Af konusunda son noktayı koydu

Hukuk
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TRT 1’de, Enine Boyuna programında Star Medya Grup Başkanı Mustafa Karaalioğlu, Taha Özhan, Hatem Ete ve İsmet Berkan’ın sorularını yanıtladı. İşte Bozdağ’...
EMOJİLE

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TRT 1’de, Enine Boyuna programında Star Medya Grup Başkanı Mustafa Karaalioğlu, Taha Özhan, Hatem Ete ve İsmet Berkan’ın sorularını yanıtladı.

İşte Bozdağ’ın gündeme ilişkin açıklamaları…

“Yargı ana aktör olmaz, sorunlarını çözemeyenlerin kapısına koştuğu yerdir, hakedenin hakkını alması gereken bir yer olması lazım. Türkiye’nin bütün siyasal renklerinin, ideolojilerinin kabul ettiği bir şey. Keşke geçmişte olan bazı hadiseler karşısında sesimizi daha gür çıkarsaydık iyi olurdu, görüş birliğine ihtiyaç var. Geçmişte bazı savcılar vardı, isimlerini vermiyorum, o savcılar Türkiye’nin gündeminde en görkemli isimlerdi. Albayraklarla ilgili operasyon vardır, o manzaralar yaşandı, istemedik. Ama geçiyor, başkaları için aynı manzara. Eğer böyle giderse yarın yerlerini başka birileri alacaktır. Türkiye’nin yargı konusunda ittifak edilmesi lazım. CHP’nin Genel Başkanı ve sözcüleri söylemediklerini bırakmadılar yargıya ama şu an başka bir pozisyondalar, siyasetin bir özeleştiri yapması lazım, bizim de yapmamız lazım.

“HSYK DÜZENLEMESİ TATMİN EDİCİ DEĞİL”

* Bu düzenleme (HSYK düzenlemesi) tatmin edici bir düzenleme mi, evet demem mümükün değil. HSYK’nın hesap verilebilirlik durumunda gereken yerde değil. Meslek içi dayanışmayı bertaraf edecek bir denetim mekanizması kurulmalı. HSYK üyeleriyle ilgili herhangi bir şikayet olduğunda, bu kurum kendi görüyor kararı. Dünyanın hiçbir yerinde kendisiyle ilgili bir ihbarı kendisi inceleyen ve karar veren bir mekanizma yok. Biz bunu öngörememişiz. HSYK üyeliğine seçilmesi için oylama yapılıyor, ikinci ve üçüncü kez seçilebiliyorlar, siz bunlara gereken cezaları verdiğinizde, bir dahaki seçimde seçilebilme imkanınız ortadan kalkıyor. Denetim etkisizleşiyor. Artı meslekten ihraç kararları dışında bütün kararlarda yargı denetimine kapalı. Hiç olmazsa HSYK üyeleriyle ilgili bir ihbar geldiğinde, kurul başkanı sistemi işletsin, komisyon kursun, rapor hazırlansın, rapor genel kurula gelsin. Süreci başlatan kurul başkanı, karar veren kurul olsun. Böylesi bir adım attık. Bu en mükemmel çözümü değil. Benim şahsi görüşüm, kurulun denetimini kurul dışında bir mekanizmaya verilmesi lazım. Ben Bakan olarak hata yaptığımda benim dışımda karar veren mekanizmalar var. Şimdi Yüce Divan olarak Anayasa Mahkemesi var ama kurulun icazet vermesi lazım.

“12 EYLÜL’DEN SONRA DA AKSAMLAR DEVAM EDİYORSA ONLARI DA DÜZELTİRİZ”

*Anayasa’nın 159 maddesine baktığımızda, orada bir sistem öngörülüyor. Kurul üye sayısı, görev süresi, üyelerini bir daha seçilebilme imkanı var vb. görev tanımı da yazıyor… Baktığınız zaman bu değşiklik teklifine 12 Eylül 2010 halk oylamasında kabul edilen Anayasa değişikliğinin aksi olmuyor, yerine başka bir şey getirilmiyor. Bu Anayasa’nın izin verildiği alanlarda yasamayla yapılacak şekilde düzenlemeler getiriliyor. Yargıyla ilgili en önemli kararları alan, kararları kesin olan Yüksek Kurul’un siyasal renklerden, düşüncelerden arındırılması, çoğulculuk olması lazım dedik. Her hakim, savcı bir kişiye oy verecek şekilde yapılandırdık. Uzlaşmanın olduğu yerde radikalleşme olmaz. Şu an gelinen noktada baktığımızda, 12 Eylül’den önce bizim itiraz ettiğimiz fotoğraf farklı bir şekilde önümüze geldi. Ha biz halk oylamasında böyle çıktı diye, biz aman geri atalım dersek, bu millete, bu devlete, yargıya en büyük kötülüğü yaparız. Bizim yaptığımız böylesi bir fotoğrafın ortaya çıkmaması içindi. Ama çıkıyorsa bir şeyler yaparız. Anayasa’nın 159. maddesinin uzlaşmayla değişmesi gerekir. İşte burada muhalefet partilerine iş düşüyor. Biz, CHP, MHP, BDP ile anayasa değişikliği konusunda uzlaşmaya hazırız.

“30 MART’TAN SONRA UMUDUM VAR”

* Anayasa uzlaşma komisyonu gruplararası bir alt zemin oluşturmuş durumda. Biraz emek verildiğinde buradan netice alınmaması mümkün değil. CHP biz bunu parti yönetiminde karar alıp görüşeceğiz dediler, kararları şu bu teklif geri çekilsin sonra konuşalım. MHP daha önce gelseydiniz olurdu dedi, BDP uzlaşırız dedi. CHP hazırım deseydi, AK Parti grubu “Ben seninle görüşeceğim, bunu da çıkartacağım” der miydi, teklifi durduruduk belki, geri çekerdik. Amaç üzüm yemekse biz gelin beraber çalışalım ama CHP’nin tutumu böyle oldu. Zaten uzlaşı olursak teklif geçersiz olacak. MHP, bu gündemde biz bunu tartışsak dese ama seçimin yakınlığı nedeniyle birtakım siyasal hesapların olduğu aşikar. Ama 30 Mart’tan sonra kapsamlı bir uzlaşma olacağını düşünüyorum.

“YENİDEN YARGILAMA KONUSUNU ENİNE BOYUNA DEĞERLENDİRİYORUZ”

*Yeniden yargılama konusu, bizim hukukumuza yabancı değil. Ceza Muhakemesi 311 bunu belirliyor. Devam eden davalar bakımından da yeniden yargılanmaya imkan veren düzenleme yok, devam eden ve kesinlemiş yargılamalar bakımdan özel bir kanunla iade-i muhakeme yolunun açılması talep ediliyor. Sayın Başbakanımız bu konuya sıcak baktığını belirtti, bize talimatları olmuştu. Çalışıyoruz, böylesi bir sistem bizim hukukumuz açısından uygun mu, böylesi bir şey başka davaları nasıl etkiler, yansımaları nasıl olur, böylesi bir fotoğraf ortaya konmadan yanlış bir şeye ulaşmış oluruz. 

“KESİNLİKLE BİR AF DÜŞÜNCEMİZ YOK”

*Afla ilgili bir çalışmamız yok, böyle bir düşüncemiz de yok, bunun altını çizmek isterim. Hukuk tarihimiz bakımından da yeniden yargılama konusuna bakıyoruz. Mahkeme karar verip bu karar kesinleştikten sonra eleştirilerimiz olabilir. Ben kesin ifade içeren cümleler kurmadım. Belirli davalar içinde farklı kişiler gerçekten haksızlığa uğramış olabilir ama dosyayı bilmeden böyle bir değerlendirme yapmak doğru değil. Detaylı bir çalışma yürüyoruz. Ama somutlaştırmak istemem, bazı şeyler var ama istişareler tamamlanmadan, karara bağlanmadan kesin cümleler kurmam. 

28 ŞUBAT DAVASI…

*28 Şubat’la ilgili süren bir dava var, ben o davanın detayları üzerinde konuşmayı doğru bulmam, onun sonucunu beklemek lazım. Bu dava biraz medya eşliğinde yürümüyor, takdir edilesi bir yanı var. Gerçeklerin ortaya çıkması, sorumluların hakettiği cezayı alması bütün kamuoyunun beklentisidir. Bu yeniden yargılama konusunda kapsam hususunda bize önerilen konu sadece 2 Temmuz 2012 tarihi esas alınarak, o zaman özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kaldırıldı ama davalar bitene kadar dosyaların incelemenmelerine karışılmadı. Bu hukuk açısında mümkün değil, bu çok açık bir özel düzenleme. Anayasa Mahkemesi’ne gidince bunun genel bir düzenlemeye gitmesini öngörecek bir durumumuz yok. Biz yapacağımız düzenlemenin net olmasına gayret edeceğiz. İptale konu olmayacak, herkesin kabul edeceği bir düzenleme olmasına özen göstereceğiz. Şu an başka yargılamalar konusunda 28 Şubat’ta da yatanlar var, af gündemimizde yok ama iade-i muhakeme için çalışırken farklı seçenekleri, formülleri düşünüyoruz. 

“TÜRKİYE’NİN ÇOK CİDDİ YARGI SORUNLARI VAR”

*Gerçekten Türkiye’de yargıda yaşanan en önemli sorunların başında bu geliyor. Benim bakan olduktan sonra Adli Sicil’den istediğim bu, kaç dava açılmış, kaç beraat olmuş, kaç tutuklama, kaç hüküm… sordum. İç açıçı bir fotoğrafla karşılaşmadım. Soruşturmalar sağlıklı yürüyünce mahkemelerin de iş yükü azalıyor. 13 bini küsür dava var, 14.710 beraat var çocuk mahkemelerinde. Çocuk ağır cezada 2499 mahkumiyet var, 950 beraat var. Benim rakamlardan çıktığım sonuç şu, biz lekelenmeme hakkında yeterince önem göstermiyoruz, insanlar suçlamalarda bulunabilir ama somut deliller olmadan işleme konulduğunda bu sonuçlar ortaya çıkıyor. Herkesle ilgili şikayet oluyor, dün önüme bir fezleke geldi, benim önüme öyle bir şikayet gelmiş, normal bir konuşmayı fezleke yapıp gönderiyor savcı, burada hiçbir suç yok, yok böyle bir şey. Siz uyuşturucudan dinleniyorsunuz, başka şeyle suçlanıyorsunuz, onunla ilgili dosya geliyor önünüze. Sistemin doğru işlemesi, doğru işlememesi halinde denetim mekanizmalarının sağlıklı işlemesi lazım, böyle bir noktaya gelmek lazım.”