Özgün Duruş Yayın Hayatına Başladı

Medya
Yahya Ayyıldız yönetiminde çıkan Özgün Duruş gazetesi haftada bir okurlarına ulaşacak. Ali Bulaç, Altan Tan, Ümit Aktaş ve Ramazan Kayan‘ın da yazarları arasında yer aldığı gazete Müfid Yüksel&#...
EMOJİLE

Yahya Ayyıldız yönetiminde çıkan Özgün Duruş gazetesi haftada bir okurlarına ulaşacak. Ali Bulaç, Altan Tan, Ümit Aktaş ve Ramazan Kayan‘ın da yazarları arasında yer aldığı gazete Müfid Yüksel’le önemli bir söyleşi gerçekleştirmiş.

Haftalık siyasi gazete Özgün Duruş ilk sayısıyla okur karşısına çıktı. Habertürk boyu 24 sayfa olarak yayınlanan gazete, dergi ile gazete arası kendine özgü bir yolda ilerliyor. Genel Yayın Yönetmeni Yahya Ayyıldız, Özgün Duruş‘un ‘hem yerel hem de küresel egemen güç odaklarına muhalif çizgide yer alacağını" ifade ediyor. Gazete yazarlarıyla dikkat çekiyor. İlk sayıda Yıldız Ramazanoğlu "İdealist Hanımlar Derneği", Ümit Aktaş "Başlarken", Altan Tan "Türkiye Yol Ayrımında", Abdülaziz Tantik "Yüzleşme", Kenan Çamurcu "Velayet Demokrasisi", Turan Kışlakçı "Türkiye’nin İslam Dünyası Açılımı", Ramazan Kayan "Özgün Duruşumuz", Ali Bulaç "Kürt Açılımından ne çıkar?", Esan Gül "Çocukluğunu hâlâ aşamayanlar" yazılarıyla okur karşısına çıkan isimler.

Yeni Duruş’a konuşan araştırmacı Müfid Yüksel, kamuoyunda Kürt açılımı olarak tanımlanan demokratik açılımın gelişim süreciyle ilgili görüşlerini açıklıyor. Devletin sadece DTP’yi değil tüm Kürtleri muhatap alması gerektiğini dile getiren Yüksel, "Kürtlerin tümü muhatap alınmalı. Örgütlü veya değil, Kürtlerin hepsini muhatap olarak almalı ki demokratik süreç tam işlesin. Şemdinli, Diyarbakır, Muş vb. Kürt illerinde bu açılıma olumlu bakıyorlar. Ama şunu diyorlar: Sol, Marksist gelenekten gelen örgütlenmeleri, dine karşıt görüşlerinden dolayı tek muhatap almasınlar. Sıradan dindar halk bunu söylüyor, ama örgütlenmiş kişiler bunu söylemiyorlar. Eğer bu Marksist örgütlenmeleri muhatap olarak alırsanız bize, yani halka, dindar halka yaşama hakkı tanımazlar. Bu sözler kaç yerde söylendi bana. Bu konuda yetkilileri uyarın dediler"

İslamcı aydınların liberal aydınların etkisinde kaldığını öne süren Müfid Yüksel, şu uyarıda bulunuyor: "Çözüm, Kürtlerin onurunu muhafaza ederek, her kesimin haklarını vererek adalet çerçevesinde geliştirilmelidir. Burada ısrarla üzerinde durulması gereken şey; bu çözümün oluşumunda din faktörünün ıskalanmamasıdır. Bölge halkı bu noktada ıskalanıyor. Halbuki liberal aydınlar ve çevreler bu noktada çözümün taraftarı olarak çözümün odağı muamelesi görüyor. İslamcı aydınların -istisnalar hariç- iyi bir sınav vermediği kanaatindeyim. İslamcı aydınlar, liberal aydınların etkisinde kalarak bu sorunun çözümünde dini faktörün yeterli olmadığı savı üzerine seküler bir çözüm arayışını dillendirerek çok tehlikeli bir yaklaşım geliştiriyorlar."

Müfid Yüksel ayrıca, bölge halkının dini talepleri olduğunu, mevcut Kürt medreselerinin yasal statüye kavuşturulmasının sağlanması gerektiğini söylüyor.

Statüko direniyor manşetiyle çıkan Özgün Duruş, anayasa değişikliğinin şart olduğuna dikkat çekiyor. Ancak statükonun anayasal değişime direndiğini, sorunları çözecek esaslı bir adım atılmasını engellemeye çalıştığı belirtilen manşette asıl adresin İslam kardeşliği olduğu vurgulanıyor.

Küresel hegemonyanın son şeytani oyunu olarak nitelendirilen 11 Eylül’ü yazan Atilla Fikri Ergun, küresel krizle birlikte kapitalizmin kan kaybettiğini, dünya genelinde İslam’a duyulan ilginin ise günden güne büyüyerek arttığını söylüyor. Konuyla ilgili görüşüne yer verilen Abdurrahman Dilipak ise, "komplo yüzlerine gözlerine bulaştı" yorumunu yapıyor ve ekliyor: "Kanaatimce bu olay (11 Eylül) bir komplo idi. ABD’de bir darbe girişimi idi. Hem Bush yönetimi devrilecek hem de ABD devlet başkanını kaybeden, saldırıya uğrayan bir ülke olarak İslam dünyasına yönelik terör estirecekti. Ama yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Bu işin içinde bir de dolar operasyonu olduğunu düşünüyorum."

11 Eylül’ün ABD’nin ulaşılmaz kimliğini sarstığını söyleyen İbrahim Karagül’e göre ise, "önümüzdeki 5-10 yıllık süre özellikle gelişmiş ülkeler açısından hayli sıkıntılı olacak."

II. Abdülhamid döneminde düşmanlarınca ‘hasta adam’ olarak görülen Osmanlı Devleti’nin etkisine değinen Sebahattin Arslan, "Malay Adaları ve Osmanlı Devleti" başlıklı yazısında Osmanlı’nın Arap Yarımadası ve Anadolu vilayetlerinin yanı sıra Afrika’da da gücünü koruduğunu dile getiriyor. Orta Asya, Çin, Rusya Müslümanlarıyla irtibata dikkat çeken yazar, Osmanlı’nın Afrika’nın sömürülmesini nasıl engellediğini de aktarıyor. Malay adalarına İslam’ın ne zaman geldiği bilinmiyor ancak, Arslan, İslam’ın bölgeye âlimler ve takva sahibi tüccarlar vasıtasıyla yayıldığını dile getiriyor.

Ekoloji, kent, bilim- teknik ve insan konusunu işleyen "Anasır-ı Erbaa"yı Dilaver Demirağ sunuyor. Suat Koçer‘in sinema sayfasını hazırladığı gazetede Ahmet Sait Akçay, "Edebiyatın Vicdanı Örtü" konusunu ele alıyor.