İstanbul’dan zarif bir nesil doğacak

Eğitim Güncel
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü özlenen kültür ve değerlerimizin yeniden gündelik hayata girmesi için önemli bir proje başlattı. Akademik başarının yanı sıra akl-ı selim, kalb-i selim ve zevki seli...
EMOJİLE

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü özlenen kültür ve değerlerimizin yeniden gündelik hayata girmesi için önemli bir proje başlattı. Akademik başarının yanı sıra akl-ı selim, kalb-i selim ve zevki selim sahibi nesiller yetişmesi için İstanbul’daki okullarda yeni çalışmalar hayata geçiriliyor. Bunlardan biri de adab-ı muaşeret eğitimi. Sofra, sohbet, komşuluk ve misafirlik adabı gibi genel kuralların yanı sıra özellikle teknolojiyle birlikte hayatımıza giren yeni alanlara yönelik de görgü kuralları üretilecek. Örneğin sosyal medyada paylaşım yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiği de sınıflarda tartışılacak.

3 milyona yakın öğrencisi olan İstanbul’daki tek yeni proje bununla da sınırlı değil. Mezunlarının istihdamını ciddi oranlarda artıracak tematik meslek liseleri kurulacak. Böylece sektör için tıpkı futbol takımlarında olduğu gibi eleman yetiştirilecek altyapılar oluşturulacak. Maarif camiasına daha idealist öğretmenler kazandırmak için de bir proje geliştirildi. İstanbul’daki öğretmenler için bilim, lisan, müzik ve edebiyat akademileri açılacak.

Burada alanında duayen isimler öğretmenlere dersler verecek. Projeyle öğretmenlerin müfredatın sınırlandırmalarından çıkarak ders anlatırken farklı yol ve yöntemler geliştirmesi hedefleniyor. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci yeni eğitimöğretim yılına sayılı günler kala mega kent için geliştirdikleri projeleri SABAH’a anlattı. İşte o projelerin detayları:

YENİDEN ADAB-I MUAŞERET:

1980’den sonra yoğun göçle birlikte Türkiye’de özellikle de İstanbul’da büyük bir sosyal hareketlilik oldu. Köyden İstanbul’a gelen köydeki kültürünü getiremedi. Şehir kültürü de İstanbul’da kalmadı. Modern yaşama bağlı olarak aile de küçüldü. Birbirinden beslenen insanlar yok, büyük aile kayboldu. Büyük aile olmayınca birçok değer, kültür unsuru bir sonraki nesle taşınamadı. Bunlardan en önemlisi adab-ı muaşeret dediğimiz yazılı olmayan asırlardır biriktirilerek nesilden nesile taşınan değerlerimiz, görgü kurallarımız. Artık aileden ya da herhangi bir yerden bu adab-ı muaşeret kuralları öğrenilemediği için bunun eğitim yoluyla verilmesi gerekir. Kaybetmek üzere olduğumuz bir değerimiz. En azından gündeme getirelim ki farkındalık olsun.

DERS DEĞİL BEYİN FIRTINASI:

Bu bir ders olarak değil, sosyal öğrenme yoluyla olmalı. Ancak bu şekilde kalıcı olabilir. Öğretmenlerimiz bu konuları gündeme getirecekler. Okulda iklim oluşturacaklar. Çocuklarımızla tartıştıracaklar. Örneğin “Sizce seyahat ya da oyun ve eğlence adabıyla ilgili nelere dikkat etmek gerekir?” diye soracaklar. Sınıfta bir beyin fırtınası ortamı oluşacak. Daha sonra öğrencilerin o konuyla ilgili kurallar keşfetmesi sağlanacak. Yeni bir konuysa öğrenciler hiç konuşulmamış şeyleri keşfedecekler. Yeni şeyler keşfetmeye başladıkça çocuklar bunu daha çok önemseyecek. Sohbet ya da sofra adabı gibi öteden beri gelen konular var ama bir de yeni alanlar var. Teknolojiyi kullanma adabı, trafik adabı bunlardan ikisi. Adab-ı muaşerete ait genel kurallara sahipseniz özel kuralları oluşturabiliyorsunuz. Yani bu yeni alanlara yönelik ilkeleri toplum olarak bizim üretmemiz gerekiyor.

SEKTÖRE İNSAN KAYNAĞI
HEDEF YÜZDE 24 İSTİHDAM ORANI:

Mesleki eğitimde istenen nicelik ve niteliğin artırılmasındaki en büyük engellerden biri liseden sonra öğrencilerin yeterli istihdamı yakalayamamış olması. Sektörün ihtiyaçlarını yakalamış projeler gerekiyordu. Şu anda ilde yürümekte olan Okul Sanayi İşbirliği İstanbul Modeli var. KOSGEB ve İŞ-KUR ortaklığında yürüyor. Bu projenin sonunda da nihai hedefimiz istihdam oranını yüzde 24’lere getirmek.

ÖĞRENCİYİ OKUL SEÇECEK:

Sektörle yaptığımız görüşmelerde meslek liselerinin tek alanda eğitim vermesi de gündeme geldi. Örneğin Mücevheratçılar Odası’yla görüşmede “Kuyumculuk meslek lisesinde başka hiçbir bölüm açılmasa, sadece bize kuyumcu yetiştirse. Öğrencimizi de biz seçip alabilmeliyiz” dediler. Yani akademik olarak çok başarılı öğrenci onlara lazım değil. Altın işleyebilecek yeteneklere sahip öğrenci lazım. Bitirdiğinde çocuğun işi hazır zaten.

AKADEMİLERDE İDEALİST ÖĞRETMENLER YETİŞECEK

SINIR DIŞINA ÇIKILSIN:

Türkiye’de eğitimle ilgili tartışılan iki ana konu var: Müfredat ve öğretmen yetiştirme. Müfredatta kazanımlar artırılsın ya da azaltılsın şeklinde tartışma yapılıyor. Ama asıl sorun bu değil. Müfredatın ruhuyla ilgili bir şeyler yapmamız lazım. Değişik yöntemleri üretebilmeliyiz. Öğrencilik yıllarımızda sınıf öğretmenimiz bizi balık tutmaya götürürdü. Yani öğretmen sınırların dışına çıkabilmeli.

DUAYENLERDEN DERS:

İstanbul Üniversitesi’yle bir protokol yaptık. Türkiye’deki birçok duayeni öğretmenlerin karşısına çıkaracağız ki onlar da farklı ufuklar açabilsin. Örneğin Divan edebiyatında İskender Pala. Öğretmenlerimiz kitaplarını okuyor ama edebiyat nasıl öğretilir noktasında kendisinin düşüncelerini bilmiyor.-Sabah