“Dış Habercilik İnsansız Yapılıyor”

Medya
Hüseyin Güneş’in röportajı Türkiye’de dış haberciliğin etkin bir şekilde yapılabilmesi için teknolojiden ziyade insana yatırım yapılmasını söyleyen One Haber Ajansı’nın Haber Müdürü ...
EMOJİLE

Hüseyin Güneş’in röportajı

Türkiye’de dış haberciliğin etkin bir şekilde yapılabilmesi için teknolojiden ziyade insana yatırım yapılmasını söyleyen One Haber Ajansı’nın Haber Müdürü ve TRT Türk’te yayımlanan ‘Gazeteci Gözüyle’ programını hazırlayıp sunan Işın Eliçin’le medyadaki dış habercilik algısını, Arap gençlerinin temel talepleri ve sosyal medya üzerinden örgütlenme biçimlerini konuştuk.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halk isyanlarını yabancı ajansların haberiyle duyuran bir medyanın objektif olduğunu düşünüyor musunuz?

Sadece bu kaynaklara dayalı habercilik yapılıyorsa zor…  Örneğin, Mısır’daki isyanın gelişini göremeyişimiz, toplumun epeyden beri kaynamakta olduğunu bilemeyip şaşırmamız, hem coğrafya ile ilgili olmayışımızdan, hem de bölgeyi sadece Batı dolayımlı haberlerle tanımamızdan… O insanların nasıl yaşadığından bihaberiz. Kaç kişi vardı ki medyada Arapça bilen. Bu yeni yeni değişiyor. Arapça, Farsça bilen yeni insanlar neyse ki artık katılıyor aramıza.  Bu sorunu aşmanın bir yöntemi, alana muhabir göndermek ya da en önemlisi başka ülkelerde, özellikle de yakın coğrafyada muhabir bulundurmak. Tabi bu pahalı bir seçenek… Maalesef medya kuruluşları teknolojiye yatırım yapıyor da insana yapmıyor. 

Medyanın İslam Coğrafyası’na bu kadar uzak olmasının nedenini neye bağlıyorsunuz? 

Bu sorunun yanıtı da aslında kısmen aynı sorunlarla ilgili… Gerçi bizim medya çalışanlarımızın bir bölümü, değil Arap-İslam coğrafyası kendi insanlarına da yabancı, önyargılı. Arapları ve aslında İslam ülkelerindeki halkları, tıpkı Batılıların da önemli bir bölümünün gördüğü gibi az gelişmiş, tembel, değişime ve ilerlemeye kapalı insanlar olarak görenlerin hâkimiyetindeydi medya. Bu halkların moderniteye karşı olduğu, hatta İslam’ın moderniteyle uyumsuz olduğu düşüncesinin öne çıktığı bir bakış. Burada bir parantez açıp yeni keşfedip çok sevdiğim sosyolog Asef Bayat’tan alıntı yapmak isterim: “modern olmak pahalı bir yaşantı. Modernlik için gerekli maddi, kurumsal, kültürel ve entelektüel birikimden yoksun bu halklar.”  Örneğin, Ortadoğu’da çekirdek aile azdır, ama bu onlar özellikle bunu tercih ettiği için değil. Pek çok eğitimli orta sınıf mensubu, onlara aile büyüklerinden özerklik sağlayacak, bireyselliklerini öne çıkarmalarına yarayacak ayrı bir ev sahibi olamıyor da ondan. Bir de yoksulları düşünün. 

Dönersek medyamıza,  geçmişte yaygın medyanın pek çok mensubu batının değerlerini kıstas alarak, üstelik batının habercilik kıstaslarını da uygulamadan, batılıların geçtiği haberleri çevirerek dünyadan bahsettiler. Kendi ülkemize bile böyle baktık. Plazalardan, yaşadığımız atomize hayatları esas alan bir habercilik yaptık. Ama evet artık bir değişim var. Ak Parti iktidarıyla birlikte medyanın sahipleri ve çalışanları değişiyor, ayrıca bunu coğrafyamızda olup bitenler de zorluyor. Dolayısıyla medyanın yerel ve uluslararası olaylara bakışındaki eğilimler de değişiyor. Bu sevindirici. Fakat bir kaygımı da dile getirmeliyim. Nasıl ki eskiden tek bir perspektifle habercilik yapılıyorduysa, medyanın yenileri de korkarım perspektifi değiştirirken başka bakış açılarına yine dışlayıcı davranma eğiliminde…

Medyamızda dış haberlerde daha çok kısa haberler ve dezenformasyon/komplo teorilerine dayandırılan analizler göze çarpıyor. Örneğin; Türkiye’de bazı yazar ve gazeteciler komplo teorisi kurarak Suriye’deki olayları yorumlamaya çalıştılar. Sizce yapılan bu tarz yorumlar doğru mu?

Çok kısa yanıtlarsam değil tabi. Ama uzatayım: Yakın zamana kadar medyada dışhaber yoktu. Dış haber tampon haber demekti. Dışhaberci de genellikle İngilizce bilen çevirmen. Dünyayla ilgilenen bir ülke değildik, içimize kapalıydık. AK Parti’nin proaktif dış politika vizyonuyla bu değişmeye başladı ama dış haberciliğin yeri henüz iyi konumlandırılamadı. Tunus ve Mısır devrimleri sırasında konuşuyorduk: Neden bizim de örneğin bir Robert Fisk’imiz yok?  Independent gazetesinin Ortadoğu muhabiri Robert Fisk yıllardır Lübnan’da yaşıyor. Bölgeyi tanıyor, insanlarını tanıyor. Dış habercilik budur. Bunun için de insana yatırım yapmak gerekiyor.  Bir başka ülkeye gönderdiğin gazeteciyi madden ve manen desteklemen gerekiyor ki, gittiği yerde işini yapsın, işini yaparak hayatını kazansın. Ama bizde muhabirler yerine köşe yazarlarına yatırım yapılıyor. Köşe yazarlarımızın bir bölümü de sanki münazara takımındalarmış gibi, fikir beyan etmek, belli bir konuda yeni bir bakış açısını paylaşmak vs. için değil de görüşlerini adeta empoze etmek üzere yazıyorlar. Komplo teorileri de bu tür yazılarla savunuluyor. Bir de köşe yazarlarımız bazen bana o gazetenin okuru için değil de birbirleri ya da politika yapıcılar için yazıyormuş gibi geliyor. Örneğin Suriye’deki olayları izleyip aktarırken göç olursa ne yaparız derdine düşenler oldu. Bu derde düşmek gazetecinin işi değil ki.
 
TRT Türk, Mısır başta olmak üzere Ortadoğu’yla ilgili haberlerde en iyilerden biriydi. TRT Türk’ün bu başarısından biraz bahsedebilir misiniz?

Arap isyanlarına dair yayınlarımızdan bahsediyorsanız, evet, hiç fena değildik değil mi? Bölgede muhabirlerimiz var da ondan. Ayrıca özellikle TRT Türk’ün Dünyamız Detay, Gümüş Hilal gibi çok izlenen programlarını hazırlayıp-sunan, çalışanı olduğum One Ajans’ta çok iyi, mahir habercilerden oluşan bir ekibimiz var.

Oneajans gibi dış habercilik alanında özel çalışmalar yapan haber ajanslarının dış haberciliğe ne gibi katıları var?

Burada biraz reklam yapacağım izninizle. One Ajans’ın Pekin, Moskova, Bişkek, İslamabad, Erbil, Tahran, Kudüs, Şam, Addis Ababa, Saraybosna, Atina ve Üsküp’te olmak üzere 12 bürosu var. Bu kentlerdeki arkadaşlarımız hem bizim TRT Türk için hazırladığımız programlara haber hazırlıyorlar, hem de bulundukları ülkelerde TRT muhabiri olarak görev yapıyorlar.  One Ajans TRT Türk için günde 3 kez 50 dakika canlı yayınlanan Dünyamız Detay ve günde 2 kez 20 dakika canlı yayınlanan Gümüş Hilal programlarını hazırlayıp yayınlıyor. Biz hem haber merkezimizdeki ekibimiz hem de alandaki arkadaşlarımızla, işte bu programlar için herhangi bir haber kanalının 3 ayda ürettiği dışhaber içeriğini bir ayda üretiyoruz.
 
Ortadoğu’daki isyanlarda gençlerin temel talepleri ve sosyal medya üzerinden örgütlenme biçimleri neler?

Özgürlük istiyorlar. Evet, iş ve aş da istiyorlar ama bence esas talep özgürlük. Özgürlükten kastımı, belki 1979 İran devrimini yapan gençliğin öncelikli talebiyle karşılaştırırsam daha iyi anlatırım. O gençlerin önceliği bağımsızlıktı, bu amaç için özgürlük taleplerini geri plana itmeye razıydılar. Bugünün gençleri ise önce özgürlük diyor ve görünürlük tabi. İtildikleri gettolardan çıkıp kamusal alanda var olmak istiyorlar, karar alma süreçlerine katılmak istiyorlar.

Görünürlükle kastımı da Türkiye’den bir örnekle sanki daha iyi anlatabilirim. Hatırlıyor musunuz, yıllar önce bir köşe yazarı parklara yayılmış piknik yapan ailelerle ilgili yazısıyla büyük tartışmaya yol açmıştı. Yıllarca kamusal alanlara girme hakkı vermediğimiz, gettolara, şehirlerin dış mahallelerine ittiğimiz, kadınları başörtülü erkekleri o yazarın tasviriyle don paça gezen, taşra kökenli ailelerdi konu. Görünmez çoğunluk… Deniz kenarına, şehrin ortasına gelmeleri, kamusal alandan paylarını istemeleri eleştirilmişti. İşte o yazıda konu edilen insanların görünür olma savaşı Ak parti iktidarıyla büyük ölçüde kazanıldı. İsyan coğrafyasında da benzer bir savaş veriliyor şimdi. Görünmez çoğunluğa mensup insanlar canları pahasına onları dışlayan, görünmez kılan rejimlerine başkaldırıyorlar.  Refahın ve kamusal alanın paylaşımı savaşı… Tabi görünürlük kazanmamış başka kesimler de var. Umarım savaşları kazananlar başka görünmezler yaratmazlar.

Sosyal medya özellikle Mısır’da etkili bir araçtı ama genel olarak internet erişiminin kısıtlı olduğu ülkelerden bahsediyoruz. Dolayısıyla sosyal medyadan ziyade iletişime vurgu yapmalı. Uydu televizyonları sayesinde hızlı iletişim, cep telefonları aracılığıyla anında iletişim çok etkili… İletişim devrimleri çağı diyorlar ya… İsyanları twitter veya facebook yaptırmadı. Bütün iletişim kanalları hep kontrol edilmek istenmiştir. İnternetin özelliği ise bu iletişimin kontrolsüz olması…

Rejim değişiklerinden sonra gençler yeni ülke yönetiminde etkili bir rol oynayabilecekler mi?

Söz konusu ülkelerde çoğunluk gençler. Genel olarak nüfusların 3’te ikisi 30 yaşın altında dersem hata payı çok büyük olmaz sanırım. Dolayısıyla evet gençler geleceklerini ve ülkelerini yönetecekler.

Yabancı gazete ve ajansların dışında sosyal medyanın dış habercilik üzerindeki etkisi nedir?

Ben çok faydalanıyorum doğrusu. Yaygın medya iktidarları, iktidarlar yaygın medyayı sever. O zaman da enformasyon kontrol altına daha kolay girer. Haber almak için alternatiflerin olması harika. Ayrıca özellikle twitter çok eşitlikçi dolayısıyla çok eğitici bir mecra. Hatanız anında karşılık bulur, "uzmanlık"lar kolay sarsılır.

Değişim geçiren bir coğrafyada, Türkiye’nin yeni dış politikalarının olduğu bir süreçte medyamızın dış habercilikteki konumu nasıl olmalı?

Türkiye’nin liderliğe oynadığı her yerde bir muhabir olmalı. Medya insana yatırım yapmalı. Arapça bilen insanlara ihtiyacımız var. Arapça bilen insanları gazeteci olarak yetiştirmeye ihtiyacımız var. Çince de önemli, Farsça’da. Doğuya bakmalı biraz daha çok, doğuya ve güneye. Dışhaberi de gazetecilik alanlarından biri olarak görmemiz, kazanmamız gerekiyor. Hoş pek içhaber dışhaber ayrımı da kalmıyor gibi.

on5yirmi5.com