Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Turgut Özal Üniversitesi’nde öğretim elemanları ve öğrenciler ile bir araya geldi. Buradaki konuşmasında daha geçişken ve ünite bazlı mesleki eğitimlere yönelmek gerektiğini dile getiren Dinçer, "Daha önemlisi aslında bilgi öğrenmek, bir yetenek kazanmak formel olarak bir sınıfa oturarak öğrenilen bir kazanım olmaktan çoktan çıktı." şeklinde konuştu.
Türkiye’de üniversitede yan dal, çift dal konularının bile daha yeni yeni kabullenildiğini kaydeden Dinçer, "Bunlar aslında gelişmiş ülkelerin üniversitelerinde 50 yıldır var olan uygulamalar. Yeni uygulamalarda dışarıda herhangi bir bilgi ve tecrübeyi kazanmışsanız, ilgili okula gittiğinizde ‘sen bende 4 yıl okudun, şu kadar para ödedin ödemedin, şu hocalardan ders aldın ya da almadın’ demiyorlar. Jüri kurup imtihan ediyorlar. O okulda öğrenilecek bilgileri öğrendiğini görürlerse hemen diploma veriyorlar." diye anlattı
Dinçer konuşmasının ardından öğrencilerin sorularını cevapladı.
Bir öğrencinin yeni sistemde de sınavın olup olmayacağı yönündeki sorusu üzerine Dinçer, "Dünyanın her yerinde sınav yapılıyor." karşılığını verdi. Türkiye’de liselerden 780 bin öğrencinin mezun olduğuna işaret eden Dinçer, şöyle devam etti: "Aşağı yukarı üniversitelere bir yılda 760 bin öğrenci alabiliyoruz. Yani arz ile talep dengelenmiş gibi gözüküyor. Ama YGS’ye giren öğrenci sayısı bu sene 1 milyon 860 bin civarındaydı. Yani 1 milyon 100 bin öğrenci daha sonra yeniden sınava girdi. Bunun 500 binden fazlası üniversitede okuyan öğrencilerdi.
Bu kadar insanımız aslında bölüm değiştirmek istiyor ve kendi arzu ettiği yerde değil. Mesela biz üniversitelerimizde buna benzer uygulamalarda bir esneklik sağladığımızda sınava katılanlarda ciddi bir azalma olabilir. Ama vurgulamak istediğim bu değil. Biz sınavı yine yapacağız. SBS ya da YGS’yi kaldırmayacağız. Ama bu sınavlar öğrenciyi seçmek ya da sıralamak için olmayacak."
12 yıl boyunca çocukları eğiterek bir takım kazanımları vermek istediklerini söyleyen Dinçer, "Ancak bu kazanımları kazandırıp kazandıramadığımıza dair bir bilgimiz yok. YGS, milli eğitim sisteminin başarısını ölçen ve değerlendiren bir sınav değil. Öyleyse biz 12 yıl boyunca eğittikten sonra, o çocuğa hem dünyaya uyum, hem de topluma uyum açısından gerekli olan kabiliyetleri kazanıp kazanmadığına bakmamız lazım…
Onun için sınavı yapacağız ama yapacağımız sınav, çocuğun dershaneye gitmeden kendi okulunda aldığı derslerden bizim öngördüğümüz kazanımları alıp almadığını ölçmek için olacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nın niteliğini ve performansını ölçmek için olacak. İsteyen bu sınav sonunda çocuğun sahip olduğu bilgi ve birikimi belirleyecek olduğu için üniversitelerdeki kabul sisteminde o puanları kullanabilir." diye konuştu.
Dershaneler konusuna değinen Dinçer, "Bütün velilere hatırlatıyorum. Dershaneler okul zamanı ders programı düzenlemişlerse hukuka aykırı bir işlem yapıyorlar ve kayıt dışı bir işlem yapıyorlar. Buna izin vermeyiniz, çocuklarınızın okula gitmesini sağlayınız." ifadesini kullandı.
SÜTTEN ZEHİRLENME İDDİALARI
Okullarda dağıtılan sütten zehirlenme iddiaları da Bakan Dinçer’e soruldu. Dinçer, "Meseleye ideolojik bakanlara prim verip belirlediğimiz stratejik olarak doğru bir uygulamadan vazgeçecek değiliz." dedi. Uygulamanın başladığı gün, Türkiye’nin tüm bölgelerinden 30’un üzerinde ilde birkaç bin çocuğun süte karşı hassasiyet gösterdiğini dile getiren Dinçer, "Bu çok normal bir şey. Eğer süte karşı alerjiniz varsa ve bunu bilmiyorsanız, aileler bu konuya hassasiyet göstermemişse, aç karnına içilmişse bir çok sebeple bu rahatsızlığın ortaya çıkması mümkün." şeklinde konuştu.
Bu konuda aileler ve velilerin bilgilendirildiğini, süt kutuları üzerine de uyarı yazıldığını hatırlatan Dinçer, şöyle devam etti: "Belki iki gün önce çıkıp televizyonlara ‘bakın filan gün süt dağıtımı başlayacak, çocuklarınızda şu tip rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Böyle rahatsızlıklar çıkarsa sakın telaşa düşmeyin gayet normal’ dememiz lazımdı. Ama biz gerekli uyarıları yapınca düşündük ki bu bilinç oluştu. Şimdi bu rakam yine ufak tefek oluyor ama 100’lerin altına indi. Bunların hiçbirisi teknik olarak zehirlenme olarak tarif edilecek bir durum değildi."
Dinçer, "Türkiye’de çok değişik alanda değişik bölgelerde süt dağıtıldı. Sadece Sivas’ta dağıtılan sütte bir bakteri tespit edildi. O bakteri bu hastalıkları yapan bakteri değildi. Başka bir bakteriydi, ama olmaması gereken bakteriydi. O yüzden o firmanın süt dağıtımı durduruldu." diye konuştu.
ANA DİLDE EĞİTİM
Kürtçenin seçmeli ders olacağını söyleyen bir başka öğrenci ise, "Bir çocuğun ana dilini ona seçmeli ders olarak veremezsiniz. Ana dilde eğitim ile ilgili bir projeniz var mı?" diye sordu. Dinçer, "Bu konularda sloganlaşmış şeyler söylemek yerine başka ülkeler, özellikle Türkiye gibi üniter yapısı olan ülkeler farklı kültürlere ve farklı dillere nasıl bir tavır belirliyorlar ona bir bakın. Sonra da Türkiye’de ona benzer bir uygulamayı talep edin. Ben bu konuda size hak veririm." ifadesini kullandı.
Yasaklardan yana olmadığını aktaran Dinçer, "Pek çok insan bu konuda bir şey söylememişken Kürtçenin seçmeli ders olabileceğini, Hristiyanlığın da seçmeli ders olabileceğini, bu okullarda Aleviliğin de öğretilebileceğini net bir şekilde ifade ettim, ima etmedim. Biz modern dünyada bu tip istek ve ihtiyaçlar nasıl karşılanıyorsa öyle karşılayacak bir yapıyı kurguluyoruz. Normal şartlarda belirli bir ihtiyaç karşılanmışsa o ihtiyaca dair durumun tespiti de bence çok önemli." şeklinde konuştu.
cihan