Yazarlar operasyonu nasıl yorumladı?

Medya
İstanbul ve Ankara’da eşzamanlı düzenlenen rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile aralarında işadamı Ali Ağaoğlu ile Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Baka...
EMOJİLE

İstanbul ve Ankara’da eşzamanlı düzenlenen rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile aralarında işadamı Ali Ağaoğlu ile Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın da oğlu gözaltına alınmıştı.

Yeni Şafak’tan İbrahim Karagül, Yusuf Kaplan, Hilal Kaplan; Zaman’dan Mümtaz’er Türköne, Sabah’tan Emre Aköz, Star’dan Yiğit Bulut, İbrahim Kiras ve Bugün’den Gülay Göktürk yolsuzluk operasyonunu kaleme aldı.

İşte yazarların yolsuzluk operasyonu hakkındaki yorumlarının bir kısmı şöyle:

İbrahim Karagül: Bu, çokuluslu bir operasyondur!

28 Şubat çokuluslu bir operasyondu. Türkiye’yi ‘yeni tehditler’e karşı dizayn etme ve bu yeni haliyle sisteme entegre etme projesiydi. O çokuluslu müdahalenin yerel aktörleri dün tahliye oldu. Hem de yeni bir çokuluslu müdahaleyle yüzleştiğimiz günlerde.

O zaman sivil iktidar devrilmiş, yeni dizayna uygun bir ‘yapı’ iktidara taşınmış, Türkiye’nin yüz milyarlarca doları kayıplara karışmış, sokaklar siyasi kamplara ayrılmış, ülke insanlarının ezici çoğunluğu devlet düşmanı ilan edilmişti.

Şimdi de aynı durum var. Ölümüne bir operasyonun daha ilk aşamasındayız. Diz çöktürme, süründürme, çökertme, sivil iktidarı devirme, Türkiye sokaklarını yeniden kamplara ayırma operasyonu bu. O çokuluslu çevreler, oyun kurucular yeniden sahnede.

Yazının devamını okumak için tıklayınız!

Yusuf Kaplan: Erdoğan’ı ve Türkiye’yi bitirme operasyonu

Cemaat’in yöneticileri, ‘Okulları kapatın, dershaneleri değil!’ başlıklı yazımdan sonra teşekkür ziyaretine geldiklerinde, ‘Erdoğan’sız Türkiye’ projesine nasıl baktıklarını sormuştum; verdikleri cevap, ‘böyle bir şeyden Allah’a sığınırız’ şeklinde olmuştu.

Ancak adına ‘Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu’ denilen ama asıl hedefi, Erdoğan’ı ve Türkiye’nin yürüyüşünü durdurmak olan, iç ve dış şebekelerin ortaklaşa gerçekleştirdikleri bütün çıplaklığıyla günışığına çıkan bu operasyonla birlikte, Cemaat medyasının, ‘Erdoğan’sız Türkiye’ operasyonuna bütün gücüyle destek verdiği, bu süreçte CHP, MHP hatta Ergenekon çetesinin artıklarıyla aynı kare içinde yer aldıkları ve bundan da hiç bir şekilde rahatsız olmadıkları görülüyor!

Eyvah ki, ne eyvah!

Yazının devamını okumak için tıklayınız!

Mümtaz’er Türköne: Kristal küre çatladı

İlk işaret İstanbul Borsası’ndan: İşlem gören şirketlerin değeri %5,2’lik yani 26 milyarlık kayıp ile 526 milyara düşmüş. Bu ne anlama geliyor? Piyasalarda siyasete bağlı işleyen güven ve istikrar ortamı güç kaybediyor.

AK Parti’nin elindeki en büyük koz “istikrar” idi. Parti rekabeti çoğu kimsenin umurunda değildir ve işi bilenler siyaseti sadece ekonomiyi belirlediği ölçüde nazara alırlar. 90’lı yıllarda siyaset, derin savrulmalarla ekonominin üzerinde ağır bir yük oluşturdu. Nitekim 2000 ve 2001 ekonomik krizi, siyasetin en çok at koşturduğu finans sektöründe patlak verdi. Çöküşün üzerine AK Parti parlak bir performans sergileyerek piyasalarda güven atmosferini yeniden oluşturdu. Sıfırların atılması ve enflasyonun dizginlenmesi Türkiye’yi uzun vadeli hesap ve yatırım yapılabilir bir ülke haline getirdi. 11 yıldır bu istikrarın faydalarını devşiriyoruz.  Nihayetinde bu istikrar, Türkiye’nin kangren olmuş sorununu çözmek için hükümeti risk alabilecek güce ulaştırdı. Barış Süreci hiç parçalı ve istikrarsız siyasî aktörlerle yürüyebilir miydi?

Yazının devamını okumak için tıklayınız!

Emre Aköz: Dikkat! Cemaat yeni bir hamle yapacaktır

Bugün söylemek istediğimi, dilimize de girmiş bazı Japonca kelimeler aracılığıyla anlatmaya çalışacağım.   İlk kelime: Kamikaze… Fikirlerini önemsediğim bir hocam, dünkü yazım üzerine aynen şu mesajı gönderdi:

“Bu itiş kakıştan Cemaat zararlı çıkar. ‘Mesafeli, akil, bilge, iyiliksever, hizmet etmeye odaklı cemaat’ imajı silindi… Yerine ‘savaşçı, komplocu, devleti içten fethetmeye kararlı cemaat’ imajı geldi… Orta vadede cemaat çok zarar görür (Erdoğan gitsin veya kalsın, fark etmez). Fransa’da Cizvitlerin, İspanya’da Opus Dei’nin akıbetini hatırla…”

Cemaat kapsama alanına giren kimi emniyetçileri ve adliyecileri Hükümetin üstüne sürdü. Bu bir kamikaze hareketiydi. O kadroların oyundan çıkmasına yol açtı. Buna karşılık Türkiye’nin gündemini değiştirdi. Niye “Harakiri yaptı” demiyorum. Çünkü harakiri, intihar eylemidir. Kamikazeler ise sadece harcanan pilotlardır.

Yazının devamını okumak için tıklayınız!

Yiğit Bulut: Bu yazıyı bir daha okuyun!

Sevgili dostlar, “BÜYÜK SALDIRI” başlamadan birkaç gün önce aşağıda okuyacağınız; “neden Erdoğan’a karşı BÜYÜK KOALİSYON kuruldu” başlıklı yazıyı paylaşmıştım… Geçen saatler ve dakikalar, yaşananlar “Büyük Koalisyon’u” daha belirgin hale getirirken, detayları aynen birkez daha paylaşmak istiyorum…

“Neden Erdoğan’a karşı büyük koalisyon kuruldu… Cevap aslında çok açık fakat YERLEŞİK DÜZEN’i anlayamaz ve anlamlandıramazsan; uzantısı olan basın mensupları şortlu kızı dövdüler, bu ülke İran mı oluyor diye tempo tutarken, tam tersi görünenler Hükümet ve Devlet’e kafa tutarken, finansal sistem içindeki “karıştırıcıları” ekonomik-finansal dalgalanmadan siyasal tablo üretmeye çalışırlarken, BAKARSIN ama GÖREMEZSİN olanı… Sevgili dostlar, Türkiye’de yaşananları ve özellikle ekonomik dalgalanmaları takip eden siyasal manipülasyonları son günlerde dikkatli analiz edenler; 1980-1994 ve sonrasında özellikle 2001 ‘de HATTA 2002’den bugüne bile bu ülkeye iktidar biçmeye çalışanları görebilirler… Peki her fırsatta etkili olmaya ve zaman zaman sağ-sol arasında yer değiştirerek çalışan bu yapının amacı ne?

Yazının devamını okumak için tıklayınız!

Hilal Kaplan: “Asılacak adamsın ulan”

Kürdistan petrolünün barış sürecini taçlandırmasına işaret eden Erdoğan’ın Barzani’yle Diyarbekir’deki tarihî buluşması öncesi dershane gündemi patlamıştı.

34 yıl hüküm giymiş Mustafa Balbay tahliye edildiği ama daha hüküm bile giymemiş olan BDP’li vekillerin içeride tutulmasına karar verdildiği günse yolsuzluk operasyonu patladı.

Ne hikmetse, bu operasyonla eşzamanlı olarak, STV dizisindeki karanlık kurullarda adı karalanan gazeteciler hakkında fotomontajlanmış kasetler ve fotoğraflar piyasaya sürüldü.

Zamanında beni de hedef göstermiş bir yazarın kızının fotomontajlanmış resimlerini internette yayacak kadar pespayeleşildi.

Yazının devamı için tıklayınız!

İbrahim Kiras: Cemaatin stratejisi

Hizmet hareketi veya cemaat diye anılan yapı bir süre öncesine kadar toplumsal barışı ve kardeşliği, diyalogu, hoşgörüyü savunan bir hareketti. Hareketin mensupları daima mesihî bir olgunluk içerisinde kendilerine tokat atanlara bile öbür yanaklarını çevirmeyi öngören bir pasifist (barışçı) yaklaşım sergiliyorlardı. Bunun karşılığında toplumun çok farklı kesimlerinden sempati görüyorlardı. Sonra galiba Hocaefendi’nin yurtdışına gitmek zorunda kaldığı tarihten itibaren her şey değişiverdi. Yaklaşık olarak Ergenekon soruşturmalarının başladığı dönemden itibaren ise cemaat “kardeşlik ve hoşgörü” söylemini terk ederek “militan”bir topluluk görünümü kazandı toplumun gözünde. 

Yazının devamını okumak için tıklayınız!

Gülay Göktürk: Şimdi de siyaset konuşalım

Önce, Büyük Yolsuzluk Operasyonu ile ilgili yazdığım ilk yazıdan bir bölüm:”Şu anda başlatılan bu büyük operasyonun siyasi anlamı ve hedefi de elbette üzerinde durulması gereken, ayrıca değerlendirilmesi şart olan bir konudur.

Ama bu konu, hiçbir zaman işin aslının önüne geçmemelidir. Operasyonun amacı ile ilgili spekülasyonların yolsuzluk iddiasını gölgelemesine, ikinci plana atmasına izin verilmemelidir.”

Olayın sıcağı sıcağına yazdığım bu yazıdan sonra, olup bitenlere baktığımda gördüklerim şunlar:

Soruşturmaya iki yeni savcının eklenmesi son derece doğal. Gelinen noktada taraflar arasında güvenden söz edilemeyeceğine göre, soruşturmanın sağlıklı yürümesini garantiye almak için böyle bir önlem alınması normaldir. Ama soruşturmada görev alan 5 şube müdürünün alelacele görevden alınmaları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bu tasarrufun kamuoyu vicdanında “yolsuzluğun üstü mü kapatılıyor” endişesi yaratması kaçınılmazdır.

Yazının devamını okumak için tıklayınız!