İlahi penguen! Türk medyasının mağduriyeti

Medya
Türk medyasındaki mağduriyet edebiyatı üzerine Tuncer Köseoğlu  serbestiyette “İlahi penguen!” başlıklı köşe yazısında bu ironiye merkez medya üzerinden bir bakış getiriyor… &nb...
EMOJİLE

Türk medyasındaki mağduriyet edebiyatı üzerine Tuncer Köseoğlu  serbestiyette “İlahi penguen!” başlıklı köşe yazısında bu ironiye merkez medya üzerinden bir bakış getiriyor…

 

“Gezici gençlere içiyorum, onlardan çok şey öğrendik…” dedi orta yaşlı kadın. Yelkenli teknelerinden henüz yeni karaya çıkmış üç genç adam, “Biz de geziciyiz” dediler hep bir ağızdan.

“90 doğumlu kızım Gezi’den sonra çok değişti, odasını bile topluyor, sorumluluk sahibi oldu. Dünya bize hayran kaldı. Yılın altı ayı İtalya’da yaşıyorum, İtalyan arkadaşlarım Gezi’ye hayran. ‘Biz de asla böyle bir şey olmazdı’ diye bana öykünüyorlar. Var mı sokakta tango yaparak protesto etmek?”

Bir ada sahilinde, kalabalık bir mekânda, oturanlara aldırış etmeden bağıra çağıra devam eden bu saygılı insanlar diyaloğu, kadının “Buna sebep olanları darağacında görmek, istiyorum” diye şehvetle bağırmasına neden oldu. Gençlerden biri heyecanla ayağa fırladı, “Olacak, olacak hem de çok yakında. Hepsi darağacına gidecek” dedi. “Zaten darağacına onlar gitmezlerse bizim halimiz harap” diye cevap verdi kadın… Sonra gençler, kadından kızının telefonunu istedi, “Sizin kadar güzeldir, görüşmek isteriz…” diye sürdü diyalog. Orada oturanlar istemeden tanık oldukları konuşmaya aldırış etmeden yemeklerini yediler kendi dünyalarında.

Büyük usta Sait Faik, adasında bir sahil meyhanesinde yaşanan bu diyaloğu muhteşem yazardı eminim. Ada’da olanları orada bırakarak giderek fetiş haline getirilen Gezi’nin Babıali oligarklarını aklayan, iki timsah gözyaşının döküldüğü belgeseli izledim. Hem de birkaç kere. İletişim okurken bir hocamız iletişim kurmanın ilk koşulunun ‘utanmazlık’ olduğunu söylemişti. Gezi mağduru (!) gazetecilerin hikâye edildiği Persona Non Grata (İstenmeyen Adam) belgeselinde utanmazlığın başka bir boyuta çıktığını, adeta Nirvana’ya ulaştığını görünce, “Vay anasını, mağdurlara bak, çay demle…” diyerek küçük dilimi yutmadım desem yalan olur. İçinde dolgu malzemesi olarak kullanılan gazetecileri saymazsak (Başta Ahmet Şık olmak üzere onlar da itiraz ettiler bu belgesele) Türk merkez medyasının oligarklarının duygusal sahne soslamasıyla aklanmasına tanık olduk.

Can Dündar’ın buğulu sesiyle nasıl mağdur olduğunu anlatmaya başladığı belgeselde kimler yok ki… Ki Dündar, lüks villasından çıkarken içli sesiyle, 17-25 Aralık darbe girişimlerini iki ayrı dizi yaptığı için nasıl mağdur edildiğini anlatıyor belgeselci kadına. Zaten duruşmaya yarım saat içinde yetişemezse ‘hapse girme’ tehlikesi varmışmış. Yaptığı iki yazı dizisinden sonra cemaat operasyonunu akladığı için Cumhuriyet’in yayın yönetmenliğiyle ödüllendirilen Dündar, Yahşi Cazibe dizisinin Simge’si gibi ‘mağdurum da mağdurum’u oynuyor; belgeseldeki diğer esas çocuklar gibi.

Vay arkadaş dedirten isimler

Bekir Coşkun’dan Hasan Cemal’e Fatih Altaylı’dan Derya Sazak’a bayağı bir geniş mağdurlar ordusu çıkarmış Gezi. Tabii dizinin esas çocuğu, Türk medyasının her daim en büyük pastasını elinde tutan Doğan Grubu’nun sahibi Aydın Doğan. Şimdi tanımasak bilmesek ciğerlerini, duygusal fon müziğinin etkisinde kalıp sahiden de mağdur olduklarına inanacağım. Hürriyet’i satın aldıktan sonra gazetelerde sendikayı bitiren, özellikle 90’lı yıllarda gazeteci-yazar sıfatıyla etrafına aldığı adamlara milyon dolarlar verip çalışanlarının büyük bir bölümünü açlık sınırında tutan Aydın Doğan’nın da mağdur olduğu bir ülkede yaşıyormuşuz haberimiz yok. O Doğan ki, milyon dolarlar verdiği yazar, yöneticileri sayesinde hükümetler kurdurup her türlü iş takibini yaptırıyordu. Diğer çalışanlarına ise fazla zam vermemek için, her yılbaşı arifesinde toplu işten çıkarmalar yapan sanki kendisi değilmiş gibi gazetecilerden yana tavır koyması da ayrıca incelenmesi gereken bir ironi aslında. Bu yüzdendir AK Parti’ye oy verenleri ‘göbeğini kaşıyan adam’, ‘bidon kafalı cahiller’ olarak niteleyen’ Bekir Coşkun’un Aydın Doğan’ı ‘İyi medya patronu olarak’ nitelendirmesi. Az pastasını yemediler birlikte memleketin…

Ben belgeselde en çok Aydın Doğan’ı mağdur eden penguenlere kızdım. Sen kalk kutuplarda gezerken Doğan’ın CNN TURK’ünü işgal et. Gezi’de olaylar patlamış, kanalda dans gösterisi yap. Kanalın yöneticilerinin de sabah haberi olsun! Türk Solunun 100 yıldır yapamadığı devrimi bir gecede yapıp tekrar ait olduğun yere dön. İlahi penguen!

Yazının tamamı için – Serbestiyet