Bir Köye Bir Öğretmen Gelir

Eğitim Güncel
Ömer Kurt, memleketi Diyarbakır Silvan’a öğretmen atandı. Öğrencilere gitar çalmayı, kamera kullanmayı ve kısaca hayatı öğretti. Nâzım’ın şiirlerini okuttu. Ömer Kurt, okuduğu lisede...
EMOJİLE

Ömer Kurt, memleketi Diyarbakır Silvan’a öğretmen atandı. Öğrencilere gitar çalmayı, kamera kullanmayı ve kısaca hayatı öğretti. Nâzım’ın şiirlerini okuttu.

Ömer Kurt, okuduğu liseden üniversite kazanan ilk öğrenci olur. Okuduğu kitapların etkisiyle çocukluğundan bu yana bir “köy öğretmeni” olmanın hayalini kurar. Üniversiteyi bitirdiği sene büyükşehirdeki okulların hiçbirini tercih listesine yazmayan Ömer öğretmen, memleketi Diyarbakır’ın Silvan ilçesi Dorukardı mezrasındaki ilkokula atanır.
Üç yıl önce büyük hayallerle gittiği köyde insanlar onu içtenlikle karşılar. Ancak okulunu ilk gördüğünde hayal kırıklığına uğrar. Okul tamamen harabe haldedir. Kırık camlar koli bantlarıyla tutturulmuş, duvarları yıkık dökük bir taş yığınından farksızdır. Kütüphanesi olmayan bu okulda var olan birkaç kitap da karton bir koli içinde kenarda beklemektedir. Durumdan çok etkilenen Kurt, ilk günden itibaren kollarını sıvar. Okulu baştan aşağıya yıkayan Ömer öğretmene Dorukardılılar önceleri anlam veremez. Eğitimin işe yaramayan birşey olduğunu düşünen köy sakinleri, ona boş vermesini, uğraşmamasını, maaşını alıp keyfine bakmasını öğütler. Köy halkının da umudu yoktur zira…
Ancak idealist öğretmen, karamsarlığa gömülmüş umutsuz köy halkına kulak asmadan çalışmalarına devam eder. Bu gayreti gören köy halkı umutlanmaya başlar.

Herkesin desteğini almayı başaran Ömer öğretmen, kadınıyla, erkeğiyle, jandarmasıyla, öğrencisiyle okulu yeniden inşa etmeye çalışır. Eskiden yıkık dökük bir harabe olan bina, görenlerin takdir edeceği bir okula dönüşmeye başlar. Azmini ve inancını hiç yitirmeyen Kurt, belediyenin çöpe attığı demirleri bile değerlendirir, pencerelere korkuluk yapar. Okulun sadece binadan oluşmayacağını düşünen öğretmen, öğrencilerinin yanı sıra yetişkinleri de eğitime dâhil etmeye çalışır. Öyle ki, ilk geldiği sene öğrenci bulmakta zorlanan okul 57’si kayıtlı, kalanı yetişkinlerden oluşan 65 öğrenciye ulaşır.

Ünü Facebook’a taştı

Ömer öğretmenin çabaları köyün sınırlarını aşar. Öğretmene hayranlık duyan ve ona destek vermeye çalışanlar, Facebook üzerinden “Bir Yiğidin Destanı” adlı bir grup kurar, farkındalık ve dayanışma kampanyası başlatır. Öğrencilerin manevi ablası Selda Poyraz ve Ömer Kurt’un yürütmeye devam ettiği kampanya kapsamında gruba birkaç hafta içinde iki bine yakın kişi üye olurken, sayfada yer alan üç yüze yakın fotoğraf ile kısa metraj film, görenleri duygulandırır.

İhtiyaçları fark edilmek, cesaretlendirilmek

Kurulan grupta öğrenciler, bir yandan kırtasiye malzemeleri, giyecek ve derslik gibi ihtiyaçlarını tedarik etmeye çalışırken, bir yandan da Türkiye genelinde mektup arkadaşlığı edinmeyi amaç edinir. Amaçlarının kesinlikle sadaka istemek olmadığını belirten çocuklar, ihtiyaçları olan şeyin öncelikle fark edilmek, cesaretlendirilmek ve dostluk olduğunu dile getirirken, sayfada yer alan fotoğraflar, büyük bir imkânsızlığı da gözler önüne serer.

Piraye’ye mektuplar

Görev yaptığı üç yıl içinde öğrencilerine mektup yazmayı ve kitap okumayı alışkanlık hale getirten, fotoğraf çekmeyi ve saz-gitar çalmayı öğreten Kurt, öğrencilerinin şimdiki halinden çok memnun. Şu ana kadar binlerce mektup yazmış olan çocuklar, adeta gece gündüz tüm Türkiye’ye mektuplar yazıyor. Hatta kendi aralarında anlaşan çocuklar, öğretmenlerinin saz çalarken şiirlerini okuduğu Nâzım Hikmet’in Piraye’sine bile onlarca mektup gönderdi. Öğretmen olmak istediğini söyleyen ve gözlerini Ömer öğretmeninden ayırmayan 12 yaşındaki Suzan Tayar, maddi olanaksızlıktan ötürü eğitimine devam edemeyeceğinden korkuyor. Ama öğretmeninin kendisine öğrettiği Toçev’in “Birşey değişir, her şey değişir” sözüyle de umudunu güçlü tutmaya çalışıyor. (Taraf)