28 Şubat medyasını neden koruyor?

Medya
Banu İriç’in röportajı Şamil Tayyar ile kavgası… 28 Şubat tartışmalarındaki tutumu… Son kitabı The Cemaat… Ertuğrul Özkök ve Aydın Doğan’a verdiği destek… Tüm bu ko...
EMOJİLE

Banu İriç’in röportajı

Şamil Tayyar ile kavgası… 28 Şubat tartışmalarındaki tutumu… Son kitabı The Cemaat… Ertuğrul Özkök ve Aydın Doğan’a verdiği destek… Tüm bu konu başlıkları ve daha fazlası son günlerin en çok konuşulan ve tartışılan isimlerinden biri yaptı Nazlı Ilıcak’ı. Ilıcak, merak edilen tüm soruları Rotahaber’e cevapladı…  

Özellikle de Can Ataklı’nın "Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök’ün 28 Şubat’ta siyasilere şantaj yaptığı" yolundaki iddiası sonrasındaki çıkışıyla eleştirilerin hedefi haline geldi.

Durum böyle olunca Nazlı Ilıcak hakkında kafalarda çok sayıda soru işareti oluştu.

"Nazlı Ilıcak tavır değişikliği mi yaşıyor yoksa en başından beri aynı tavır için demiydi? Cemaatin tartışma konusu olduğu bir dönemde cemaati anlatan The Cemaat kitabını neden yazdı? 28 Şubat’ın Ergenekoncularla bağlantısı var mı? Merve Kavakçı’yı Erbakan’ın girme demesine rağmen neden Meclis’e götürdü? 28 Şubat’ın medyaya uzanmamasını neden istiyor? Siyasi yasaklı hale gelmesine rağmen kendisini neden 28 Şubat mağduru görmüyor? Oda TV iddianamesindeki şikayetini neden geri çekti?

Bunlar sadece o sorulardan bazılarıydı. Rotahaber’den Banu İriç, kamuoyunda merak edilen tüm bu soruları ve daha fazlasını Nazlı Ilıcak’a yöneltti. Ilıcak da sorulara dobra dobra cevap verdi.

İşte Banu İriç’in Nazlı Ilıcak ile yaptığı çok konuşulacak o röportaj…

90’lı yıllardan beri Türkiye’de gerçekleşen her olayda cemaat parmağı aranıyor. ‘Dokunan yanar’ diye her taşın altında cemaatin aranması Nazlı Ilıcak’ı bu konuda kitap yazmaya itmiş. Bunun yanında 28 Şubat medyasının tek başına yargılanmasına da kızıyor Ilıcak. “Neredeyse yakında medya hapse girecek askerler dışarıda olacak” diyor.

– Cemaat hakkında kitap yazmaya nasıl karar verdiniz ? Kitabınızda Gülen ile tanışmanıza da kısaca değinmişsiniz. Biraz bu süreçten bahsedebilir misiniz?

Ergenekon davaları süreciyle karar verdim. Ergenekon hadisesi çok tartışılıyor. Burada hep bir cemaat hedef alınıyor yok poliste cemaatçi örgütlenme,  bütün bu belgeleri hazırlayanlar çizenler cemaat mensupları. Ben bunun böyle olmadığını tabii ki biliyorum eminim. Nasıl her yerde cemaatin eli ayağı olabilir ki? Tabi ki cemaat bu davaların sonuçlanmasını istiyor ama bunun için sahte belge imal etmek demek çok ağır bir suçlama, ahlaken de çok doğru bir şey değil. Nitekim çok ayrı yerlerde de çıkıyor bu belgeler. Avukat Serdar Öztürk, İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesini cemaatçi polis Ali Fuat Yılmazer koydurttu dedi ama sonra bunun böyle olmadığı anlaşıldı. Karargahta hazırlandığı ortaya çıktı.

-Sahte belge üretildi demek çok büyük bir iddia bunlar incelendiğinde görülüyor.  Askerin içerisindeki yapılanma ve belgeler itirafçı subaylar mektuplar sayesinde ortaya çıktı. Peki sizce cemaate sempati duyup da bunun ortaya çıkmasına katkı sağlamış olan cemaat mensubu isimler olmuş olabilir mi?

Bunu sadece cemaatçi yapmış diyemem, AK Parti’ye sempati duyup da yapmış olabilir demokrasi sempatizanı da olabilir. Onların iddiası belge imal ediliyor denmekte. Ben buna katılmıyorum. Aslında bazı tutarsızlıklar var ama ben bunun imalat ürünü olduğuna inanmıyorum askerin de içinde yapılanma var. İmalatı yapan kişiler bir ekip olmalıydı bir arada çalışmalıydı. Kitabımda zaten 90’lı yıllarından beri Gülen’in hep hedef alındığını yazdım.

– Gülen cemaatinin kendi içerisinde bir davası var ahlak sahibi dinine bağlı bir nesil yetiştirmek…

Ama ben ona inanmıyorum onların meydana çıkardığına inanmıyorum örgütlü bir güçleri yok. Sempatisi olan da olur, AK Parti’ye sempatisi olan da olur. Gülen cemaati gazetelerinde de destekliyor davaların sonuçlanmasını istiyor.

CEMAAT DİNDAR NESİL İSTİYOR

– Cemaatin siyasete müdahalesi sizce ne ölçüde? Sonuç olarak referandumda Gülen tarafından bu konuda taraf olunması gerektiğini söyledi ‘evet’ oyunu işaret etti. Geçtiğimiz günlerde Ali Bulaç da yazısında cemaat desteği olmadan AK Parti’nin bu kadar büyüyemeyeceğini yazdı…

Siyasete müdahalesi şöyle kendi doğru bulduğu çizgiye müdahalesi… Bu bir siyasete müdahale değil bir düşünce nasılsa askeri vesayet kırılıyor. Ama zaten AK Parti’ye yakın onun tabanı, dindar kimseler AK Parti’ye yöneliyor. Neticede bu kişiler oy kullanacağına göre yönelme olabilir. Onun mücadelesi hizmetin önü kapatılmasın, altın nesil yetiştirilsin. Dindar bir nesil yetişsin istiyor bu onun doğal hakkı.

-Peki cemaatçi diye ayrışmayı cemaat neden kıramıyor?  Hala onlara farklı gözle bakılıyor.

Türkiye’de her zaman dinden korku var. Gitgide güçlenen okulları olan bir yapı var. Mali gücü de artıyor. Ben bunu tam tersine dinini yaşayanları merkeze taşıdıklarını ve faydalı olduklarını düşünüyorum.

CEMAATE SEMPATİ DUYUYORUM

– Siz bugünkü yazınızda Erdoğan’ı, Gülen’in görüşüyle eleştirmişsiniz,  Necip Fazıl Kısakürek’in dilini sivri olarak nitelendirmişsiniz.  Son dönemde Gülen hakkındaki yazılarınızla size karşı cemaatçi oldu gibi sözler var siz cemaatçi misiniz yoksa sempatizan mısınız?

Ben her zaman doğrudan yanayım, sempati duyuyorum, AK Parti’ye de sempati duyuyorum. Ben ‘Kininin öfkenin peşinde koş’ sözünü beğenen biri değilim,  İslamiyeti bayrak yapan biri Necip Fazıl. Ben Yunus’un Mevlana’nın dilini tercih ederim.

– Erdoğan bunu yapabilecek biri mi?

Yapabilir sonuçta Şeyh Edebali’den Yunus’tan örnekler veren biri Erdoğan. Cemaatçi ile AK Parti taban tabana zıt görüşleri temsil etmiyorlar.

– Erdoğan’ın bunu yapmasının sebebi 28 Şubat’ta yapılan darbeden dolayı rövanş alma isteği olarak görülebilir mi?

O ağzına geleni söyleyen duygusal yapıda biri, kin barındırmıyor. Saman alevi gibi kini var. Rövanş alma duygusu içinde olduğunu düşünmüyorum.

BAZI LAİK İSİMLER HEDEF ALINDI

– 90’lı yılların başlarında gerçekleşen ve suçun irticacılara atıldığı bazı faili meçhuller var. Peki bu faili meçhullerin 28 Şubat’a hazırlıkla bağlantısı olabilir mi?

Askerler kendilerine bunu her zaman tehdit olarak görmüşlerdir ama irticayı derinleştirmek için bazı laik isimler hedef alındı diye düşünürüm ben. Ama bu illa 28 Şubat süreci değil her zaman ortaya çıktılar. Direkt 28 Şubat ile bağlantılı değil. Esas,  belediye başkanlıkların Refah Partisi’ne geçmesiyle başladı diye düşünürüm ben. Hazırlıklar o zaman başlamış gibi geliyor bana.

28 ŞUBAT’TA ERGENEKON BAĞLANTISI YOK

– Türkiye içerisinde her zaman derin yapılanmalar oldu. Refah Partisinin içerisinde de istenmeyen sivri dilli isimler vardı medyanın ön plana çıkardığı marjinal isimler vardı. Bu isimlerin derin yapılanmanın Ergenekon ile bağlantısı olabilir mi?

Refah’ın içindekilerin Ergenekon ile bağlantısının olduğunu düşünmüyorum. Partinin içinden birinin  Ergenekoncu olduğunu düşünmüyorum. Çürük elmanın olduğunu düşünmüyorum.

– Sadece radikal İslamcı mıydılar?

Şunu demek istiyorum bu bir Ergenekon eseri değil. Onların içerisinde yadırganan isimlerdi ama bağlantılı olarak görmüyorum.

– Has Partili bir isim Şeref Malkoç,  Doğru Yol Partisi’nden parayla askerin vekil satın aldığını iddia etti siz ne diyorsunuz bu iddialara?

Doğru Yol Partisi olarak söylendi. Dikkat ederseniz Refah’tan fire yaşanmadı. Tehdit edilmişler. Kimisinin belki Ergenekon’la bağlantısı olabilir.

– Siz hiç şahit oldunuz mu bu durumlara?

Ben hiç böyle şahit olmadım. Askerle bağlantısı olanlar da olabilir daha ziyade makam önerilmiştir. Asker tartışılmaz bir kudretti o dönem. Sindirilmiş korkutulmuş olabilirler. İstifa edenler Ergenekoncu diyemeyeceğim.

– Size karşı Oğuzhan Asiltürk, Merve Kavakçı’nın meclise getirilmesi konusunda provoke ettiğiniz anlamına gelen sözler söyledi.

Merve açıkladı bunu. Merve’nin meclis başkanı ile anlaşıp girmeyeceğim sözü yok ben bilmiyorum. Merve kendi açıkladı. Ben sadece Merve’nin yanında durdum. Ben Meclis’teydim o beni aradı girmek istiyorum dedi. Ben O gün ona girme demişler. Sen gireceksen ben yanında dururum dedim.

28 ŞUBAT MEDYAYA YIKILAMAZ

– Siz son zamanlarda 28 Şubat’ta medyanın rolünü abartmamak lazım diyorsunuz kitabınızda da o dönemdeki manşetler köşe yazıları yer alıyor. Şimdi medyanın o dönem yanlış duruş sergilediği bazı yazarlar tarafından da dillendirilmekte bu konuda ne düşünüyorsunuz?

28 Şubat ile ilgili soruşturma başlatıldı ve işin cezai sorumluluğu var meseleyi bu kadar medyanın üzerine yıkarsanız gene bir sürü meslektaşımızın başına bir sürü dert gelir. Çünkü bu 28 Şubat’ı yapan askerdir. Böyle bir işbirliği olmuş olabilir ama bu Türkiye’nin genlerinde var. Hep darbe oluyor. Biz bunu etik açından tartışırsak bu işbirliği eleştirilebilir. Sorgu açıldığı için cezai sorgulama yapıldığı için medyanın üzerine darbe vurulmasını onaylamam ben. Meslektaşlarımız ne yapmış olurlarsa ne yazmış olurlarsa olsunlar. Neticede bunu yapan askerlerdir. Askerler bir şeyler yaparken bir takım manşetler atmışlardır. Siz bu işbirliğini ispat etmeniz lazım sadece bu manşeti attın demek ki askerle işbirliğin var demek yetmez.

BİZ GAZETECİLER ARAMIZDA HESAPLAŞABİLİRİZ

– Buna sadece gazetecilik refleksi mi demeliyiz o zaman?

Hayır gazetecilik refleksi değil.  Gazetecilerin çok çok somut deliller olmadan bir şekilde cezaevine girmesi ülkemiz açısından da olumlu yankıları yok. Bunlar yanlış, biz gazeteciler aramızda hesaplaşabiliriz. Etik açıdan birbirimizi eleştirip sorgulayabiliriz yarınki nesillere miras kalabilir ben kitabıma da aldım onların yazılarını. Yarınki nesiller kınayabilir. Ama bunu ötesinde o da hapse girsin bu da tutuklansın bunları doğru bulmuyorum.

– Sonuçta siviller olmadan darbe yapılması da mümkün değildir ama…

Kullanılmışlar, medyayı kullanmışlar, yönlendirmişler ama şimdiden sonra herkes daha bilinçli. O zamanlar tabii karşılanıyordu. Kendi fikrimi söylüyorum. Şu anda konu sürekli medya üzerinden yürütülüyor bunu doğru bulmuyorum.

– Oda TV davasında Nedim Şener Ahmet Şık tutuklandı. Onların yaptığı gazetecilik üzerinden faaliyetler var ama…

Onlarınki ayrı. Talimatlar yüzünden soruşturuluyor. Ben Ahmet Şık meselesini tam anlamış değilim. Çıkan emirler doğru da olmayabilir. Şu an suçlu diyemiyoruz. Araştırmaya gitti bilgisayarlarda virüs mü var diye. Kesin konuşmak onda da mümkün değil. Oda TV’de çalışan Müyesser var o da bu işin içinde olduğu söyleniyor. İşin esası başka. Abartılarak çevre çok genişletiliyor. Bence Ergenekon’un üzerine gidilsin. Medya kullanılıyor tabi anladım ama başka şeylerin üzerine gidilsin. Çıkan emirler doğru da olmayabilir. Zaten şu anda Nedim Şener ve Ahmet Şık için suçlu da diyemiyoruz.

– Sonuçta 28 Şubat’ta brifing aldıktan sonra yazarların görüşleri büyük ölçüde değişmiş. Sevinçle karşılayanlar var.

Burada bir işbirliğinden söz edemiyoruz. Benim düşüncem bu.

– Bakan Bahattin Yücel hakkında çıkan şantaj iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz. Yücel iddiaları ne yalanladı ne doğruladı…

Bu çok karışık bir konu. Ben Can’ın (Can Ataklı) yalan söylediğini düşünmüyorum. Ama doğru nedir onu da bilmiyorum

– Aydın Doğan’ın tepkisini nasıl buluyorsunuz?

Onu samimi buluyorum, haberdar olmadığını düşünüyorum. Arka planında ne cereyan etti bilmiyorum.

– Aydın Doğan’ın iddialarını reddederken ‘Biz beyaz kağıt gibiyiz’ sözü doğru mu?

Burada şunu demek istiyor bizim üzerimize her şey saldırılıyor. Vur abalıya anlamında medya hedef alınıyor. Can’ı ben kendim açıdan doğruyu söylemiş olabilir ama insan böyle bir iddiayı söylerken hiç ispat etmeyeceği edemeyeceği bir şeyi de söylemez. Çok ağır bir isnattır. Üstünde kalıyor. Herkes yalanlayınca Can ortada kaldı.

Ben Can’ın yalan söylediğine inanmıyorum ama belgesiz olarak herkes, herkes hakkında bir şeyler söyleyebilir. Hiç yoktan da insan bir takım isnatlara maruz kalır. Önemli yerlerde bulunan insanlar zirvede bulunan insanlar iftiraya da maruz kalabilir. Bir isnat mutlaka ispata muhtaçtır.

-Bahattin Yücel’in tavrı çelişkili değil mi?

O Can’dan duyduğunu söylüyor sonra konuştum ikisi de böyle bir dosya olmadığını söyledi diyor. Bunun sonucunda neye inanmak lazım ben bilemiyorum. Herkes yalanlayınca Can da ortada kaldı.

-Sizin Şamil Tayyar ile ilgili meselenize gelirsek…

Şamil Tayyar meselesine girmek istemiyorum. Zaten dava açıyorum kendisi hakkında o kadar.

– Geçenlerde Aydın Doğan ile bir yemekte buluşmuştunuz. Buluşma ile ilgili talep kimden geldi ne görüşüldü?

Biz buluşuyoruz arada Aydın Doğan’la. Çok senelerdir arada sırada bir araya geliriz biz. Eşiyle de görüşürüz. Ailevi dostluğumuz var bir ara tartışmalar nedeniyle bozuldu. Ama ben böyle kötü ilişkileri muhafaza etmek taraftarı değilim. Bu bakımdan geldi geçti bir dönemdi. Şimdi normal ilişkiler içindeyiz.

GAZETECİLER YARGILANMAMALI

– Aydın Doğan’ın hakkında da soruşturma açılacak iddiaları var ne diyorsunuz bu iddialara?

Sanmıyorum. Dava mahkemelerde açılırsa zaten gazete patronları bundan sorumlu olmuyor. Daha ziyade yazı işleri müdürleri ve köşe yazarları hakkında yapılıyor. Gazetelerin tutumundan patronlar sorumlu değil. Ben oradan akıl yürütüyorum. Zaten bu 28 Şubat soruşturmasının medyada can alacağını çok düşünmüyorum. Bazıları çok hevesli bu konuda.  Bunu ben bir kıskançlık ve bir ayıp olarak görüyorum.  Gazeteci meslektaşlarımızın yargılanması gerektiğini düşünmüyorum.

– Neden bu kadar can almaya hevesli insanlar var peki?

Öyle çok seviyorlar. Ufacık bir tartışmada hemen birbirlerini karalıyorlar. Ben da katıldım eskiden gerçi.  Bunlar doğru şeyler değil. Şamil Tayyar’ı da heves almıyorum bu yüzden.  Sevmiyorum bu tartışmaları.

– Aslında görünürde aynı kanadın isimlerisiniz. Neden bu tartışma başladı?

Kendisi başladı. Birdenbire beni hedef aldı bilmiyorum sebebini. Ben de mahkemeye gönderdim. O söylüyor siz söylüyorsunuz olmuyor böyle.  Ben hedef bile almıyorum. Kendi seviyeme uygun bulmuyorum. Ben artık senelerimi gazeteciliğe vermişim çok şükür iyi bir noktaya gelmişim. Niye herkesi muhatap alayım.

– Oda TV hakkında şikayetinizi neden geri aldınız?

Savcı beni çağırdığında Soner Yalçın’ın 80’li yıllarda aldığı bir notu sordular bana. Ben sandım ki o şikayetim yargılanacak. Ama o yargılanmıyordu o. Halbuki bir baktım koskoca bir davada tek başına ben şikayetçiyim. Benim konumla hiç alakası yok. Oda TV’nin Ergenekon bağlantısı da görüşülüyor. Benim kendi özel konumun bununla bir alakası yok.

– Tekrardan neden ayrı bir dava açma gereği neden hissetmediniz?

Neden açayım? Notuna yazmış umuma bunlar çıktı. Siz bir ilişki yazmışsınız polis bulmuş normalde imha edilmesi gerekirdi.

– Mağdur edildiniz sonuç olarak…

Soner Yalçın tarafından değil daha ziyade savcı tarafından mağdur edildim.

MANŞETLER ASKERLE İŞBİRLİĞİ ANLAMINA GELMEZ

– Son dönemde medya camiasında size yönelik yapılan eleştiriler tavır değişikliğiniz olduğu yönünde…

Ben tavır değişikliği yapmıyorum etik açıdan eleştirmek başka cezai soruşturma başka. Burada somut ilişki bulamazsınız manşetler üzerinden insanları hapse atamazsınız onu demek istiyorum.

– Aynı manşetler üzerinden bir örnek de Ahmet Kaya gibi bir isim de linç edildi.

Olabilir. Bunu eleştirirsiniz. Ahmet Kaya’ya yanlış bir biçimde davranılmış, Ahmet Kaya’nın yakınları ona dava açar. Medyaya yönelik nefret suçu davası da açılabilirdi. Öte yandan manşet atıldı 28 Şubat’tan sorumludur diyemezsiniz. Olumlu manşetler de var. Manşeti sadece Refah’ı sevmediğinden de atmış olabilir. Refah’ı yıkmak işine gelebilir. Eleştirel anlamda atmıştır. Bunların hepsi askerle işbirliği olarak mütalaa edilemez.

– Siz de mağdur edildiniz o dönem…

Mağdur falan edilmedim.

-28 Şubat mağduru değil misiniz?

Edilmiş olabilirim, ama rövanşist değilim hırsım yok. İnsanları mahvedeyim duygu içinde değilim.  Etik olarak eleştirmek başka sonucu ceza olacak bir paketin içine bütün arkadaşlarımızı itmek başka…

Sadece askerle işbirliği için yapmadılar bunu. Zaten Refah’ı sevmiyorlardı. Benim aleyhime de manşetler atarlardı. Ama ben dava açılsın demedim. Geleceğe havale ediyorum gelecek nesiller yorumlasın.

-Siz örneğin 12 Eylül’de de sert bir duruş sergilemiştiniz.

Olabilir herkesin duruşu farklıdır cezai bir sorumluluk gerektirmez.

-Son dönemde medyayı takip ediyor musunuz?

Okumuyorum medyadaki tartışmaları .  Twitter’ı takip ediyorum bolca. Medya tartışmalarının içine girmekten hoşlanmıyorum. Takipçilerim bana yolluyor görüyorum bazen.

-Mesela son dönemde Ahmet Hakan hakkında tutuklanacak yargılanacak gibi iddialar da var…

Hoş bir şey değil bu. Allah korusun. Mümkün görmüyorum. Çok çirkin. Kimsenin böyle bir şeyi arzu etmemesi lazım. İnanın çok ayıp. Herkesin çok başı ağrır. Ertuğrul Özkök hapse girsin ister miyim, Emin Çölaşan hapse girsin ister miyim? Herkesin ailesi var. Kimse kimse için böyle bir şey demesin. Burada ben bir ihanet içinde değilim. Bu demek değil onların o günkü manşetlerini onaylıyorum. Ahmet  Hakan başarılı bir çocuk kendi gayretiyle Hürriyet’te bir yere geldi. Oda TV’de müstear isimle yazı yazdı diye insan hapse girer mi?

-Ancak ne yazdığı önemlidir…

Ne yazmışsa yazmış… Onu karalamış bunu karalamış müstear isimle çentik atmış. Ergenekoncu olmayı gerektiren bir şey değil. Ben müstear isimle yazsam kendimi tatmin için de yazarım. Orada müsait bir zemin bulmuş –tabii yapmışsa yapmadığını söylüyor- Ergenekoncu olmayı mı gerektiriyor. Medya hep birbirini karalıyor askerler unutuldu neredeyse. Medyacılar hapiste olacak askerler dışarıda neredeyse… Çevik Bir mesela… Andıçta imzası var asıl onun hesap vermesi lazım…

Asker derse ki biz onlarla planlar yapıyorduk o zaman somut delile girer. Böyle bir işbirliğinin tespit edilmesi lazım.

Rotahaber