“Yeni Sistemin Atatürk İle Derdi Yok”

Eğitim Güncel
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer: Atatürk’ten, Atatürkçülük’ten, herkese tek tip önlük giydirmeyi, çocukları askeri bir disiplin içinde yetiştirmeyi, gençlere 19 Mayıs törenlerinde resmi ge...
EMOJİLE

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer: Atatürk’ten, Atatürkçülük’ten, herkese tek tip önlük giydirmeyi, çocukları askeri bir disiplin içinde yetiştirmeyi, gençlere 19 Mayıs törenlerinde resmi geçit yürüyüşleri yaptırmayı, Milli Güvenlik derslerini, hatta beden eğitimi derslerinde çocuklarımızı hazır olda tutmayı ve bunun gibi pek çok uygulamayı anlıyorsak, bu bizi dünya ile rekabet eder bir hale getirmedi ve muassır medeniyet seviyesine çıkarmadı.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, "Okullar Hayat Olsun" Projesi ile okul kütüphanelerinin, bilgisayarlarının, spor salonlarının yeniden tanzim edilerek, velilerin, mahalle halkının da kullanımına açılacağını söyledi. Okulların hem hayat kazandıracağını hem de hayat bulacağını belirten Dinçer, okul bahçelerinin otoparka, okul spor salonlarının da işletmek üzere spor kulüplerine devredilmesi uygulamasına son verdiklerini anlattı.

Dinçer, "Spor klüplerimiz yine spor salonlarını istiyorlarsa kullanabilecek, hatta kira ödeyerek uzun süreli de kullanabilecekler, ama işletmek ve başkalarına kiralamak üzere alamayacaklar. Çünkü, o salona müşteriden çok öğrencilerimizin, onların ebeveynlerinin ve mahalle halkının, yerel yönetimlerin ihtiyacı var" diyor. Dinçer, öğrenci-öğretmen ilişkisinin ters yüz edileceğini, öğretmenlere mesleki geliştirme eğitimi ile birlikte kariyer fırsatı verileceğini açıklarken, öğretmenlerin yeni rolünü, "çocukların potansiyellerini açığa çıkaran, kendi bildikleriyle onlara yön gösteren, rehberlik eden bir rol" diye tanımlıyor.
 
Dünyadaki gelişmiş eğitim sistemlerini yakalamak için erken yaşta eğitimin şart olduğunu söyleyen Dinçer,  "Sorunları çocuklarımızı askeri bir disiplinle yetiştirerek çözemeyiz" dedi.

Bugün gazetesine konuşan Dinçer şu açıklamaları yaptı:

ÖZGÜR DÜŞÜNCENİN ÖNÜNDEKİ PSİKOLOJİK ENGELLER KALKACAK

Üniversite diploması önemini kaybediyor mu?

Şöyle izah edeyim: Mesela, Fransa’da 17 yıl gazetecilik yapan bir Türk muhabir, Paris’te iletişim fakültesine müracaat ediyor, diploma almak istediğini söylüyor, bir jüri kuruluyor, jüriye çalışma hayatıyla ilgili dosya veriyor, projeler sunuyor. Jüri 2 kez toplanıyor, onu bazı testlerden ve sınavlardan geçiriyor, sonunda fakülteden mezun olacak bilgiye sahip olduğu kanaatine varıyor ve ona diploma veriyorlar. Bu giderek yer etmeye başlayacak. Eğitimin şekli de değişmeye başladı. Mesela, İsveç’te bir okul tasarladılar, dört duvar arasındaki dersliklerde eğitim-öğretim faaliyeti yapılmıyor. Çocukların yatarak, oturarak, ayakta eğitim alma, oyun oynama, film izleme imkânları var. Oynayarak, eğlenerek öğrenmeyi esas alan bir okul modeli oluşturuldu.

ERKEN YAŞTA EĞİTİM

Türkiye nereden başlayacak bu dönüşüme?

Eğitimi daha erken yaşlarda başlatmalıyız. Şu anda okullaşma oranı 3-5 yaş grubunda yüzde 43’lerde, 5 yaş grubunda ise yüzde 67. 5 yaşta, gelecek yıl sonunda yüzde yüze ulaşmayı hedefliyoruz.

Başka ne yapılacak?

Eğitim sistemini esnekleştireceğiz. Çocuklarımıza hem yatay hem de dikey geçişleri sağlayabilecek bir eğitim sistemi öngörüyoruz. Alt yapı yetersizliklerini ortadan kaldırmak için de yeni finansman modelleri geliştirmeye çalışıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı eğitimin niteliğini geliştiren, daha çok içeriğe önem veren ve çocuklarımızın sahip olacağı bilgi ve kabiliyetleri öne alan bir değişimi başarmaya çalışıyor

Dünya ile Türkiye arasındaki mesafe nasıl kapanacak?

Dünyanın nereye gittiğini görüp, küresel düzeyde çocuklarımızın başarılarını artıracak bilgi ve yeteneklere sahip olmasını hedefliyoruz. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sınavlarında 34 ülke içerisinde 33. olmayı hiç haketmiyoruz. Bunu "Bir Türk dünyaya bedel" diyerek yahut da çocuklarımızı askeri bir disiplinle yetiştirerek çözemeyiz. Çocuklarımızın serbest bir zeminde, kendilerini geliştirebilecekleri, yenilik yapma kabiliyetlerini artıracakları, girişimciliklerin teşvik edileceği bir zemini sunmak zorundayız.

ABD’de eğitim stratejilerine dair hazırlanan bir raporda, "ABD orta öğretiminden mezun olan öğrencilerin sahip olduğu bilgi ve kabiliyetler şayet Kanada ve Finlandiya’daki orta öğrenimden mezun olan çocuklardakine denk olsaydı, ABD’nin gayri safi milli hasılası yüzde 9 ile 16 arasında daha büyük olacaktı" deniliyor. Türkiye’de orta öğretimden mezun olan çocukların bilgi ve kabiliyetleri Kanada, Finlandiya, Singapur, Güney Kore’nin orta öğretiminden mezun olanla öğrencilere denk olsaydı gayri safi milli hasılamız kaç kat artardı?

Çocukların toplumsal değerler, ahlaki değerler çerçevesinde yetiştirilmesi vurgusu yapılıyor, kast edilen nedir?

Sosyal sorumluluğu, aidiyet duygusunu, birlikte yaşama değerlerini, ortak değerleri, tarih bilincini, ahlaki değerleri çocuklarımıza vermeliyiz ki bizi dünyada bir noktaya taşıyacak dirayette, misyonda gençlerimiz olsun. Bunu başarabilmek için çocukları bireysel olarak düşünmeye sevketmeliyiz, kendilerini zihnen özgür hissetmeliler. 19 Mayıs’daki resmi yürüyüş tarzları, kalıplaşmış, katı eğitim sistemleri ve şekilciliğe dayalı uygulamalar, Milli Güvenlik dersi gibi çocuklarımızı askeri disipline sokacak eğilimler bireysel özgürlüğün önündeki psikolojik engellerdir. Bunları aşmadan çocuklarımıza "Hadi serbestçe düşünün, yaratıcı kabiliyetlerinizi geliştirin" diyemeyiz.

12 YIL ZORUNLULUĞU SİSTEMİ ESNEKLEŞTİRİR

Zorunlu eğitimin süresinin artırılması söz konusu mu?

Zorunlu eğitimin süresinin artırılması ile toplumun eğitimin seviyesini yükseltmekle ilgili yeni bir strateji belirlemiş olacağız. Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkması, kesintili hale getirmek, sistemi daha esnek bir yapıya kavuşturmak, dünya ile uyum sağlamak açısından bize bir fırsat verecek.

Nasıl bir kesintili eğitim modeli öngörülüyor?

4 artı 4 artı 4 şûrada alınan tavsiye kararı üzerine düşünülmekte, ama henüz net bir durum yok. Bizim mevcut sistemimiz 5 artı 3artı 4 şeklinde bir alt yapıya sahip. Dünyanın başka ülkelerindeki farklı düzenlemeleri de inceliyoruz, tartışıyoruz, en uygun olanını düşüneceğiz. Bu aslında pedagojik olarak hangi yaş grubundaki çocukların birarada olacaklarını belirlemeye dair bir karar.

"ARTIK ÇOCUKLAR BELİRLİ KALIPLAR İÇİNDE YETİŞMEYECEK"

Psikolojik engellerin kaldırılması çocukların özgür düşünmesi için yeterli mi?

Bireysel bir özgürlük öngörüyorsak, o zaman bu toplumda herkesin kendi istediği eğitimi alabileceği bir zemini hazırlamak zorundayız. Temelde verilmesi gereken ana dersler, kabiliyetler yanında insanların ferdi olarak veya ailelerin grup olarak alabilecekleri isteğe bağlı eğitim imkânlarını mutlaka koymalıyız ki, hem esnekliği artıralım hem de toplumda herkes kendisi için uygun bir çıkış yolu bulabilsin.

Bu çocuklar aynı zamanda dindar nesilleri mi oluşturacak?

Çocuklarımızın kendi güçleri ile ayakta durabilecekleri bir dünyayı hayal ediyoruz. Herkese kendi isteğine bağlı, kendi kabiliyetlerine uygun ve kendi hayallerini gerçekleştirebilecekleri eğitim imkânlarını sunalım. Herkes kendi tercihini kendisi yapsın. Dindar insanların da tercih yapma hakkı var. Bir vatandaşımız çocuğunun hafız olarak ya da İslam ahlakıyla yetişmesini, ona dini bilgileri öğretmek istiyorsa herkese sunduğumuz fırsatı ona da sunabilmeliyiz. 

Atatürkçü nesillerin yerine dindar nesiller mi ikame edilecek? Atatürk’le bu yeni sistemin bir derdi mi var?

Niye olsun? Tam tersi. Atatürk’ü nasıl anlamak ve okumak gerektiğine dair bir farklılaşma olduğunu altını çizerek söylemek lazım. Eğer, Atatürk’ten, Atatürkçülük’ten, herkese tek tip önlük giydirmeyi, çocukları askeri bir disiplin içinde yetiştirmeyi, gençlere 19 Mayıs törenlerinde resmi geçit yürüyüşleri yaptırmayı, Milli Güvenlik derslerini, hatta beden eğitimi derslerinde çocuklarımızı hazır olda tutmayı ve bunun gibi pek çok uygulamayı anlıyorsak, bu bizi dünya ile rekabet eder bir hale getirmedi ve muassır medeniyet seviyesine çıkarmadı. FATİH Projesi ile öğrencilerimizin anlatım kabiliyetlerini, hayal güçlerini geliştirmelerini, dünya bilgilerine ulaşmalarını, gelecek tasarımı yapmalarını temin edeceğiz. Çocuklar artık belirli kalıplarla yetişmeyecek.

SADECE ÇIRAKLIK EĞİTİMİYLE BEKLENTİLERİ KARŞILAYAMAYIZ

Okullarda And veya Gençliğe Hitabe kaldırılacak mı?

Eğer bir çalışmamız olursa hiç kimse endişe etmesin önceden kamuoyu ile paylaşırız. Toplumda bu konulardaki tartışmaları takip ediyoruz, ama bizim bir çalışmamız yok.

Bir de "milli" olmamakla eleştiriliyorsunuz, sizin düşündüğünüz eğitim milli olmayacak mı?

Çocuklarınız uluslararası sınavlarda 34 ülke arasında 33. oluyorsa, OECD ülkeleriyle kıyaslandıklarında matematikte 2 yıl geride gidiyorlarsa, bu hamaset ülkeyi uluslararası alanda bir yere taşıyor mu? "Milli" olmaktan ben, uluslararası alanda bütün ülkelere parmak ısırtan, "Türkler yapınca böyle yapar" dedikleri bir ülke olmayı anlıyorum, Türkiye böyle bir konumda değilse "milliyiz" söylemlerinin bir anlamı da yoktur.

Mesleki eğitim hep öncelikli, ama bir türlü istenilen seviyeye çıkamıyor.

24-25 Şubat’ta "Mesleki Eğitim Çalıştayı" düzenleyeceğiz. Bugün sadece çıraklık eğitimi yaparak toplumun ihtiyaçlarını, sektörün beklentilerini karşılayamayız. Sadece torna tezgahının önünde çocuklarımızın temel kabiliyetlerini geliştirerek de piyasanın ihtiyaçlarına cevap veremeyiz, CNC tezgahını kullanabilmeli. Temel mesleki alanda yeteri kadar yabancı dil bilmiyorsa, bilgisayar programlarından haberdar değilse, artık temel torna tesfiye kabiliyeti işe yaramıyor. Teorik eğitimlerle uygulama eğitimlerini piyasa beklentilerine uygun hale getirecek tedbirleri alacağız.

Gazeteport