Yolda Gören, Benden Kontör İstiyor

Medya
Avea reklamlarındaki performansıyla adından sıkça söz ettiren Yener, insanların sokakta kendisinden kontör istediğini söylüyor. Turak ise "Reklamlar ilk önce bana teklif edildi. Kabul etseydim, ş...
EMOJİLE

Avea reklamlarındaki performansıyla adından sıkça söz ettiren Yener, insanların sokakta kendisinden kontör istediğini söylüyor.

Turak ise "Reklamlar ilk önce bana teklif edildi. Kabul etseydim, şimdi onun yerinde ben olurdum." diyor.

Erdem Yener: Sokakta insanlar benden kontör istiyor

Reklamlarınız beğeniliyor, konuşuluyor. Sokakta nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Farklı tepkiler geliyor. Yaşı geçkin, rock müzikle alakası olmayan insanlar beni reklamlardan biliyor. Genel olarak karşılaştığım kitle müzikten de tanıyor. O yüzden ‘Aa komik çocuk’ çok fazla olmuyor. İşini iyi yapan biri olarak görüyorlar.

İlginç olaylar başınıza geliyordur mutlaka.

Sete gelirken kahve almak için kahveye uğradım. Size çok yükleniyorlar, biz sizden para almayalım, dediler. Arabayı park ederken arkadan ‘Gel gel!’ diye bağıran adam beni görünce ‘Sana çok yükleniyorlar, sen istediğin yere park edebilirsin.’ dedi. Başka geyikler de var. Adam bağırıyor: ‘Abi reklamlarda oynuyorsun, bize bir 50 kontör atsana.’

Bu kadar sevilmenizde Kemal Sunal’a benzerliğiniz de etkili galiba.

Ben de herkes kadar Kemal Sunal’ı izliyorum ve seviyorum. İnsanların algısında onun özel bir yeri var. Onun tahtına oturmak bana saçma geliyor. Ondan bir tane var ve bir daha olmayacak. Boşalan yere insanların beni oturtması bana gurur verir.

Bugüne kadar alternatif gösterilenlerin hiçbirinin adını anmıyoruz ama.

Bir isme alternatif çıkarma çabası her zaman hüsranla sona erecektir. Önemli olan özgün olmak. Ben de Kemal Sunal, Şener Şen, Peter Sellers’ten etkilenmişimdir. Onları çok sevdim, izledim. Çünkü ortak bir mizah anlayışına sahibiz. Şimdi ben mizah yaparken yeni bir şey yapamazsam, kalıcı olma olasılığım yok.

Sizi özgün kılan ne?

Bunu objektif söylemek çok zor. Herkes bir şekilde oynuyor, kendine göre bir tüy dikiyor. Bütün fark da burada. O bir renk. Soyut bir şey. Baktığın zaman ‘o adam farklı’ diyorsan tüy renkli demek ki! Hedefim kendi adımla anılmam. Ama bunun için daha çok yeni her şey.

Mahsun Kırmızıgül’ün yapımcısı olduğu bir filmde Mustafa Sandal ile başrol oynuyorsunuz. Üç müzisyen bir arada. Bu ekip diziye transferinizde ne kadar etkili oldu?

Komik bir tesadüf. Normal hayatta sohbet ederken kamera önü, arkası ve müzik sahnesi üzerine konuşuyoruz. Eğlenceli ve zengin bir sohbet oluyor. Mustafa Sandal’la çok paslaşıyoruz. Yanındakine omuz verince herkes yukarıda oluyor. Şansımız o. Kumpanya gibi. Rahat oluyor, güzel paslaşıyorsunuz.

En iyi Sandal’la mı anlaşıyorsunuz?

Küçükken de Mustafa Sandal hayranıydım. Beraber olunca iletişim daha kuvvetli oluyor. Dizi sayesinde aile buluşmaları başladı. Sosyal hayatta diğerleriyle de görüşüyoruz.

Arada müzik sohbetleri oluyordur.

Ee, tabii oluyor. İkimiz de aktif olarak müzikle ilgileniyoruz, albüm hazırlıyoruz. Mustafa çok konser vermiyor ama ben çıkıyorum sahneye. Onun kritiğini falan yapıyoruz. Mustafa hoca Türkçe sözlü hafif müzik sanatçısı, ben rock müzik. Alanlarımız ayrı ama fikir alışverişi çok oluyor.

Hep komedyen yönünüz ön planda. Dram oynamaktan korkuyor musunuz?

Nasıl oynayacağımı ben de merak ediyorum. Dizi insan hayatını kapatıyor, önümüzdeki bir-iki sene boyunca ona gidiyor, başka iş yapmıyor. Benim o takvime hazır olmam lazım. Oynamaktan da korkmam. Oyunculuğu dram ve komedi diye ayırmıyorum. Reklamlardan dolayı komedi ağırlıkta. Ama korku da oynarsın, dram da. Her şeyi oynarsın.

Kendinize çok güveniyorsunuz.

İşime hâkimim. Oyunculuk iyi çalışılır ise öğrenilebilir diye düşünüyorum. İşin yaratıcılık bölümü başka. Bu zaten öğrenilemez. Medeni cesaretiniz varsa doğuştan gelen bir yaratıcılık varsa bu süreç kısalıyor.

Siz kendinizi nasıl görüyorsunuz, doğuştan yetenekli mi?

Ben doğuştan yetenekliyim demem hoş olmaz herhalde.

Hiç eğitim almadınız değil mi?

Küçükken konservatuvara başvurdum bir kere. O zamanlarda rock müzikle ilgileniyordum, eğitim veren bir yer olmadığı için burada şansımı deneyeyim dedim. Etrafın gazı tamamen. Başvuranların hepsi tiyatro aşığı, onunla yatıp kalkıyorlar. Dürüst olayım, benim öyle bir durumum yoktu. Şan eğitimi alıp müzik yapmak haksızlık geldiği için oraya gittim. O da olmadı.

Oyunculuk hobiydi meslek oldu

Müzik yapmasam ölürüm, demişsiniz. Oyunculuk böyle devam ederse çok yaşamazsınız.

Öyle. Ama neyse ki müziğe aktif olarak devam ediyorum. Albüm çalışması da yapıyorum. Reklam dünyası çok güçlü. Her yerde varsın. Rock prodüksiyonlar çok büyük olmadığı için oyunculuk biraz önde. Bu beni çok rahatsız etmiyor. Oyunculuğu ve müziği paralel ilerletmek istiyorum. Sinema teklifleri de alıyorum, yakın zamanda bir şeyler yapacağız.

Siz sahneye çıkınca insanlar stand-up yapacağınızı sanıyor.

Geçen birkaç kişi sormuş. Oyunculuk hadisesinin müziğe çok etkisi oldu ama şundan endişelendim: "İnsanlar gelip komik adamı mı, görmek istiyor." Fark ettim ki her gelen şarkılarla geliyor. Son konserde salon doluydu ve şarkıları hep beraber söyledik.

Hep rock mı söylüyorsunuz, arabesk olmaz mı?

Yok canım. Sevdiğim müziği yapmak istiyorum. Rock müziği dinliyorum, icra ederken de rock müzik yapıyorum. Bugüne kadar tarzım dışında işler yaptım. O da dizi, sinema müziği olduğu için.

Müzikal teklifleri geliyor mu?

2 tane geldi. Tiyatro teklifleri de geldi. Henüz değil. Onu da yaparsak hakkını vermek lazım.

Tiyatro er meydanıdır. Güreşe hazır mısınız?

Sıkıntı olmaz. Vakitten dolayı topa girmiyorum.

Oyunculuğu hobi olarak yapıyorum, mu diyorsunuz?

Artık buna hobi denmez. Sorumluluk taşıdığım bir iş, bir meslek oldu. Külfet değil, sevdiğim iş.

Mert Turak: Erdem’in reklamını bana teklif etmişlerdi

İlk defa bir diziniz bu kadar uzun sürdü. Şans yüzünüze güldü sonunda?

Evet. Bahtımdan mıdır bilmiyorum, Şöhret Okulu diye bir iş vardı, dizinin batma ihtimali yoktu. İlhan Şeşen, Ayla Algan’lı bir kadro ama bitti. Altan Erkekli ile Komiser Nevzat’ı çektik, onun biten ilk işi de bana denk geldi. Üç dört bölüm sürdü. Ayağım televizyona uğurlu gelmiyor. Burada işler iyi gidiyor neyse ki.

Şanssızlık mı sadece?

Bilmiyorum ki. Ben hayatımın merkezine dizi koymadığım için olabilir. Küçükken de sahnede olmak istiyordum, şimdi de. Türkiye’de tiyatrodan hayatını idame ettirecek bir durumda olan oyuncunun dizi yapacağını düşünmüyorum. Ya reklam yapar ya iyi bir sinema filmi.

Siz niye yapıyorsunuz?

Birazcık maddi… Ekip de çok profesyonel, o da beni etkiledi.

Rol için biçilmiş kaftan gibisiniz. Aksanı nereden kaptınız?

Aytek biraz doğu batı sentezi. Saçlar, sakallar… Babam Malatyalı. İzmir’de otururken ne zaman telefon gelse öyle konuşurdu. Biraz oradan aldım. Annem Yugoslav göçmeni ve ben Ege yöresine çok hâkimim. Burada da iki saçma ucu bir araya getirdim.

Sizi Erdem Bey’e benzetiyorlar mı?

Cast direktörlüğü yaparken yönetmeni Uygar beni çağırmıştı. Ben de basketbolcu Hidayet’le reklamda oynuyordum. Sözleşmemiz bir yıldı ve bitmesine 22 gün var. Soruşturduk, alacağın para tazminattan fazla olur, dediler. Kusura bakma gelemiyorum, dedim. Uygar, ‘boşver! Üzülme zaten 10’ar 20’şer saniyelik reklamlar. Bundan bir iş olmaz’ dedi. Benim yerime Erdem’i aldılar, o patladı.

Konservatuvar sınavına 11 kez girdim

Babanız sizi meslek lisesine kaydettirmiş. Anneniz elinizden tutmasaydı, şimdi bir ahşap ustasıyla mı görüşüyor olacaktık?

Olabilir. (Gülüyor) Babam ticaret lisesinde öğretmendi. Kafasına göre gidip kayıt yaptırmış. Bize de ne diyor: "Siz ne düşünüyorsunuz. Ben Mert’i kayıt ettirdim." Annem düz liseye götürdü. İyi ki oraya gitmişim. Ama insan yolunu buluyor. Ben hâlâ konuşarak iletişim kuramam, oynayarak anlatırım.

Konservatuvar sınavına birkaç kez girmeniz büyük başarı?

Doğru. 11 kez girdim, hiçbirinde de almadılar. Benden yetenekli 10 kişi var diye düşünüyordum. Elimde bavulla Eskişehir, Ankara, İstanbul çok dolaştım. Yeditepe’yi kazandım en son. Paramız yetmiyordu, babam arabasını sattı. Tek çocuğum yemek masasına oturamadım. Yemek masasında telefon çaldı. Fatma Gül’ün Suçu Ne?’de oynayan Bülent, ‘Kanka ben garajdayım. Isparta’da konservatuvar açıldı, kimse de girmiyor. Gidelim.’ dedi. Babam ‘fikrimi değiştirmeden defol git.’ dedi. Çantayı aldım, gittim ve kazandım. Sonra İstanbul’da bir kıza âşık olmuştum. Onu görmeye gelmişken kapri şortla sınava girdim. 426 kişinin arasından ilk 8’e kaldım. Orayı yaktım, yeniden 1’den başladım.

İnsan "Bende yetenek yokmuş, pes ediyorum" demez mi?

Yetenekli ve normal insanlardan farklı olduğumu hep biliyordum.

Zaman