Akyürek’ten Altaylı’ya Açık Çağrı!..

Olaylar
Haber Türk gazetesindeki köşesinden "2. Seferin Tam Zamanı" isimli bir makale kaleme alan Fatih Altaylı’ya Mavi Marmara Risalesi kitabının yazarı Bülent Akyürek’ten açık mektup g...
EMOJİLE

Haber Türk gazetesindeki köşesinden "2. Seferin Tam Zamanı" isimli bir makale kaleme alan Fatih Altaylı’ya Mavi Marmara Risalesi kitabının yazarı Bülent Akyürek’ten açık mektup geldi.

Akyürek, öz konusu köşe yazısının "üzücü olduğunu ifade ederken, Altaylı’ya da meydan okudu.

Akyürek’in o mektubu:

Sevgili Fatih ağabey; sizi yüreğime basacak kadar seven biri değilim ama çok da kötü niyetli biri olmadığınızı biliyorum. Ben Bülent AKYÜREK. İçinizdeki Öküze Oha Deyin, Yılgın Türkler, Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır gibi çok fazla sayıda kitabı ve okuyucusu olan bir yazarım. Son kitabımın adı: MAVİ MARMARA RİSALESİ….

Kitabım çıkalı 6 ay oldu neredeyse… Mavi Marmara Gemisi aktivistlerinin çoğu arkadaşımdır. Ben, o insanların, geminin, o günlerin kitabını yazdım…

Köşe yazınız bizleri çok üzdü. Açık konuşayım, çıktığım televizyon kanallarında santraller kilitlenmiştir hep ama ben iki yıldır televizyonlardan uzaklaştım.

Mavi Marmara 9 şehit ve birçok yaralıyla döndü fakat arkadaşlarım kimsenin adamı değillerdir. 15 MAYIS GÜNÜ Haber Türk Gazetesi’ndeki “2. SEFERİN TAM ZAMANIDIR” yazınıza istinaden tövbemi bozup “TEKE TEK” programınıza  konuk olmak istiyorum. Telefon numaramı daha önce programınıza çıkardığınız Esra Elönü veya Ahmet Hakan Coşkun’dan alabilirsiniz. Veya www.bulentakyurek.org’ a mail atarsanız görüşürüz. İnanın ben bağımsız bir yazarım, kellemi koltuğa alıp geleceğim oraya. Niye mi? Yüzyılın yiğitlerine dil uzattınız diye…
 
Cevabınızı bekliyorum.

BÜLENT AKYÜREK

İşte Fatih Altaylı’nın o yazısı:

2. seferin tam zaman

MAVİ Marmara gemisinin İsrail’le büyük kriz yarattığı günlerde şöyle yazmıştım:
"Biraz erken oldu. Seçimlere doğru bir sefer daha düzenleyin. Şöyle mayıs sonu, haziran başı gibi olsun."
Sözümün bu kadar dinlendiğini bilmiyordum.
Düzenlediler. Tam da dediğim günlerde. Haziran’ın 5’i falan gibi İstanbul’dan tantanayla yola çıksınlar. 9’u gibi İsrail karasularına girsinler. O gece İsrail bir baskın düzenler elbet. Eşek değiller ya.
11’inde tüm gazetelerde İsrail’in baskını haber olur.
Aynı gün Türk hükümeti, İsrail’e süper sert bir tepki koyar.
12’sinde millet sandığa giderken gazetelerde bu tepkiyi okur, televizyonlarda bu tepkiyi seyreder.
Sonra gider, İsrail’e haddini bildiren iktidarımızın partisine mührü basar.
Bu arada 9-10 vatandaşımız ölür ama önemli değil.
Dışişleri Bakanı’mız da toplar medyayı, "Özür bekliyoruz" der.
O özür asla gelmez ama ne gam. 1. Mavi Marmara Bozgunu için hâlâ özür dilemedi İsrail, bir şey mi oldu. Özür dile diyenin bir yüzü kara, dilemeyen zenci.
Zaten önemli olan İsrail’in özrü falan değil ki, önemli olan bizimkilerin ona göstereceği tepki.
Tam da seçim öncesi.
Tabii askerlerin muhtıra vermesi daha iyi olurdu ama asker yoksa İsrail var.
Not: Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu. Benden nefret ettiğinizi biliyorum. Açıkçası çok da umurumda değil. İşinizi kötü yaptığınız için umurumda değil. Ama bir kez daha sormak zorundayım. Mavi Marmara olayında 9 yurttaşımız öldürüldükten sonra, "İsrail özür dilemeli. Yoksa tepkimiz çok kötü olur" şeklinde bir beyanınız oldu. Özür falan dilenmedi. Hükümetinizin son 1 ayı geldi ve hâlâ bir özür yok. Ne yapacaksınız İsrail’i, ne yapmayı düşünüyorsunuz? Yoksa boş tehdidinizi yalayıp yuttunuz mu? Düştüğünüz bu duruma rağmen nasıl oluyor da hâlâ yüzünüzde o hiç değişmeyen tebessümle dolaşıyorsunuz?

on5yirmi5.com