“82 Anayasası Kutsalları ile Çöpe Gidecek”

Hukuk
Engin Dinç’in Haberi İstanbul Grubu Dostluk Derneği’nin evsahipliğinde Yeni Anayasa Platformu (YAP) üyelerinin katılımıyla “Yeni Anayasa Nasıl Olmalı?” adlı bir panel düze...
EMOJİLE

Engin Dinç’in Haberi

İstanbul Grubu Dostluk Derneği’nin evsahipliğinde Yeni Anayasa Platformu (YAP) üyelerinin katılımıyla “Yeni Anayasa Nasıl Olmalı?” adlı bir panel düzenlendi. Geçtiğimiz Cumartesi günü Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen panele konuşmacı olarak sosyolog Alev Erkilet, eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Doç. Dr. Osman Can, Gazeteci Mustafa Akyol ve Avukat Mehmet Uçum konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise Ayhan Ogan yaptı.  Panelde panelistler haricinde, dinleyiciler de kürsüye çıkarak nasıl bir anayasa istedikleri konusunda görüş belirttiler.

Panelde ilk olarak evsahibi kuruluş adına İstanbul Grubu Dostluk Derneği Başkanı Ahmet Aluç söz aldı. Dernek Başkanı Ahmet Aluç, konuşmasında özellikle 12 Eylül referandumundan sonra yeni anayasanın kaçınılmaz hale geldiğine dikkat çekerek, “Öyle görüyorum ki, 13 Haziran’da parlamentonun teşkilinden sonra Meclis’in baş gündem maddesi herhalde anayasa olacak. Bugünkü iktidar bloğunun anayasayı telaffuz ederken, güncele odaklı bir güvenle değil, muktedirliğin doğasına uygun olarak, o titizlikle milli irade meselesini düşünmesi ve demokratik ilkelere uygun bir düzenleme yapması yerinde olacaktır. Artık kanun devleti değil, hukuk devleti olmak en büyük arzumuzdur. Devleti koruyan değil, bir baba şefkatiyle bir ana merhametiyle devletin vatandaşını koruduğu bir anayasa bekliyoruz. Bir sivil toplum kuruluşu olarak, yaratandan ötürü yaratılana dost olan İstanbul Grubu Dostluk Derneğimiz, ülkemizin refah ve mutluluğu için çalışırken, huzurumuza kast edenlere kardeşlik bağlarımızı zedeleyenlere karşı mücadele ederken, ülkemiz ve insanımız lehine her hayırlı hizmet yapana ve yapmak isteyene her zemin ve şartta destek verecektir.” diye konuştu.

“CUMHURİYET ANAYASALARI TOPLUMSAL MÜHENDİSLİK ÜRÜNÜ”
Panelistlerden ilk olarak söz alan sosyolog Alev Erkilet, Türkiye’de halkın 1800 yıllardan bu yana toplumsal mühendislik yoluyla değiştirilmeye ve modernleştirilmeye çalışıldığını belirterek, anayasaların bu toplumsal mühendislik çalışmalarının temel araçlarından biri olarak kullanıldığını vurguladı. Türkiye’nin gelinen süreçte yeni bir anayasa yapma eşiğine geldiğine dikkat çeken Alev Erkilet, bu süreçte çok farklı kesimlerin taleplerinin dile geldiğini kaydetti. Alev Erkilet, “Biz çok güzel bir şey yapıyoruz. Herkes her talep ettiğini dile getiriyor. Ama bu kadar farklı olan arasındaki ara yolu nasıl bulacağız. Çünkü biz Türk ve Kürtlerden oluşuyoruz, biz İslamcı ve modernistlerden oluşuyoruz. Biz ateist ve ailelerden oluşuyoruz. Dolayısıyla, bu kadar farklı olanların bir arada yaşadığı bir toplumun anayasal sistemini nasıl hazırlayacağız sorusunun bir cevabı yok. Bu önümüzdeki zamanlarda bizim için daha ciddi bir sorun olacak. Hem Türkleri, hem Kürtleri, hem Lazları, hem Çerkesleri memnun edecek bir anayasa hangisidir sorusunun cevabı henüz yok. Buna daha fazla kafa yormamız gerektiğini düşünüyorum.” diye konuştu.

Panelistlerden Gazeteci Mustafa Akyol ise anayasaların Batı’da temelde devleti sınırlandırmak için çıkmış metinler olduğuna dikkat çekti. Anayasaların “zaten var olan toplumun, bizim nasıl bir devletimiz olsun sorusundan yola çıkarak ürettiği” metinler olduğunu belirten Akyol, Türkiye’deki anayasa yapma mantığını şu sözlerle özetledi: “Cumhuriyetten itibaren tarihin başından itibaren var olan bir devlet, dönüp aşağıya halk budur, hakları bunlardır, böyle sınırlarım diyerekten terse dönmüş bir anayasa mantığı ortaya çıkar.”

“YENİ ANAYASADA İDEOLOJİK ANGAJMANA GİRİLMEMELİ”
Yeni anayasa yapma sürecinde sivil toplumun önemine dikkat çeken Akyol, “Sivil toplum Türkiye’de Kemalist model tarafından inkar edilmiştir. Özal dönemine kadar Türkiye’de sivil toplum diye bir ifade duyulmamıştır. Çünkü sivil toplum kendisini devletten bağımsız olarak organize etmiş bir girişimdir. İslam medeniyeti bir sivil toplum medeniyetidir. Osmanlı’da bir evkaf sistemi, yani vakıf sistemi var idi. Fakat Cumhuriyet döneminde evkaf sistemi devlet tarafından gasp edilmiştir.” diye konuştu.

Yeni anayasada, devletin sivil toplumun alanına girmekten uzak tutulması gerektiğini belirten Akyol, “Sosyal devlet ile sivil toplum arasında bir denge olması gerektiğini düşünüyorum. Anayasada bu anlamda ideolojik bir angajmana girmemek gerekir. Bunların hepsinin dışında bir çerçeve anayasa yapılmalıdır.” dedi.

“BU ANAYASA İLE YARINIMIZI İNŞA EDEMEYİZ”
Eski Anayasa Raportörü Doç. Dr. Osman Can ise “Anayasanın konusu devlettir. Anayasa yapıyorsanız eğer, devletin yapılanmasını yeni baştan yaptığınız için yapıyorsunuzdur. Anayasaya özgürlükleri doldurmak yetmez. Peki bunun kurumları nerede? Başkanlık mı, parlamenter sistem mi, idari birimler nasıl çalışacak, adalet sistemi nasıl çalışacak gibi sorulara cevap aranır. Çünkü anayasa devlet yapılanmasını esas alan bir metindir. Önümüzdeki süreç tarihi bir süreç, çünkü Türkiye’de tarihinde ilk defa devletin yapılanması, kurumsal haritası toplumsal taleplere göre belirlenecek. Bu topraklarda yaşayan insanlar ilk defa kendi kaderleri hakkında kendi kararlarını verecektir.” diyerek sözlerine başladı. 

Türkiye’de 20. yüzyıl anayasalarının devlet içindeki egemenlerin devamını sağlamak amacıyla yapıldığını belirten Doç. Dr. Can, “Türkiye’de Cumhuriyet dönemiyle birlikte bir vesayet sistemi üretildi. Bu vesayet sistemi 20. yüzyıl boyunca bu ülkenin kaderini çizmeye çalıştı. Nasıl bir kaderdi bu? Toplum düşünemez, onun yerine düşünecek değerli insanlar vardır. 20. yüzyılın sonuna yaklaştığımız zaman dünyada dengeler değişti, toplum düşünmeye başladı. Anadolu halkı dişinden tırnağından artırdığıyla bu topluma bir dinamizm kazandırdı ve siyasal dengeler değişmeye başladı. Bu toplum artık aklını kullanma cesaretini gösteriyor ve kendisine ait olanı talep etmeye başladı. Toplum kendisinin 100 boyunca hangi karanlık batak içinde yönetilmeye çalışıldığını görmeye başladı ve şunu artık net olarak görüyor; bu anayasal düzen ile artık yarınımızı inşa edemeyiz.” dedi.

“BAŞÖRTÜLÜ BİR BAŞBAKAN OLSUN”
“Yeni anayasa nasıl olmalı?” sorusuna Doç. Dr. Can, “Öyle bir anayasa olmalı ki, etkin hızlı ve rasyonel düşünebilen bir devlet yapılanması sağlayan bir anayasa olsun. Öyle bir anayasa olsun ki, toplumun bütün kesitleri devlet yapılanmasında sesini duyurabilsin, katılabilsin. Devletin içinde olsun, devlet toplumun dışında bir irade olmasın. Toplumun ortak iradesi olsun. Öyle bir anayasa olsun ki, Kürt kimliğiyle bir cumhurbaşkanı, başörtülü bir başbakan olsun…” diye cevap verdi. 

Anayasadaki “değiştirilemez maddeler” konusuna da değinen Doç. Dr. Can, “Bir anayasanın değiştirilemez maddeleri; o anayasanın değiştirilemez maddeleridir. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları bir araya geliyor ve yepyeni bir anayasa yazıyor. 82 anayasasının değiştirilemezleri onu ilgilendiriyor. Biz yepyeni bir anayasa yaptığımız zaman 82 anayasası “değiştirilemezi”, “kutsalı” ile çöpe gidecektir. Tarihi bir vesika olacaktır.” dedi. 

Anayasa konusundaki çalışmalarıyla tanınan Avukat Mehmet Uçum ise konuşmasında devlet ve toplum arasındaki çelişkiye dikkat çekerek, “Türkiye’deki temel çelişki; devlet ve toplum arasındaki çelişkidir. Bu çelişki çözülmeden toplumun kendi dinamikleriyle geleceğe doğru ilerlemesi son derece güçtür. 2011 meclisi halka, referanduma götürmeden yeni bir anayasa kabul edemez.” diye konuştu.

Avukat Uçum, yeni anayasanın oluşumunda karşılaşılacak toplumsal taleplerle ilgili olarak da, “Birlikte yaşamanın hukukunu üreteceksek biz optimum anayasacılık anlayışından hareket edeceğiz. Eğer hiçbirimiz maksimalist olmazsak, optimum noktaya da çok kolayca geliriz diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

Panelde söz alan dinleyiciler ise yeni anayasada özellikle Kürt sorunu, dini özgürlükler ve başörtüsü sorununa kalıcı çözümler bulunması gereği üzerinde durdu.

on5yirmi5.com