Aygün’ün kaçırılması PKK’yı köşeye sıkıştırdı

Olaylar
Engin Dinç’in röportajı CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün PKK tarafından Tunceli Ovacık’ta kaçırılmasının yankıları sürüyor. Hüseyin Aygün’ün teslim olduktan sonra yapt...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün PKK tarafından Tunceli Ovacık’ta kaçırılmasının yankıları sürüyor. Hüseyin Aygün’ün teslim olduktan sonra yaptığı açıklamalar üzerine Şamil Tayyar başta olmak üzere, çeşitli kesimlerden ise tepkiler geliyor. Kaçırılma olayının bir “danışıklı döğüş” olduğunu iddia edenlerin aksine, Hüseyin Aygün’ün kentte artan etkinliği ve PKK’nın kendi iç çekişmesi sonucu yaşanan bir olay olduğunu ifade eden Milat Gazetesi Ankara Temsilcisi Aslan Değirmenci ise olaya çok farklı bir pencereden bakıyor. Hüseyin Aygün’ün kaçırılması ve sonrasında yaşananları Gazeteci Aslan Değirmenci ile konuştuk. 

-Hüseyin Aygün’ün kaçırılma nedenlerini neler olarak görüyorsunuz?
Hüseyin Aygün farklı bir ses. Bu ses önce CHP tabanından kısılmaya çalışıldı. Ancak Kemal Kılıçdoroğlu’nun duruşu ve Aygün’ün temsil ettiği bölge halkının verdiği destek parti tabanını geri adım atmaya mecbur bıraktı. Aygün hep kırmızı çizgileri zorladı. Aygün, zaman zaman çetelerin, zaman zaman örgütün zaman zaman da PKK’nın çizgilerini yerle bir etti. Devletin çizgilerini zorlamaya başladı. Askeri darbeleri masaya yatırdı. 28 Şubat konusunda cesur çıkışlar yaptı, Dersim ile yüzleşilmesini istedi, Uludere ve Kürt sorunu konusunda cesur çıkışları oldu. Farklı bir Alevi açılımı da önerirken, toplu mezarlar konusunda önemli mesajlar verdi. Yargının siyasallaştığı 28 Şubat döneminin sembol ismi Salih Mirzabeyoğlu’na özgürlük istedi ve darbe dönemindeki yargı kararlarının güvensizliğine vurgu yaptı. Yani dayatmacı sistemin tüm çizgilerini olması gerektiği gibi aştı geçti. Sonuçta o bir milletvekili ve milletin taleplerini kamuoyuna taşımak en büyük görevi. Bu görevi vicdanının sesini dinleyerek yaptığına inanıyorum. Her tespitine ‘doğrudur’, ‘haklıdır’ demiyorum ama özgürlük ve barıştan yana olduğu için söylediklerini çok önemsiyorum. Tüm bu çizgilerin ötesinde Hüseyin Aygün PKK’nın kara kutusunda gizli kalmış konulara dokunmaya başladı. İşte o anda hedef oldu. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan, terör ve şiddet olaylarına ilişkin alt komisyon var biliyorsunuz. Uzun süredir çalışmalarına devam ediyor. Ama süreç ilk başladığında bir tıkanıklık vardı. Doğu ve Güneydoğu’da binlerce mağdur ve karanlık işlerin binlerce tanığı olmasına karşın komisyona ifade verecek insan bulunamıyordu. Öyle ya binlerce köy boşaltıldı, insanlar asit kuyularına atıldı ve faili meçhul cinayetler işlendi. Bunlar yaşanır da komisyon nasıl tanık ve mağdur bulamaz? Ama ilk etapta bulamadılar işte. İnsanlar güvenlik riskinden dolayı gelip bildiklerini anlatmadılar.

PKK VE KCK’YI RAHATSIZ EDEN GELİŞME

-Bunun konuyla ilgisini anlayamadım…
Çok ilgisi var. Komisyon kuruldu bilgi akışı yok. İşte o süreçte komisyonun üyesi Hüseyin Aygün girdi devreye. Bölgesinde gezmediği yer kalmadı. Süreç ve çalışmalar hakkında herkesi bilgilendirdi. Komisyona insanları davet etti. Ve Aygün, 1992 yılında katledilen Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk’ü komisyonda konuşmaya ikna etti. Ve süreç başladı. Komisyon çalışmaya ve Aygün sayesinde yeni mağdurlar ile tanışmaya başladı. Başlarından geçenleri anlatanlar derin mevzulara girince işler karıştı. Hem geçmiş ile yüzleşmeyi göze alamayan bir resmi ideoloji hem de karanlık yapılarla işbirliği yaparak infazlar gerçekleştiren PKK panikledi. Çünkü mağdurlar konuşmaya devam ettiği takdirde PKK ile Jitem’in işbirliği ve dahası deşifre olacaktı. Konu iç infazlara kadar geldi biliyorsunuz. Tam o süreçte PKK ve KCK girdi devreye… PKK, bölge halkına faili meçhul cinayetlerle ilgili meclise başvurmamaları için telkinde bulundu. KCK’da köy köy gezerek halka açık açık komisyona gidip bilgi vermemeleri konusunda uyarılar yaptı. Ardından BDP’den komisyona tepkiler yükseldi. Eş zamanlı statükocular devreye girerek komisyon çalışmalarını tersten eleştirdiler. Yani Hüseyin Aygün asıl burada hedef oldu… Bölgede kalıcı barışın sağlanması için geçmişle yüzleşmenin bölgede yaşanan sorunlara çare olacağını gören çevreler panikledi. Ama Aygün çalışmalarına devam etti. Komisyon üyeleri de öyle… Acı gerçeklerin deşifre olmasından korkan PKK ise hiç düşünemeyeceği kırmızı çizgilere sıranın geleceğini düşünerek Aygün’ü kaçırarak uyardı, diye tahmin ediyorum. Bu derin PKK’nın bir operasyonudur. Yalnız bu operasyon tutmaz.

PKK İÇİNDEKİ ALEVİLER RAHATSIZ

-Tutmamasını PKK’nın Aygün’ü 48 saat içinde serbest bırakmasına mı bağlıyorsunuz?
Hayır. Zaten serbest bırakılacaktı. Tutmadığını bölgeden yükselen ses ile de görmüş olduk. Bölgeden yükselen ses sivil siyasetten tam destek bulunca örgütte dengeler değişti. Zaten örgütte iç kargaşa devam ediyor. Silah bırakarak siyasallaşmak isteyen grup ile şiddet yanlısı olan grup arasında çekişme sürüyor. Örgüt içerisinde Suriye’nin PKK’yı uluslararası figür olarak kullanmasına da karşı çıkanların olduğu da biliniyor. Şimdi bir de Alevi kanat ile yaşanan kriz var. Bölgede özellikle Alevilerin sevdiği isim olarak tanınan CHP Tunceli Milletvekilinin kaçırılması örgüt içindeki Alevi kanadı rahatsız etti. Bu rahatsızlık başkanlık konseyini köşeye sıkıştırdı. Aygün ile planladıkları eylem tersine doğru işlemeye başladı.

ÖRGÜT GİBİ CHP’DE RAHATSIZ

 -Hüseyin Aygün’ün komisyon dışındaki Tunceli’deki çalışmaları da örgütü rahatsız etmiş olabilir mi?
Olmaz mı elbette olur. CHP bu seçimlerde Tunceli’de 26.804 oy aldı ve iki vekil çıkardı. BDP’nin tam desteğini alan bağımsız aday Ferhat Tunç seçilemedi. Son süreçte Hüseyin Aygün ve kısmen de olsa Kılıçdaroğlu’nun açılımları Tunceli’de dengeleri değiştirdi. Örgütün eskisi kadar sözü geçmiyor, BDP ise gün geçtikçe Tunceli’de eriyor. Bunu da gözden kaçırmayalım derim. Aygün ciddi anlamda halkı dinliyor, taleplerini sürekli olarak dinlendiriyor. Tunceli halkı istediği an ulaşabileceği bir vekili bağrına basıyor. Bunu ne yazık ki CHP bile anlamıyor. Bu süreç sonunda Aygün’ü CHP’de zor günlerin beklediğine inanıyorum. CHP değişime ve yeniliğe açık bir parti olamadı. Sistem değişirken bir iki deneme olsa da hep yaya kaldı. Erken dönüşler ve çarklar söylenen sözleri geçersiz kıldı.

HALKSIZ DEVLET KURULMAZ

-PKK’nın Hüseyin Aygün kaçırılmasından sonra yaptığı açıklamalarda kullandığı dil, bir devlet dili gibiydi. Gözaltına almadan, idari ve hukuki işlemlerden bahsediliyordu? PKK kendini o bölgede devlet gibi mi hissediyor?
Takılmamak lazım. Alabildiğince propaganda yaptı. Kullandığı dil devlet gibi olsa da örgütün böyle bir derdi olduğunu sanmıyorum. Buna güçlerinin olmadığı da bir gerçek. Kullandığı dil ve ortaya koyduğu eylemler ile örgüt hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Ne zaman demokratikleşmeye yönelik bir adım atılsa gerilim tırmandırılıyor.  Geçmişle yüzleşme, inkar, ret ve asimilasyon politikaları terk edilirken örgüt içindeki barış istemeyenler ve karanlık yapılar şiddet eylemlerini yükseltiyor. Kürt haklarını savunurken, Kürtleri de yok eden bir strateji benimseyen örgütün bir Kürt devleti kurma peşinde olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Halksız devlet kurulur mu? Bu çağda halkı hedef alarak, haklarını kısıtlayarak hatta sömürerek devlet oluşturulur mu? Kürtlerin sistematik yoksullaştırılmasına ve yalnızlaşmasına neden olan eylemler ile birliktelik sağlanır mı? PKK yöneticileri sadece kullandığı gençleri motive edip, gövde gösterisi yapmak istiyor. Bu şekilde içerideki rahatsızlıkları gidermek ve kendisine yeni elemanlar bulmaya çalışıyor.
 
AYGÜN ÖLDÜRÜLEBİLİRDİ!

-Hüseyin Aygün’ün bir danışıklı döğüş içerisinde kaçırıldığı iddiaları var. Özellikle Şamil Tayyar bunu dile getirmişti ve hala savunuyor. Siz buna katılıyor musunuz?
Bazıları gibi bizde onlarca sorular sorup, bilgi kirliliği meydana getirebiliriz. Ya da sağlam komplolar üretebiliriz. Ama gerçekçi olmak zorundayız. Sayın Şamil Tayyar kendince bir tespit yapmıştır. Bu tespit kabul gördüğü kadar eleştiri de almıştır. İsimler üzerinden polemiğe girmek istemem. Ama Sayın Tayyar’dan çok daha ileri adımlar atanlar oldu. Daha Aygün’den haber alınamazken dezenformasyonlar ile vekilin hayatını tehlikeye attılar. Üstü kapalı bazı yapılara hedef gösterdiler. Ben şundan çok çekindim; ‘Sayın Aygün serbest bırakıldığın da başına bir iş getirilirse ne olur? Yolda evine dönene kadar bir tuzak kurulursa süreç nereye gider?’ Çünkü bu ülkede PKK kadar bölgede kargaşadan nemalanan halen aktif bir yapının olduğunu düşünüyorum. Onun için sürekli çete davalarının Fırat’ın ötesine ulaşması gerektiğini ifade ediyorum. Biz komplolar yerine bu gerçeklere kafa yormalıyız.

KENDİLERİNİ AYGÜN’ÜN YERİNE KOYSUNLAR

-Hüseyin Aygün serbest bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamalarda misafir edildiğini söyledi ve PKK’yı açıkça bir eleştiri getirmedi. Dolayısıyla bu açıklamaları, Aygün’ün de eleştirilmesine yol açtı. Siz bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Baba olun. Çocuklarınız olsun… Sorumluluğu sizde olan insanlar söz konusu olsun. Ve örgüt sizi kaçırsın, serbest kalın ve anında onları eleştirin. Yapabilirim diyen kaç kişi var. Bizim empatiye ihtiyacımız var. Sonra bazen bölgedeki STK, meslek örgütleri ve siyasilere de benzer eleştiriler getiriliyor. Uzaktan davulun sesi hoş geliyor. Ankara’dan atıp-tutmak basit…  Bölgeyi tanımadıkları gibi gidip oralarda miting bile yapamayanlar konuşuyor. Mitingi bırakın çarşıda dolaşamıyor, esnaf ziyareti yapamıyor, halkın sorunlarını anlamak için çaba sarf etmiyorlar. Zaman zaman hatta halk ile örgüt arasına mesafe koymayarak bölge halkını topyekun tehdit olarak görebiliyorlar. Boş konuşuyorlar. Bu eleştirileri yapanlar bölgedeki dengelerin ne kadar hassas olduğunun farkında değiller ya da bilinçli bir şekilde karalama ile bu propagandayı yürütüyorlar. Dikkatinizi çekerim Aygün serbest kaldıktan sonra sert eleştiri yapmadı ama CHP de, AK Parti de sert bir eleştiri getirmedi. Sürekli meclisin ve milletin iradesinden söz edildi. Hem örgüte türlü küfürler edilse, tepkiler gösterilse ne oluyor? Bu tutumu sergileyince örgüt ortadan yok mu oluyor? Etki-tepki ile aksine sorun çözümsüzleştiriliyor. Çözümsüzlük her zaman Türk ve Kürt milliyetçiliğini besliyor. Bunun yanı sıra bölgede kargaşa çıkartarak normalleşme karşıtlığını halka pompalayan yapıları güçlendiriyor. Eleştiri değil harekete geçme zamanı. Eleştirenler de bir zamanlar bu ülkede koltuk sahibiydi. Kimileri siyasette etkinlerdi kimilerinin ise omuzları oldukça doluydu. Uyguladıkları politikalar, yaptıkları eleştiriler işe yarasaydı bugün bunları konuşmuyor olurduk.
 

on5yirmi5.com