Leven İçgen’in haberi
Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arşivlerinde yer alan sır “Dersim Belgeleri”ne VATAN ulaştı. Belgelerde, idam edilen Dersim olaylarının sembol ismi Seyit Rıza’nın 11 Eylül 1937’de teslim olmasından bir gün sonra Atatürk ile İnönü arasındaki karşılıklı tebrik mesajları dikkat çekiyor.
Başbakan İnönü, Atatürk’e hitaben, “Seyit Rıza’nın teslim olması Cumhuriyet ıslahatının yeni bir safhasıdır. İltifatınız bizim için çok kıymetli bir teşviktir” diyor. Atatürk ise İnönü’ye, “Teslim olması Cumhuriyet hükümetinin Dersim’deki yüksek şuurlu hareketinin neticesini gösteriyor” mesajını gönderiyor.
VATAN’ın ulaştığı Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arşivinde yer alan belgelerde, Seyit Rıza’nın teslim olması hakkında Atatürk ve İsmet İnönü’nün yazışmalarının yanı sıra Tunceli (Dersim) Harekatı’na ilişkin yazışmalar, raporlar, Dersim isyanları hakkında 4. Umumi Müfettişlik’ten alınan raporlar, Seyit Rıza ve adamlarının isyanları, Dersim bölgesinden Batı yerleşim bölgelerine nakledilen kişilerle ilgili bilgiler, Genelkurmay Başkanlığı’nın Tunceli Kanunu’nun uzatılması önerisi, Tunceli Harekatı’na başlama ve bitim tarihlerine kadar kamuoyunun bilgisine sunulmamış birçok sır yer alıyor. Tarihe ışık tutacak belgelerden bazıları şöyle:
HAYDUTLUKLAR SÜREBİLİR
KANUN YÜRÜRLÜĞÜNÜ UZATIN: (Genelkurmay Başkanlığı’nca Tunceli Kanunu’nun yürürlük süresinin uzatılması önerisi hakkında Başvekalet’e, Dahiliye Vekaleti’ne, Genelkurmay Başkanı Mareşal imzasıyla yazılan 9.6.1939 tarihli belge) Müddeti bitmek üzere bulunan Tunceli Kanunu’nun daha üç sene temdidi ve bu kanunun maddelerine bazı hükümlerin eklenmesi hakkında 4. Umumi Müfettişliği’nin şifre yazısı örneği ilişik olarak sunulmuştur. Yapılan arama ve taramalara rağmen mıntakanın hususiyetlerinden ötürü miktarı mahdut bazı muzir eşhasın mezkur bölgede saklanmağa muvaffak oldukları, alınan günlük raporlardan anlaşılmaktadır. Devam eden tazyıkın azalması ile bunların tekrar faaliyetlerini tevsi ile ilerde mühim hareketler icrasını müstelzim bir vaziyet ihdas etmeleri daima beklenebilir.
Keza, esas mefsedet yatağında bulunan muzur eşhas civardan gördükleri teşvik ve müzaharetle şekavet ve haydutluklarının devam ve idamesine imkan bulabilmektedirler. Halen yardım ve teşvik ile iş gören bu eşhasın ilerde bilfiil şekavet ve haydutluk etmeleri de muhtemeldir. Bu sebeplerden ötürü 4. Umumi Müfettişliği’nin teklifi Genelkurmayca da uygun görülmüştür. Bu teklif tensip ve tasvip buyrulduğu takdirde Hükümetçe ittihaz edilecek kararın ait makama işarına ve sonuç hakkında Genelkurmay’a bilgi verilmesine müsadelerini saygı ile arzederim.
– TUNCELİ HAREKATI’NIN BAŞLAMA VE BİTİM TARİHLERİ: (Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Encümeni Başkanlığı’na 15.10.1940 tarihinde Harekat Yarbaşkanı Tümgeneral imzasıyla yazılan Tunceli Harekatı’nın başlama ve bitim tarihlerini hakkında yazılan belge) Son Tunceli tedib ve tenkil harekatı esaslı bir şekilde 1937 ve 1938 senelerinde başlamıştır. 1937 harekatı, 12 Mayıs 1937’de başlayarak 1 Temmuz 1937 ayı sonunda bitmiştir. 1938 harekatı 8 Haziran 1938’de başlamış ve bu harekata 8 Ağustos 1938’den itibaren ordu manevresi halinde devam olunmuş ve manevreye 10 Eylül 1938’de nihayet verilmiştir. Tunceli tedib ve tenkil harekatı için; 25 Mart 1937 tarihli Hey’eti kararnamesiyle 4 bin ihtiyat eri celbedilerek birlikler takviye edilmiş, 25 mayıs 1937 tarih ve icra vekilleri heyeti kararnamesiyle bu harekattan (muharebe ve müsademeleri istilzam eden mahiyette ve hususi ehemmiyette olduğu) tasdik olunarak subay ve askeri memurlara bir nefer tayini zammı verilmiş ve nihayet 27 Mayıs 1937 tarihinde icra vekilleri heyeti kararnamesiyle, Tunceli harekatının 1776 sayılı kanunun ilgili maddesi mucibince (sefer mahiyetinde mühim harekat) olduğu kabul edilerek harekata iştirak eyleyen, kara ve hava birlikleriyle sabit ve seyyar jandarma eratına kuvvetli tayin verilmiştir.
Harekat başlangıcında geri hizmet teşkilleri vücuda getirilmiş, sefer kadrosuna göre sıhhıye bölüğü, seyyar hastane, arabalı hasta nakliye takımı yeniden teşkil edilmiştir. Keza aynı harekat sahası içinde bulunan ve harekata iştirak eyleyen birlikler hakkında Askeri Ceza Kanunu’nun ilgili fıkrası mucibince harp hükümlerinin cari olacağı tesbit ve emrolmuştur. (Tunceli harekatı için dahili ve harici vaziyet düşünülerek seferberlik ilan edilmemiş ise de seferberlik icaplarının yapıldığı ve bu hususta hükümetçe bir karar verilmesinin muvafık olacağı) mütelasında bulunulmuştur. Birbirini takip eden iki sene içinde yapılan iş bu tedib ve tenkil harekatı sırasında yukarda zikredilen kararname ve emirler muhteviyatından anlaşıldığına göre hükümetçe kısmi seferberlik ilan edilmiştir. Bu yolda bilgi edinilmesini ve gereğinin buna göre yapılmasını rica ederim.
– HAREKAT EMRİ MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’TAN: (Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak imzasını taşıyan 12 Mayıs 1937 tarihli belge) Tunceli vilayetinde Devlet Kuvvetlerine karşı müçtmian ve müseliahan vukubulan isyan dolayısıyla harekatı askeriye başlamış olmakla ceza kanununun yedinci maddesine göre harekatın başlangıcından diğer bir emir verilinceye kadar harp hükümlerinin carı olacağının kıt’alara tebliğ edilmesini dilerim.
– İSMET İNÖNÜ’DEN FRANSA HASSASİYETİ: (5 Mayıs 1937’de İsmet İnönü’nün Başvekalet Vekili doktor Refik Saydam’a aktardıklarına gösteren belge) Dün Dört Mayıs İstasyonundan hareket ederken Milli Müdaafa Vekili bay Özalp mareşalin diğer bir fıkra için yeniden dört bin ikmal efradı celbedilmesi teklifini aldım. Doktor Aras ile gönderdiğim cevapta bir saat evvel büyük erkanı Harbiyede vaziyeti mütalea ettiğimizi ve şimdilik böyle bir tedbire lüzum olmadığını anladığımı mahaza vaziyetin Atatürk’e arz ile emirleri mucibince harekat olmasını bildirmiş idim. Şimdi alttaki mütaleayı arzediyorum; Büyük Erkanı Harbiyede verdiğimiz kararların eldeki vasıtalarla tatbiki imkanını ve kıtaatın halini ve mahallin şiraitini General Alpdoğan ile mütalea etmek üzere sayın Mareşalin süretle Elazize gitmesini teklif ederim.
Şayet yeniden ikmal efradı celbi lüzumlu görülürse teklifim şudur; Fransızlarla yeni bir sui tefsir vukuuna mahal vermemek için benim Paris mülakatımı beklemek muvafık olur. Andan sonra meseleyi dahili bakımdan memleket efkarı umumiyesine karşı açıktan vaz etmek lazımdır. Çünkü yeni ikmal efradı celbi dahilinde endişeşi mucip olabilir. Meleseyi açıktan vazettikten sonra 4 bin yerine 8 bin ikmal efradı celbederek iki fırkayı taviye etmek müreccahdır. Bu mütaleatımı Mareşale, Özalpe ve Atatürk’e arzetmenizi hürmetle rica ederim.
– CUMHURİYET ISLAHATININ YENİ BİR SAFHASI: (Başvekil İsmet İnönü’den Reisi Cumhur Atatürk’e gönderilen 12 Eylül 1937 tarihli belge) Seyit Rıza’nın teslim olması cumhuriyet ıslahatının yeni bir safhasıdır. Lütufkar iltifatınız bizim için çok kıymetli bir teşviktir. 4. Umumi Müfettişi tebrik ederken, büyük Reisi Cumhurun Hükümeti taltif etmek lütfunda bulunduğunu ve Reisi Cumhurun yüksek takdirlerinin tabiatile kendisine ve emri altındakilere müteveccih olduğunu tebliğ ettim.
– ATATÜRK’TEN İNÖNÜ’YE DERSİM TEBRİKİ: (Atatürk’ten Başvekil İsmet İnönü’ye 1937 Eylül’ünde giden mesajı gösteren belge) Seyit Rıza’nın teslim olması Cumhuriyet hükümetinin Dersim’deki yüksek şuurlu hareketinin neticesini gösteren bir müşahhas delildir. Ondan dolayı kendilerini tebrik ederim.
‘Resmi tarihin gerçeklere aykırı yazıldığının kanıtı’
Açıklamalarıyla CHP’de “Dersim krizi” yaratan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, VATAN’ın ulaştığı belgeleri değerlendirdi. Aygün, “Sizin bulduğunuz bu belgeler halkın 75 yıldır inandığı, konuştuğu şeylerin doğru olduğunu, resmi tarihin bu konuda gerçeklere aykırı olarak yazıldığını kanıtlıyor” dedi.
Aygün, belgelerdeki ilkleri de şöyle sıraladı, “Askerin harekata katılan personelden halka şefkatli davranılmasını istediği belge, Seyit Rıza’nın Meclis’ten hayat güvencesi istediği ve teslim olduğunu gösteren belgeler, hükümet yetkilisinin gazete yöneticilerinden istekleri, 14 bin Dersimli’nin tayini ve hangi illerdeki işkollarında çalıştıklarını gösteren belgeler ilk defa gün ışığına çıktı.”
Aygün, Seyit Rıza’nın teslim olmasının ardından Atatürk’le, İsmet İnönü arasındaki yazışmaları gösteren belgeyle ilgili,
“Seyit Rıza’nın aslında Erzincan Valisi’yle ilişkili olduğu ve oraya teslim olmaya gittiği Dersim yöresinde olay meydana geldiği günden beri anlatılıyordu. Dolayısıyla onun isyancı, eli silahlı bir lider, isyanı sevk ve idare eden kişi olduğuna dair resmi tez aslında halkın sathında hiçbir değer sahip değildi. Sizin bu bulduğunuz belgeler halkın 75 yıldır inandığı konuştuğu şeylerin doğru olduğunu, resmi tarihin bu konuda gerçeklere aykırı olarak yazıldığını kanıtlıyor” ifadesini kullandı. Aygün, Dersim Harekatı’nın Mareşal Fevzi Çakmak’ın talimatıyla başladığını gösteren belgeyi ise “Dersim’le ilgili en sert raporu Mareşal Fevzi Çakmak yazmıştır. ‘Dersim’e bir koloni yönetimi kuralım. Dersimliler konuşmaktan başka bir şeyden anlamaz bunlar sadece silahın gücünden anlar’ demiştir. Fevzi Çakmak hareketin baş sorumlusudur” dedi. Dersim Harekatı’na katılan askeri personele kuvvetli tayin verilmesi belgesini ise Aygün, “Olayın, normal bir iç operasyon değil bir savaş gibi ele alındığını gösteriyor” diye değerlendirdi.
Vatan