Akillik geçici alimlik kalıcı

Olaylar
Marmara’yı il il dolaşarak çözüm sürecini anlatan Akil İnsanlar üyesi Hayrettin Karaman, toplantıların ardından vatandaşların fıkhi sorularına cevap arıyor. Fetva almak için sıraya giren vatanda...
EMOJİLE

Marmara’yı il il dolaşarak çözüm sürecini anlatan Akil İnsanlar üyesi Hayrettin Karaman, toplantıların ardından vatandaşların fıkhi sorularına cevap arıyor. Fetva almak için sıraya giren vatandaşlar, helal ve haramlar konusunda Hoca’yı soru yağmuruna tutuyor.

Akil İnsanlar Marmara Grubu üyesi Prof. Dr. Hayrettin Karaman, barış projesi kapsamında düzenlenen toplantılarda hem çözümün hem de fıkhın alimi oluyor. Türkiye’de fetva denilince akla gelen ilk isimlerden ilahiyatçı Prof. Dr. Karaman, toplantıların ardından fetva almak isteyen vatandaşların soru yağmuruna tutuluyor. Halk, yolda yürüken ya da çay molasında Karaman Hoca’dan fetva almak için sıraya giriyor. Karaman Hoca bu durumu, ‘Kürsüden indiğimde akillik vasfım halkın gözünden siliniyor’ şeklinde anlatıyor.

ÇAY MOLASINDA FETVA

Müzakereler bittiğinde yürürken, oturuken, çay-kahve molasında günlük konular hakkında fetva almak isteyen çok sayıda kişinin yanına geldiğini söyleyen Karaman, ‘Bir müminin günlük ibadet hayatından tutun da karı-koca ilişkisine, uluslararası ilişkilere kadar çok yoğun soru alıyorum’ dedi. ‘Vatandaşın günlük hayatta akıllarına takılan tüm sorularına cevap veriyorum’ diyen Karaman, Suriye’deki krize dair soruların bile yöneltildiğini kaydetti. Kürsüden indiğinde halkın gözündeki ‘akil’ sıfatının silinip yerine ‘alim’ sıfatının geldiğini dile getiren Karaman, ‘Müzakereler bittiğinde halkın gözünde bu faaliyetin üyesi olarak değil de fıkıh hocası Karaman oluyorum’ ifadelerini kullandı. Karaman sözlerine şöyle devam etti: ‘Benim 63 kişiden biri olmayla ilgili cübbem onların gözünde sabit değil, benim öteki cübbem sabit. ‘Kürs’ onların gözünde sabit…’

‘FIKIHÇI NASIL YERALIR’

İlahiyatçı vasfının olumlu ve olumsuz yanlarının olduğunu aktaran Karaman, şunları söyledi: ‘Olumsuz olarak, bu sürece şartlanmış olarak karşı çıkanlar ‘Senin gibi bir fıkıh alimi, İslam alimi bu oluşumun, bu sürecin içerisinde nasıl yer alır?’ şeklinde bir itiraz ediyorlar. Soran kişiler zaten şartlanmış halde bunun doğru olmadığına, bu sürecin bir ihanet olduğuna, bunun memleket için kötü olacağına karar vermiş; bilgi ve akıl ön planda olmamış. Daha çok siyasi ve ideolojik aidiyet ön planda olmuş. Ben toplantılarda çözüm sürecine ilişkin İslam fıkhından örnekler veriyorum. Devlete isyan eden, kanuna başkaldıran, dağa çıkan, yol kesen insanlara karşı ne yapılmalı? Bir de, iki Müslüman herhangi bir sebeple anlaşamayıp çatıştıklarında, aralarında savaş başladığında Müslümanlar ne yapmalı? Bu iki sorunun cevabı Kur’an-ı Kerim’de var. Siyasi muhalefetini ve bu muhalefete bağlı taleplerini silahla elde etmeye kalkışırsa bir muhalefet, buna karşı silahla mukabele edilir. Bundan daha tabii bir şey olmaz.’

Sen güveniyorsan ben de güvenirim

Prof. Hayrettin Karaman, akil heyet toplantıları sonrası ‘fetva molaları’nda birçok ilginç hadiseyle karşılaştığını söyledi. Bir anısını paylaşan Karaman, şöyle konuştu: ‘Burma bıyıklı ve kendisi de siyasi olarak da muhalif camiadan olduğu anlaşılan iyi niyetli bir genç arkadaş, müzakereler sırasında kendi tezini söyledi, endişelerini ortaya koydu. Toplantı bittikten sonra yanıma geldi ve bütün bu kamuya açık olan tarafı bir kenera bırakıp vicdan ve kalp olarak bir şey sormak istediğini ifade etti. Genç arkadaşımız, ‘Siz bu sürece güveniyor musunuz?’ diye sordu. Ben de ‘Güveniyorum’ cevabını verdim. Ben güveniyorum deyince genç arkadaş ‘O zaman ben de güveneceğim’ dedi ve bu beni çok etkiledi…’

ŞÜPHELER ŞÜPHELİ

Silah bırakılmasının samimiyeti konusunda kafalarda soru işaretleri olduğunu, ancak bu şüphelerin henüz gerçekleşmemiş, ileriye dönük ihtimaller olduğundan ötürü ‘spekülasyon’dan öteye geçmediğini belirten Karaman, ‘İhtimal var mı, vardır. Ama hiçbirimizin elinde bunların akıllarının arka planında şu vardır ve gittikten sonra şunu yapacaklar, ondan sonra tekrar dönecekler şeklinde kesin bir bilgi ve belge yok’ diye konuştu.

Silah bırakmak onların tevbesi

Terör örgütü mensuplarının silah bıraktıktan sonraki sürecine de değinen Hayrettin Karaman, affetmeyle birlikte normalleşmenin yaşanması gerektiğini vurguladı. Karaman, ‘Bunu yapanlar bir zaman silaha başvurmuş, ölmüş, öldürmüş insanlar. Bunlar bir gün bundan vazgeçerlerse, yakalanıp mahkemeye sevk edilmeden önce kendiliğinden vazgeçerlerse, bu bir nevi ‘tövbe’ anlamına gelir. Ortada (geçmişten kalan) bir kul hakkı var ise, ‘Bu kul hakkını bir şekilde çözelim, onları affedelim, normalleştirelim, tekrar cemiyete dönmelerini sağlayalım’ dememiz gerekir’ diye konuştu. Örgütün bundan sonraki talebinin silahla değil, siyasetle hak elde etmeye çalışmak olduğunu söyleyen Karaman, fıkıhçı olarak bu karara itiraz etmesinin mümkün olmadığını dile getirdi.