Şubat ayı Açlık Sınırı

Finans
Türk-İş’ten yapılan yazılı açıklamada, yaşanan ekonomik krizle birlikte yaygınlaşan işsizlik ve gelecekle ilgili belirsizliğin, başta çalışanlar olmak üzere dar ve sabit gelirli kesimleri endişe...
EMOJİLE

Türk-İş’ten yapılan yazılı açıklamada, yaşanan ekonomik krizle birlikte yaygınlaşan işsizlik ve gelecekle ilgili belirsizliğin, başta çalışanlar olmak üzere dar ve sabit gelirli kesimleri endişelendirmeye devam ettiği bildirildi.

Bu kesimin, işlerini ve satın alma güçlerini koruma konusunda artan kaygılarının tüketim harcamalarını da olumsuz etkilediği ifade edilen açıklamada, talep gerilemesinin zorunlu giderler arasında yer alan gıda harcamalarında bile kendini gösterdiği vurgulandı.

Açıklamada, ”Yaygınlaşan işsizlik, ücret gelirlerindeki gerileme, gelir yetersizliği/yokluğu, dar ve sabit gelirli kesimlerin yaşama koşullarını gün geçtikçe daha da bozmaktadır” denildi.

Konfederasyonun Şubat ayı için yaptığı ”açlık ve yoksulluk sınırı” hesabına yer verilen açıklamaya göre, ”insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi” için gerekli olan ve ”yoksulluk sınırı” olarak nitelenen tutar 2 bin 410,57 TL olarak tespit edildi. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken ve ”açlık sınırı” olarak adlandırılan harcama tutarı ise 740,04 TL olarak hesaplandı.

Dört kişilik bir ailenin önceki yıla göre yapması gereken ek harcama tutarının sadece gıda için 25, toplam harcamalar için 82 TL’ye ulaştığı belirlendi.

Dört kişilik bir ailenin sadece gıda için yapması gereken asgari harcama tutarının bir önceki aya göre yüzde 0,61 arttığı, yıllık ortalama artışın da yüzde 10,77 olduğu belirtildi.

GÜNLÜK GELİR 25 TL’NİN ALTINDAYSA AÇ

Açıklamada, şunlar kaydedildi: ”Dört kişilik bir aile, günlük geliri 25 TL’nin altındaysa ‘aç’ ve günlük geliri 80 TL’nin altındaysa ‘yoksul’.

İşçinin ve memurun, emeklinin, esnafın, köylünün, kısacası dar ve sabit gelirli büyük bir kesimin çoğunluğunun geliri ‘insan onuruna yaraşır’ bir geçim seviyesi sağlamanın ötesinde yaşanan kriz nedeniyle giderek kötüleşmektedir.

Uygulanması gereken ekonomik ve sosyal politikalar, herkesin çalışarak elde edeceği gelirle kendisinin ve ailesinin geçimini sağlaması temelinde olması gerekmektedir. Yoksulluğu önleyecek yaklaşımlar yerine ‘yardım’ temelinde yaygınlaşan uygulamalar, özellikle yerel seçimle birlikte hız kazanmıştır. Bir bakıma ‘yoksulluk ticareti’ diye nitelendirilebilecek yaklaşımlar sergilenmeye başlanmış, ‘sosyal devlet’ uygulamaları yerini ‘sadaka devlet’e bırakmıştır.”