Avukatlar niye gözaltına alındı?

Olaylar
DHKP-C terör örgütüne yönelik operasyonda 55 avukat gözaltına alındı. Bu avukatlardan aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın da aralarında bulunduğu 9 avukat tutukland...
EMOJİLE

DHKP-C terör örgütüne yönelik operasyonda 55 avukat gözaltına alındı. Bu avukatlardan aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın da aralarında bulunduğu 9 avukat tutuklandı. DHKP-C’ye yönelik operasyonlarda gözaltına alınan ve bir kısmı tutuklanan avukatlarla ilgili ne tür bir suçlama olabileceğini eski Savcı ve Bugün Gazetesi Yazarı Gültekin Avcı’ya sorduk. 

Son DHKP-C operasyonlarında avukatların tutuklanması gündeme geldi. Acaba avukatlarla ilgili nasıl bir soruşturma vardı? Operasyonlarda neden avukatlara yönelindi?

DHKP-C’nin muhtelif birimleri var. Dev-Genç var mesela lise öğrencilerine yönelik illegal faaliyet gösteren… Üniversitelerde de Gençlik Federasyonu var.  Bu son ODTÜ olaylarında Gençlik Federasyonu etkindi. Diğer taraftan istihbarat birimlerinin raporları da bu konuda şunu gösteriyor ki, Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) olarak bildiğimiz yapı ile bunun yanında herhangi bir sebeple yapılacak bir protesto eylemine demokratik kitle örgütleriyle birlikte katılmak için Haklar ve Özgürlükler Platformu diye seksiyonu da var bunların…  Herhangi bir yerde bir gösteri yapıldığı zaman sola yakın bir gösteriyse DHKP-C,  muhakkak bir şekilde oraya girer.

Tabi bu operasyonda ortaya çıkan en kritik nokta ise DHKP-C’nin alt seksiyonlarından birisi olan Halkın Hukuk Bürosu. Bu birim, sadece DHKP-C’den olması şart değil; MLKP’den olabilir, TKPML’den olabilir veyahut da PKK’dan olabilir, herhangi bir suçtan soruşturmada ve yargılamada olan bir illegal örgüt mensubu veya DHKP-C yandaşları varsa, hukuk yardımı doğrudan DHKP-C’nin Halkın Hukuk Bürosu’nda görevli oranın mensubu avukatlar tarafından yapılır. Şimdi Halkın Hukuk Bürosu mensubu avukatlar, cezaevleriyle dışarıda bulunan militanlar arasında, benim ta 2000’li yıllardan beri bildiğim üzere, ‘aslanlar’gibi kuryelik yaparlardı. Avukatlıklarına toz da kondurmazlar, ‘biz suç işlemiyoruz’ derlerdi. Neticede KCK soruşturmasında ‘Önderlik Komitesi’ vardı, avukatlar Kandil’le Öcalan arasında bilgi taşıyorlar deniyordu, bu da buna benzer bir şey. Avukatlığı aşan işler bunlar, avukatlıkla bağlantılı değil. Bizzat DHKP-C’ye yönelik bir hizmet amacıyla; vatandaşa değil, kamuya değil DHKP-C ‘ye hizmet amacıyla hareket eden bir yapı bu Halkın Hukuk Bürosu. Dolayısıyla buradaki avukatlar cezaevindeki DHKP-C militanlarıyla ve DHKP-C’nin askeri kanadıyla legal kanat arasında bu şekilde kuryelik yapıyorlar. Yıllardır vardı, ben bunları yıllardır bilirdim ve neden acaba bu istihbarat bilgisini bütün istihbarat birimleri bilirken operasyon yapmıyorlar, yapsalar da delilleri bulsalar da bunu hukuki bir gerçek haline getirseler diye durmadan sorgulardım. Ama demek ki, geç de olsa bugünlerde yapılmaya başlandı.

Bu süreçte tabi, İmralı süreci var fevkalade hassas bir süreç yaşanıyor. Bu süreçte de Türk soluna da birçok olay, eylem sipariş edilecek, öyle anlaşılıyor. İmralı sürecinde DHKP-C’nin tekrar aktifleşmesi, Türk solunun da bu süreçte kritik bir rol oynayabileceğini, Türk solunun hiçbir zaman, gerek siyasilerce gerekse güvenlik ve istihbarat birimlerince göz ardı edilmemesi gerektiğini gösteriyor.

Bu noktada, Suriye’ye giden Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın bu ülkeden dönüşünde tutuklanmasını sormak istiyorum. Suriye’den dönen Kozağaçlı, ajanlıkla suçlanıyordu. Dolayısıyla burada bir anlamda DHKP-C’nin Suriye’de Esed yönetiminin istediği yönde eylemlerinin gündeme gelmesini önlemek amacıyla tutuklandığını düşünmek doğru mu? 

Hem DHKP-C, hem de Hatay’da Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Acilciler grubu var, biliyorsunuz. Bunlar özellikle tamamen Suriye merkezli çalışıyorlar ve Hatay olaylarında bunlar da etkiliydi. Onlar da Türk solundan ta Mahir Çayan zamanından Türkiye Halk Kurtuluş Partisi cephesi çizgisinden zamanla ayrılmışlar, Acilciler şeklinde devam ediyorlar. Liderleri de Suriye’de hala…  Onlar da Türk solundan, bunlar da zaten Devrimci Halk Kurtuluş cephesi… Dolayısıyla Türkiye’de bir etkinlik kurabilmek için, bunun yanında yeni İmralı sürecinde PKK lehinde rol oynayabilmek için, KCK lehinde rol oynayabilmek için aktifleşeceklerdir.

Çağdaş Hukukçular Derneği maalesef Türk solunun elinde. Türk solunun elinde derken tabi ben bunu istihbari olarak söylüyorum. Legal değil, marjinal Türk solunun elinde. Çağdaş Hukukçular Derneği’ne MLKP sızmış durumda, PKK sızmış durumda, DHKP-C sızmış durumda… Nasıl illegal terör örgütleri tarafından Eğitim Sen’e ciddi bir sızma varsa, hukuk çevrelerinde de Çağdaş Hukukçular Derneği’nde bunu üstlenmiş durumdalar. Adına hukuk derneği deyince sadece hukuk derneği olmuş olmuyor. DHKP-C’nin lider kadrosunda Zerrin Sarı var mesela, avukattır. Avukat olunca terörist olmayacak diye bir şey yok. Hatta avukatlık mesleğinin getirdiği imtiyazları terör örgütü lehine kullanıyorlar. Avukatların üstü kolay aranamıyor, pek çok yere girme yetkileri var. Dolayısıyla demokrasinin ya da hukukun bu tür kişi ve kurumlara sağladığı imtiyazlardan terör örgütleri de faydalanıyor. Ne yapacaksınız bu durumda? Hassas bir şekilde hukuk radarını işleteceksiniz. İşletmezseniz ne olur, dernek adı altında, sendika adı altında ciddi terör örgütlenmeleriyle karşı karşıya kalırsınız ki, o zaman müdahale ettiğinizde belki de çok geç kalınmış olur, çok büyük kayıplar söz konusu olur.

Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın gözaltına alınması benim için hiç de şaşırtıcı değil. Hatta 7 yıl önce alınmış olsa son derece normal derdim. Suçlu demiyorum da gözaltına alınmak için, soruşturulması için gereken hususlar var mı, kesinlikle var. 6 sene önce deseniz bana, ben yine soruşturulması gereken hususlar var derdim, ki bu çok geç gelen bir operasyon. Zaten bu aslında, istihbarat ve polis birimlerinin belki en az 10 yıldır takibinde olan bir husus. Son 1 senedir teknik takip yaptıklarını söylüyorlar ama istihbari takibin uzun yıllardır sürdüğü bir gerçek. Dolayısıyla DHKP-C bu süreçte hem terör örgütü lehine, hem de KCK’yı destekleme lehine doğal olarak ajanlık da yapar. Zaten tamamen uluslararası ilişkilere açık bir örgüt. Avrupa ülkelerindeki terör örgütü listelerinde PKK’nın yanında DHKP-C de var, Amerika’da da keza aynı şekilde. 98 yılında Almanya’da faaliyetleri durdurulduğu için, şu anda faaliyetlerini Belçika merkezli yürütüyorlar.  Avrupa’da da yapılanmaları olduğu için, DHKP-C’nin uluslararası istihbarat servisleriyle çok yakından dirsek teması var. Kaldı ki Ergenekon soruşturmasına, gizli tanıkların anlatımları ve belgelerin gösterdiklerine baktığınızda DHKP-C ‘nin devlet içerisindeki istihbarat birimleriyle olsun, derin yapılarla olsun dirsek temasında olduğu, birlikte hareket ettiği de ortaya çıkmıştı.

CHP’li vekiller İlhan Cihaner ve Hüseyin Aygün’ün ziyareti de bu noktada önemli. Bunlar da bu avukatlara destek için adliyeye gitmişlerdi. Yine İlhan Cihaner’in Ergenekon bağlantılı davalarda adının geçmesi, adını çok sık anılması ilginç değil mi?

Bu çok doğal çünkü DHKP-C ile Ergenekon dirsek temas halinde. İlhan Cihaner de Ergenekon sanığı. Ve hem de bin bir türlü, hukukun kabul edemeyeceği bir şekilde Yargıtay’a giden bir davanın sanığı. Fotokopiler üzerinden yargılama yapılıp bir kurtarma operasyonunun sergilendiği bir dairede yargılanıyor.  Sistem içerisinde yargılanıyor, şaibeli bir şekilde maalesef yargılandı. Ergenekon’la DHKP-C’nin dirsek teması yıllardır ortada. Ta 1971-1972’lerde Parti Cephe’nin TSK’nın içerisine sızması söz konusuydu. 1972’lerde DHKP-C’li diye 57 tane subay atıldı. Dolayısıyla ordu içerisine zaten sızmış durumda DHKP-C. Ergenekon’la da dirsek teması var. İlhan Cihaner de bunları savunmayı bir hukuk adamlığı zannediyor. Suçu, terörü savunmayı hukuk adamlığı zannediyor. Zannetmeyi de bırakın, kendisi de bu yapının sanığı durumunda olduğu için İlhan Cihaner’in gidip destek vermesi hiç şaşırtıcı değil. İlhan Cihaner bugün PKK bürosuna da gidip destek verse ben şaşırmam, KCK’ya gitse destek verse şaşırmam, Kuzey Irak’ta görsem şaşırmam, DHKP-C’nin bir hücresini ziyarete gitse şaşırmam.

CHP’nin yaptığı çok büyük bir yanlış, ortada bir soruşturma var. Bu soruşturmada ne çıkacağı belli olmadan insanları körü körüne sırf duygusal sebeplerle, çünkü hukuksal sebeplerle olamaz, bilmiyorsun daha ne olduğunu, savcı bile daha her şeyi bilmiyor tam olarak, CHP’nin milletvekili Hüseyin Aygün nereden bilebilir. Bilemez, neden? Duygusal sebeplerle, bir savunma refleksi içinde gidiyor. Çok yanlış siyasal partiler duygusal değil, mantıklı hareket etmeli. Soğukkanlılıkla, aklın sesi ile hareket etmeli. İleride çok tuhaf şeyler ortaya çıkarsa CHP aynı Hüseyin Aygün hadisesinde olduğu gibi zor durumlara düşebilir. Neden gidildi, destek verildi şeklindeki sorularla karşılaşıldığında çok daha zor durumlara düşebilir. Bu bir terör örgütü operasyonu. Terör örgütünü destekleyen legal alanlardaki insanlar var. Terör faaliyetini legal alanlarda yürütenler var, illegal alanlarda yürütenler var. Bunun içerisinde avukatlar vardır, mühendisler vardır, hukuk adamları vardır, siyasiler vardır. Her ülkede olduğu gibi burada da var…
 

on5yirmi5.com