Obama’nın rakibi işte bu adam!..

Olaylar
Cemal Demir’in yazısı  İşte Obama’nın en sıradışı rakibi Önceki hafta, Amerikan politikasını çok yakından takip eden değerli ağabeyim Dr. Halil Mutlu ile beraber New Hampshire önseçim...
EMOJİLE

Cemal Demir’in yazısı 

İşte Obama’nın en sıradışı rakibi

Önceki hafta, Amerikan politikasını çok yakından takip eden değerli ağabeyim Dr. Halil Mutlu ile beraber New Hampshire önseçimlerini yerinde takip etmek için eyaletin en büyük şehri Manchester’a gittik.

Dört yıl önce, Barack Obama ile Hillary Clinton arasındaki mücadeleyi takip için de aynı yerdeydik. 2008’de Demokratlarda Hillary Clinton ve Barack Obama çekişirken, Cumhuriyetçilerde de John McCain ile Mitt Romney New Hampshire için mücadele veriyordu. Manchester’ın ana caddesi Elm Street bu yılkine kıyasla panayır havasındaydı. Sokaklar, kafeler, barlar dünyanın her yerinden gelmiş gazeteciler ya da ABD’nin her yerinden gelmiş politika ‘junkie’leriyle doluydu. İki partiye mensup Amerikalılar dışında, davalarına dikkat çekmeye çalışan savaş karşıtlarından çevrecilere, kadın hakları savunucularından kürtaj karşıtlarına, İsrail karşıtı Ortodoks Yahudilerden silah taşıma hakkı savunucularına kadar farklı sosyal gruplar da New Hampshire’a kamp kurmuştu.
 
Bu yıl ise, bırakın eyalet çapında, Manchester’da bile, önseçimin medya karargahının kurulduğu Radisson Hotel ve çevresi dışında, bir önseçim havası gözlemlemek zordu. Elm Street üzerine kurulmuş birkaç aday bürosu dışında Manchester’ın günlük ritminin (ya da sessizliğinin) dışındaki tek hareketlilik, Radisson Hotel’in karşısındaki Veterans Park’ı ‘’işgal’’ eden Wall Street karşıtı ‘’Occcupy New Hampshire Primary’’ hareketi mensuplarıydı.
 
Halil ağabey ile Manchester’da dolaşırken, ara ara ellerinde ‘Vermin for President’ yazılı dövizler taşıyan  kişilere denk gelince meraklandık ama itiraf edeyim çok da üstünde durmadık. Newt Gingrich’in, Ron Paul’un Jon Huntsman’ın konuşmalarına yetişmeye koşturduk.
 
Vermin Supreme, Demokrat Partide Obama’ya karşı önseçimlerde mücadele eden ilginç mi ilginç bir aday. Meğer bizden bir saat kadar önce, Rick Santorum’un konuştuğu bir bardan çıkışında Santorum taraftarları ile ‘Occupy’cılar arasındaki bir arbedenin arasında kalmış. Oysa bütün isteği Iowa’da süpriz bir başarı elde eden potansiyel rakibi Santorum’u kutlamakmış. Centilmen adamdır. Mesela bizim Dr Ron Paul’u da uyarmak için otobüsünün yanına kadar gitmiş. ‘’Dr. Paul, şimdi medya etrafını sardı artık onlara aitsin’’ diye bağırmış elinden hiç düşürmediği megafonuyla. Ardından Ron Paul ve Obama’ya, ‘’sıkıysa, bilek güreşine çıkın benimle’’ diye New Hampshire er meydanına davet emiş.
 
Ciddi bir rakibi olmadığı gerekçesiyle Obama bu yıl hiç önseçim kampanyası yapmıyor. Adaylığı garanti olduğu için de Kasım ayındaki genel seçime odaklanmış durumda. Buna rağmen Vermin Supreme gibi bazı egzantrik adaylar, Obama’ya meydan okuyor. Vermin Başkan, Demokrat Partinin 2012 New Hampshire önseçiminde 831 oy aldı. Rakibi Barack Obama ise 48.959 oy aldı. Bir parça fark yedi anlayacağınız ama tereddütsüz önümüzdeki maçlara bakıyor.
 
Peki, Vermin Supreme neden özel bir başkan adayı? ‘’Kafasında bir çizmeyle dolaşıyor da ondan’’ diyenler olabilir. Evet doğrudur kafasında şapka yerine ters giydiği bir lastik çizme ile dolaşıyor. Ancak, sadece kafasında bir çizmeyle dolaşması değil onu özel yapan. Vaatleriyle, siyasetteki varlığıyla de sıradışı bir mesajın sahibi o…
 
Vermin, dünyada açıkça seçimle gelip diktatör olacağını duyuran ve bunun tek çözüm olduğunu savunan tek politikacı. Kendisini, “friendly fascist (dost faşist)” ve “tyrant you can trust (güvenebileceğiniz bir tiran)” olarak tanımlıyor. Şimdi, ABD’nin, şahsen ‘’en başarılı en beş para etmez’’ köşe yazarı olarak gördüğüm Thomas Friedman, ‘’Sorunlarımızın çözülmesi ve doğru kararların alınabilmesi için en azından bir günlüğüne Çin gibi diktatörlükle yönetilmeliyiz’’ diye yazınca, makul köşe yazarı olarak kalmaya devam ediyor. Vermin Başkan deyince meczup oluyor…
 
Güçlü dişler güçlü Amerika
 
Bir kere başkan seçilince de Vermin Başkan’ın zorunlu hale getireceği iki önemli politikası var. Birincisi diş fırçalamayı zorunlu hale getirecek. Bu konuda çok ısrarlı. Yıllardır, katıldığı panellerde mitinglerde süresinin önemli bölümünü, diş fırçalamanın zorunlu yapılması gerektiği konusunu açıklamaya çalışmakla geçiriyor. Temiz dişlerin ABD’nin güçlü bir ülke olması için önemini anlata anlata bitiremiyor. İkincisi, böbrek bağışını zorunlu hale getirecek. Çünkü kendisi 5 yıl önce böbreğini annesine bağışlamış bir ‘tiran’. Mille şef tek böbrekliyken bütün ülke çift böbrekli olamaz.
 
Vermin Başkan, zaman zaman tanrı ile konuşup doğrudan direktifler aldığını ifade eden bir aday. Tanrının diğer adaylarla ilgili kendisine söylediklerini de, 19 Aralık’taki ‘Az Bilinen Başkan Adayları Forumunda’ olduğu gibi bulduğu imkanlarda paylaşıyor. Cumhuriyetçiler gülüyor haliyle bu açıklamalara… Tanrıyla konuştuğunu söyleyen Sarah Palin’e inanıyorlar, Michelle Bachmann’a inanıyorlar, Perry’e inanıyorlar ama Vermin Başkan’a gülüyorlar. Niye? Çünkü kafasında çizme var!
 
Bir tayla ekonomideki bütün problemleri vuracak
 
Vermin Başkan’ın ekonomik kriz için bulduğu çözüm ise deyim yerindeyse bir taşla kuş katliamı gibi.  Çözüm şu: Başkan seçilince her Amerikalıya bedava bir at verecek. At temelli ekonomi en başta ABD’nin petrole ve yabancı otomobil firmalarına bağımlılığını bitirecek. Bu kadar çok atın üreteceği metan gazı, ülkenin en önemli enerji kaynağı olacak ve bu büyük enerjinin neden olacağı ekonomik canlılığın yaratacağı istihdam işsizlik sorununu çözecek. Çok değerli at b.kunun gübre yapılmasıyla tarım sorunu da çözülecek. Boşuna seçim sloganı ‘ride our ponies into the future (atlarımızı geleceğe sürelim)’ değil yani.
 
Bütçeden zamanda yolculuk aracı araştırmasına önemli pay

Vermin Başkan’ın bir diğer önemli projesi ise, ABD bütçesinin önemli bir kısmını zamanda yolculuk aracının icat edilmesi araştırmalarına ayıracak olması. Bu konuda çok istekli, çok arzulu Vermin Başkan. Ancak savunma harcamalarını da ihmal etmiyor. ‘’Her yere asker göndereceğim’’ diyor. ‘’Irak 51’inci, Afganistan52’nci İran 53’ncü eyaletimiz olacak’’ diyor. ‘’Bütün dünya bize bağlanınca Amerika Dünya Birleşik Devletleri olacak. Böylece bütün dünyadan vergi toplayabileceğiz ‘’ diyor.
 
En anarşist faşist!
 
Vermin Başkan, yine dünyada nadir görülen bir tür olarak anarşist bir faşist. Devlete düşman. Hayatında devlet görmek istemiyor. Dünyada, devleti ortadan kaldıracağını vaat eden tek diktatör adayı. Peki devlet olmadan nasıl tiranlık yapacak? Vermin Başkanı anlamak işte bunun için oldukça çaba gerektiren bir eylem. Sır içinde sır bir adem o…
 
Seçim öncesi verdiği bütün vaatlerini kazanınca unutmayı vaadediyor
 
Seçildiği gün, seçimden önce bütün söylediklerini bir kenara bırakacağına ve tek bir vaadini bile hatırlamayacağına şerefi üzerine söz veriyor. Bu en büyük vaadi. Ancak, Amerikalılar, başkan seçildiğinde hiçbir vaadini tutmama vaadine de gülüyorlar. Bütün vaatlerini tutacağını vaat eden adayları ciddiye alıyorlar.
 
Şimdi bütün anlattıklarımdan sonra Vermon Başkan’ın ‘deli-manyak’ olduğunu düşünebilirsiniz. Tam da değil aslında. Meczupluğu nerde başlıyor aklı nerede duruyor hatlar çok belli olmasa da Vermin, anarşist bir performans sanatçısı ve aktivist. Politik mücadelesini uzun yıllardır sürdürüyor. Yıllar önce birkaç ay içinde Detroit, Baltimore ve Mercury belediye başkanlıklarına aday olduğu halde kazanamamıştı. 2000 yılında kendisini ‘Yeni milenyumun imparatoru’ ilan etti ve artık belediye başkanlıklarını bırakıp hakettiği yere ABD başkanlığına aday olmaya başladı.

ASLINDA NE YAPIYOR?
 
Peki aslında ne yapıyor bu meczup(!) başkan adayı? Bazı yorumculara göre, bütün Amerikan seçim sürecinin ve politikacı konuşmalarının nasıl bir ‘bullshit’e dönüştüğünü apaçık orta yere koyuyor.  Amerikalı da Vermin’e gülerken aslında kendine gülüyor.

‘Vermin’ kelime olarak ‘asalak’ demek. ‘Vermin Supreme’ için de ‘asalakların en yücesi’ diyebiliriz. Gerçek adını ise kimse bilmiyor. Sorulduğunda ortamı terkediyor, soran gazeteciyle röportajını bitiriyor. Bütün bu adaylar aslında ‘vermin’ demeye getiriyor. Öyleyse ‘Supreme (yüce)’ olanı dururken neden sıradan ‘vermin’lere oy veriyorsunuz diye soruyor. 
 
Ben Amerikalı olsaydım, Vermin ile ‘gerçek’ adaylar arasındaki farkın bu derece bulanıklaşmasından ve en sonunda belki de bir tek kafadaki çizmeden ibaretmiş gibi görünmesinden fena ürperirdim.
 
Kral çıplak masalından beri biliyoruz. Bazen bütün toplumsal hayat bir tiyatroya dönüşür de gerçekleri sadece meczuplar ve çocuklar hatırlatır…

Haber 7