydığımız zaman. ‘Ya biz nasıl olsa biliyoruz her akıl eden de bunu düşünür’ diye düşünmemeliyiz. Bazen nasıl olsa olmaz, nasıl olsa o adamdan tehlike gelmez ya da kadından. Çocuğa en yakınından geliyor. Çünkü çocukları biz yabancıya karşı çok koruyoruz. Çocuk esas evinde, hanesinin etrafında en yakında daha önce annesiyle oturmuş kalkmış, evine girmiş çıkmış korkulmaz ki… Bir de  çocuğa korku, tehlike, yasak, soyut kavramları öğretemezsiniz. ‘Bu abi senin için tehlikeli’ demenin bir anlamı yoktur. Ama çocuğa ‘yalnız hiç kimseyle bir yere gitme’ demenin bir somut karşılığı vardır. Çocuğa ‘hayır’ demeyi öğreteceğiz. Rahatsız eden birisi olduğunda şikayet edeceği güvenilir bir mekanizmanın olması lazım.”

İncekara, bu konularda üniversitelerin de yapmaları gerekenler bulunduğunu dile getirerek sözlerini şöyle tamamladı: “Üniversitelerin liselerden farklılığı sadece makam arabalarıyla, makam odaları değil. Hayata kattıkları değer, toplumla birlikte iç içe yaptıkları çalışmalar. Bir şehirde terör varsa, çocuk suçlusu varsa bunun o üniversitenin gündemine girmesi lazım. Hemen ilgili bölümlerin, kısımların analizlerini yapıp, çözüm önerilerini ilgili birimlerle tartışmaları lazım. Yoksa üniversiteler yüksek lise değil.”