Birand ve Yiğit Bulut’un ağır suçlamaları

Medya
HaberTürk TV’nin Genel Yayın Yönetmeni ve HaberTürk gazetesi yazarı Yiğit Bulut, terör saldırılarının yoğun olduğu dönemde medya yöneticileriyle yemek yiyen Başbakan Erdoğan’a bir takım sa...
EMOJİLE

HaberTürk TV’nin Genel Yayın Yönetmeni ve HaberTürk gazetesi yazarı Yiğit Bulut, terör saldırılarının yoğun olduğu dönemde medya yöneticileriyle yemek yiyen Başbakan Erdoğan’a bir takım sansürler uygulanması ve Kandil’de röportaj yapılmasının engellenmesi yönünde öneri sunmasıyla tepki çekmişti.

Posta Gazetesi yazarı Mehmet Ali Birand, aylar sonra konuyu gündeme taşıyıp Yiğit Bulut’u isim vermeden sert bir dille eleştirdi. Kendisi için “Tutumundan utandım” diyen Birand’a dünkü yazısında cevap veren Yiğit Bulut ise gazetecilik dışından suçlamalar yöneltip polemiği “kirli çamaşırları dökme” boyutuna getirdi.

Yiğit Bulut, Mehmet Ali Birand’ın, Belçika vatandaşı olduğunu, Erdoğan’ı baskı altına almaya gittiğin, onu devirmek için düzenlenen toplantılara katıldığını, Kanal D Haber Müdürü olmak için Hurşit Tolon’a icazet almaya gittiğini ve Aydın Doğan’a alınan yata aracılık ederken kendi yatını da bedavaya getirdiğini ileri sürdü.

Mehmet Ali Birand da bugünkü yazısında Yiğit Bulut’un CNNTürk’te çalışırken yolsuzluk yaptığını ve dava açılmasını Aydın Doğan’ın engellediğini iddia etti. Birand ayrıca "Yavrum Yiğit” diye hitap ettiği Yiğit Bulut’a patronu Turgay Ciner üzerinden de “Hiçbir patron bu tip insanları uzun süre taşımaz…” mesajını verdi.

Üç gündür devam eden polemikte şimdi söz sırası Yiğit Bulut’ta ve Birand’ın iddialarına ne yanıt vereceği, ortaya bilinmedik hangi iddiaları merak konusu.

Haberin devamında Birand ve Yiğit Bulut’un polemiğe konu olan satırlarını özgün haliyle sırasıyla okuyabilirsiniz.

HASAN CEMAL, KENDİNİ SAVUNMAMALI…

Başbakan’ın geçen ay medya sahipleri ve Genel Yayın Yönetmenleriyle yaptığı ve hala tartışılan toplantısında bende vardım. Bu güne kadar hiçbir şey yazmamamın nedeni, bazı meslektaşlarımın tutumundan utanmamdır. Orada öylesine konuşmalar yapıldı, hele biri vardı ve öylesine çağdışı ve bir gazeteciye yakışmayan öneriler yaptı ki, konuyu açmamayı tercih ettim. Bu zat, kendi Genel Yayın Müdürü tarafından yerden yere vurulmasına rağmen, hala aynı gazetede yazıyor ve üstelik bir TV Haber Kanalını yönetiyor.
 
Bu toplantının diğer talihsiz olayı, aynı gazetecinin, Hasan Cemal’in Kandil söyleşilerini şikayet etmesi ve "Bu konuda birşey söylemeyecek misiniz?" diye adeta Başbakanı kışkırtması ve Erdoğan’ın da, adını vermeden Hasan Cemal’in PKK lideriyle görüşmesi ve kitap yazmasını eleştirmesiydi.
 
Daha öncelerde ben de PKK lideri Öcalan ile konuşmuş ve kitapta yazmıştım. Demek ki, Öcalan veya ondan sonraki liderlerle konuşan, Kürt konusunda kitap yazan her gazeteci, bunu para kazanmak için yapıyordu (!) Başbakanın bu mantığı karşısında donup kalmıştım. Aramızda ilk davranan Yasemin Çongar olmuştu. Kibarca ancak çok net şekilde tepki gösterdi de, o konuşmanın asıl hedefi olan Hasan Cemal başta olmak üzere, hepimizin namusunu kurtardı.
 
Hasan, sonradan yazdığı yazılarda doğrusunu yaptı ve kendini savunmadı.
 
Savunmaması gerekiyor. Zira yaptığı, dünyada gazetecilik diye bir meslek varsa, o işin hakkın veren herkesin yapması gerekendi. İyi ki Kandil’e gitti, iyi ki Karayılan ile görüştü ve kitabını yazdı. Böylece resmi politikanın dışındaki görüşleri de dinleyebildik. Barışa nasıl gidilebileceğini daha sağlıklı şekilde öğrenebildik.
 
Teşekkürler Hasan… (Mehmet Ali Birand / 20 Aralık)

Bulut’un çok ilginç iddiası… Aydın Doğan: Bir şeye daha çok üzüldüm, bizim Birand bu yatı almama aracılık ederken, aradan kendine de bir teknecik çıkarmış"!

‘BELÇİKA VATANDAŞI BİRAND’A CEVABIMDIR’

Birkaç gündür Mehmet Ali Birand, Hasan Cemal ve onların akıl suyunda yıkananlar bir propaganda peşinde. Kaşıntıları Başbakan Erdoğan’ın basın mensuplarıyla yaptığı toplantı üzerine. İddialarına göre bir gazeteci, Başbakan’a şöyle demiş, o da buna karşılık böyle demiş…
 
AMAÇLARI BAŞBAKAN ERDOĞAN’I BASKI ALTINA ALMAK

Uydurdukları ve ekledikleri uzayıp gidiyor! Tek kelimeyle; acemice hazırlanmış bir komplo! Amaçları aslında bana bulaşmak da değil, akıllarınca kamuoyu yaratıp Başbakan Erdoğan’ı baskı altına alacaklar! İşin ilginç tarafı da bu topa giren arkadaşlar, geçmişte her dönemde Türk Devleti’nin makamları tarafından "bölücülükle suçlanmış", haklarında devletin resmi istihbarat kurumları tarafından "bölücü" notu düşülmüş "tipler"! Hatta devlet kurumuna bile gerek yok, Birand Kanal D Haber Müdürü olduğu gece Aydın Doğan’ın evinde yemekte şu konuşma geçti. Oradakiler "Ama bölücülük yaparsa" dediklerinde, Doğan, "Merak etmeyin asla izin vermeyiz" açıklamasını yapmak ve ikna etmek için uğraşmak zorunda kaldı! Sevgili "sabık", ne olduğu belli, gazeteci kılığına girmiş "organik uzantılar", Başbakan Erdoğan sizin yarattığınız kamuoyu baskısı sonucu fikrini değiştirecek olsaydı, bugün o koltukta oturmuyor, patronunuzla birlikte "tavla oynadığınız başbakanları" attığınız depoda "gün sayıyor" oldurdu!
 
O HALKIN SEVGİLİSİ OLDUĞU İÇİN

O "sizi anladığı", ne mal olduğunuzu kökünden kavradığı, sizin de uzantısı olduğunuz "yerleşik düzeni" kökünden söktüğü için bu halkın sevgilisi oldu ve Atatürk’ten sonra en uzun ve güçlü iradeyi ortaya koydu, hatta belki de Cumhuriyet tarihinin en uzun iktidar dönemini Allah kendisine kısmet edecek… Sevgili dostlar, bu arkadaşlar "çok iyi gazetecilermiş", bu yüzden meslekleri adına çok üzülmüşler.
 
AVRUPA PASAPORTLU DÜDÜKLER

O zaman iyi okuyun "organik uzantılı, Avrupa pasaportlu" düdükler:
 
1- Başbakan oraya "ne yapacağız, açıkça sorgulayalım" diye bizleri davet etti. Ve bu detayı da konuşmasına başlarken söyledi; "Bu bir basın toplantısı değil, burada haber yapmayacağız, en iyi ne yapabiliriz birlikte ortak bir akıl oluşturarak, o detayları konuşacağız" dedi!
 
2- O toplantıda konuşulanlar "beyin fırtınası" mahiyetindeydi ve orada kalması gerekirdi. Daha açık yazayım: Başbakan, sizi oraya "adam sandı" da çağırdı, ama ne yazık ki; Türk halkı gerçeği bir kez daha gördü.
 
3- Büyük gazeteciler, söyleyin bakalım, ele geçen Hanefi Avcı’nın Hürriyet arşivindeki konuşmalarında neler var? Konuşmalar tek bir detay üstüne odaklanmış; patronunuzu nasıl Başbakan, nasıl Cumhurbaşkanı yapacağınız ve siyaseti nasıl şekillendireceğiniz! Kasetler orada! Bu mu gazetecilik!
 
4- "411 el kaos’a kalktı" manşetleri atılıp, daha da geriye gidersek, 28 Şubat sürecinde Gülen kasetlerini ana haber bültenlerinde döndürüp, Aczimendileri parlatan arkadaşlar, söyleyin bakalım: Bu mu gazetecilik!
 
ERDOĞAN’A BİR VURSAK YARISI BOŞA GİDER

5- Ve sen Birand söyle bakalım: Kanal D Haber Müdürü olmak için Hurşit Tolon’a icazet almaya gittin mi! Ve en önemlisi; Mehmet Ali Yalçındağ’ın evindeki "Erdoğan’a karşı acil önlem" toplantısında ORADA MIYDIN! Yalçındağ, rakı kadehini kaldırıp "Erdoğan’a bir vursak, yarısı boşa gider" tarihi söylemini yaptığında "SEN BÜYÜK GAZETECİ" olarak ne yaptın!
 
BU MU GAZETECİLİK AHLAKI!

Sonuç: Bu arkadaşlara bir çağrım var; büyük gazeteci takımı, "malum medya" uzantıları, siz benim hakkımda "size dışarıdan destek verenlerle birlikte", 33 gün yazı yazın, ben siz bitirdikten sonra "her şeyi ortaya dökme yarışında" SİZLER hakkında "3 yazı" yazayım! VAR MISINIZ? "Varız" diyorsanız, BAŞLAYIN!
 
Son söz: Büyük gazeteci Birand’ın "yat ticareti" yaptığını, ben naçizane, patronu Aydın Doğan’dan öğrendim. Bir akşam yemeğinde evde, Doğan şöyle buyurdu: "Aldığım Feretti yatın duvar boyaları döküldü, çok üzüldüm ama bir şeye daha çok üzüldüm, bizim Birand bu yatı almama aracılık ederken, aradan kendine de bir teknecik çıkarmış"! YALAN mı?
 
Not: "Bildiğim sırların ölene kadar benimle mezara gitmesi" ilkesine inanırım ama devletin bir toplantısında, Başbakan’ın söylediklerini "çarpıtarak" kamuoyuna sızdırmak ve bunu "kara bir propaganda" haline getirmek ısrarında olanlar varsa; onlar için "adamlık ve insanlık" kuralları artık geçerli değildir! Hodri MEYDAN! Elinizde ne varsa DÖKÜN! Ben tek başıma sadece bir "köşe yazarı olarak" buradayım! (Yiğit Bulut / HaberTürk 21 Aralık)

Yavrum Yiğit, yine uçmuşsun…

Bizim medyaya zaman zaman, kendi kendine büyük roller biçen arkadaşlar gelir ve bir süre sonra kaybolurlar. Son dönemlerin en bahtsız örneği de Haber Türk Gazetesi yazarı Yiğit Bulut’tur. Kendisini, yıllar boyunca CNN TÜRK’te Başbakan Erdoğan’ın politikalarını yerden yere vuran konuşmalarıyla tanıdık. Şimdilerde ise,  Erdoğan hayranı. Başbakan ile yağlama yıkama dolu konuşmalarını duysanız hayretler içinde kalırsınız.

Son seçimlerde Ak Parti’den aday olacağı söylentisini yaydı, meğer kapısı dahi çalınmamış. Daha önce de MHP’nin çok ısrar ettiğini ve Bahçeli’nin yerine liderliğe gelmesi için ricacı olduğunu söylerdi. Meğer onu da kendi çıkarmış.

Bu zat dünkü yazısında hakkımda acayip şeyler yazmış. Bana çok kızmış. Oysa, adını vermeden, Başbakan ile medya patronları toplantısında sansür isteyen gazeteci olduğuna dikkat çekmiştim. Üstelikte bunu ilk yazan, kendi genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı idi. Aslında bu gibi deli zırvalarına yanıt vermem, ancak yine de duramadım. O kadar yalan yazmış ki yanıtsız bırakamadım…

" Yavrum Yiğit;

Yine döktürmüşsün. Üstelik, Aydın Doğan ve M. Ali Yalçındağ hakkında yazdıkların da baştan sona yalan.  Ayrıca ayıptır, Aydın beyin akrabasıyken eteğinden ayrılmaz, başının üstünde taşırdın. Akrabalıktan düştükten sonra atmadığın leke kalmadı, buna rağmen CNN TÜRK sana yolsuzluk davası açmak üzereyken, yine Aydın bey durdurdu. Aynı şekilde, M. Ali ve Arzuhan Yalçındağ’ların da sana sadece destekleri oldu. Sen ise şimdi Yalçındağ’ ı yerden yere vuruyorsun. Bu arada verdiğin örneklerin tümü de yalan. Yeri gelmişken de söyliyeyim, teknemi mis gibi kendi paramla aldım, fatura ve ödemelerin nereden çıktığını görmek istersen gel göstereyim. Aydın bey de hiçbir zaman böyle bir söz söylememiştir. Atma… Sen sen ol, her konunun altından cücük gibi çıkma.

Ben, milyonlarca çifte pasaportlu Türk gibi, Belçika pasaportu taşımaktan da gurur duyarım. İyi ki de ikinci pasaportu edinmişim. Bunun alınılacak hiçbir yanını da görmüyorum. Hadi yavrum, sen kendi işine bak, aklının ermediği şeylere karışma. Hem bir haber kanalını yönet hem gazetede köşe yaz hem de abuk sabuk yalanlarla etrafı lekele… Hiçbir patron bu tip insanları uzun süre taşımaz… "

(Mehmet Ali Birand / Posta / 22 Aralık)